7939
ogretmenin bir cok yolu vardir illaki. pedagoglar bu konularda calisiyorlar, meshur olanlarini duyuyoruz. cocugu olanlar daha cok icli dislidir boyle seylerle.
yapay zekalara da bir seyi ogretirken kullanilan farkli yontemler var. dogru bir sey yaptiginda arti puan vermek ilk akla gelen yontemlerden birisi, ancak dogru olunca arti puan verip yanlis olunca eksi puan vermek ogrenmenin hizini oldukca artiriyor. kaynaksiz falan yaziyorum ama sozume inanirsiniz diye dusunuyorum*. sadece yanlislara eksi puan verip ogrenme beklemek gibi bir yontem bildigim kadariyla yok.
simdi diyeceksiniz ki, ne alaka sayin yazar(kibarliginiz icin tesekkur ederim.) bence, bu ayni zamanda bizim oyuncularimizla aramizdaki iliski icin de gecerli. bizim istedigimiz sekilde oyuncu kulturunun olusmasi icin olumlu gordugumuz hareketlere ciddi manada destek gostermemiz ve yanlis bulduklarimiza ceza vermemiz gerekir. yine nacizane fikrime gore, cezalarin sayisi oldukca az olmali ki degeri de olsun.
evde devamli dayak yiyerek buyuyen cocuklari bilirsiniz; ya sunepelesirler ya da artik iyice arsiz olurlar. devamli sert ve negatif tepki almaya yatkin ortamdaki futbolcular da aynen boyle oluyorlar. ya bagirir bagirir susarlar diye dusunuyor ya da aman bana top atmasinlar da neme lazim, ayagim kaysa bitirirler beni diyerekten saklanarak oynuyor.
entry nereden aklima geldi; emre kilinc basligindan. ya hakikaten duzgun, formanin hakkini vermek icin cabalayan cocuk. biz bunlari avuclarimiz kizarana kadar alkislarsak, hem bu tip oyunculari begendigimizi digerleri de anlar, hem de emre topa vuracagi zaman sag ayagi yere daha bir saglam basar. hakeza taylan antalyali, kerem, ogulcan, marcao, muslera , omer bayram. aslanlar gibi topcularimiz var. karakterli ve mucadeleci. bilsinler ki biz de aslanlar gibi arkalarindayiz, ayaklarini korkak alistirmasinlar. calissinlar, sahada sonuna kadar mucadele etsinler, arkalarina da bakma ihtiyaci hissetmesinler, onlar bu tarzda oldugu muddetce biz arkalarinda oluruz. bakin ahlakli, yakisikli olmaktan falan bahsetmiyorum, oyununu gelistirme, mucadele etme gibi ozelliklerden bahsediyorum.
he mesela, feghouli. belhanda ayrildiktan sonra sahada yurumesi, trabzon macinda kirmizi kart gorup maci mahvetmesi. bunlar ise cezasi olmasi gereken hareketler, oyle yaklasik 5 mio para alip kafasina estigi zaman oynarsa, bizde karsiliginin olmadigini da bilmesi lazim topcunun.
bir de kosar mucadele eder de, kacirir. ayagini yere vurur, ayagi donmez. zamanlama hatasi yapar. pozisyon geregi zordur. buralarda da sirtina soyle babacanca vurup, ‘hadi oglum, bidaki sefere’ dememiz gerekir. hem zaten bir kere boyle gelmeye basladiysa takim, bizim de ritmi bozmadan destege devam etmemiz acayip bir sinerji de cikariyor ortaya. en galatasaray oldugumuz sekanslar bunlar.
ama islik, kufur kiyamet olunca da, tribunden bile gitmek istiyor insan. taraftar olarak bana kotu gelen o ortam, oyuncuyu ne yapar kim bilir. halbuki, bu caydirici guc rakibe ve hakeme yonelik olmalidir. rakip hadi artik su maci oynayalim da bitsin moduna girmelidir, bizim oyuncumuz degil.
ıste boyle, biz olumlu seylere arti puan verip, olumsuzlara sirtimizi dondukce, 5 olur 10 sene olur tam istedigimiz gibi kaybetse de mucadeleden vazgecmeyen, kosan, basan, isiran galatasarayi gormus oluruz sahada. genclerimiz daha rahat oynar, uzerine koyar, ya kupa getirir ya bonservis. olmuyorsa da, izzetiyle veda eder galatasaray’a, ben yetemedim ama hep kalbimde diyerekten gider takimdan.
bizde birazcik bu yabancilarin toksik iliski dedigi gibi bir iliski var aramizda oyuncularla. sevdigimizi cok seviyor, sevmedigimizi hayatindan bezdiriyoruz. sonra sevdigimizin yerine gelen istedigimizi vermeyince ona sarip, eskisine instagramdan yaziyoruz. boyle degisik bir dongu aldi basini gidiyor.
tanim: bu donguleri kiracak, onu sevenleri uzmeyecek taraftardir. oyuncudan bizi sevenleri uzmeyelim tepkisi beklerken, kendisini uzmeyen oyunculara da her zaman arka cikacak taraftardir.
