117
bugünkü yazısında milan baros ve barış özbek için sallamış yazardır. aynı şekilde bir önceki gün yayınlanan 90 dakika programında da benzer şikayetleri olmuştur.
uzun yıllardır şahsen takip ettiğim, gündem belirleyebilecek, gazeteciliği çok iyi bilen ve hayata dair çok güzel saptamaları bulunan "tecrübeli" bir yazardır. elbette her yazısına, hayat görüşüne katılmak mümkün değildir ama yazdığı her yazıda okuyucularına bir beyin fırtınası yarattırdığı kesindir. hele bir lance armstrong hikayesi yazmışlığı vardır, tadından yenmez. koca bir köşe yazısını ona ayırmışlığı ve yazının sonunda "bunu size ancak böyle okutabilirdim, işte gazetecilik budur, bu kadar vuruşlu bir yazıyı baştan görseniz sıkılır okumazdınız ama bakın kelimesini bile atlamadınız" ayarını; aslında kendini yazar addedenlere verecek kadar işini de bilir.
dün akşamki ve bu sabahki galatasaray analizinin bir küçük bir kısmına katılabilirim. mesela biriciğimiz kewell'in artık fizik gücü yetmediği için, nonda'nın çıkarttığı ve lincoln'ün ortaladığı toplara müdahale edemeyecek kadar kondisyonu düştüğü için oyunda tutulmasının yanlış olabileceğine katılabilirim.
fakat baros üzerinden galatasaray maçı yorumu, hakikaten "futbolu bilmiyor mu yoksa?" dedirtecek kadar acemice yapılmıştır.
yazının ve yorumunun başında bülent korkmaz ile eleştirilerini sıralarken "skibbe'yi aratıyor" diyerek defans özellikli, heyecansız bir kadro sürdüğünün ve yönettiğinin altını çizmiştir. lincoln'ün neden bu kadar etkisiz olduğunu görebilmek için, kewell-baros-arda üçgenine yakın oynaması kaçınılmaz bir durumken, bu sebeple defans oynattığı için ayhan ve barış'ın da mümkün mertebe kendi yarı alanında ya da defansif özelliklerini daha fazla ortaya çıkartmaları gerektiğinden, ileri üçlüden uzaklaşması gerçeğini unutmaktadır.
dolayısı ile eleştirilerine maruz kalan barış hep aynı yönde futbol oynamakta, bir başka deyişle "kenardan istenileni yapmaktadır". ben bugüne kadar barış'ın skibbe dönemi dahil böyle bir eleştiriye maruz kaldığını hatırlamıyorum, en fazla yanlış kullanılıyor denilebilir.
aynı şeyi baros için de söylemek mümkündür. lincoln ve kewell kendisine yakın olduğunda ne denli verimli olduğu görülmüştür. nonda ile çiftlenen forvet hattı ile baros'un bitirici özelliği ortaya çıkmış ve tek forvet-uzak orta saha ile yine de beklenenden iyi performans göstermiştir.
kısaca, oyuncuları değil sistemi eleştirmen gerekirdi hıncal baba!
uzun yıllardır şahsen takip ettiğim, gündem belirleyebilecek, gazeteciliği çok iyi bilen ve hayata dair çok güzel saptamaları bulunan "tecrübeli" bir yazardır. elbette her yazısına, hayat görüşüne katılmak mümkün değildir ama yazdığı her yazıda okuyucularına bir beyin fırtınası yarattırdığı kesindir. hele bir lance armstrong hikayesi yazmışlığı vardır, tadından yenmez. koca bir köşe yazısını ona ayırmışlığı ve yazının sonunda "bunu size ancak böyle okutabilirdim, işte gazetecilik budur, bu kadar vuruşlu bir yazıyı baştan görseniz sıkılır okumazdınız ama bakın kelimesini bile atlamadınız" ayarını; aslında kendini yazar addedenlere verecek kadar işini de bilir.
dün akşamki ve bu sabahki galatasaray analizinin bir küçük bir kısmına katılabilirim. mesela biriciğimiz kewell'in artık fizik gücü yetmediği için, nonda'nın çıkarttığı ve lincoln'ün ortaladığı toplara müdahale edemeyecek kadar kondisyonu düştüğü için oyunda tutulmasının yanlış olabileceğine katılabilirim.
fakat baros üzerinden galatasaray maçı yorumu, hakikaten "futbolu bilmiyor mu yoksa?" dedirtecek kadar acemice yapılmıştır.
yazının ve yorumunun başında bülent korkmaz ile eleştirilerini sıralarken "skibbe'yi aratıyor" diyerek defans özellikli, heyecansız bir kadro sürdüğünün ve yönettiğinin altını çizmiştir. lincoln'ün neden bu kadar etkisiz olduğunu görebilmek için, kewell-baros-arda üçgenine yakın oynaması kaçınılmaz bir durumken, bu sebeple defans oynattığı için ayhan ve barış'ın da mümkün mertebe kendi yarı alanında ya da defansif özelliklerini daha fazla ortaya çıkartmaları gerektiğinden, ileri üçlüden uzaklaşması gerçeğini unutmaktadır.
dolayısı ile eleştirilerine maruz kalan barış hep aynı yönde futbol oynamakta, bir başka deyişle "kenardan istenileni yapmaktadır". ben bugüne kadar barış'ın skibbe dönemi dahil böyle bir eleştiriye maruz kaldığını hatırlamıyorum, en fazla yanlış kullanılıyor denilebilir.
aynı şeyi baros için de söylemek mümkündür. lincoln ve kewell kendisine yakın olduğunda ne denli verimli olduğu görülmüştür. nonda ile çiftlenen forvet hattı ile baros'un bitirici özelliği ortaya çıkmış ve tek forvet-uzak orta saha ile yine de beklenenden iyi performans göstermiştir.
kısaca, oyuncuları değil sistemi eleştirmen gerekirdi hıncal baba!