öncelikle 2 mayıs 2012 galatasaray trabzonspor maçında oyuncu değişikliklerinde kullandığı tercihler ile -haddim olmayarak- kendisini eleştirmek istiyorum:
*sahaya sürülen ilk 11'e kimsenin itirazı olamaz, sakatlık veya ceza olmadığı müddetçe ideal kadromuz zaten bu oyunculardan kuruludur. lakin yedek kulübesine baktığımızda "aykut, gökhan, sabri, aydın, riera, yekta, baros" isimlerini görüyoruz ve oyun içinde muhtemel kötü gidişte, bir şeyleri değiştirmek, fark yaratmak için sahaya sürebileceğin 3 isim var burada:
aydın - baros - riera.
sahada ise 65-70. dakikaya kadar pozisyona giremeyen bir takım var, oyundan alındığı 61. dakikaya kadar tel tel dökülen emre çolak var, gerek fizik gerekse kafa olarak bu maça hazırlanamamış necati var; yanında da son haftalarda form tutmuş bir
aydın, form durumu her ne olursa olsun oyunun kaderini değiştirme potansiyeline sahip
riera ve
baros var. aslında yapılacak hamleler basitti, imparator'un 3 forvete dönmesi takdire şayan lakin necati, sahada kalmayı bana göre hak eden bir oyun oynamıyordu. ayrıca ne olursa olsun puan maçı ve orta sahanın yükünü çeken
selçuk - melo ikilisini bozup selçuk'u tek bırakmak da bana göre yanlış bir tercihti. melo'nun gününde olmaması, sarı kartının olması gözardı edilebilir sebepler, kaldı ki melo'nun kırmızı görüp önümüzdeki beşiktaş maçında oynayamama ihtimali -eğer sarı karttan alındıysa- riske edilebilirdi. melo'nun bu takımda dikine oynayan ender oyunculardan biri olduğu gün gibi ortada; ayrıca mevcut kadroda şut atan tek adam. her ne olursa olsun sahada kalması bizim işimize yarayabilirdi.
melo'nun çıkması ile riera'nın oyuna gireceğini düşünmüştüm, çünkü eğer melo sahada kalsaydı necati-riera ya da engin-riera değişiklikleri ile sahada 7 yabancı olacaktı. fakat riera'yı oyuna almayı düşünmediyse melo'nun çıkması yine yanlış bir tercih oldu. sabri - engin değişikliğinin ise maalesef mantıklı bir açıklaması yok; en kötü gününde de olsa atacağı bir pas, bir çalım, bir orta ile oyunun kaderini her an değiştirme potansiyeline sahip bir
engin varken, engin'i alıp sabri'yi oyuna sürmek, aydın'ı sola çekmenin biraz maceraperest bir hamle olduğunu söyleyebilirim.
tüm bu nacizane eleştirilerimi, sahaya galatasaray'a top oynatmamak amacı ile çıkmış orta hakemi ve onun yardımcılarını bir kenara bırakarak yapıyorum. trabzonspor beraberliği, bu sezon kaybettiğimiz ilk puan ya da kazanamadığımız ilk maç değil. bugüne kadar oynayıp da sahadan galibiyetle ayrılamadığımız hemen her maçta gerek takımın gerekse imparator fatih terim'in performansı alkışı hak ediyordu. 2 mayıs 2012 akşamı ise bu tablonun tersine tanıklık ettik.
ayrıca grande'nin maç sonrası söyledikleri çerçeveletip duvara asılacak cinsten. açık açık federasyona ve ülke futbolunu bu hale getirenlere, bu kadar laf edebilecek taşşağa sahip başka bir teknik direktör ya da teknik sorumlu bizim ülkemizde yok. söylediklerinin her biri ayrı ayrı öneme sahip ve gerek ülke futbolunu uçurumdan aşağı götüren federasyona, gerekse aldığımız beraberlik sonrası umutsuzluğa düşen taraftara çok sağlam mesajlar yollamıştır. fatih terim gibi bir insana, babaya sahip olduğumuz için yatıp kalkıp dua edelim, başımızdan eksik olmasın.
satır başları;
*"bir insan kendi emekleri için saygı istiyorsa, önce bu saygıyı diğer insanların emeklerine göstermelidir. büyük camialarda böyle çalkantılar kolay olmuyor ama sonuç itibariyle, hem hoşgörüyü hem saygıyı göstermeyi bilmek lazım”
*"bakalım, allah nasip ederse şimdilik iki maç kaldı. bu bizim tahminimiz. sonra üç maç daha konulup, hatır kupası eklenebilir”
*"trabzonspor ile berabere kaldık diye dünyanın sonu değil. galatasaray takımı bunu telafi edecek güçtedir, şampiyonluğun en güçlü adayıdır ve gerektiği yerde istediğini alacak güce sahiptir."
http://www.youtube.com/...ed&v=YZGLyJTZB3g