130
uluslararası ticaret en çok ilgilendiği uzmanlık alanı olan bir iktisatçı olarak-evet iktisatçıyım a.k öperim keynes'i, marx'ı, smith'i- bu uygulama ithal ikameci sistemdir.
nedir bu? kısaca açıklayayım. buna göre ithal edilen mallara yüksek gümrük vergisi uygulanır, kotalar konur. yani korumacı bir politika uygular devlet. amaç ithal edileceğine, kendi üretimini kullandırmaktır. yani ben kalemi ithal etmem kendi ürettiğimi kullanırım.
bu ithal ikameci sistemin üç ana aşaması vardır.
1-temel tüketim mallarını üretmek.
2- ara malları üretmek.
3- yüksek teknoloji ürünü ya da ağır sanayi ürünleri gibi katma değeri yüksek ürünleri üretmek. yani sermaye yoğun üretime geçebilmek.
ithal ikameci sistemde ana unsur iç taleptir. iç talebi karşılarsan, yani kendi kendine yetersen her şey harika.
türkiye 80'li yılların sonuna kadar uyguladı bunu. ne oldu hep birlikte hatırlayalım. en başta karaborsacılık tavan yaptı. hatırlarsınız kemal sunal'ın filmlerindeki gaz, yağ, şeker kuyruklarını değil mi? hah işte eldeki o kuyrukların sebebi ithalat olmadığı için arzın, talebi karşılayamaması durumu.
şimdi tekrardan futbolla bu anlattığım şeylerin alakasına gelelim.
ithal ikameci sistem karaborsacılığın artmasına sebep olur. bu demek ki iyi oyuncuların fiyatı tavan yapacak. yani dışarıdan aynı kalitedeki oyuncuyu ucuza alacağına, içeriye çok yüksek meblağlar ödersin. bu da şişme yapar bazı kulüplerde. onlar da oyuncuya paraları olduğu için daha yüksek para öder. bu böyle gider. sonra bi bakmışsın içeride ki oyuncuya 10-15 milyon euro paralar dökülüyor.
ithal ikameci sistem eğer merkezi kontrol ile yönetilmezse kesinlikle kriz çıkartır. çünkü arzın talebi karşılaması için sürkeli yatırımların yapılması lazım. bütün kulüplerin sürekli ama sürekli altyapıya yatırım yapması lazım. zincir bir yerde koparsa o sistemde kriz çıkar. allahınızı seviyorsanız söyleyin. türkiye'de böyle bir planlama yapacak zihniyet var mı? cumhuriyetin ilk 20 yılı hariç, geride kalan 45 senede türkiye asla yatırım yapan bi ülke olmadı 90lı yıllara kadar.
ithal ikameci sistem asla ve kat'a dışarısıyla ilgilenmez. yani avrupa kupalarıymış, dünya şampiyonalarıymış ilgisini bile çekmez. çünkü ona göre içerde her şey dengedeyse, dışarısını siktir et. neden? çünkü içeriye yabancı etkisi neredeyse hiç olmayacak. biz ithalat yapıyoruz mesela. ama aynı zamanda ithal edilen mallarla kendi malımızı kıyaslama fırsatı da buluyoruz. ithal edilen malın bir artısı uluslarası standartlara çekmesidir iç pazarda üretilen malları. şimdi dört yabancı demek hem fiyat, hem kalite açısından yurtiçi oyuncuların değerini görmek demek. hatırlayalım derwall çim sahada antrenman yaptırmak isteyene kadar biz hala toprak sahada antrenman yapıyorduk. yabancı faktörü budur işte. seni kalite olarak yukarıya çeker.
ama yok işte. kocaman holdingleri yöneten adamlar bilmiyor bunları. yıllarca türkiye'de de bilinmedi. schuster dedi ya türkiye'de 60lı yılların futbolu oynanıyor diye. adam sonuna kadar haklı. işte hala o 60lı yılların kafasındaki adamlar da nasıl makamları kuşatmışlar görün a.k
son söz: adaletini siktiğimin dünyası!
nedir bu? kısaca açıklayayım. buna göre ithal edilen mallara yüksek gümrük vergisi uygulanır, kotalar konur. yani korumacı bir politika uygular devlet. amaç ithal edileceğine, kendi üretimini kullandırmaktır. yani ben kalemi ithal etmem kendi ürettiğimi kullanırım.
bu ithal ikameci sistemin üç ana aşaması vardır.
