resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 27285
    işte gerçek bir hikaye...

    profesor fatih teriminyum yine laboratuvarındaydı.

    teknik...

    https://gss.gs/B1w.jpg

    taktik...

    https://gss.gs/wam.jpg

    ve iyi olan her şey...

    https://gss.gs/NVx.jpg

    bunlar harika küçük futbolcuklar yaratmak için gereken malzemeler.

    ama profesör fatih teriminyum bu karışıma yanlışlıkla ekstra bir malzeme ekledi!

    https://gss.gs/12k.jpg

    kimyasal x!

    https://gss.gs/LNq.jpg

    böylece powerpuff boys doğdu.

    https://gss.gs/4Re.jpg

    taylan, emre ve kerem. hayatlarını galatasaray'a ve galatasaray düşmanları ile mücadele etmeye adadılar.

    taylan: kumandan ve lider
    emre: neşe kaynağı
    kerem: çetin savaşçı

    powerpuff boys günü kurtarır!

    https://gss.gs/0A1.jpg

    düşmanlarla savaşıp, galatasaray'ı kurtarırlar! işte geliyorlar tam zamanında: powerpuff boys!

    olamaz! işte profesyonel ve organize kötülük!

    https://gss.gs/iXu.jpg
    https://gss.gs/pZn.jpg

    dikkat! kötüler!

    https://gss.gs/2WZ.png
    https://gss.gs/3p7.jpg

    haklayın onu! işte kötülerin lideri!

    https://gss.gs/pId.jpg

    tüm kötüleri bu köyden kovun!

    powerpuff boys! yaşasın! teşekkürler profesör fatih teriminyum!
  • 23517
    ferguson’un otobiyografisini okuyanlar hemen hatırlayacaktır; sir takımının psikoloji ve motivasyonunu yukarı çekmek, aynı zamanda da rakiplerin psikolojisini bozmak amacıyla yaptığı bilinçli davranışları orada çok güzel anlatmakta. hatta bu konuyla ilgili yazdığım bir yazıda ilgili kısımları aktarmıştım, altta sadece yazının ilerisinde fatih terim özelinde değineceğim kısmı yazacağım:

    “sıra dışı numaralar yapmaya çalışıyordum. artık klasikleşmiş, sezonun ikinci yarısında tempomuz ve azmimiz yükselecek sözüm de bunlardan biriydi. carlo ancelotti’nin 2009 kışında bunu çözdüğünü gördüğümde şaşırmıştım. aşağı yukarı şöyle bir cümle söylemişti: alex united’la sezonun ikinci yarılarında daha güçlü olduğunu söylüyor ama biz de öyleyiz. gerçekten bunu her sene yapardım. sezonun ikinci yarısını bekleyin derdim ve işe de yarardı. bu sözler oyuncularımızın zihnine işlediği gibi, rakipler için de sürekli zihinlerini kemiren bir korku unsuru olurdu. onların gözünde manchester united sezonun ikinci yarısı bir işgal ordusu, bir cehennem azabı haline gelirdi.“

    şimdi buraya kadar tamam. ferguson’un nasıl zeki bir adam olduğunu her haliyle ortaya koyan bir davranış yaptığı. bir de bizim tarafımıza bakalım. fatih terim geçtiğimiz gün bir röportaj verdi. bu röportajda çok önemli bir kısım dikkatimi çekti, yine aynen aktarıyorum o kısmı:

    galatasaray'da hep ikinci yarılar farklı oldu. benim en büyük güvenim şu, beraber çalışma imkanımız var. avusturya'ya neredeyse genç takımla gittik. onun acısını da çektik. haftada 3 maç da oynamayacağız. daha diri, daha beraber çalışmış her şeyi iyi anlamış bir takım olacağız. yeni yılı kutlarken son maçımızdan sonra fazla da bir şey söyleyemedik ama baktığımızda galatasaray'ın nasıl oynaması gerektiğinden bazı işaretler, örnekler gördük diyebilirim.”

    anahtar cümle:“galatasaray’da hep ikinci yarılar farklı oldu.”

    baştaki ferguson demecine ne kadar benziyor değil mi?

    işte kurt teknik adamlık böyle bir şey. bazen rezil bir performans sergilersin ama yaptığın küçük bir hareketle her şey değişir. burada hocanın verdiği demeci çok değerli buluyorum. arda konusu bu kadar gündem olmasaydı rakipleri de epey baskıya alacak bir açıklama diyebilirim. kritik bir psikolojik hamle.

    bazen hocayı çok yeriyorum ama bu konuda da kimse övmeyince özellikle belirtme ihtiyacı hissettim. böylesi önemli bir demecin, psikolojik hamlenin dikkat çekmemesi üzücü bir şey.

    hepiniz fatih terim düşmanısınız. *

    şaka tabi canım...
  • 20323
    ne kadar ofsayt verirseniz verin arkadaş gerçekleri söylemekten asla ve katta geri durmayacağım. kendisini yüceltirken galatasaray spor kulübünü ve galatasaray taraftarını yerin dibine sokuyorsunuz. sanki bütün her şeyi tek başına başarıyor, camianın, bu koca taraftarın başarılarda hiç bir payı yok. takım 2 yıl ardı ardına şampiyon oldu, bir deplasman karnesine bakın bir iç saha karnesine bakın. son iki yıldaki şampiyonluk kendisine değil taraftara yazmaktadır bu kadar açık ve nettir.

    2019 - 2020 sezonunda sadece normal dizilişi yapsa ve sahaya sürse takım yürüyerek şampiyon olacaktır, ama görüyoruz ki henüz daha ilk maçtan evlatçılık almış başını gidiyor. 16 ağustos 2019 denizlispor galatasaray maçının ilk yarısında penaltı kaçıran, sahada adeta yürüyen marcaonun kırmızı kartı görmesindeki baş sorumlu selçuk inan ikinci yarıya oyuna başlar iken ne umutlar ile transfer ettiğimiz, rüyamızda bile göremeyiz dediğimiz oyuncuyu kenara alıyor. şimdi birileri çıkıp diyecek yok hoca kenardamı bilmem ne. bana hiç kimse gazel okumasın, selçuk u oyunda tutup seriyi çıkartacak ego bir tek kendisinde vardır, ne ümit davalanın nede diğer yardımcının bir tarafı yemez bu değişikliği yapmaya.

    2 yıldır takımın deplasman durumu ortada, avrupa karnesi ortada. rakip kim olursa olsun ister küme düşme hattında, ister süper lige yeni çıkmış fark etmez bir oyun kurgusu yok, tamamen kaos futbolu. bu taraftar daha ne kadar sırtında taşısın bu takımı, bizde bir güzel futbol izlemek istiyoruz, ısıran bir takım istiyoruz. rakip takımı samiyende taraftar sayesinde baskıya alarak hücum etmek iyi güzel hoş, peki samiyenden dışarı adım atınca ne oluyor, bu ciddiyetsizlik, bu disiplinsizlik nedir ?

    kime soracağız bunun hesabını, ahmetemi mehmetemi, kime arkadaş.

    ben eze eze futbol oynayan bir takım sahada görmek istiyorum, üç dönüm bostan yan gel yat osman modunu açmış bir galatasaray görmek istemiyorum.

    ben bir galatasaray taraftarıyım, galatasaray aşığıyım, 40 yaşına merdiven dayadım, karşılıksız her şeyimi verdim bu takıma. bu takımın şampiyonluklarında en az onun kadar benimde alın terim, benimde gecem, benimde gündüzüm benimde emeğim var. bunun karşılığında sadece sahada güzel futbol istiyorum, adam kayırma olmasın istiyorum, 34 yaşına gelmiş, malum yerinin kılları kadayıfa çalmış adamın nazlı nazlı penaltı kullanışını görmek istemiyorum. yeter da ya sabır.
  • 31160
    (bkz: 12 ağustos 2021 st johnstone galatasaray maçı)

    --- alıntı ---

    fatih terim: "40 derecelerden geldik, burada yağmur yağıyor. insanı şaşırtacak bir farklılık var, böyle değişikliklerde insanın vücudu da şaşırır. hiç kolay olmayacak. yağmurlu havada, serin havada oynamak değil ama iklim farklılığında oynamak inşallah bizi çok etkilemez."

    --- alıntı ---

    hocam adamlar o havadan buraya 40 derece sıcağa gelip çatır çatır top oynamadı mı? daha maç başlamadı, yapma gözünü seveyim.
  • 15962
    soccerbible.com adlı ingiliz web sitesinde röportajı yayınlanmış imparatorumuz.

    https://www.soccerbible.com/...p-about-galatasaray/

    bir gece önce galatasaray için oyuncu ve antrenör olarak 800. maçını izledikten sonra biraz gergin olarak "imparator" dedikleri adamın ofisinde oturduk. fatih terim bir yıldan uzun süredir hiç bir türk basın kuruluşuna bir röportaj vermemişti, biz de onu beklerken halkla ilişkiler departmanından gelen kişilere onu üzmek için burada olmadığımız konusunda son dakika güvenceleri veriyorduk.

    üzmeyecektik. cesaret edemezdik. ne de olsa, burada negatif anlamda bir şey yoktu. terim süper lig başarısını sağlamıştı - biz görüşeceğimiz sırada sadece bir maç vardı ve bir puan yeterliydi, söylemeye gerek yok ki iş bitmişti. o dünyanın en saygı duyulan antrenörlerinden, ve bu odaya girip ellerimizi şampiyonluğu kazanmasındaki ihtimalinin gücünce sıktı. bu adam, özür dilerim, imparator, güçlü bir kişilikti.

    terim bu güzel kulüpteki gücünün büyüsünü yansıtan bir ruh halinde sandalyesine oturdu ve bize "hadi başlayalım" dedi...

    - sayın terim, galatasaray'ı dördüncü kez çalıştırıyorsunuz. her seferinde sizi buraya getiren şey neydi?

    gerçek şu ki, ben galatasaray'ı 1974'te gelip kontrat imzalayıp profesyonel olarak hizmet ettiğim bir yer olarak görmüyorum. bu kulüp kendimi adadığım ve ait olduğum, yaşadıklarımı ve olduğum kişiyi tanımlayan bir yer. hepsinin üzerinde, unutulmaz başarıların yeri. ben bu şekilde görüyorum. herkes "ilk gittiği zaman" "ikinci kez dönüşü" "üçüncü kez geri döndü" vs. gibi şeyler söylüyor, ama ben bunu asla gitmek ve geri dönmek olarak görmedim. ben burayı tek yönlü bir varış noktası olarak görüyorum. doğrudur, fiziksel olarak gittiğim olmuştur, ama kulüp her zaman içimde kalmıştır.

    - hiç "bu son kez" diye hissettiğiniz oldu mu külüpten fiziksel olarak ayrıldığınızda?

    hayır, hiç böyle düşünmedim çünkü ben galatasaray'a hizmet etmek ya da katkıda bulunmak için asla pozisyona ya da ünvana takılmadım. ben sadece buradaki başarılarda imzası olan birisi değilim, ben aynı zamanda bir galatasaray sevdalısı ve taraftarıyım. sevdiğiniz birisi için asla "bu son kez" diye düşünmemelisiniz.

    - peki, her döndüğünüzde farklı hissettiniz mi?

    evet, kesinlikle. hayat sizi başka bakış açılarına getirdiğinde hisleriniz ve beklentileriniz değişir. her seferinde farklı anlamlar bulabilirsiniz. bu yeni beklentiler olduğu için ve yeni beklentiler ve hedeflerle geldiğiniz içindir. bunlara olgunlaşmayı ve kazandığınız tecrübeleri de eklediğinizde, yeniden her döndüğünüzde bir şeyleri farklı gördüğünüz anlamına gelir.

    - eminiz ki başka kulüplerden de teklifler almış olmalısınız. neden her zaman hiç düşünmeden galatasaray'a gelmeyi tercih ettiniz?

    dönmek mi? ben hiç gitmedim ki. söylediğim gibi, fiziksel olarak gitmişimdir ama gerçekte hiç bırakmamışımdır. aslında, kaldığım yerden devam etmişimdir. tabii ki başka teklifler oldu, daha önemlisi, çoğu tarafından hayal edilen ve istenilen teklifler de oldu, ama bunları kabul etmek sadece bir şeyleri mantıklı değerlendirirsem doğru olurdu. ben hayatı sadece mantık olarak görmem, ben kalbimi ve duygularımı da katarım. bunu yaptığım zaman, kalbim ve ruhum da karar sürecimde etkili olur, bu nedenle burayı bırakmam.

    - dünyanın her yerinde maç oynadınız ve yönettiniz. galatasaray'ın atmosferi diğer yerlerle karşılaştırdığınızda nasıl?

