fatih terim ile mustafa cengiz arasında sorun çıktığında büyük bir kısım yazar arkadaşımız mustafa cengiz’i haksız bulmuştu. çünkü fatih hoca tartışmasız efsanemizdi ve alınan kupa sayısına bakıldığında tartışması bile abesti.
milli takımdan ayrıldıktan sonra fatih hoca’nın gelmesini çok isteyen ben, son dört sezondur oynanan futboldan hiç memnun değildim ama düzelir diye sabrediyordum. ancak baktım ki bu kalitesiz oyunun düzelmesi imkansız çünkü fatih hoca sorun olarak görmüyor bunu. öyle ki arda turan’ı transfer etmeye kalktığında küçük dilimi yutacak duruma gelmiştim. başakşehir’de kadroya giremeyen arda’yı, zaten yürüyerek futbol oynayan galatasaray’a almanın ne gibi bir gerekçesi olabilirdi ki? nitekim mustafa cengiz de benim gibi düşünüyormuş ki o da buna şiddetle karşı çıktı. karşı çıktı ve direndi ama bu fatih hoca’nın başkan’ı hedef yapmasına neden oldu. sonrasında olanların hepsi bu arda meselesinin devamıdır. kimse başka bir neden aramasın.
defalarca yazdım tekrar ediyorum. sorun transferlerde değil oyun tarzımızda. (oyun sistemimizde demiyorum çünkü sistem deyince herkes diziliş olarak algılıyor) son dört sezondur oyun tarzımız çok demode. çünkü fatih hoca;
1-hızlı tek pas oyununu oynatamıyor takıma. bu nedenle de pres yapan takımlara karşı topu defanstan çıkaramıyoruz.
2-takımın koşu mesafesi çok düşük. yani takımı koşturamıyor. avrupa’da sonuncu sıradayız ligde orta sıralarda.
3-rakibe pres yaptıramıyor. yapsak da rakip elini kolunu sallayıp çıkıyor defanstan.
4-savunma ve hücumda taktiğimiz yok. tamamen doğaçlama oynatıyor.
ben bu konuları üç yıldır yazıyorum ama baktım ki hepsini birden yazınca insanlar dikkate almıyor bu sefer başladım ilk maddeyi vurgulamaya. sözlükte “hızlı tek pas oyunu” başlığını açtım ve birkaç entry girdim. ancak sözlükte bile hiç ciddiye alınmadı bu başlık. sözlükte alınmıyorsa başka yerlerde de alınmıyor demektir. ama acı gerçek tecelli etmekte hiç tereddüt etmez ve etmedi. ilk avrupa maçında tüm bu defolarımızı önümüze serdi. hızlı tek pas oyununu başaramazsanız rakibin presinden kurtulamazsınız. geçen sezon ligde yediğimiz birçok golün nedeni buydu. rizespor bile bizi bu şekilde dörtlemişti. hem de ali sami yen’de. dünkü maçta da rakibin bütün golleri hemen hemen pres sonucu geldi. ilk golde ömer’in saçma sapan bir geri taçı sonucu marcao’nun pres nedeniyle çaresiz kalıp muslera’ya dönmesi ve yine muslera’ya yapılan pres sonucu golü yememiz. ikinci golde aynı pres emre kılınç’a yapıldı ve sonuçta golü yedik. üçüncü golde de yine rakibin ceza alanımızın hemen dışında yaptığı baskı sonuç getirdi. sadece dördüncü ve beşinci golü akan oyunda yedik.
takımı koşturamıyor fatih hoca. avrupa’da en düşük koşu mesafesine sahip takım olmamıza rağmen gidip arda turan’ı aldırdı takıma. akıllara zarar bir durum. örneğin dünkü maça arda turan ile başlamak akıl dışı değil miydi? allah aşkına arda turan topla kaç kez oynamış bakın şu opta verilerine. benim gözüme iki kez çarptı. birincisinde sol çizgide kerem’e bir pas attı ama çok kötü pastı ve taça çıktı. diğerinde ise ikinci yarıda rakibe bir faul yaptı ve akabinde de oyundan alındı. tabii ki benim gözümden kaçanlar da vardır. acun ılıcalı’nın ikide bir donan yayını!! nedeniyle bazılarını görememiş olabilirim ama arda turan’ın oyunda kaldığı süre içinde tek bir olumlu, başarılı pas ya da şutunu ya da rakibe basıp top kaptığını ya da alan daralttığını gören işiten duyan var mı?
rakibe pres yaparak, top kaparak gol attığımız kaç pozisyonumuz var. dört sezonu baz alırsak beşi geçmez. halbuki sadece bu maçta üç, geçen sezon ligde ise en az on gol yemişizdir bu şekilde. bunun nedeni koşu mesafemizin çok düşük olması ve rakibi boğacak presi yapamayışımız.
savunma ve hücumda taktik yetersizliğimiz de adeta sırıtıyor. öncelikle rakip hücumlarında oyuncu paylaşımımız hatalı. top ayağında olan rakip oyuncuyu tamamen boş bırakıyoruz. ben bunu anlamıyorum. top ayağında olan oyuncuya baskı yapılır ki isabetli pas yapamasın ama biz dört sezondur yapmıyoruz bunu. bomboş bırakıyoruz onlar da yapabilecekleri en iyi pası yapıyor. alan daraltamıyoruz ve rakipten topu geri kapma süremiz çok uzun. hücumda ise başka bir sorunumuz var. yeterince koşmadığımız için boş alan yaratamadığımız gibi pas opsiyonu da yaratamıyoruz. topu ayağına alan oyuncumuz pas yapacak alternatif bulamıyor. çünkü kimse koşmuyor. futbolcuların nasıl koşacağı, topa göre nasıl pozisyon alacağı ve hücumda ve savunmada nerelerde bulunacağı -hem de tüm oyuncuların- taktik olarak belirlenmeli. aksi halde herkes kafasına göre takılır ve sonuç dünkü gibi hüsran olur.
son cümle olarak şu soruyu sormak istiyorum. son dört sezondur şunlar taktik goller dediğimiz kaç gol attık? özellikle duran toplarda kaç taktik gol attık? işte bu sorular bile aslında taktikten ne kadar uzak futbol oynadığımızın cevabıdır.
fatih hoca bu saatten sonra değişir mi? yeniden 96/2000 futbolunu oynatabilir mi? pek ümidim yok. dolayısıyla bu sezon da aynı durağan futbolu izlemeye devam edeceğiz galiba. çünkü başkan burak elmas’ın fatih hıca ile yollarını ayırmasının imkansız olduğunu biliyoruz. acaba geçici bir çözüm olarak selçuk inan’ı evinde yatmaya gönderip (çünkü nasıl olsa florya’da da yatıyor) sneijder tipinde bilgili ve enerjik bir yardımcı hoca’ya mecbur edebilir mi fatih hoca’yı? üzgünüm ama bundan da pek ümitli değilim.:(:(:(
(bkz:
21 temmuz 2021 psv eindhoven galatasaray maçı)