23513
takvimler sekiz nisan bin dokuz yüz seksen dört yılını göstermektedir, iki ezeli rakip galatasaray ve fenerbahçe şampiyonluk için çekişirken, hayati önem taşıyan bir maça çıkarlar. beraberlik iki takımada yaramamaktadır. o dönemlerde ortalığı kasıp kavuran bir trabzonspor gerçeği vardır. iki puanlık sistemle işleyen lig maratonunda, kendi sahasında döve döve de olsa kazanan trabzon takımı, deplasmanlarda stratejiyi bir puan üstüne kuruyor ve sağlam defansı, kalecisi, kötü saha şartlarınında yardımıyla bu planları tutuyordu. o yılı yine zirvedeki takımlar içinde en çok berabere kalan ekipti. bin dokuz yüz yetmiş dört yılında galatasaray takımına katılmış olup, kısa sürede oynadığı futbol ve takımına olan aidiyeti ile imparator lakabını alarak kaptanlığı yükselmiş fatih terim bu süreçte hiç şampiyonluk yaşamamanın verdiği gerginliği yaşamaktadır o tarihlerde. fırsat artık ayaklarına kadar gelmiştir şampiyonluk için, fenerbahçe'ye vurup geçecek, zirveye bir adım daha yaklaşacaktı galatasaray. iviç'in oynattığı göze hoş gelen fantastik futbol, galatasaray'ı bir adım öne çıkarıyordu bu dev maç öncesi. üç beş iki olarak oynattığı taktikte özellikle sağ açık öner kılıç'tan sağ bek çıkarması, öner'in dönemin önemli atleti abeba bikila'ya benzetilmesi, maç boyunca sağ kanatı şimendifer gibi kullanıyor olması, sol beke'de artık bitti denilen trabzonspor'dan transfer edilen çaycı lakaplı ahmet ceylan'ın müthiş performansı, iviç'in oynattığı futbola fiyaka katıyordu. trabzon'un o süreçteki yoğun başarısında karadeniz takımlarının da fazla olması etkendi. birkaç yıl önce galatasaray'ın şampiyonluğa tam yaklaştığı anda, trabzon'a yatan zonguldakspor, o dönem büyük tepki görmüştü, zonguldakspor'a istanbul'da oynanan her maçta sert bir şekilde tribünler tarafından hatırlatılıyordu. gelelim maça, henüz birinci dakikada dönemin yıldızlarından mirza seydiç'in attığı golle adeta bir sıfır önde başlarız maça. maç boyunca baskı devam eder, ali çoban, tarık hosiç, seydiç yüzde yüz goller kaçırır, fenerbahçe orta sahayı bile doğru düzgün geçemez. metin ve seydiç'e yapılan iki penaltıyı görmezden gelen yusuf namoğlu, olmayan bir pozisyonda yere düşen müjdat'a faul çalar. kalemizde de bir saatli bomba vardır haydar. daha önceleri orta sahadan atılan bir serbest vuruşta bursasporlu sedat üçten gol yemişliği vardır. topun başına o vakte kadar fenerbahçe'de bir varlık gösteremeyen suat karaliç geçer, tribünde herkeste bir dejavu oluşur, karaliç'de bursaspor kökenlidir, altı önce haydar'ın yediği o absürt gol aklımıza gelir, top çok uzun mesafeden direkten dönüp kafasına çarpıp içeri girmiştir bursaspor maçında, bildiğimiz bütün duaları ederiz ama haydar kapattığı köşeden topu içeri alır. o vakte kadar oley çeken tribünler bir anda susar. fenerbahçelilerde abartı bir sevinç oluşur sahada. yine sağlı sollu ataklar olur ama bir birin üzerine yatar fenerliler. samanlık yanmış fareye de kalmamıştır. karaliç tuhaf hareketlerle sevinirken maç sonu, seyircide tempolu bir şekilde "vur, vur, vur, vur" sesleri duyulur. aslında haydar'ı tokatlamaya hazırlanan imparator bu davete icabet eder ve karaliç'e okkalı bir tokat atar, yıllardır beklediği şampiyonluk yine kaçmıştır. uğursuzluk yaftası üzerine iyice yapışır, artık kademeli olarak isyan başlar ve devam eder. bir maçta hakeme tükürür, bir maçta birkaç maç önce fenerbahçe maçını satmış olan adanademirsporlu erol togay'a adana'da üç sıfır kaybedilen maç sonrası, erol'un onu kışkırtacak laf söylemesiyle kafa atar, ağzını burnunu dağıtır. evet asi, agresif bir imparatorumuz var ama tarihe bakıldığı vakit ne yaptıysa galatasaray için yaptığını görürüz. var ol imparator.