    şöyle, endüstriyel futbolla işini profesyonel ve iyi yapan kişilerin sayısı arttı. çok fazla yeni taktik, yeni teknik, yeni uygulamalar ve en önemlisi yeni teknolojiler yakın zamanda tanıtıldı. futbol bunlara geçişme ve ilerleme borçlu. ama bir şey her zaman mutlaka hatırlanmalı: insan faktörü.

    futbolun gelişimi ve ilerlemesi söyleminde insan faktörü kritik bir faktördür, ne değişirse değişsin, ne yenilenirse yenilensin, ne kadar yeni ve dışarıdan katkı olursa olsun. konu insanlara geldiğinde, sadece gerçekleri ve teorileri konuşmak doğru değildir. bu nedenle, bu değişim sağlanırken oyuncuların ve kulübün kimliği ve ruhu da aklımın bir köşesinde olmalı.

    atmosferi yaratan kulüplerin bu ruhları ve kimlikleridir, sadece para ya da bahsettiğimiz gelişimler değil. bizim kulübümüz galatasaray'ın bir ruhu var, bir kimliği var. bir çok yerde maçlar oynadım ve yönettim. söylediğim gibi en önemli şeyin bu ruh bu kimlik olduğuna tanık oldum. kültürüne, tarihine, geçmişine ve ruhuna teşekkür ederim ki galatasaray böylesi eşsiz bir atmosferi hak eden ve bunu mümkün olan en iyi şekilde gösteren bir kulüp.

    - bahsettiğiniz gibi, galatasaray taraftarları dünyadaki en tutkulu taraftar gruplarından birisi. onların sizin üzerinizdeki etkisini kişisel olarak nasıl anlatırsınız?

    görünen o ki oyuncularda, teknik ekipte, yönetimde ne kadar geriye giderseniz gidin, en önemli faktör taraftar. örneğin bu yıl, eğer galatasaray taraftarı olmasaydı sonuç çok daha başka olabilirdi. bence onlara çok şey borçluyuz. bir diğer şey de, bir ülkenin kültürü, futbol algısı ve takımlara verilen değer tutkunun ortaya çıkmasındaki ana etmenlerden birisi. müteşekkiriz ki fark yaratan, rekorlar kıran, kendilerine dünya çapında isim yapan ve kazandığımız başarılara imzasını atan taraftarlarımız var. iç saha maçlarımızda 11 değil 12 kişi seçerim. listenin ilk sırası taraftara ayrılmıştır.

    - o zaman galatasaray taraftarlarıyla yakın bir ilişkiniz var?

    bence birbirimizi çok iyi anlıyor ve tamamlıyoruz. her ilişkideki en önemli aşama güvendir. bence taraftarla aramdaki güven çok değerli.

    - size yıllardır "imparator" diyorlar, ki bu size duydukları saygının en belirgin göstergesi. lakabınız hakkında ne düşünüyorsunuz?

    tarihte okuduğumuz imparatorlar tarihe sadece savaşlar kazanarak girmemişlerdir. her biri yeni bir çağ başlatmış ve ülkesinin kaderini değiştirmişlerdir. bu nedenle, böyle bir lakaba sahip olmak ve taraftarlar tarafından bu şekilde hitap edilmek büyük bir onur.

    - taraftarla aranızdaki ilişkiler zamanla gelişti mi?

    kesinlikle. daha önce de dediğim gibi, bir bir güven kurduk. sonrasında, bu kısmı vurgulamak istiyorum, onların çok önemli gördükleri takımlarının başında güvendikleri birisini görmeleri onları rahatlattığı kadar sizin omuzlarınızdaki yükü de ağırlaştırıyor. onlar rahatladıkça sizin daha fazla sorumluluğunuz oluyor. taraftarımızın benim sadece oyunu teknik ve taktik anlamda yöneten birisi olmadığımı görmeleri önemli. tabii ki bazı zamanlardan geçiyoruz ki her iki tarafın da kontrol etmediği yabancılaştırmalar oluyor, ama bu sadece ilişkimizi olgunlaştırıyor. iki taraf da bunun başka bir hisse dönüşmesine izin vermiyor.

    - şehirdeki taraftarlarınızla gün içerisinde temasınız oluyor mu?

    tabii ki oluyor. gittiğim her yerde. onlar olmadan bir şey mümkün mü? nerede birbirimizi görsek tüm taraftarlarımızla saygı çerçevesinde konuşuyorum ve hiç birini görmezden gelmiyorum. asla. onların istediklerini yapmak için elimden geleni yapıyorum. onları mümkün olduğunca dinliyorum, iletişime geçiyorum, teşekkür ediyorum ve her zaman saygı duyuyorum. taraftarlar tarafından yapılan videoları izliyorum, onların yazdıkları yazıları okuyorum, yaptıkları yorumları okuyorum. en önemlisi, onların ne hissettiğini biliyorum ve hislerini paylaşıyorum. galatasaray'ın onların hayatındaki anlamı benim hayatımdakinden farklı değil. bu nedenle, hiç problemimiz yok.

    -

    terim tartışmasız galatasaray'ın lideri. ofisindeki duvarında galatasaray'ın türk telekom stadyumundaki bir meşale duvarının önündeki resmi duruyor. maç günü mü? pek değil. o hafta galatasaray'ın fenerbahçe ile deplasmandaki büyük derbisinin olduğu haftaydı - terim sadece sınırlı sayıda taraftar için bilet olduğunu bildiğinden stadda bir açık antreman düzenlemişti. kulübün güçleriyle nasıl oynayacağını biliyor. kulübün tamamının nasıl aynı yöne doğru gitmesini sağlamasını biliyor. oyuncular taraftara ilham veriyor. terim sadece bir takım seçmiyor, o kocaman bir kulübün ruh halini seçiyor. o bir dahi.

    bu andan itibaren imparator tam olarak akışa geçiyor. takım konuşmalarının ne kadar gergin ve ilham verici olduğunu hayal etmeye başlayabiliyoruz. terim konuşurken, siz dinlersiniz. ve saha görevlisinin hortumu koridordan altımızdaki antreman sahasına doğru götürülürken ses çıkartmaya başlayıp odayı hikaye zamanından çıkartmaya başlıyor. ihtiyaçları olduğundan değil ama, terim camdan çıkıyor, ıslık çalıyor, işaret ediyor. ses kesiliyor. sorulara yeniden dönüyoruz.

    -

    - sayın terim, oyuncularınızdan her seferinde galatasaray forması giydiklerinde ne beklersiniz?

    ben sadece kazanmayı önemsemem. futbol aynı zamanda izleyip keyif aldığınız bir oyundur. insanlar futbolu izlediklerinde sahada oynanan oyundan keyif almalıdırlar. ben bunu ilk günden beridir önemsedim. iç saha maçlarımızda, deplasman maçlarımızda, avrupa kupası maçlarımızda. söylemeye çalıştığım, benim oyuncularımın performansından keyif almalılar. tamam, kazanmak önemlidir, ama onlar kaybettiğinde bile gurur duyabilecekleri bir grup oyuncu görmeliler.

    başka bir şekilde ifade edersek, takımlarının savaşma gücünden gurur duymalılar. bu külübün futbolcuları yüz yıldan uzun süredir var olan bu kulübün formasını taşırken kulübün geçmişine, tecrübesine ve değerlerine saygı duyarak taşımalılar. benim için futbolcularımın sadece sahada kendi yeteneklerini göstermeleri yeterli değildir. ben her fırsatta onlara temsil ettikleri markanın değerini göstermelerini söylerim. bu benim için önemli olduğu kadar galatasaray taraftarları için de önemlidir.

    -istanbul dünya futbolundaki en önemli derbilerin de ev sahibi. futbol galatasaray taraftarları ve istanbullular için ne ifade ediyor? sadece bir oyun değil gibi görünüyor. katılıyor musunuz?

    evet, bu doğru. bizim kültürümüz diğerlerinin aksine futbola çok geniş bir bakış açısı belirliyor. burada kendisini futbolla tanımlayan, kendisini tuttuğu takım ile tanımlayan, günlük hayatlarını takımlarını da işin içine katarak ayarlayan insanlar var. ilk önce, takımın kesinlikle iyi oynaması ve kazanması beklenir. taraftarın bakış açısına göre, bu normal. taraftar teknik adamlarının ve oyuncularının kendileri gibi sadık ve adanmış olmasını bekliyor. koşulsuz. her türlü eleştiri bekleyebilirsiniz onlardan, eğer bu karakterleri takımlarında görmezlerse. kısacası, duygular önce gelir. bizim için de önemli olan budur. galatasaray taraftarı için gelecek de şu an kadar önemlidir. hatta, sizi sürekli gelecek başarının beklentisi için cesaretlendirirler.

    - galatasaray ile her şampiyonluğunuz bir öncekinden daha mı özel sizin için?

    kesinlikle. her birinin farklı bir anlamı ve farklı bir hikayesi vardır. ama bu yıl eğer şampiyonluğu kazanırsak benim kariyerim için çok daha anlamlı, önemli ve özel olacak. nedenini size söyleyemem.

    - bu şehirde en çok sevdiğiniz şey nedir?

    öncelikle, ailem ve hatıralar tabii ki. bir şehirle bağ kurmak, bir şehire bağ kurmak, sevdiğiniz şey olarak adlandırmak en önemlisi ailenizle ve onlarla geçirdiğiniz deneyimlerle ancak mümkündür.

    -sizin zamanınızdaki ve bugünkü oyuncuları nasıl karşılaştırırsınız? ne gibi farklar var? sosyal farklılıklar, yaşam tarzındaki farklılıklar vs?

    hayattaki her alanda olduğu gibi burada da çok fazla farklılıklar var. futbol bile ciddi bir dönüşümden geçiyor. ben futbolcuyken, bugünkü seviyedeki gelişimler mevcut değildir. bir önceki nesile göre ciddi anlamda farklılıklarımız varken bile. ligler profesyoneldi, ama oyuncuların ruhu amatördü. her şey farklıydı, organizasyonlar, stadlar, uzmanlık alanları, taraftarlar hatta kurallar bile. eskiden, oyuncular kendilerine yatırım yapmak için kendilerini geliştirmeli, yeteneklerini geliştirmeli, vücutlarına ve zihinlerine dikkat etmeli, düzgün bir aile yaşantısı ve örnek bir vatandaş olmalıydı.

    bugün, oyuncuların hayatlarını daha kolaylaştırmaya yönelik uzmanlık alanları var, onların fiziksel ve zihinsel gelişimine yardımcı oluyorlar, markalarını ve iletişimlerini düzgün yönetiyorlar, pozisyonlarına göre özel antreman programları var ve daha bir sürü detay. bunlar en belirgin farklar. takımımdan örnek verebileceğim sayısız örnek var. nagatomo mesela, evde yemek yiyor. onun için yemek yapan birisi var. başka bir oyuncunun kişisel antrenörü var, başka bir oyuncunun özel açma germe antremanları var, vesaire. dünyanın her yerinde aynı. bu en önemli ve en belirgin fark.

    - eğer yine futbol oynama şansınız olsa, sizin döneminizde mi bugünkü dönemde mi oynamak isterdiniz?

    zor soru. gerçekte, her dönemin kendine has karakteristik özellikleri vardır. hiç bir şeyden pişman olmayan birisi olarak, futbolu bıraktığım andan itibaren hiç "keşke şöyle olsaydım..." dediğim bir saniye bile olmadı. ve ben bugünkü oyunculara göre çok genç yaşta bıraktım. 31 yaşındaydım.

    - bugün bu genç olarak gösterilirdi. bu kararın arkasında bir neden var mı?

    var. 16 yaşımda profesyonel futbol liginde oynadım. güneyde oynarken, 17 yaşımda gol kralı oldum. sonra, adana demirspor'un kaptanı oldum. 20 yaşımda galatasaray'a katıldım. milli takımın ve galatasaray'ın 23 yaşımda kaptanı oldum. erken başlayıp domine ettiğinizde şu soruyu duyarsınız, "hala mı oynuyor?" 30 yaşında bir adam için "hala" sorusunu sorar mısınız? açık mı? o zaman bakış açısı buydu. bu bakış açısı da değişti. şimdi, bir oyuncu 30 yaşına geldiğinde daha yıllarca oynamaya devam edebiliyor.

    "halen iyiyken bırakmalı" diye aptalca bir şey söylerler. hadi ama, neden bıraksın ki halen iyiyken?! "zirvede bırak"!! neden birisi zirvede bıraksın? aptalca bir beklentiydi.

    - bu antreman tesisi sizin eviniz gibi, hayatınızın büyük bir bölümünü burada harcadınız. oyuncuyken buraya dair hatıralarınız neler?

    ben oyuncuyken. tam burada. 1996 yılında buraya döndüm, bu yer genişlemişti. her yere yakın olmak istemiştim ve burası benim odam olduğu için nostaljik bir anlamı vardı benim için. bu yüzden burasını ofisim olarak seçtim.

    - yani, şu anda oturduğumuz ofis. burası sizin yatak odanız mıydı?

    evet, bu oda. bu bina bizim kamp binamızdı. burada tek bir apartman bloğu yoktu [oyuncuların odasının şimdiki yerinde]. bu yeri teknik bina olarak açıkladım. kamp binasını o bölüme taşıdık. antrenörler diğer blokta kaldı, analistler burada, diğer bölüm asistanlar, sekreterler vs. için ayrılmıştı. bu nedenle, bu mekan benim için çok şey ifade ediyor. burası benim ofisimdi. burada her şeyim vardı, yatağım, duşum, soyunma odam vs. kendime ait bir yer.

    -
    ve bununla birlikte, fotoğraflar için as takım antreman sahasına gittik. terim bizi uzun yoldan götürüp gururla evim dediği bu yerde bize bir tur rehberliği de yaptı. yolda karşılaştığımız kulüp çalışanları ona itaat ediyordu. bu onun mirasıydı, sonuçta eski yatağından taktiksel kararları verebilmek için bütün kompleksi yeniden düzenlemişti. el sıkışıp zaman ayırdığı için teşekkür ederken sahanın kenarındaki bitkileri gösterdi, onları da o seçmişti. tabii ki o seçmişti.

    yazarın notu: çok büyük karaktersin hocam. şu yazıyı çevirmek yormadı, aksine her kelimesinde yüzümde bir tebessüme neden oldu. sanki ben yaptığım bir röportajı yazıya döküyor gibiydim. röportajı yapan soccerbible.com sitesindeki arkadaşlar da bizim basın gibi üzerine gitmeden rahat rahat konuşabileceği çok şey sormuşlar, güzel röportaj olmuş. :)
  • 8427
    siktiğimin tüpçüsü ile aynı masaya oturuyorsa onu sadece kader ortağı kelimesi ile vuruyor (bu ne demekse artık) olmamız kendisinin hayrınadır. yaptığı hamle karşılığında hak ettiğinden çok daha edepli şekilde eleştiriliyorsa, bu kendisinin galatasaray kulübüne yaptığı hizmetlere duyulan vefadan dolayıdır.

    bak birader; ben de bu ülkede bürokraside söz sahibi bir konuma gelmek, gelir dağılımında adaletin sağlanmasını ve insanların daha iyi eğitim-öğretim almasını sağlamak istiyorum. fakat; bu arzu beni bugün hırsız dediklerime yanaşıp makam sahibi olmaya itmiyor. çünkü adam olan, hırsızlığını, arsızlığını, kokuşmuşluğunu bildiği insanlarla çalışmaz. yeterince basit değil mi bu? anlaması çok mu zor? dün yerden yere vurduğun ve ne bok olduğunu bildiğin insanlarla değil milli takım falan gibi içi boş milliyetçi zırvaları için, sevdiklerinin canı pahasına dahi yan yana gelmezsin. bu kadar basit.
  • 814
    egosu tavan yapmış teknik direktörlerden bir tanesi. kendisi için ''takımın başına gelmemelidir.'' diyoruz.

    haydi şu dakikadan sonra bu adam cesaret edip de geldi diyelim galatasaray'ıma:

    - ayhan, maç içinde rakip takım oyuncusunu kovalayabilir mi?
    - servet, rijkaard hakkında tv'ye konuştuğu gibi konuşabilir mi? yada göz göre göre hocasının kuyusunu kazabilir mi?
    - balta, önünden geçen topa sikine baktığı gibi bakabilir mi?
    - sarp, pino'ya küfredebilir mi?
    - barış, topa bomba muamelesi yapabilir mi?
    - arda, '' umarım, önümüzdeki sezon güzel bir takım burada olur. '' diye demeçler verebilir mi?
    - serkan, kanadını otabana çevirebilir mi?
    - kazım, alem yapabilir mi?
    - kalecilerimiz, topa karpuz muamelesi yapabilir mi?

    sorarım size, hangi futbolcu götü yiyip de şu hareketleri yapar?

    en önemlisi, hangi sikko basın götü yiyip de '' florya'da seks partisi. '' diye haber yapar?

    adamın götünden kan alırlar, net.

    ister egosu tavan yapmış olsun, ister 50 milyon transfer bütçesi talep etsin, bu adam galatasaray futbol takımı'nı ıslah edecek adamdır.
  • 13761
    fatih terim'in saçını arkaya doğru taraması galatasaray ve kendisi için sonun başlangıcı olmuş olan fiiliyattır. mühimdir zira iç dünyasında yaşadığının dışa vurumudur; bizim özlediğimiz fatih hoca ile mesafe koyduğumuz fatih hoca arasındaki farktır biri türk fatih diğeri italyan özentisi fatih.

    fatih terim "o" tarihe kadar saçını yana doğru tarayarak uefa kupasını almış, 4 sene üst üste şampiyon olmuştu çünkü fatih hocanın "o" tarihe kadarki amacı baba gündüz olmaktı. bu kutsal bir haktı ama fatih hocanın kızları büyüyor, mehmet ağar kendisinin peşini bırakmıyor, fulya hanım daha, daha çok her şeyden biraz daha çok istiyordu. sonra bir gün bir sabah kalktı ve aynaya baktı neden saçımı arkaya doğru taramıyorum ki dedi kendi kendine…

    öyle ya daha gençti türkiye'de kimsenin başaramadıklarını başarmıştı. üstelik başbakan mesut yılmaz kendisini yeni tbmm’ye çağırmıştı uefa kupasını götürmüştü takımla tbmm'ye. recai kutan’ından devlet bahçelisine, mesut yılmaz’ından tansu çilleri’ne dahası rahmetli bülent ecevit'e kadar herkes kendisine ricacı olmuştu galatasaray'da kalıp şampiyonlar ligi kupasını türkiye'ye getirmesi için.

    o artık adanalı fatih hoca olamazdı artık imparator olmalıydı daha 4 sene önce maaşından para kesip ücretini ödemeye razı olduğu hagi ile uefa kupasını kaldırmıştı, eski italya başbakanı berlusconi kendisine hayranlığını bildiriyor, isviçre'de kendisiyle konuşmak için bavyera şansölyesi edmund stoiber'in yanından koşarak gelen kaiser beckenbauer’a kenan evren’in geri bas hareketini yapabiliyordu. eee ne diye saçını arkaya doğru taramayacaktı ki?

    yine de bekledi evine gizli gizli italyanca hocası gelirken bile bekledi…çünkü kolay değildi birden kafasını yastığa koyarken enver paşanın fedaisi, atatürk’ün yaveri kod adı kılıç ali olan büyük mücahidin büyük oğlu gündüz kılıç olmayı hayal etmek yerine sacchi olmayı maldini olmayı trapattoni olmayı hatta ne yazık ki capello olmayı hayal etmek…

    ama ağır geldi allahın mevki makam sahibi her kulunu imtihan ettiği kibre ve nefsine yenik düştü kıbrıs muhaciri topal adanalının oğlu fatih hocamız; artık roma imparatoru idi…

    ceolara ücreti mukabilinde hayat dersleri veriyordu…insan kaynakları etrafında fır dönüyor çirkin camlı plazalarda mis kokuların, cicili bicili dekolte kıyafetlerin içindeki bir içim su karı kızların; italyan kumaşından dikilmiş, fiyatı asgari ücretlinin kıdem tazminatından pahallı olan takım elbiselerin içindeki beyefendilerin arkadaşlığı artık bülent ünder’in yahut rasim kara’nın arkadaşlığından daha ağır basmaya başlamıştı.

    başbakan mesut yılmaz kimdi ki onu kırmaktan çekinip galatasaray'da kalmayı kabul edecekti…hem sanki altın zincirli, manuela arcuri’nin sugar dady’si cecchi gori faruk süren'den daha rafine bir beyefendi gibi gözükmeye başlamıştı ama yanlış anlamayın renkdaşlar bu algının faruk başkanın transtürk'ünün iflas etmesiyle yakından uzaktan alakası yoktu!

    öyle ya düşen terk edilir, fakire yüz çevrilir, ahde vefasızlık yapılır, geçmiş unutulur, geleceğin planları yapılmaz olur sadece ve sadece carpe diem…adı ölü ozanlar ancak gayet de canlı ozanlar, milenyumun eşiğindeydik an an şimdiki zaman…vefa semtti olsa olsa bir mektepti çok çok artık devir değişmiş devran dönmüştü zira fatih hocamız sarhoştu...zafer sarhoşu... adanalı delikanlıdan geriye batılı özentisi çakma bir istanbul beyefendisi kalmıştı...

    başarı varsa şu an, geçmiş unutulur yarın önemsenmez öyle ki sen görev aldığın ilk sezonda italya kupasını alacak ilk italyan olmayan olacaktın kibrin finalden önce ayrılmayı buyurdu sana…içindeki nefis şeytanla yatağa girdi. senin takımınla mancini italya kupası şampiyonu oldu fatih hoca...hep lucescuya baktın ama mancini devirdi geçti hep...halbuki öteki saçını bile taramazken berikininki hep fönlüydü nasıl olur da ayıkmadan fatih ağabey:)

    önemli miydi peki? hiç değil zira sanki bu sefer de berlusconi, cecchi gori'den daha da yakışıklıydı, karizmatikti…hem manuela arcuri'nin de yeni sugar dadysi oydu zira gori de maddi sıkıntılara düşmüştü zati italyan polisi de peşine:) floransa'daki günler de unutuldu çarçabuk…unutulmayan bir allah olduğuydu...

    milano'da da bu kadar unutkanlıkla italya seferinin sene-i devriyesi henüz geçmişti ki mili takım-galatasaray-mili takım-galatasaray döngüsü kırılmamak üzere başladı.

    kızlar büyüdü ve evlendi, iş hayatlarına atılınıldı, fenerlilerin ve beşiktaşlıların oyununa gelinildi, mehmet ağarlar da pek uğramaz oldular kendilerine halbuki paraşütle bile iniş yapabiliyorken korkut eken gibi sıkı galatasaraylılar...

    ne fantastik zamanlardı ey sözlük yazarları hatırladınız değil mi? düşün bir an yanında kimse yok kameralara konuşuyorsun sonra yanına gökten korkut eken iniyor paraşütle hiçbir şey yokmuş gibi o da beyanata katkı veriyor paraşütünü toplarken ve evet ray-ban marka güneş gözlüğü yine gözünde uzaklara biraz önce atlayış yaptığı kuru tepeye doğru bakarak dalıyordu...hadi itiraf et hatırladın gs sözlük yazarı:)

    sonra galatasaray'a rest çekmeler ve tüpçülere sarılmalar filan. ardından da çok geçmeden kumar oynayan dünkü çocuklar, maç gecesi klas kadınlarla takılanlar, surata kapı kapamalar, antrenmanlara çıkmamalar, 3-5 gece nöbetinde transfer görüşmeleri, bayrağa bedel biçmelerle muhatap olma ve en en en sonunda kebapçılarda hemşehrin ile birbirine düşülmeler…birileri aklınca iti ite kırdırmıştı…o birileri it olduğu için bu atasözündeki manaya vakıf olamazlar. ne bilecekler senin bizim o; "oğullarım benim oğullarım benim" diye tolunaylara sarılan dar günümüzdeki umudumuz, ağabeyimiz fatih hoca olduğunu...

