• 370
    farkındalığıyla galatasaray spor kulübü'nü 90'lı yıllara kadar öne atmış, fakat günümüz çağında artık kulüple bu derece bağı, sportif açıdan ayak bağı olan lisedir.

    daha da açmak gerekirse örneklerle; brian birch'i getirip 'kondisyon' kavramını ülkeye getirmeleri, diğer kulüplerin bunu anlayıncaya kadar 3 sene üst üste şampiyon olmamız. 80'lerde derwall'in kapısına yatıp getirip sonra da taraftar baskısına rağmen sabretmemiz. yine bunun devamı olarak 90'ların başındaki alman ekolüne devam edişimiz. diğer kulüpler günlük yönetilirken kısa aralıklar hariç hep bir sistem arayışımız oldu yani bu yıllarda. burada lisenin eğitimli bireylerinin farkındalığının hakkını teslim etmek gerekir. fakat günümüz iletişim çağında, artık herkes her şeye erişebiliyor, izleyebiliyor rahatlıkla. bir de güya sportif a.ş. kuruldu bu amaçla, kulüp daha profesyonel bir yönetim kimliği kazansın diye. ama pratikte spor kulübü neyse sportif a.ş.'de öyle yönetiliyor. bari sportif a.ş. profesyonel bir kimlik kazansın ve profesyonellerce, lise yörüngesi dışında yönetilsin.

    son olarak da, taraftarların da lisenin mensuplarının da ortaya koyduğu tavır irdelenmeli. taraftar sadece spor kulübüne-futbol takımına bakıyor, görüyor manchester city'yi psg'yi chelsea'yi falan, kulüp bir para babasına satılsın biz de öyle olalım diyor. liseliler de galatasaraylılığı başka türlü yaşıyor, sportif gelişmeleri neredeyse hiç umursamıyorlar. bence iki taraf da hatalı şu aşamada. özkaynaklarımızla başarılı olamıyorsak onlarla rekabet edemiyorsak satalım bir çözüm yolu değil bana göre. sporun mantığına aykırı bir yaklaşım bu. her başarılı olamayan çözüm üretmek yerine bu yolu tercih ederse, (ki nasıl fenerbahçe, ülkerspor'u ilhak edince tepki gösteriyorsak bence bu da ondan pek farklı değil.) sporun ruhunun tamamen ortadan kalkacağını düşünüyorum. tamam kapital bir çağdayız endüstriyelleşme tam gaz her alanda devam ediyor da, bu kadarı da fazla. liseliler de kulübü adeta bir lokal, galatasaray lisesi mezunları derneği tarzı bir şey olarak görüyor. divanları genel kurulları elimden geldiğince takip ederim, genç birkaç üye dışındaki konuşmaların neredeyse hiçbirinin odağı sportif değil. kulüp kesinlikle profesyonel bir yönetim kimliği kazanmalı, lise artık bizim için bir duygusal bağ, kurulduğumuz tarihimizi aldığımız yer gibi sembolik bir anlam kazanmalı ama kulübün üstünde demokles'in kılıcı gibi durmamalı. bunu başarmanın yolu da kulübün satılması değil elbette. burada iki taraf da özeleştiri yapmalı kısaca.

    edit notu: bu entryden önce bu konuyu istişare ettiğimiz değerli ismailenver'e teşekkür ederim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın