(bkz:
#2822031)
biraz daha detaylıca yazmak icap eder...
şimdi, kendi açımdan en büyük sıkıntı, en büyük açmaz şu: hocanın söylemleri ve davranışları arasında taban tabana zıtlık var.
hoca bazılarına son şanslarını verdik ve artık formayı hak eden, bu forma için mücadele edecek genç oyuncular daha çok zaman alacak dediğinden beri sadece
taylan antalyalı 3-4 maçta süre aldı. standardını bozmadan aynı formsuzlukta oynayan oyuncular kesik yemediler, bu isimler ödüllendirilmeye devam edildi.
devamlı olarak belli mazeretlerin arkasına sığınıldı; oyuncular, mali imkanlar, avrupa futbolu ile aradaki uçurum sorunların sebebi olarak gösterildi, her maç sonu toplantısı arkasından bu bahanelerin arkasına sığınıldı ama bu gece ankaragücü karşısında deniz bitti, "
ben futbolcularımı hiç suçlamadım,
ben hiçbir bahaneye sığınmadım" denildi. anlamak gerçekten güç.
2 yıldır hoca yaz ve kış transfer döneminde takıma oyuncular aldı ve takımdan oyuncular yolladı. tudor görevden alınıp kendine teslim edildiğinde herkesin hem fikir olduğu konu hocanın takımı yaratmadığı ve meydana gelebilecek olası başarısızlıklarda hocanın bu açıdan bir kabahatinin olmayacağıydı.
ama,
2.5 yılın sonunda gelinen noktada takıma gelen giden oyuncular, takımın kimyası söz konusu ise bu noktada eğer bir yanlışlık varsa en büyük sorumlusu fatih hocadır. kaldı ki bu konuda yapılan hatalar şu an bulunduğumuz durumun en belirleyici unsurlarından. yani aklım hala almıyor, sezona bu kadar yaşlı bir kadro ile neden başlanır anlaşılmaz bir durum. hadi falcao'yu anladım, dünya yıldızı, repütasyonu olan bir oyuncu olarak geldi. ama 33 yaşında mariano, 32 yaşında nagatomo, 32 yaşında babel, bu adamlara alternatif olabilecek hiç mi genç ve ucuz maliyetli adam yoktu? hele ki bir linnes kararı var ki bunların üzerine tüy dikti. güzel tercihler yapıldı, mesela luyindama çok başarılı bir transfer, marcao geldiğinde ciddi katkılar verdi, onyekuru kiralık havuzundaki doğru tercihlerden biri oldu ama ne yazık ki takım istenilen seviyeye sıçrayamadı.
yine en büyük sıkıntılardan biri, hocanın devamlı olarak saha içinden çok saha dışındaki olaylara konsantre olması. hoca geçen yıl 10 maç ceza aldı, çok sıkıntılı bir ilk devrenin ardından feghouli'nin önderliğinde takım ipi göğüslemeyi başardı. tüm camia hocanın ve takımının arkasında kenetlenerek galatasaray tarihinin en kıymetli şampiyonluklarından birini elde ettik. hoca'nın bu sene takımın eksiklerini nasıl kapatırım, takımın oyununu nasıl bir üst seviyeye çıkartırım derdinden çok saha dışında onunla uğraşanlara nasıl laf yetiştireceğim derdi var. rakipleri hoca'yı ne zaman sahanın dışına çekmeye çalışsa hoca bu tuzağa yakalanıyor. türk futbol tarihinin en başarı teknik adamının bu kadar kolay bu tuzağa düşmemesi gerekiyor.
takım futbol olarak her geçen gün daha da kötüye gidiyor. açıkçası, ben iki yıldır ortaya konulan futboldan çok da memnun değilim. benim için bütün bu süre zarfından meydana gelen en büyük hayal kırıklığı lokomotif moskova-porto-schalke 04'lü şampiyonlar ligi grubunu sadece 1 galibiyet, 1 beraberlik alarak tamamlamak oldu. hele ki lokomotif moskova'nın 1 torba takımlarının en zayıfı olması ve schalke 04'ün alman liginde bulunduğu kötü duruma rağmen her iki maçta oynadıkları futbola karşı hiç direnç gösterememiş olmamız üzücü oldu.
yine çok üzücü bir başka husus takımın taktiksel olarak futbolun doğrularını hiçbir şekilde sahaya yansıtamıyor olması. bu sene bahsi geçen sorun daha da büyüdü. maç sonu istatistiklerine göre takım topa %60-%70 oranında sahip, ama rakibimiz topu bizim kaleye daha çok taşımış ve kalemize daha çok şut atmış oluyor. devamlı olarak topu eveleyip geveliyoruz, oldukça temposuz bir futbol oynuyoruz, kanatlara inemiyoruz, rakip devamlı olarak kanatlardan tehlike yaratıyor ve skoru elde etsek bile koruyamıyoruz. tamam kadro mühendisliği hataları bunda büyük bir etken, ama futbol aklı ve taktiksel olarak eldeki malzemeye uygun hiç mi hücum-savunma planları yok? hoca bu konuda ne yazık ki uzun süredir formül üretemiyor.
en büyük can sıkıntı sebeplerinden biri hocanın motivasyonunun da kalmamış olması. maç sonu toplantılarında her geçen gün daha da anlamsız, alakasız, konudan uzak açıklamalar yapıyor, kendisi de bulunduğu konumdan memnun değil. sanki mustafa cengiz ve ekibi sözleşmesini tek taraflı fesih etse hiç beklemeden gidecek gibi.
hoca'ya ve çabasına saygı duymakla birlikte vereceği kararlarla takımın ileri gitmesine değil yerinde saymasına sebep olacak, günümüzün futbol gerekliliklerini yerine getiren bir taktik anlayış oturtmayacak, saha içinden çok saha dışına konsantre olacak, formayı adaletle dağıtmayacaksa bu birlikteliğin devam etmesinin daha ciddi sıkıntılar yaratacağı kanaatindeyim.
umarım ben yanılırım.