    çünkü fatih hoca gün gelir saçını tekrar yana tarayabilir zira herkes gaflete düşer. berlusconi çırılçıplak bunga bunga diye basılıp sokak temizliyorken şu sıralar faruk başkan bükülmüş sırtı ve ağarmış saçlarıyla hala istanbul'da, divanlarda en ön safta...

    artık ara ara yatağa düşen ergün gürsoy da hala sağ; irfan kurtoğlu ise bazen hagi'nin akademisini ziyaret ediyor... vatana ihanet etmekle suçlanıp firar etseler de hakan ile arif de sağ, hagi artık şampiyon oldu bizde hoca olarak kazandığı türkiye kupasının yanında ikinci kupası da var hem popescu da hapisten çıktı gözümüz aydın...adam o kadar delikanlı ki kendisini galatasaraydan kovan yöneticilerimizin adını verip onların da hapis yatmasını engelledi yahu sanki omerta kanunları...oysa bizimkiler sadece pastacı kanunlarını bilirler öyle ya mayaları, hamurları ıslak hagi ve şürekasınınkiyse sağlam vesselam:)

    ergün penbe artık açık açık püro içiyor, suat da kel takılacakmış bundan kelli, tugay’ın da karısı durulmuş diyorlar, taffarel zaten cennetlik, hakan ünsal da kendi çapında doğru ata oynayarak örgütlenmiş:) faydası olabilir, hasan şaş yine eşini değiştirmiş o cephede de yeni bir şey yok...

    capone’nin kontrgerilla olduğu iddiaları kuvvetle muhtemel yalandır ama marcio’nun farc'a katıldığından şüpheleniyoruz, emre inşallah 3 vakte aramızdan ayrılıp berzah alemine geçecek zaten uefa finalinde de yoktu yeniçeri...allahütealanın mukadderatı işte...eline koluna sağlık fatih hocam inşallah içeride de daha sertlerini geçirmişsindir emreye...

    kerem dondurmacı oldu, mehmet bölükbaşı antrenörümüz, okan buruk ise sağlam bir dayak yerse kendine gelir zaten fenerli olmadığından düzelir arası da ahmet bulut ile açılmış hem hemen imana gelecektir...

    fatih akyel’e 6 stent taktılar, habire anjiyo yapıyorlar allahından buldu, kusura bakma fatih hocam, adam galatasaraylı da olsa ekmek yediği kaba tüküren adamı kabullenemeyiz zaten bedeli olan galatasaraylılığı ne yapalım biz, hadi bizi geçtik kadıköy'de üstüne saldırtılan bekçi şeyi gibi eski kaptanına, ağabeyine hücum ederek sadece kendini küçük düşürdüğünü daha hala anlamamıştır...artık senin evladın olsa da bizim evladımız değildir ve evet akyel girsin sağbek fatih'e...

    rasim kara beşiktaş divanına girdi çok şükür kanser tehlikesini de atlattı, eser ağabey boş vakit bulduğunda senin o çok sevdiğin italyanları hırpalıyor, müfit ağabeyi de zaten sen hırpalıyorsun, bülent hoca ise herdem göreve hazır...

    adaşı bülent kaptan ise sabah namazına kalkıyor 10 kilometre koşuyor kahvaltı ediyor, fitness çalışmaya başlıyor sonra öğle yemeği yiyor topla antrenman yapıp ikindiyi kıldıktan sonra rejenerasyon yapıp duşunu alıyor; hava kararmadan kıymetli eşinin yanına varıyor, 7 olmadan yemekler yenmiş oluyor, kendisi 8’de yatağa girerken hanımı dizilerini bitirip 11 gibi yatmadan eltisini arayıp mert korkmaz'ın uykusuz kalıp kalmadığından emin oluyor yani uğur tütüneker ağabeyin de dediği gibi korkmaz kardeşler şimdi gelsen sorsan bir 45 dakika oynar...)

    uğur ağabey demişken mng holdingin isviçre'de çalışanıyken onun da hakkında vatana ihanetten ifade vermesi istendi... o ise herkesten farklı olarak gerçek bir galatasaraylı olduğundan yurtdışından hapis yatmaya vatanına döndü ardından da serbest bırakıldı... o da görev verilirse hazır yani bir sıkıntısı kalmadı çok şükür, erhan önal ağabey biraz daha rahat kendini ifade ediyor, muhammet altıntaş ağabey ise geçirdiği kazanın çok afedersiniz ama şeyine bile koydu...

    kubilay alp dağlarındaki kafesinde nargile de vermeye başlamış, adrian knup da ara ara hakan şükür'ün yakalanıp yakalanmadığını sormaya kendisine gelip bir kahvesini içip kalkıyormuş...

    mehmet cansun başkan hala zehir gibi, abdurrahim ağabey ise pamuk şekeri oldu o da yeni eş almış, rambo yusuf yine taburcu, emre aşık’ın genç eşi ise kulaklı orman baykuşu için soluğu savcılıklarda filan alıyor şu sıralar...

    vedat hala yakışıklı ama artık reis denince akla o gelmiyor...hem artık yeni nesil abdullah çatlı'yı altyapı topçusu sanıyor çok şükür az da olsa memlekette ilerleme var zira ismailenver kaza haberini gördüğünde kendisinin papa suikastinde tanık olarak italya'da ifade verdiğini filan hatırlıyordu tövbe estağfurullah...juventusu çekince bölücübaşının özeleştirisini bekliyordu muhabirler reha ve dündardan bir de yorum monşer batudan :) bu galatasaray taraftarı ne çekti be ne fantastik dönemlerdi...

    yani hemen hemen herkes tamam da bir sen eksiksin be fatih hoca hem galatasaray'da hem milli takımda. hadi geç artık milli takımı devir değişti adamların devri. sen gel ama mübarek sen gel galatasaray’a... bırak artık saçını arkaya taramayı tekrar saçını yana tara...

    çok affedersin capelloyu katırlar sevsin sen sadece baba gündüzü sev, sev ki bizim de seveceğimiz mezar taşları değil kanlı canlı 1.5 acılı adana yiyen, şalgam içen, gece şırdan canı çeken, büryan yiyen, ter ve soğan kokan, küfürbaz, kafa atmayı iyi bilen; ama vefalı, ama şefkatli, aman dileyene aman veren delikanlı bir ağabeyimiz olsun...şöyle aileden biri gibi...

    sen gel sinirlen antifriz hakeme, topu eline al yere fırlat sonra dön yalan söyle hoca sana değil bu bizim davara kızdım de yine...ulan remzi bırak o prim zarfını de arif de sırıtıp bıraksın halbuki arda, selçuk, burak olsa şimdi zarfa şarbon sürer zira prim onlar için kelamullahdan bile kıymetli...kelamullah mı ne mi ardacığım hani google'a yazıp latin alfabesiyle kopyalayıp yapıştırdığın özlü sözlerin bulunduğunu sandığın biz müslümanların ise inandığı kuran-ı kerim...ha işte o duvarlara asılan mushaflarda bulunanlardan...

    fatih hoca sen yine gel şen sazın bülbüllerine kesik at, hagi'ye sakallarını kes oğlum de o da sana; "ne yaa benim yasz var benim ana baba goçtu sen bana diyon kes ne kes sen kes 40'ları çıkmadan kesemem kesersem maçta kesemem... duşun duşun bunu mu buldun hojaa, allah allah ya niye duşunuyon sen szakalı" desin... sen de hemen geri vites yap tamam oğlum toprakları bol olsun atana rahmet de...

    fatih ağabey sen yine gel osman ağabeyin bıyığını sev, topuğunun arkasıyla londra'da akrep duruşuyla top stop et, rıdvan'a son ikazlarını yap ona parmak salla ona haddini bildir, ona kendisinin küçük bir haşere olduğunu kanıksat, yerini bilsin sen yok iken semirdikçe semirdi...

    sonra kameralara dönüp biz adanalıyık sokağı da biliriz salonu da beni salondan sokağa çıkarmayın diye saçma sapan mimiklerle kadrajdan çık...iki üç adım atıp geri dön arkana bak sana şekil yapan var mı yok mu diye yokla...mazallah biri arkadan el kol yapar al başına belayı...o kolu kırıp ellerine vermek gerek zira değil mi hocam:) gerçekten tam bir salon beyefendisisin:) yeme bizi artık hocam kebap ye kebap büyüksaatte...

    engin'e kız, oğlum hiç hakeme saldırılır mı diye hasan da dönsün ümit'e söylesin tabii canım saldıracaksa yakasından tutmayıp fatih hoca gibi kafayı gömeceksin desin sen de başınla tasvip ederek onayla bunun babası serdar da böyleydi cüneyt ne olsun de ve bunu cüneyt duyabilecek kadar yakında söyle sonra tekrar garip hareketlerle kulübene dön... gün sonunda da fenerliler sana kupayı versin...sen yeter ki dön yeter ki kalan bir tutam saçını yana tara...

    çok mu şey istiyor bu galatasaray taraftarı senden? kökü henüz sende olan iki tel saçını yana tara, baba gündüz ol...hiç mi hakkımız yok üstünde? hani iyi gününde yanında olan yalakalar, iş adamları, spor müdürleri, patronlar, gazeteciler, asalaklar, sülükler, yeni nesil topçular, şarlatanlar? bak bir tek biz kaldık heybende...

    fatih ağabey üstünde hakkımız var ananınki yahut babanınki kadar olmasa da en az onlar kadar sana hayır duası eden, muvaffak olmak için dişinden tırnağından arttıranların, parmağın koptu dediklerinde içi cız eden, senin için adeta medici ailesine fedailik yapacak kıvama gelenlere en azından bu kadar da olsa mütevazi olmayı borçlusun...ulan ben öz akrabama bu kadar hayır duası etmedim arkadaş, özüne dön çünkü seviliyor ve sayılıyorsun hoca...

    bıktık artık organize suç şebekelerinden, cemaatlerden, masonik yapılanmalardan, monşerlerden, teröristlerden, bölücülerden yahu altı üstü hani spordu bu…ben galatasarayımı istiyorum geri... marksizme de leninizme de humeyniye de ali şeriatiye de cemaatlere de liberallere de gelsin ali paşa ağıdı…

    ha bu arada saçını yana taramaya başladıktan sonra unutma yanında burhan ağabeyi de getir bıktık sağlıklı yaşamcı aslen polenezköylü (yersen kirchen) kiboşlardan yahut mahşer şeyi gibi saçını simsiyaha boyatan istatistik doktorlarından, şöyle bize haydarpaşa ekolünden beton iğnesi yapabilecek, futbolculara deparda fark atabilecek, kopenhag fatihi, işine hakim hekim bir ihtiyar delikanlıyı unutma beraberinde getir.

    not: on yüz milyon ardacık bir sen etmez fatih hoca çünkü o sıfır sen bir...01 ft 1905 metin oktay nizamiyesinin önüne çek bagajı da aç çünkü valizlerini tesislere taşıyacağız...ama beni önce flyinn'de indir sen yokken fıtık olduk çünkü yemek yiyip gelecem neme lazım boğazını sıkmamız gereken terbiyesiz bir koca kafa olursa boynunu kırabilelim değil mi misisin ayrancısı, küçüksaatin kahvecisi, ceyhanın yılanlısı, seyhanın hürriyetlisi:) yok öyle allecello ha efendi gibi ağabey ağabey:) allah babana şifa versin fatih ağabey selametle...
  • 27439
    taylan'ı yazmıyorum artık. saracchi sakatlanıyor nerdeyse bedavaya oynayan emre taşdemir çıkıyor çok iyi oynuyor. futbol hayatı bitti denilen 33 yaşındaki arda turan'dan verim alıyor. donk her zaman hazır kıta. stoper konusunda başımız ağrımıyor. forvetsiz kaldık diyoruz çat oğulcan'dan verim alıyor. takım iyi top oynamıyor diyorduk; haftalardır ligin en iyi topunu oynayarak kazanıyoruz.

    gerçekten başımızda olduğu için ne kadar sevinsek ne kadar şükür etsek az.
  • 36209
    hocayı transfer konusunda çok eleştiririm, bunu sözlükte en iyi turuncusakal bilir.
    kaideyi taciz eden istisna bu eleştiriyi yaptığım için sürekli de laf sokar.
    yani hocanın transfer konusundaki beceresi çok iyi değildir bence.
    2021 yazında yaptığı transferler yüzünden eleştiriliyor.
    ben eleştirilmesine karşı değilim.
    “kazık soktu, enkaz bıraktı” gibi yakıştırmalara karşıyım.
    bugün nicolo zaniolo bizim kadromuzdaysa ve arsen zakharyan’ı almak için çabalıyorsak sebebi 2023 yazında victor nelsson ve sacha boey’den gelecek yüksek bonservis geliri sayesindedir.
    bak mostafa mohamed ahmed ve olimpiu vasile morutan’ ı hiç saymadım bile.
    kazık soktu denilen transfer döneminden bonservisinin altında kalan tek isim alexandru cicaldau’dur.
    berkan’a 4, barış’a da 5 milyon euro teklif geldi.
    yanlış hamle diyebilirsiniz ama 25 harcayıp 50 milyon euro alma ihtimaliniz %95 ise kazık diyemezsiniz.
    25 milyon euro bugünkü kur ile 500 milyon tl yapıyor.
    bu para yayın ve tribün gelirinin toplamıdır.
    eleştireceksem 2019 yazında belhanda ve luyindama’yı toplam 20 milyon euro’ya satmadığı için eleştiririm.
    5 milyon euroya vedat muriqi varken mbaye diagne’yi almasını eleştiririm vs vs.
    böyle sayabileceğim başka durumlar da vardır.
    hocanın 2002 ve 2003 transfer dönemleri kazıktır mesela.
    nelsson, boey, barış, berkan, morutan’ı görmeyip cicaldau üstünden çakmak net ikiyüzlülüktür.
    he bide 4 ayda ozan muhammed kabak’ı 11’ e satmak, kerem’i 3. ligden alıp 7-8 bonservis seviyelerine çıkarmak hiç konuşulmaz.
    bir insanın artılarını görmeyip sürekli eksi taraftan çakılıyorsa orada düşmanlık vardır.
  • 34301
    hoca için yıllarca siyasi iradeye baş eğmediği için üstüne gidildi dedik. ki referanduma evet bile demişse bunu açıkça bildirmedi. olması gereken de bu zaten de alışkın değiliz "yeni türkiye"de.
    ama hoca, maalesef, malum kişilerin propagandalarında belki gönülden istemese bile çok şekilde yer almıştır.
    bizim taraftar olarak nefret ettiğimiz insanlarla beraber takılmıştır.
    dün de yenikapı mitingine katılmadı diye tepki gördü gibi bir yazı gördüm ama hoca yenikapı mitingine katılmış (bu arada buna çok farklı insan katıldı çünkü tek bir partiye mal edilemez, 3 parti birleşimiydi. ama ben katılmadı dendiği için ve yan yana takıldığı insanlar için yazıyorum buraya)
    yıldırım demirören ile beraber bayrak sallamış
    https://gss.gs/f9p.jpeg
    acun ılıcalı ile yan yana, emre belözoğlu ile arkalı önlü oturmuş.