bizi uzmeyenleri sevelim arkadaslar.
yapay zekalara da bir seyi ogretirken kullanilan farkli yontemler var. dogru bir sey yaptiginda arti puan vermek ilk akla gelen yontemlerden birisi, ancak dogru olunca arti puan verip yanlis olunca eksi puan vermek ogrenmenin hizini oldukca artiriyor. kaynaksiz falan yaziyorum ama sozume inanirsiniz diye dusunuyorum*. sadece yanlislara eksi puan verip ogrenme beklemek gibi bir yontem bildigim kadariyla yok.
simdi diyeceksiniz ki, ne alaka sayin yazar(kibarliginiz icin tesekkur ederim.) bence, bu ayni zamanda bizim oyuncularimizla aramizdaki iliski icin de gecerli. bizim istedigimiz sekilde oyuncu kulturunun olusmasi icin olumlu gordugumuz hareketlere ciddi manada destek gostermemiz ve yanlis bulduklarimiza ceza vermemiz gerekir. yine nacizane fikrime gore, cezalarin sayisi oldukca az olmali ki degeri de olsun.
evde devamli dayak yiyerek buyuyen cocuklari bilirsiniz; ya sunepelesirler ya da artik iyice arsiz olurlar. devamli sert ve negatif tepki almaya yatkin ortamdaki futbolcular da aynen boyle oluyorlar. ya bagirir bagirir susarlar diye dusunuyor ya da aman bana top atmasinlar da neme lazim, ayagim kaysa bitirirler beni diyerekten saklanarak oynuyor.
entry nereden aklima geldi; emre kilinc basligindan. ya hakikaten duzgun, formanin hakkini vermek icin cabalayan cocuk. biz bunlari avuclarimiz kizarana kadar alkislarsak, hem bu tip oyunculari begendigimizi digerleri de anlar, hem de emre topa vuracagi zaman sag ayagi yere daha bir saglam basar. hakeza taylan antalyali, kerem, ogulcan, marcao, muslera , omer bayram. aslanlar gibi topcularimiz var. karakterli ve mucadeleci. bilsinler ki biz de aslanlar gibi arkalarindayiz, ayaklarini korkak alistirmasinlar. calissinlar, sahada sonuna kadar mucadele etsinler, arkalarina da bakma ihtiyaci hissetmesinler, onlar bu tarzda oldugu muddetce biz arkalarinda oluruz. bakin ahlakli, yakisikli olmaktan falan bahsetmiyorum, oyununu gelistirme, mucadele etme gibi ozelliklerden bahsediyorum.
he mesela, feghouli. belhanda ayrildiktan sonra sahada yurumesi, trabzon macinda kirmizi kart gorup maci mahvetmesi. bunlar ise cezasi olmasi gereken hareketler, oyle yaklasik 5 mio para alip kafasina estigi zaman oynarsa, bizde karsiliginin olmadigini da bilmesi lazim topcunun.
bir de kosar mucadele eder de, kacirir. ayagini yere vurur, ayagi donmez. zamanlama hatasi yapar. pozisyon geregi zordur. buralarda da sirtina soyle babacanca vurup, ‘hadi oglum, bidaki sefere’ dememiz gerekir. hem zaten bir kere boyle gelmeye basladiysa takim, bizim de ritmi bozmadan destege devam etmemiz acayip bir sinerji de cikariyor ortaya. en galatasaray oldugumuz sekanslar bunlar.
ama islik, kufur kiyamet olunca da, tribunden bile gitmek istiyor insan. taraftar olarak bana kotu gelen o ortam, oyuncuyu ne yapar kim bilir. halbuki, bu caydirici guc rakibe ve hakeme yonelik olmalidir. rakip hadi artik su maci oynayalim da bitsin moduna girmelidir, bizim oyuncumuz degil.
ıste boyle, biz olumlu seylere arti puan verip, olumsuzlara sirtimizi dondukce, 5 olur 10 sene olur tam istedigimiz gibi kaybetse de mucadeleden vazgecmeyen, kosan, basan, isiran galatasarayi gormus oluruz sahada. genclerimiz daha rahat oynar, uzerine koyar, ya kupa getirir ya bonservis. olmuyorsa da, izzetiyle veda eder galatasaray’a, ben yetemedim ama hep kalbimde diyerekten gider takimdan.
bizde birazcik bu yabancilarin toksik iliski dedigi gibi bir iliski var aramizda oyuncularla. sevdigimizi cok seviyor, sevmedigimizi hayatindan bezdiriyoruz. sonra sevdigimizin yerine gelen istedigimizi vermeyince ona sarip, eskisine instagramdan yaziyoruz. boyle degisik bir dongu aldi basini gidiyor.
tanim: bu donguleri kiracak, onu sevenleri uzmeyecek taraftardir. oyuncudan bizi sevenleri uzmeyelim tepkisi beklerken, kendisini uzmeyen oyunculara da her zaman arka cikacak taraftardir.
bizi uzmeyenleri sevelim arkadaslar.