2081
türkiye'de tartışılan pek çok şey gibi, bir karar verip o kararın sonuçlarına göre ders çıkartmaktansa, sürekli karar değiştirip, analize değer hiç bir sonuç elde edemediğimiz konulardan biridir bu. üst üste 5 sezon aynı kuralın devam ettiği bir dönem yok sanırım son 20 sezonda.
futbolun temel dinamiği rekabettir. rekabet kavramı ise ekonomi biliminin bir konusudur. ekonomi, futboldaki yabancı sayısı sınırına benzer bir konu olan, uluslararası ticaret serbestliği konusunda yıllardır tartışmaktadır. günümüz dünyasında serbest ticaret teorilerinin ülkelere sağladığı faydalar pek çok iktisatçı tarafından ispatlanmıştır. bunun yanında, yine işin iktisat tarafında, küreselleşmenin getirdiği dezavantajlar da vardır ve 2008 yılından sonra bu dezavantajların çözümüne dair literatür oldukça genişlemiştir. burada, ekonomi teorilerinden uzun uzadıya bahsetmeye gerek yok elbette, ancak bir gerçek var ki:
rekabet, ancak ve ancak fırsat eşitliğinin mümkün olduğu durumlarda rekabet halinde olan bütün taraflara fayda sağlar!
şimdi, futbol rekabeti konusuna geri dönelim ve fırsat eşitliği var mı yok mu bakalım:
1. ülkenin alt yapı tesisleri ve alt yapı antrenörlerinin kalitesi uluslararası standartta veya bu standarda yakın mı?
2. ülkedeki çocukların herhangi bir spor dalında eğitim alabilmesi için gerekli imkanlar mevcut mu?
3. ülkedeki futbol pazarı, maddi büyüklük olarak kendisine benzer ülkelerle rekabet edecek düzeyde mi?
bu sorulara yeni sorular da eklenebilir ama benzer kalıplı soruların cevabı muhtemelen evet olacaktır. böyle bir noktada, yerli oyuncuları rekabetten uzak tutmak, en hafif tabirle iş bilmezliktir.
alt yapılarımız düzgün işlediği sürece, zaten yerli futbolcular da takımlarımızda yer bulmaya devam edecektir. burada unutulmaması gereken tek şey şu:
yerli oyuncularımız, yabancı oyuncular serbest bırakılsa tercih edilmez ve bu rekabetin altından kalkamaz diye düşünüldüğü sürece, bu oyuncular hiçbir zaman uluslararası maçlarda rakiplerini yenemezler, a takımlar rekabet yeridir, gelişim yeri değil.
futbolun temel dinamiği rekabettir. rekabet kavramı ise ekonomi biliminin bir konusudur. ekonomi, futboldaki yabancı sayısı sınırına benzer bir konu olan, uluslararası ticaret serbestliği konusunda yıllardır tartışmaktadır. günümüz dünyasında serbest ticaret teorilerinin ülkelere sağladığı faydalar pek çok iktisatçı tarafından ispatlanmıştır. bunun yanında, yine işin iktisat tarafında, küreselleşmenin getirdiği dezavantajlar da vardır ve 2008 yılından sonra bu dezavantajların çözümüne dair literatür oldukça genişlemiştir. burada, ekonomi teorilerinden uzun uzadıya bahsetmeye gerek yok elbette, ancak bir gerçek var ki:
rekabet, ancak ve ancak fırsat eşitliğinin mümkün olduğu durumlarda rekabet halinde olan bütün taraflara fayda sağlar!
şimdi, futbol rekabeti konusuna geri dönelim ve fırsat eşitliği var mı yok mu bakalım:
1. ülkenin alt yapı tesisleri ve alt yapı antrenörlerinin kalitesi uluslararası standartta veya bu standarda yakın mı?
2. ülkedeki çocukların herhangi bir spor dalında eğitim alabilmesi için gerekli imkanlar mevcut mu?
3. ülkedeki futbol pazarı, maddi büyüklük olarak kendisine benzer ülkelerle rekabet edecek düzeyde mi?
bu sorulara yeni sorular da eklenebilir ama benzer kalıplı soruların cevabı muhtemelen evet olacaktır. böyle bir noktada, yerli oyuncuları rekabetten uzak tutmak, en hafif tabirle iş bilmezliktir.
alt yapılarımız düzgün işlediği sürece, zaten yerli futbolcular da takımlarımızda yer bulmaya devam edecektir. burada unutulmaması gereken tek şey şu:
yerli oyuncularımız, yabancı oyuncular serbest bırakılsa tercih edilmez ve bu rekabetin altından kalkamaz diye düşünüldüğü sürece, bu oyuncular hiçbir zaman uluslararası maçlarda rakiplerini yenemezler, a takımlar rekabet yeridir, gelişim yeri değil.