    resmen "galatasaray'dan en çok kim nefret ediyoru belirleyecek maçın kadrosu" ile fotoğrafı;
    https://gss.gs/lWY.jpg
    kazanana galatasaray'dan en çok sen nefret ediyorsun titri verilmiş resmen.

    erdoğan belgeselinde kendisi için konuşmuş (ertem şener utanmasa yere kapanacak o kadar minnak kedi gibi);
    https://youtu.be/ZKyYYCJSocc
    onun sonrasında isminin stada verilmesi de var;
    https://youtu.be/UAnslHJitQU

    yani hocayı böyle bir siyasi güç ile hiç ilişkide bulunmamış gibi göstermek gereksiz.
    nasıl bugün sürekli takımı cumhurbaşkanına şeker bayramında büyüklerini gezen çocuklar gibi götürmenin saçmalığın konuşuyorsak, sürekli siyasi iradeye hoş görünmeye çalışan başkanları konuşuyorsak hocanin da galatasaray'dan "hoşlanmayan" bu kişiler ve siyasi taraf ile uzunca dönem süren ilişkisini göz ardı etmemeliyiz. ki daha mehmet ağar ile olan dostlukları da var.

    ben hayatımda bu kişilere oy vermedim. etrafımda bu kişilere oy vermiş insan istemiyorum. bu kişiler hakkında bir dakika bile iyi düşünmedim. ama siyasi gücün neler yapabileceğini biliyorum bu yüzden şu an herhangi bir başkanın kolayca konusamayacagini ya da yıllarca neden konuşmadığını anlıyorum, çünkü orada kulüplerin hakkını savunmak lazım ve bir kişinin lafıyla galatasaray adası, kemerburgaz, florya hepsi kitlenebiliyor.
    bunları neden şimdi yazıyorsun vs diyen olacaktır, tepki gösteren olacaktır. bu da onu açıklamak için;
    siyasi güce karşı çıktığı için hapislerde yatan, ülkeden kaçan, ailesinin paralarına el konulan (burada fetoculari demiyorum tabiki) insanlar varken hocaya da sanki devrim lideri algısı yapmayı yanlış buluyorum. hoca yıllarca siyasilerle birlikteydi, yanlış tarafta (belki kendisine göre doğru ama bana göre yanlış) çok bulundu. son 4-5 yıl ters düştü diye bütün her şeyi silmek de yanlış. hocamızı seveceksek hatasıyla da seveceğiz.
  • 30550
    https://youtu.be/N7F6DQUzzpU?t=2010

    4 büyük takımın istediği kerem aktürkoğlu'nu bizzat arayarak takıma kazandırmış teknik direktörümüz. kerem kendisiyle çalışmaya başladıktan sonra 10 ay içinde milli takım seviyesine kadar yükselmiş ve hatta milli maçlarda oyuna girmemesinin hata olduğuna yönelik ciddi bir konsensüs oluşmuştur. kerem de hem performansıyla fatih hocasını yanıltmamış, hem de davranışlarıyla hocasına olan minnetini her fırsatta göstermiştir. hatta milli takım elendikten sonra bile soluğu florya'da almış, tatile çıkmadan önce hocasıyla görüşmüştür. ve kısa bir tatilin ardından kampa tekrar geri dönmüş ve çalışmalara başlamıştır.

    https://twitter.com/.../1383522214306140164
    https://twitter.com/.../1407396046263750658

    fatih hoca'nın kariyerinde kerem'in hikayesine etki ettiği gibi etki ettiği sürüyle hikaye var. yerlisi yabancısı, yüksek profillisi düşük profillisi, genci yaşlısı fark etmeksizin birçok oyuncu fatih terim ile birlikte seviye atlamış, yahut kendisini bulmuştur. gheorghe hagi gibi bir futbol efsanesinin bile bizde bu denli verimli olması bizzat fatih hoca'nın sistemi, hagi'yi o sistemde kullanışı ve hagi ile olan ilişkisini ele alış biçimiyle bağlantılıdır.

    hoca sırf son döneminde bile ozan kabak, adem büyük, henry onyekuru, taylan antalyalı, marcos do nascimento teixeira marcao, ömer bayram, ryan donk, jason denayer, garry mendes rodrigues, kerem aktürkoğlu ve yuto nagatomo gibi çeşitli profilde, çeşitli pasaportlara sahip ve çeşitli yaşlardaki isimlerin performanslarına ciddi ölçüde etki etmiştir. bu oyuncuların fatih hoca ile çalışmadan hemen önceki performanslarıyla hocayla çalışmaya başladıktan sonraki performansları arasında ciddi farklar vardır.

    gelgelelim bazı çevreler tarafından bütün bunlar görmezden gelinmekte ve hatta ne yazık ki hocanın başarı hikayeleri başarısızlık hikayesi olarak lanse edilmektedir. dünyanın neresinde olursak olalım kerem'in hikayesi, taylan'ın hikayesi teknik direktör övme sebebiyken bizde yerme sebebi oluyor.

    işin ilginci bizzat futbolcuların fatih terim'e olan bakışları, ona karşı davranışları ve ona dair söylemlerine rağmen bazı saçmasapan algıların ardı arkası kesilmiyor. örneğin;

    1- benfica altyapısı çıkışlı, tottenham'da jose mourinho ile çalışmış genç yıldız adayı gedson fernandes; galatasaray'ın fiziksel olarak güçlü ve yenilmesi zor bir takım olduğundan, kendisinin galatasaray'da hem teknik ve taktik anlamda büyüdüğünden, hem de insan olarak olgunlaştığından, yaşın önemli olmadığını galatasaray'da öğrendiğinden, fatih terim ile çalıştığı için çok şanslı olduğundan ve en iyi deneyimlerinden birini fatih terim ile yaşadığından bahsediyor (bkz: #3179075).

    bir grup galatasaraylı ise gedson'dan daha iyi biliyor olacak ki halen bunların tersini iddia ediyor.

    2- muslera'dan sonra en iyi oyuncumuz olan marcao:

    "fatih terim'i hoca olarak değil, baba olarak görüyorum. portekiz'de küme düşmemeye oynayan bir takımda oynuyordum, beni o keşfetti. birçok kişi bana inanmıyordu. bana güveni veren, fatih hocamdır. onu baba olarak görüyorum. benimle özel olarak ilgilenen, bana tavsiyeler veren kişi o."

    diyor (bkz: #3176344).

    bir grup galatasaraylı ise marcao'dan daha iyi biliyor olacak ki halen marcao'nun 3 senede hiç gelişmediğini iddia edebiliyor.

    3- muslera'dan sonra en iyi oyuncumuz demişken, en iyi oyuncumuz ve hatta kulüp tarihimizin en büyük efsanesi fernando muslera her fırsatta fatih hoca'yı övüyor, mesela "fatih terim benim futboldaki babam diyebilirim. kendisi beni buraya getirdi ve yeri çok farklı." diyor.

    https://www.fanatik.com.tr/...-diyebilirim-2137014

    4- taylan antalyalı, kerem aktürkoğlu gibi en değerli yerli oyuncularımız her fırsatta fatih hoca'ya ne denli bağlı olduklarını gösteriyorlar, yedek kaldıkları dönemlerden sonra en ufak bir mutsuzluk ifadesi göstermiyorlar.

    bir grup galatasaraylı ise bu oyunculardan daha iyi biliyor olacak ki halen "fatih terim size adaletsizlik yapıyor, kaçın kendinizi kurtarın" diyebiliyorlar.

    örnekler bu isimlerle bitmiyor.

    henry onyekuru, hocayla sadece yarım sezon çalışmış jason denayer (https://www.milliyet.com.tr/...ey-degisti-2588007), fiorentina'da kısa süre çalıştığı manuel rui costa, angelo di livio, galatasaray'da 1, 2 ve 3. döneminde beraber çalıştığı dünya yıldızları da dahil olmak üzere yüzlerce oyuncu ve hatta milan'da çok kısa süre çalışmış olmasına rağmen oradaki oyuncularından ivan gattuso, milli takımda beraber çalıştığı fenerbahçeli ve beşiktaşlı oyuncular vs. oyuncular hocanın hem futbol bilgisine, hem insani ilişkilerine övgüler düzüyor. birkaç istisna haricinde çalıştığı her oyuncu ne kadar büyük bir futbol adamıyla çalıştığının farkında.

    son 30 yılın en büyük taktisyenlerinden arsene wenger ve jose mourinho'nun da hocanın futbol aklına övgüler düzdüğünü düşünecek olursak varacağımız sonuç "terim biatçılığı"nın sanırım dünyanın en iyi teknik direktörlerinden birkaçına ve dünya futboluna damga vurmuş bazı efsanelere bile bulaşmış olduğu olacaktır (!). ya da çeşitliliği çok yüksek olan, birçoğu dünyanın geneli tarafından son derece sevilen ve sözüne güvenilir bu insan grubunun söylemleri gerçeği birtakım taraftarların söylemlerinden çok daha fazla yansıtıyordur. bir düşünmek lazım.

    biraz dağılan konuyu toparlamak gerekirse fatih hoca'yı itibarsızlaştırmaya çalışan çok. maalesef galatasaray camiası içinde de çok var bu kişilerden. ve bu itibarsızlaştırma çabaları hocanın başarısızlıklarının altını çizme ve başarılarını görmezden gelme boyutunu da aşmış durumda. bu kişiler çabalarını başarı hikayelerini başarısızlıkmış gibi lanse etme ve istatistiklerin yalanladığı iddialarını sürekli tekrarlama boyutuna taşıdılar.

    başarı hikayelerini başarısızlıkmış gibi lanse etme konusuna örnek vermiştim zaten, istatistiklerin yalanladığı iddialarını sürekli tekrarlama konusuna sırf geçen sezondan bile 50 tane örnek verebilirim. mesela;

    1- geçen sezon boyunca maçların ilk yarılarını çöpe atan (!) fatih terim'in takımı galatasaray, maçların sadece ilk yarıları baz alınarak oluşturulan puan tablosunda 73 puanla ikinci beşiktaş'ın 6 puan önünde lider (bkz: #3173074).

    2- galatasaray'a göre çok daha direkt bir oyunu tercih eden (!) beşiktaş sezon itibariyle maç başına ortalama %60 topla oynama oranına sahip ve maç başına 455 isabetli pas yapmışken mıy mıy pas oyunu oynayan galatasaray sezon itibariyle %57 topla oynama oranına sahipti maç başına 415 pas yaptı.

    3- hep yana ve geriye kısa pas yapıp uzun top denemeyen (!) galatasaray ligi ilk 4'te bitiren takımlar arasında uzun topu en fazla kullanan takım.

    4- hücumda galatasaray'dan çok daha üretken bir sezon geçiren (!) beşiktaş'ın yakaladığı net gol pozisyonu sayısı 109 iken doğru düzgün pozisyona giremeyen galatasaray'ın bulduğu net gol pozisyonu 126.

    daha sürüyle örnek verilebilir ancak gerek yok. ana fikir çok açık zaten. sırf fatih hoca'yı itibarsızlaştırmak için istatistiklerin yalanladığı söylemlerinde bile ısrar edebilen ve bu söylemlerini gerçekmiş gibi kabul ettirebilecek kadar baskın bir güruh var maalesef. birini itibarsızlaştırmak bu kadar kolay olmamalı aslında ama burası türkiye olunca oluyor maalesef.

    bazı gerçekleri hatırlatmaktan ben bile yoruldum artık ama kulüp tarihimizin en büyük 5 efsanesinden birine, yaşayan en büyük efsanemize karşı yapılan bu itibarsızlaştırma çabası madem dur durak bilmiyor; ben de hocayı abartmadan, ona ait olmayan başarıları onunmuş gibi lanse etmeye çalışmadan, hatalı olduğunu düşündüğüm noktaları da es geçmeden hocanın hakkını vermeye devam edeceğim.

    hocamızın yeni sezonu hayırlı olsun, umarım istediği oyuncu grubuyla çalışabilir, kupa koleksiyonu yapmaya 2 yıl aradan sonra tüm hızıyla devam eder, son döneminde avrupa'daki kötü karnesini tamamen unutturur ve hatta galatasaray'ımızı bu sezonda ve devamındaki yıllar boyunca hiç ulaşamadığımız başarılara ulaştırır.
  • 29251
    https://images.app.goo.gl/5JaFfuKZFC5DEs457
    https://images.app.goo.gl/v4gSF2xNee3R4S278
    https://images.app.goo.gl/Qrpbi14udbZ4xXJn6

    yukarıda duran şu üç fotoğrafa baktım 10 dakika boyunca. sonra gittim bir de aynaya baktım, 'acaba ben gerizekalı mıyım?' diye...