1-temel tüketim mallarını üretmek.
2- ara malları üretmek.
3- yüksek teknoloji ürünü ya da ağır sanayi ürünleri gibi katma değeri yüksek ürünleri üretmek. yani sermaye yoğun üretime geçebilmek.
ithal ikameci sistemde ana unsur iç taleptir. iç talebi karşılarsan, yani kendi kendine yetersen her şey harika.
türkiye 80'li yılların sonuna kadar uyguladı bunu. ne oldu hep birlikte hatırlayalım. en başta karaborsacılık tavan yaptı. hatırlarsınız kemal sunal'ın filmlerindeki gaz, yağ, şeker kuyruklarını değil mi? hah işte eldeki o kuyrukların sebebi ithalat olmadığı için arzın, talebi karşılayamaması durumu.
şimdi tekrardan futbolla bu anlattığım şeylerin alakasına gelelim.
ithal ikameci sistem karaborsacılığın artmasına sebep olur. bu demek ki iyi oyuncuların fiyatı tavan yapacak. yani dışarıdan aynı kalitedeki oyuncuyu ucuza alacağına, içeriye çok yüksek meblağlar ödersin. bu da şişme yapar bazı kulüplerde. onlar da oyuncuya paraları olduğu için daha yüksek para öder. bu böyle gider. sonra bi bakmışsın içeride ki oyuncuya 10-15 milyon euro paralar dökülüyor.
ithal ikameci sistem eğer merkezi kontrol ile yönetilmezse kesinlikle kriz çıkartır. çünkü arzın talebi karşılaması için sürkeli yatırımların yapılması lazım. bütün kulüplerin sürekli ama sürekli altyapıya yatırım yapması lazım. zincir bir yerde koparsa o sistemde kriz çıkar. allahınızı seviyorsanız söyleyin. türkiye'de böyle bir planlama yapacak zihniyet var mı? cumhuriyetin ilk 20 yılı hariç, geride kalan 45 senede türkiye asla yatırım yapan bi ülke olmadı 90lı yıllara kadar.
ithal ikameci sistem asla ve kat'a dışarısıyla ilgilenmez. yani avrupa kupalarıymış, dünya şampiyonalarıymış ilgisini bile çekmez. çünkü ona göre içerde her şey dengedeyse, dışarısını siktir et. neden? çünkü içeriye yabancı etkisi neredeyse hiç olmayacak. biz ithalat yapıyoruz mesela. ama aynı zamanda ithal edilen mallarla kendi malımızı kıyaslama fırsatı da buluyoruz. ithal edilen malın bir artısı uluslarası standartlara çekmesidir iç pazarda üretilen malları. şimdi dört yabancı demek hem fiyat, hem kalite açısından yurtiçi oyuncuların değerini görmek demek. hatırlayalım derwall çim sahada antrenman yaptırmak isteyene kadar biz hala toprak sahada antrenman yapıyorduk. yabancı faktörü budur işte. seni kalite olarak yukarıya çeker.
ama yok işte. kocaman holdingleri yöneten adamlar bilmiyor bunları. yıllarca türkiye'de de bilinmedi. schuster dedi ya türkiye'de 60lı yılların futbolu oynanıyor diye. adam sonuna kadar haklı. işte hala o 60lı yılların kafasındaki adamlar da nasıl makamları kuşatmışlar görün a.k
son söz: adaletini siktiğimin dünyası!