433
kurulduğu günden beri galatasaray ın başının bitten bi tarafının bişeyden kurtulmadığı oluşumdur.
koreografi, eyvallah çok güzel yapıyosunuz. ama onun da tadı kaçıyor.
güzel kardeşim, seyirci avantajı nedir? bi seyret bakayım ingiltere yi almanya yı falan. takım atağa kalkıyor "röhüyyy" diye bir ses çıkıyor. hatta "giggs sesi" diye bir efsane var. tevatür ederler ki giggs topu soldan alıp yardırmaya bşladığında, önünden geçtiği seyirci ayağa kalkarmış, oradaki koltuklar da katlanan cinsten olduğu için "tak tak tak" diye ardı sıra ses çıkarmış, işte bu giggs sesi imiş. şimdi öyle bir ortama beni koy (halı sahaya çağırmazlar kalecilik dışında, o derece düşün) top ayağıma geldiğinde o röhüynnn sesini duyayım, gaza gelir bikaç kişiyi çalımlarım ben de, ya da bana öyle geliyor.
ama geliyoruz sami yen'e, 11 nisan galatasaray diyarbakırspor maçı için konuşmuyorum, misal keita aldı topu yardırıyo, tribünden ses "eyooo ultraslan, sikilmiş fener". ulan adamda elbet ruh kalmaz. yahu liverpool la oynuyoruz "ibne liverpool" diye bağrılıyo. arkadaş o liverpool lu adam "ibne"yi bilmez ki, herif algıda seçiyor liverpool'u daha beter gaza geliyor. bizim garibanlar atağa kalkacak "ultraslan" diye birine tezahürat yapılıyor. nerde coşku? nerde heyecan? nerde takımı itmek?
başka bağırana da küfür ediyorlar. eden adamı da söyleyeyim size, stad yakınlarında bir büfenin helasında cebinden tomarla bilet çıkarıp, "boşsa boş tribün, paran yoksa gelme amına kodumun" diyen adam.
şimdi ben baros olsam, hat trick yaptığım bi maçta coşturamamışsam bu seyirciyi daha da kendimi paralamam. ulan onu geçtim, "lucas neill" gibi efsane olma namzeti bi adam var. geldiğinden beridir adam gibi oynuyor, canını dişine takıyor. o adam ilk golünü atmış lan, adını bağırsana. şevke getirsene.
neyse başımız gözümüzün sadakası, 3-5 maç kaldı şurda, seyrantepe ye geçelim de bu uğursuzluk kalksın başımızdan.
uğursuzluk? kuruluş tarihi 2001, o vakitten sonraki asıl amacımız olan "avrupa" maçlarını bi inceleyin bakalım.
koreografi, eyvallah çok güzel yapıyosunuz. ama onun da tadı kaçıyor.
güzel kardeşim, seyirci avantajı nedir? bi seyret bakayım ingiltere yi almanya yı falan. takım atağa kalkıyor "röhüyyy" diye bir ses çıkıyor. hatta "giggs sesi" diye bir efsane var. tevatür ederler ki giggs topu soldan alıp yardırmaya bşladığında, önünden geçtiği seyirci ayağa kalkarmış, oradaki koltuklar da katlanan cinsten olduğu için "tak tak tak" diye ardı sıra ses çıkarmış, işte bu giggs sesi imiş. şimdi öyle bir ortama beni koy (halı sahaya çağırmazlar kalecilik dışında, o derece düşün) top ayağıma geldiğinde o röhüynnn sesini duyayım, gaza gelir bikaç kişiyi çalımlarım ben de, ya da bana öyle geliyor.
ama geliyoruz sami yen'e, 11 nisan galatasaray diyarbakırspor maçı için konuşmuyorum, misal keita aldı topu yardırıyo, tribünden ses "eyooo ultraslan, sikilmiş fener". ulan adamda elbet ruh kalmaz. yahu liverpool la oynuyoruz "ibne liverpool" diye bağrılıyo. arkadaş o liverpool lu adam "ibne"yi bilmez ki, herif algıda seçiyor liverpool'u daha beter gaza geliyor. bizim garibanlar atağa kalkacak "ultraslan" diye birine tezahürat yapılıyor. nerde coşku? nerde heyecan? nerde takımı itmek?
başka bağırana da küfür ediyorlar. eden adamı da söyleyeyim size, stad yakınlarında bir büfenin helasında cebinden tomarla bilet çıkarıp, "boşsa boş tribün, paran yoksa gelme amına kodumun" diyen adam.
şimdi ben baros olsam, hat trick yaptığım bi maçta coşturamamışsam bu seyirciyi daha da kendimi paralamam. ulan onu geçtim, "lucas neill" gibi efsane olma namzeti bi adam var. geldiğinden beridir adam gibi oynuyor, canını dişine takıyor. o adam ilk golünü atmış lan, adını bağırsana. şevke getirsene.
neyse başımız gözümüzün sadakası, 3-5 maç kaldı şurda, seyrantepe ye geçelim de bu uğursuzluk kalksın başımızdan.
uğursuzluk? kuruluş tarihi 2001, o vakitten sonraki asıl amacımız olan "avrupa" maçlarını bi inceleyin bakalım.