    'hiç bir dönem hocanın eline iyi kadrolar verilmedi' sözü türk siyasetinin son yirmi yılındaki "algı siyaseti" ile yarışır...

    yok efendim, bülent korkmaz kadro dışı kalmış, suat kaya gözden çıkarılmış, ergün pembe, hakan ünsal alt ligden gelmiş falan fıstık.

    yav arkadaş, dünya futbol tarihinde, şanssız, formsuz bir dönem geçirip, hatta üstü çizilen tek oyuncu bunlar mıydı? bahane de bitmiyor anasını satayım.

    chelsea'de kevin de bruyne için bundan bir cacık olmaz dedi vakti zamanında. ınter, pirlo'yu vasat diye kapı önüne koydu. yahu, didier drogba 26 yaşından sonra çıktı piyasaya, n'golo kente'yi 24 yaşında duyduk. öncesinde fransa ikinci ligde takılıyordu adam.

    evet hocanın o dönemlerdi hakkı asla yenmez, kemik gibi takım yarattı. sağdan soldan topladığı adı sanı bilinmez oyuncularla, gençlerin dinamizmiyle, yaşlı kurtların tecrübelerini müthiş harmanladı ve avrupa'nın zirvesine yürüdük. bunu da kimse inkar etmiyor.

    fakat hocanın eline özhan canaydın dönemi haricinde hiçbir dönem sıradan oyuncular verilmedi. kaldı ki, o dönem bile ısrarla istediği felipe'nin bonservisinin yüzde ellisi için 3 milyon dolar verilmişti vasco de gama'ya. hiç azımsanacak bir meblağ değil o dönem için. 6 maç sonra yine hoca kesti biletini. bir de 'hoca yetenekli oyuncuyu sever' diye de bir zırva var.

    üstteki bir numaralı fotoğraftan bir iki yıl önce, o kadronun içinde filipescu, ilie hatta bizim artık bitti diyip gönderdiğimiz, bizden sonra ingiltere'de efsane olan tugay kerimoğlu'da vardı. hani bülent korkmaz, suat kaya hoca'dan önce gözden çıkarılmış ya. hoca da tugay kerimoğlu'nu gözden çıkarmış, oldu mu şimdi. cem yılmaz'ın o meşhur repliği kulaklarımda çınlıyor; 'bütün sırrı bozdun ya'...

    hatta yetmemiş bir numaralı fotoğraftan bir yıl önce, o kadronun içinde sergen yalçın var. evet, bildiğimiz sergen yalçın. hagi ve sergen yalçın. ulan, morinho bile böyle bir lüks görmemiştir hayatında. tabii bir de oraya resimde olmayan hasan şaş ve fatih akyel'i ekle. hasan şaş demişken; yine ve yeniden fenerbahçe ile girilen transfer savaşından sonra dönemin rekor ücretiyle kadroya katılıyor. 5,5 milyon dolar. vallahi de çok büyük yoklukmuş!

    iki numaralı fotoğrafta, kariyerini italya ve ispanya'nın baş altı takımlarında geçirmiş, 130 kez çek milli olmuş ujfalusi yok maalesef. eğer miyop falan değilsem oldukça seksi bir kadromuz varmış. 28 yaşında sneijder falan türkiye'ye geliyor. menajerlik oyununda yapamazsın. copa amerika kazanan ve turnuvanın en göze çarpan oyuncusu muslera'yı 25 yaşında bu topraklara getiriyorsun. gerçi o da çakıl taşına gelmiyor, 4,5 milyon euro verip aldığın lorik cana'yı verip üstüne de 6,25 milyon euro sayıyoruz. helali hoş olsun.

    o iki numaralı fotonun içine, 6,5 milyon euro saydığımız chedjou'da eklenecek daha. hocanın bitmez tükenmez ısrarıyla alınan 9 milyon euro'luk amrabat falan hatta. hele bir bruma transferi vardır ki, liverpool, atletico falan kıskanmıştır. 18 yaşındaki bruma'ya 10 milyon euro. geleceğe bu denli yatırım bizim pek alışık olduğumuz şeyler değil. demek bayağı bol keseden sallayabiliyormuşuz o dönem. para da varmış yani!..

    üç numaralı fotoğraf ise yakın dönem tarihin en iyi lig kadrolarından biri. şenol güneş'in beşiktaş'ıyla kafa kafaya gider yani. şimdi çıkıp derler; bu kadro hocaya değil, tudor'a verildi. ona da bir kulp bulunur zira. orada üç orta saha oyuncusu görüyorum; seri, lemina, n'zonzi... transfer etmeye kalksan 50 milyon euro. ama kiralıkmış zaten, öyle diyorlar. öyle bir diyorlar ki; maçın ortasında bağlı bulunduğu kulüp yetkilileri sahaya girip yaka paça dışarı çıkarıyorlar adamı. hayret ki hayret. zaten kiralıksa da bi bize kiralık. elin adamı, gomez, talisca, aboubakar ile şampiyon olurken biz bu oyuncularla olamıyoruz. neden, çünkü kiralık. loan! bak şimdi de kiralık ghezzal'la, rosier'le şampiyon oluyor adam, sen niye olamıyorsun? sen de ol. ne yani, kiraya veren özel madde mi koyuyor, benim oyuncumla şampiyon olamazsın diye, anlamadım ya neyse.

    hocanın eli hiç bir transfer dönemi rahat olmamış bir de. mazallah demek bir de rahat olaydı, diagne'ye filan 25 gömerdik. luyindama'ya 8 milyon euro vermek de iyi cimrilikmiş bu arada!

    velhasıl kelam, vakti zamanında ön libero isteyip eline bedelsiz inamoto verilen, 150 bin euro ödemesi yapılmadığı için ribery'den olan, 80 bin dolara romanya'dan alınan oyuncularla liverpool'un başına çorap ören hocaların ahını almayın bence. çok büyük ayıp olur!
  • 33362
    2020-2021 sezonununda şampiyonluğu averajla kaybeden takıma üç tane çok iyi ekleme (nelsson, berkan, cicaldau) yapmış olmasına rağmen 2021-2022 sezonunda 16 haftada liderin tam 16 puan gerisinde olup aynı sezon içinde son 20 yılın en kötü fenerbahçe takımına kendi sahasında kaybetmiş, çalıştırdığı takımdan kat kat zayıf düzeyde olan anadolu takımlarının oyununa karşı ise genelde çözüm getiremeyip çoğu kez kötü bir futbol oynatmıştır.

    bütün bunlara ve as kadrosunda oynattığı en genç oyuncular 23 yaşında olmasına rağmen taraftarlarınca “çalıştırdığı takım genç, olur böyle şeyler” diye savunulmaya devam edilmektedir. ama aynı “genç” takım avrupa’da başarılı sonuçlar alınınca futbolculardan çok kendisinin ne kadar iyi bir teknik direktör olduğu sonucuna varılmaktadır.

    ha bir de hakemler konusu var tabi. hakemlerin türkiye liginde takımımıza verdiği zarar ortada, asla tartışması bile yapılamaz, lakin avrupa’da başarılı sonuçların alınmasının ana sebebinin hakemlerin adil yönetimi olduğunu söylemek de bir o kadar saçma. avrupa’da oynadığımız son üç maçımıza bakalım. 25 kasım 2021 galatasaray marsilya maçında hakemlikten anlayan hiçbir hakemin vermeyeceği ve var’dan mutlaka dönmesi gereken bir penaltı rakibe verildi. yine 8 aralık 2021 lazio galatasaray maçında mohammed’in pozisyonunda net penaltımız verilmedi. aynı şekilde 4 kasım 2021 galatasaray lokomotif moskova maçında tam bir hakem kıyımına kurban gittik. ama sonuçlar iyi olunca hakem konuşulmuyor tabi.

    türkiye liginde anadolu takımlarına karşı çaresiz kalırken, doğru dürüst pozisyona dahi giremezken tek argümanın hakem olması göz göre göre ana sebebi göz ardı etmektir ve bu durum da takıma uzun vadede zarar vermeye devam edecektir.
  • 30830
    başarısız olduğu için değil takımı çalıştırmayarak, sistemsiz şekilde oynatarak, arda, emre akbaba gibi futbolculara hak etmedikleri halde forma ve yeni sözleşme vererek başarısız olduğu için eleştirilen hoca.
    fatih terim galatasaray tarihinin en önemli figürlerinden biri. ismi galatasaray olan sözlükte savunulması kadar normal bir şey yok. ama haklı eleştiriler yapan kişilere de galatasaray düşmanı gibi davranmaya da gerek yok.
  • 26130
    bülent timurlenk bugünkü köşesinde pirlo'nun kendisi hakkındaki ipe sapa gelmez davranışları hakkında müthiş bir yazı kaleme almış.

    --- alıntı ---
    futbol dünyasında 50 yıl geçirmişseniz dost kadar düşman da biriktiriyor, sevindirdikleriniz kadar üzdükleriniz de oluyor. kazandığın kupaların kaybeden tarafında olanların sizi sevgiyle hatırlamasını elbette beklemezsiniz ama saygı?.. türk futbolunda fatih terim’in futbolculuk dönemine şahit olanlar bugün 50’lerini çoktan geçti, galatasaray’daki teknik adamlığının da bir ve ikinci dönemine şahit olmayan kuşaklar bugün üniversite çağında… onlar büyürken italyan futbolunda 2005-2015 yıllarında oynadığı futbolla maestro ünvanını hak eden pirlo’yu izlediler ekranda, her söylediğinin de mühim olduğunu sanabilirler. 40 yaşındaki pirlo geride kalan haftada pro lisans alabilmek için girdiği sınav sonrasında kariyerinde çalıştığı tüm teknik adamlara teşekkür etti, bir hoca hariç: fatih terim… otobiyografisinde terim’in futbol bilgisini sorgulayan, kıyafet seçimlerini eleştiren, sigar içtiğine dikkat çeken pirlo’nun derdi neydi peki? 19 yıl sonra terim’i unutmak bir lapsus değil elbette, o zaman filmi geri saralım..

    uefa kupası’nı kazanan fatih terim, fiorentina’ya imza atarken takımın efsane golcüsü batistuta roma’ya transfer olur. mor menekşeler’in başkanı cecchi gori, terim’i göreve getirme sebebi olarak “büyük yıldızlar olmadan da kazanabileceğini tüm dünyaya gösterdi” der ama transferler için sözünü tutmaz. fiorentina, avusturya ekibi tirol’e elendiğinde “trapattoni olsaydı elenmezdik” diyen gori’ye terim basın toplantısında “büyük bir takım yapmak için geldim ama sözler tutulmadı, böyle olacaksa gidebilirim” diyerek cevap verir. floransa ayağa kalkar ve başkan gori’nin karşısına dikilir. gori’nin “floransalı olmayan birine karşı kendimi savunmam” derken aslında ertesi sezon milan’da yaşanacakların da ön gösterimini yapar. fiorentina, terim yönetiminde inter’i devirir, milan’ı 4-0 ile sahadan siler ama büyük golcüleri batistuta onları roma formasıyla attığı golle yıkar. iflasın eşiğinde olan fiorentina’da sadece eski yıldızları olan yönetici giancarlo antognoni, terim’e destek verir. yıllar sonra floransa’ya gittiğinde yemeklerde buluştuğu kadim dostu antognoni… bir yıllık kontrat imzalayan terim’in artı bir yıllık opsiyonunu devreye sokmayan başkan gori, terim ile yollarını ayırdığında takım ligde 4 golle devirdiği milan’ı kupada da yıkmış ve finale çıkmıştır. göreve getirdikleri roberto mancini’nin teknik direktörlük diploması bile yoktur…

    galatasaray ile uefa kupası’nda ali sami yen’de milan’ı 3-2 deviren, fiorentina ile iki maçta da gole boğan fatih terim, milan’ın yeni teknik direktör adayları listesinde ilk sırada yer aldığında sezon bitmemiştir, galliani, haziran ayını bekler ve imza atılır. rui costa, terim’in fiorentina’dan getirdiği yıldızdır. milan o transfer döneminde inzaghi, donati, guly, brocchi, javi moreno, laursen, cosmin contra ve ezeli rakibi inter’den pirlo’yu alır… 15 yaşında brescia alt yapısında başlayan pirlo, inter’e geldiği 1998 yılından 2001 yazına kadar sürekli olarak başka takımlara kiralanır. 22 yaşında geldiği milan’da o meşhur “beyefendiler masası”na oturmak için 2-3 yıl geçmesi gerekir. berlusconi’nin sağ kolu galliani, terim’e teslim edilen kadroyu “gullit, van basten, rijkaard”lı döneme benzetip sezon başlamadan sinsince baskıyı kurar teknik kadro üzerine. terim’in imza attığı ayda bile carlo ancelotti söylentileri tesislerde dolanmaktadır ama berlusconi patrondur ve onun tercihi terim’dir.

    bir futbol takımında 11 çıkmayan her oyuncu hakkını yendiğini düşünür, “ben yedek olmalıyım, daha iyiler var” diyen daha duymadım, pirlo da terim döneminde şans bulamaz, 22 yaşında geldiği milan’da orta sahanın kendisine teslim edileceğini sanıyorsa da şaşırmak bir gençlik eylemidir deyip geçmek lazım. yıllar sonra da bu kızgınlığını terim için kurduğu cümlelerle çıkartır. evet terim şık giyinir evet o yıllarda sigar içer ve evet terim otoriteye boyun eğen adam değildir.. peki o günlerde terim hakkında başkaları ne demiş? kaptan maldini, “terim çalışma biçimi ve oyun bakış açışıyla bana arrigo sacchi’yi hatırlatıyor.” milan’ın eski yıldızları baresi ve donadoni “somut ve izleyenlere keyif veren bir futbol oynatıyor.” milan derbiyi 4 gol atıp kazandığında, fiorentina’ya 5 attığında son düdüğün ardından tebrik için çağrıldığı curva sud tribünü tarafından “imparator” tezahüratıyla uğurlandığında (san siro tribünleri terim’i çok sevince/29 ocak 2017-sabah) bundan rahatsız olan cesare maldini’nin galliani ile birlikte parma ile anlaşmak üzere olan carlo ancelotti ile milan için masaya oturması takvimlerde inzaghi’nin torino’da penaltıyı tribünlere dikmesinden bir gün sonraya denk gelir… terim görevden alındığında bunu karşı çıkan milan’daki etkili isim ariedo braida’dı ama adriano galliani galip çıkar…

    10 yıl sonra, 2011’de fatih terim, milano derbisine gittiğinde kahve içtiği ve beraber yürüdüğü isim fiorentina’daki antognoni gibi milan’daki kadim dostu ariedo braida’dır. taraftarlar terim ile hatıra fotoğrafı çektirirken san siro tribünlerinden, “imparator, büyüksün” tezahüratı yükselir. her floransa’ya gittiğinde sokakta ve artemio franchi stadyumu’nda olduğu gibi… size bir fıkra anlatayım mı? bir gün pirlo demiş ki… boşverin, anlattım zaten… sevgi emek, saygı ciddiyet ister.. terim’in satranç tahtasında bırakın vezir, kale, fili, sadece piyon olan 22 yaşındaki pirlo’yu milanello’da kim ciddiye almış ki?...
    o sezonun kalanında ancelotti, terim’den maç başına daha az puan topladı ve ancak 4. oldu. fiorentina mı? bir yıl önce terim ile yolları ayıran başkan gori’nin takımı o sezon 17. sırada bitirdi, iflas edip iki alt lige düşürüldü…

    --- alıntı ---

    imparator yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada saygı duyulan bir teknik direktördür. kendisi hakkında ileri geri konuşmak için kırk fırın ekmek yemek gerekir.
  • 32581
    hocam benim be!

    o saçlar boşuna ağarmadı, boşuna dökülmedi, o yüzdeki kırışıklıklar boşuna oluşmadı.

    tam bir kurt olduğunu bu gece bir kere daha gösterdi.

    25 sene önce 1 galibiyet ile 1 gol ile avrupa'da turlar kaçıra kaçıra bu günlere geldi...

    italyanlar gibi sabırlı ve taktik disiplinle oynattı takımını, yaptığı değişiklikler ve yine taktiği ile galibiyeti söktü aldı.

    kimse kusura bakmasın ama maç hocaya yazar beyler...

    (bkz: 21 ekim 2021 lokomotif moskova galatasaray maçı)
  • 27355
    bazı şeytanlar kendisi hakkında "dosyası önüme geldi en az 7 maç diyorlar" diyerek 18 aralık 2020 fatih karagümrük galatasaray maçında yaşananlar için hocaya ceza aldırmaya çalışadursun, kendisini yedirmeyeceğiz.

    sergen yalçın her maç saha içine giriyor 36 bin tl ceza alıyor, çağdaş atan 2 maç ceza alıyor 1'e iniyor, tribünden sahaya inip millete saldıran başkan 10-15 gün ceza alıyor, silahım olsa hakemi vururdum diyen adam 11 gün ceza alıyor ama ne hikmetse fatih terim'e gelince en az 7 maç!

    sikerler öyle aşkın ızdırabını!?

    nasıl bir dosyaymış ki daha maç bitiminin üzerinden 24 saat geçmeden hazırlanıyor. yoksa dosya hazırdı da senaryo mu dün uygulandı?

    bütün kurullar ellerinde, yine başladılar masa başı oyunlara, algılara.

    kırmızı kart gördüğü için 2 maç vereceksiniz onu da 1'e indireceksiniz!
  • 35931
    fenerbahçe’nin bu sezon bir maçın* ilk yarısında yediği golü geçen sezon takımı 6 avrupa kupası maçında yemiştir.
    takımı 6 grup maçının hiç bir dakikasında geriye düşmemiş, deplasmanda gol yememiştir.
    ve bunları uefa avrupa ligi 2021-22 sezonu e grubunda marsilya, lazio ve lokomotif moskova’ya karşı yapmıştır.
    takımı 25 kasım 2021 galatasaray marsilya maçını 4-2 kazanmış ama bu akşam ki kadar tantana olmamıştır.
    bunu yazma sebebim medyadaki jesus güzellemeleridir.
    zamanında aynı şeyi obradoviç için de yaptılar ama imkan verilince ergin ataman’ın neler yaptığını gördük.
    fb’li olanlardan zaten bir beklentim yok da, tarafsız görünüp içinde amigo yaşatanlara selam olsun!!
  • 26685
    taktik yok, sistem yok, bir sürü şey yok ama bahane desen off gırla var.

    -üst üste çok maç yaptık o yüzden yorgunduk diyor ama milli aradan sonra da futbol namına hiçbir şey göremiyoruz.

    -taylan ve etobo orta sahası varken yönetime laf atmasını biliyor* ama seri, lemina, nzonzi gibi oyuncular elindeyken de bir şey yapamıyor.

    -gençler bizim geleceğimizdir diyor ama 35'lik evladı arda'nın alınması için gemileri yakıyor.

    -gençlere güvendiğini söylüyor ama gidiyor 34'lük fatih öztürk'ü kaleye alıyor.

    -her yenilgiden sonra ocağı bekleyelim diyor.

    -11'e 11 oynanan maçta berbat oynuyoruz ama yok pandemi, yok sakatlık, yok şanssızlık diye geçiştiriyor.

    -benim de bir hayalim var diyor ama şampiyonlar liginde değil puan almak, gol bile atamıyoruz.

    yahu almadığı kupa kalmadı tamam ama karşılığını da misliyle aldı be arkadaş. en basitinden milli takımdan kovulduğu zaman kendisine biz sahip çıktık hatta alacağı tazminata kadar savunduk kendisini. her daim arkasında olduğumuzu hissettirdik, hissettirmeye de devam ediyoruz ama karşılığında ise maalesef ki berbat bir futbol izliyoruz, son dakikada yenilen gollerle çıldırıyoruz, şampiyonlar liginde utana utana maç izliyoruz...

    galatasaray futbol takımı olarak yönetimden, futbolculara kadar herkes suçludur ama fatih terim 2 kat daha suçludur. rakip takımlar vasat futbolcularla fırtınalar estirirken, bizim takım ise ortalama üstü futbolcularla saha da sadece takılıyor. bunun da tek sorumlusu 3 yıldır taktik ve sistemsiz maça çıkan fatih terimdir. evet yönetim transfer yapamıyor ama geçen sene fatih terim'in elinde muslera, marcao, luyindama seri, lemina, nzonzi, emre mor, andone, falcao, diagne, mitroglou, babel, feghouli, belhanda, onyekuru, saracchi, mariano, nagatomo, emre akbaba gibi oyuncular vardı ama sahada futbol namına en ufak bir şey gören var mıydı? elinde eren varken, forvetsiz anca bu kadar diyorduk ama ligin gol kralı geldi yine laf ettik. hatta süperstar falcao geldi ona bile laf ediyoruz ya. kimse de kalkıp demiyor, ya kardeşim sorun onlarda değil, sorun taktik ve sistemin olmamasıdır.

    şimdi bir de başka bir konu var; fenerbahçe'nin kalesinde 2 yıldır altay bayındır oynuyor ve daha 22 yaşında. gençlere önem veren fatih terim hocamız ise 25 yaşındaki kaleciye güvenmeyip, 34 yaşındaki kaleciye kaleyi emanet etti. yine rakibimiz fenerbahçe'de 21 yaşındaki ferdi kadıoğlu düzenli olarak forma giyiyor ama gençlere önem veren hocamız ise 35'lik arda'yı transfer edip onu oynatıyor. ozan tufan fenerbahçe'ye gittiğinde 20 yaşındaydı ve her sezon en az 20 maçta forma giyiyordu. şu an 25 yaşına geldi ve oynamaya devam ediyor. bizim hocamız fatih terim ise geçen sene 24 yaşında olan taylan antalyalı için şunu diyordu: "gençlerin uygun zamanda oynaması lazım, şu an sırası değil."

    bazı şeylerin değişmesi gerekiyor artık, lafla peynir gemisi yürümez. başarılar, hayal satmakla veyahut bahanelere sığınmakla değil; icraat ile geliyor.
  • 15386
    adana demirspor'da parladığı ve büyüklerin gündemine geldiği sene, kendisini galatasaray satın almak ister. fakat fatih terim, babasının isteğine rağmen istanbul hayatını zor gördüğü için transfer olmak istemez. ertesi gün veya hafta metin oktay bizzat adana'ya giderek evine kendisiyle görüşmeye gider. fatih terim, metin oktay'ı görür görmek tek kelime konuşmadan tamam abi der. böylece galatasaraylı fatih efsanesi başlamış olur. kendisi metin oktay'ın emekleriyle ve özel isteğiyle galatasaray'a kazandırılmıştır. imza töreninde de hemen yanı başında metin oktay vardır. bu da böyle bir bilgi naçizane.

    https://goo.gl/images/LaF6a3
  • 22281
    son zamanlarda oynananan oyun ve yaşanan hezimetlerden dolayı rahatsızlığını dile getirip çözüm olarak teknik ekibin değişimini isteyenlere "sizin yüzünüzden terim bir 'wenger' bir 'sir alex ferguson' olamadı deliniyor.

    fatih terim'in galatasaray için bir arsene wenger, bir sir alex ferguson olamamasının nedeni kendisine sabır göstermeyen taraftar ya da yönetim değil bizzat fatih terimin kendisidir.

    1. terim döneminde genç yaşına rağmen takımın başına getirilen ve henüz ilk senesinde her iki fenerbahçe derbisini de kaybetmesi ve hatta kendi evimizde 4-0 gibi bir skorla yenilmemize rağmen yönetim ve taraftar hep terimin arkasında oldu. terim 4 yıl üst üste şampiyonluğu uefa kupası ile taçlandırmış ve galatasaray'a gerçekten de altın çağını yaşatmıştı. "imparator" lakabını da tüm yaşattıkları ile hak etmişti. ancak belki 40 milyonu aşan galatasaray taraftarının kulübe bağlılığının ve içerisinde galatasaray adı geçmeyen başarıların anlamsızlığının aksine terim'in içerisine galatasaray'ın bulunmadığı başarı planları vardı kendi hayalleri gerçekten de "dünyalardan büyüktü". günümüzde sıkça kullandığı "avrupa kulüpleri arasındaki makas"ın o kadar da açık olmadığı, avrupanın bir numaralı kupasında takım olabilen ve doğru futbol oynayabilen her takımın başarılı olabileceği, dönemin en pahalı ve sansasyonel transferi olan luis figo'nun bile günümüzde premier ligde orta sınıf bir oyuncuya verilen bir bonservis ile real madrid'e transfer olduğu dönemde takımda kendi isteği ile ayrılmış, ligde dönemin olimpik lyon'u gibi ambargo koyup, bayern münih'i gibi tek hakimi olunabilecek iken takımı bir anda bir bilinmez ile karşı karşıya bırakmıştı. belki de kendisinin takımda kalması durumunda muhtemelen hakan şükür, emre belözoğlu, okan buruk gibi isimlerde aidiyet duygusu ile kadroda tutulabilecek, sonraki sezon şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış takım şampiyonlar liginde çok daha ilerisini de görebilecekti. ancak terim belki de hayali olan bir numaralı kupanın galatasaray ile mümkün olmayacağını düşündü ve avrupada baş üstü takım ile başarı hayalleri ile kendi isteği taraftarın adeta yalvarırcasına kalmasını istemesine rağmen galatasaraydan ayrıldı. kovulmadı ya da yönetim krizi ile gönderilmedi. kendisi ayrıldı.

    2. terim dönemi uefa zaferi sonrası lucescu ile ilk dönem jardel'li kadro ile şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış, süper kupayı 1. dönem los galacticos'un elinden almayı başarmış olan takım okan buruk, emre belözoğlu gibi isimlerin sabote ettiği ankaragücü maçı ile şampiyonluğu kaçırmıştı. ancak lucescu galatasaray tarihinin en iyi şampiyonlar ligi performansını sergilemişti. sonraki sezon fleurquin, perez gibi kiralık oyuncular ile şampiyonlar liginde ikinci tura kalmış, radu niculescu gibi bir isimden bile liverpool maçında gol katkısı alarak roma, liverpool ve barcelona'dan oluşan belki de tüm zamanların en zorlu gruplarından birinde son maça kadar nağmalup gelerek çeyrek final şansını barca maçı ile kaçırmıştı. ligde ise sezonu şampiyon olarak bitirerek yine bir yıldız muhabbetinde fenerbahçeyi geride bırakarak fenerbahçeye son maçta her tarafı yıldızlarla kaplı forma ile çıkma kepazeliğini yaşatmıştı. her şey mükemmel gider iken 2000'lerin başı sonrası yaşanan karanlık dönemi başlatacak başkalık seçimi sürecine girilmişti. "hayalleri dünyalardan büyük" olan imparator işlerin yolunda gitmesine rağmen fiorentina'dan ayrılmış dönemin dominant kulüplerinden olan milan ile anlaşmış ancak başarısız olmamasına rağmen italya basınında oyuncuların da başını çekitiği itibarsızlaşma ile takımdan gönderilmişti. tüm bunlar yaşanır iken galatasaray lucescu ile şampiyonlar ligi performansı iffhs sıralamasında ilk sırada bulunduğu dönem olmuştu. mehmet cansun sonrası başkan adayı olan özhan canaydın lucescu'ya rağmen gönüllerin teknik direktörü "fatih terim" vaadi ile girdiği seçimi kazanmış, şampiyon kulüpler kupasında yarı final sonrası 1 numaralı kupadaki en başarılı, şampiyon teknik direktörü göndererek terimi takımın başına getirmişti. fatih terim yine "aslolan galatasaraydır" sözü ile çelişerek kendisinin mimarı olduğu altın çağ sonrası ılımlı yaşanan geçiş ile gayet yolunda giden lucescu dönemini sonlandırarak galatasaray için rüya dönemini bitirmiştir.

    ikinci terim dönemi ise lucescu dönemi kadrosu sanki yetersiz ve başarısızmış gibi ilk 11 de yalnızca 5 yabancı oynatılabilmesine rağmen almaguer, felipe, batista, christian, pinto, revivo, xavier, lukunku, sarr, baliç, bartu , petre, prates gibi hemen hemen hiçbirinden verim alınamayan isimler ile sözleşmeler yapılmış ilk sezonunda takımdan gönderdiğimiz lucescunun 85 puan toplayarak şampiyon tamamladığı ligi 77 puan ile ikinci bitirmiş ayrıca fenerbahçe derbisinde rakibin en büyük silahı olan ariel ortega'nın 57. dakikada kırmızı kart gördüğü ve 30 dakika 10 kişiye arşı oynanan maçtan 6-0 gibi bir hezimet ile ayrılmıştı. şampiyonlar liginde de işler yolunda gitmiyordu. galatasaray kulüp tarihinde ilk defa şampiyonlar ligi ön elemesi oynanmadan katıldığı şampiyonlar liginde bir önceki sezon barca, roma, liverpool grubunudan gruptan çıkma şansını son maça kadar sürdüren takım barca, lokomotiv moskova, brugge gibi takıların olduğu grupta sonuncu olmuştu. sonraki sezon yine olympiakos- sodiedad- juve'nin olduğu nispeten önceki sezona göre zor bir gruptan çıkamayarak belkide uefa dönemi ile kendisinin yarattığı "avrupa kupalarında saygı duyulan ekip" olan galatasaray'ı artık her sezon avrupa kupalarında boy gösteren ancak eski saygınlığı olmayan bir kulübe doğru evirip rize deplasmanı sonrası

    "şu anki vedam döneceğimi gösteren bir veda değil. galatasaray'da öğrendiklerim, her şeyi ulu orta kamuoyunun önünde tartışmak değildi. 20.45 itibariyle galatasaray'da teknik direktörlük ceketini tamamen astım. bir daha asla galatasaray'da teknik direktör olarak çalışmayacağım. türkiye'de de çalışmayacağım. vedam biraz geniş kapsamlı veda. siz fatih terim olun bir takım şeylere maruz kalın. benim ihtiyacım yok kendimi savunmaya. yurtdışında biz yine kendi insanlarımızı temsil etmeye devam ederiz" iddialı demeci ile istifa etmişti. sonraki dönem yurt dışında herhangi bir takımla anlaşmayan terim milli takım ile yoluna devam etmişti. hani diyorlar ya terim başımızda daha uzun süre kalsaydı acaba nasıl bir galatasaray filmi izleyecektik diye asıl soru "eğer ikinci terim dönemi yaşanmasaydı ve sonraki dönemlerinde "sahtar doneks" ten her yıl şampiyonlar ligine katılan saygın bir ekip yaratan lucescu ile galatasaray yoluna devam etseydi acaba nasıl bir film izleyecektik? lucescu ile şampiyonlar liginin saygın ekiplerinden iken sadece 2 yıl sonra yapılan statü değişikliği ile ikinci turda grup eleme sisteminin kalktığı ve biraz da kura şansının yardımı ile her takımın yarı final-final yolunun açıldığı şampiyonlar liginde ilk sezonda izlenenen porto-monaco finalistlerinden biri belki de biz olacaktık kim bilir.

    3. terim dönemi ise adnan polat sonrası her anlamda dibi görmüş bir galatasaray sonrası ünal aysal ile farklı bir vizyona bürünecek ve 2000 lere en yakın galatasarayını bize izletecek bir dönemdi. bir öncesi sezonda galatasaray dışındaki süper ligdeki hemen her akımın şike skandalına bulaştığı ve temmuz ayında yapılan baskınlar ile iki ezeli rakibin birinin başkanının diğerinin ise eski teknik direktörünün tutuklandığı ve süper kupa finalinin oynanmadığı bir kaos ortamında iç piyasada bir önceki sezon fenerbahçe ile son maça kadar çekişip şike ile şampiyonluğu kaptıran trabzonsporun kilit isimlerinin de transferi, arda turan gibi "yeniçeri" zihniyetli ismin takımdan ayrılışı ve yerli yabancı tüm trasnferlerden alınan verim galatasaray adeta yeniden doğuyordu. üst üste gelen iki şampiyonluk, şampiyonlar liginde çeyrek final başarısı ile 2000 sonrası galatasaray'ın hem türkiye de hem de dünyada en çok konuşulduğu dönem olmuştu. ancak fatih terim için galarasay ile kazanılacak başarılar belli ki yine yeterli gelmemişti ki kafasında hem galatasaray hem de milli takım yönetme gibi grandiyöz planları vardı. ünal aysal'ın

    "fatih hoca çok faydalı bir elemanım. ben maaşlı çalışan lafını tüm profesyonel çalışanlar için söyledim. fatih hocamızla da ben hep temas halindeyim ve inanılmaz bir diyalog içerisindeyim. kulübümüze büyük bir katkı sağlıyor. onun arkasından konuşmak gibi bir şey olmaz. olursa ayağıma kurşun sıkmış olurum. kendisiyle yüz yüze konuşmasak da sürekli telefonlaşıyoruz"
    demeci sonrası "eleman" benzetmesine yıllık "2,5 m eu" alan fatih terim çok içerlemiş sonraları ünal aysal çok defa laflarının çarpıtıldığını söylese de aslında tıpkı ilk döneminde de faruk süren ile de zaman zaman gündeme gelen başarıyı paylaşamama hastalığı ortaya çıkmıştı.

    2013-2014 sezonunda basının da sürekli üzerine oynadığı kriz sonrası ile drogba, wesley sneijder, felipe melo gibi üst düzey oyunculardan kurulu şampiyon kadro en rahat şampiyonluklardan birine ulaşacak iken hiç olmuş ve belki üst üste 4. şampiyonluk şansımız ortadan kalkmıştı. o dönem önce "eleman" dedi tartışması, ardından 2 sezon boyunca demeçleri ile mücadele ettiği tüpçü ve ekibinin milli takım teklifi sonrası; yönetimin tartışmaları sonlandırmak adına kendisine sunduğu kontratı ısrarla kabul etmemesi 3. dönemini de aslında kendisi sonlandırmış oldu. 2000 li yıllarda güzellik yarışması jüri üyeliğinden, azılı fenerbahçeli acun'un surivor programı birleşme partisine kadar tüm kesim tarafından takdir görmek terimin önceliği olmuştur. aynı dönemde ismi iktidar tarafından stadlara verilen, demirören ile kader ortaklığı yapan galatasaray dışında her kesim tarafından yine tam istediği gibi sevilen bir "değer" olmuştu. o sezon ayrılıktan hemen sonra play off, yabancı kısıtlaması, kazanılan başarıların seremonilerindeki yüz ifadeleri ile tarihteki galatasaray'a karşı en art niyetli federasyon başkanı olan demirören ile sırıtarak verdiği o poz da unutulmazlar arasında yerini aldı. kaderin cilvesi ki aynı demirören bu defa terim'in istifasını kabul etmeyip 1 hafta sonra milli takımdan kovarcasına sözleşmesini fes etmişti. üstelik kepapçı baskını, kepapçının sonradan yaptığı açıklamalar ve haklı olarak "ahımız var hocam" sitemi ile küskün galatasaray taraftarı ile itibarı ülke içinde hiç olmadığı kadar düşmüştü.

    3. terim dönemi öncesi hatalarla dolu adnan polat dönemi mevcut. ibra edilmeyene ve baştan sona skandallarla dolu galatasaray döneminin en karanlık yönetimi de olsa takım dipte iken "acaba" umudu ile terim'e teklif yaptıklarını adnan polat bizzat açıklamış biraz da sitemli şekilde terimin teklifi kabul etmediğini belirtmişti. o dönem adnan polat ve ekibi haksız, terim ise haklı bulunmuştu ancak sonrasında 4. döneminde galatasaray tarihinin belki de en kötü niyetli, en karaktersiz başkanı olan dursun aydın özbek'e can suyu olacak 4. terim dönemini başlatacak teklifi kabul etmiş ve üstelik canlı yayında dursun özbek'in gövde gösterisi olacak şekilde sözleşmeyi deklare etmişlerdi. terim her dönem kariyer planlamasında galatasaray ismi mantıklı ise galatasaray'ı seçmiştir. teknik direktörlüğü yetersiz olsa da george hagi'nin "galatasaray iyi ben yok,galatasaray kötü ben var." fedakarlığı hiçbir zaman terim'de olmamıştır. 4. terim döneminde eğer ki terim basın ve toplum tarafından bu kadar itibarsızlaştırılmamış olsaydı ve demirören ve ekibi tarafından belki de kariyerinde ilk defa "kovulmamış" olsaydı 4. terim dönemi belki de hiç başlamayacaktı.

    8 lig, 3 tsyd kupası, 3 türkiye kupası, 2 cumhurbaşkanlığı kupası ve 3 kez tff süper kupa, 1 uefa kupası galatasarayı galatatasaray yapan başarılardandır. fatih terim de türk futboılunun gördüğü muhtemeelen de göreceği en başarılı spor adamıdır. kesin olan bir şey varsa terim'n galatasaray sevgisi, terim semptatizanı olan galatasaraylılar ya da galatasaray'a gönül vermiş herhangi bir taraftardan fazla değildir. 3. terim sonrası tüm terim ailesinin sosyal medya hesaplarında 4. terim dönemi başlayana kadar galatasaray ile ilgili tüm paylaşımları silmesi de bunun kanıtıdır. ne derseniz deyin terim sizin kadar galatasarayı sevmiyor. ilahlaştırmanın anlamı yok.
  • 24234
    bugün 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı‘na forvette adem büyük değil de falcao’yla çıkarsa adaletsiz denecek, falcao değil de adem’le çıkarsa falcao’yu büyük maçlarda oynasın diye almadık mı denecek.
    donk’u stoperden çekip orta sahaya koysa, kaç maçtır iyi işleyen donk-marcao ikilisini bozdu denecek. donk’a dokunmayıp belhanda’yı orta sahaya koysa, belhanda’yı çok seviyorsan manevi oğlun yap denecek.
    solda onyekuru’yla başlasa, adam daha hazır değildi denecek. yedek bekletse, en büyük silahımızı kulübede oturtuyor denecek.
    ahmet çalık‘i stopere alıp üçlü savunmaya dönse, 6 maçtır kazanan dizilişi niye bozdun denecek. dörtlü oynarsa, şampiyonlar ligi’de üçlü defansla iyi iş çıkarmıştık, öyle çıksaydı denecek.

    denecek de denecek. bunların hiç birisinin konuşulmayacağı tek bir ihtimal var, galatasaray bugün bu maçı yenecek!
App Store'dan indirin Google Play'den alın