239
bu maç özelinde işin teknik taktiğini geçsek dahi sayfalar dolusu not çıkartabiliriz, öyle bir maç oldu. bursa takımı beklediğim üzere geçen haftalardaki kopukluğunu ara ara yansıtsa da arkalarındaki seyirci gücü, iyi konsantre olan oyuncu grupları sayesinde çok daha komple bir performans sergilediler. ilginçtir önceki haftalarda pas hatalarıyla göze çarpan badu, galatasaray'ın baskılı futbolu karşısında kritik düzeyde hatalar yapmadı. yine titi ve ekong ikilisinin de daha önceki savruk ve birbirlerinden uzak mesafeli oynadıkları futbolu bugün görmedik. takım olaraksa daha kısa mesafede oynayarak, iki kanadı ve takımın enlemesine boyunu daha dinamik kullanarak kadro kalitelerinin oynayabilecekleri en iyi futbolu oynadılar.
ancak galatasaray futbol takımı o kadar tempolu, o kadar ezici bir futbola sahip ki bursaspor'un son derece olumlu performansı bile oyunu dengelemek için yeterli olmadı. ilk 20 dakika ateşli atmosfer neticesinde gelen pozisyonlarının dışında oyunun 60-65 dakikasında galatasaray'ın art arda ataklarına dur diyemediler. maç 1-0, 2-0 bitebilirdi. futbol bu, olmayacak iş mi yok ancak kabul edelim ki takımımız tıpkı önceki maçlarımız gibi coşkulu, önde basan, hücum eden performansını bu maçta da sürdürdü. tek farkın, ndiaye- fernando-maicon üçlüsünün düşük performansı ve inanılmaz şekilde kaçan gol pozisyonlarının olduğunu söyleyebiliriz hatta. keza bursaspor takımının attığı gol de fernando'nun ayağına çarpmasa sittinsene gole dönüşmeyecek bir pozisyondu.
böyle bir ortamda, maçın altmış dakikasını mağlup sürdürdüğümüz, henüz on dördüncü dakikada şanssız şekilde golü yediğimiz, rakiplerimizin puan kaybı karşısında fırsat yakaladığımız bir maçta dakikalar ilerledikçe oyuncularımız da gerildiler. gerginliğin, aceleci tavrın meydana geldiği bu noktada da panik yapıp oyunumuzu geriletecek miyiz yoksa şampiyon takım refleksi gösterip maçı çevirecek miyiz, çok önemliydi ki gerek teknik direktörümüz igor tudor yaptığı hamlelerle gerek oyuncularımız gösterdikleri mücadeleyle şampiyon takım refleksini sonuna kadar gösterdiler. psikolojik açıdan da takımımıza ve rakiplerimize önemli bir etkisi oldu. geriye düşen galatasaray'ın ne yapacağı, ateşli deplasmanlarda takımın etkilenip etkilenmeyeceği sürekli tartışıldı. ve bu maç da öyle bir maç oldu ki neredeyse takımımız üzerindeki tüm soru işaretleri cevabını bulmuş oldu, işte bu çok önemliydi. bir kısmımızın önceden de cevabını bildiği sorular şu şekildeydi:
a) galatasaray geriye düşünce nasıl bir performans sergileyecek?
doksan dakika tek kale bir maç çıkarttık ilk çeyrek saatlik dilimde geriye düşmemize rağmen. aynı şekilde de aslantepe'de oynadığımız oyunu devam ettirdik. daha da önemlisi hırsımızla şampiyon takım refleksi gösterdik.
b) galatasaray ateşli deplasmanlarda baskılı oyununu ve skor üstünlüğünü sürdürebilecek mi?
iki üç oyuncumuzda bireysel performans düşüklüğü gözlense de bursa deplasmanında, 40 bin kişi önünde ne kadar iyi oynanabilecekse o kadar iyi oynadık. belki aslantepe'deki gibi uç düzeyde baskı yapmasak dahi coşkulu futbolumuz, kazanma arzumuz ile ligin en önemli birkaç deplasmanından birinden çok iyi futbolla galip çıktık.
c) takım, hakeme rağmen kazanabilecek mi?
fırat aydınus'un verdiği vermediği her kararla takımımızın oyununu bozmaya teşebbüs etmesine rağmen bugün rakip taraftarı, rakip takımı ve hakemi üçünü birden yenen bir galatasaray izledik ve bu da bilindiği üzere açık ve net şekilde takımımızın şampiyonluk alametidir.
d) tudor'un b planı var mı?
hoca bugün yaptığı değişikliklerle ya ölürüm ya efsane olurum dedi, kazandı ve efsane oldu. öyle bir hamle yaptı ki galatasaray taraftarının kendisine karşı olan kitlesinin direnci bile kırıldı. öyle bir hamle yaptı ki maçtan sonra abartısız her futbol programında skor- oyun gibi şeylerden ziyade yaptığı hamle konuşuldu. öyle bir hamle yaptı ki ilk anda herkesin ''böyle iş mi olur?'' dediği değişiklik böyle kritik bir deplasmanda maçı kazanmamızı sağladı. dolayısıyla tudor bugün hem rakip takımlara hem tüm türkiye'ye ''siz bana hamle yapamıyor diyorsunuz ama hiçbirinizin düşünemeyeceğini ben düşünürüm. bir şekilde maçı kazanırım.'' dedi. aynı zamanda maça yaptığı müdahale türk futbol tarihine de geçmiş oldu.
e) galatasaray her deplasmanda kapanıp korkak(!) futbol mu oynayacak?
bu sorunun cevabı osmanlıspor maçımızda verilmişti bana kalırsa.
f) fernando, ndiaye, maicon gibi takımın demirbaşlarının formsuz oldukları maçlarda da kazanmayı başaracak mıyız?
başardık.
bölüm bölüm ele alalım şimdi.
tudor'un yaptığı değişiklikler: her ne kadar mariano'nun çıkması hala yanlış gelse de iki beki çıkartıp iki tane açık oyuncusunu alarak rakibin bütün dengesini bozdu. bir anda hücumda iki kişi fazlalaşmış olduk. özellikle sağda feghouli'nin içe kat edip çizgide yasin'i bindirme yapması, sağda da belhanda'nın içe kat edip rodrigues'in bindirme yapması rakibin alan savunmasını da dengesini de bozdu. ayrıca değişikliklerin yapıldığı esnada takımımızın en dirençli oyuncusu olan tolga'nın merkeze kaydırılması da orta alan üstünlüğünün tamamiyle bize geçmesine vesile oldu. yanına daha defansif tolga gelen ndiaye dribbling yapma şansı buldu ve yaptığı pas hataları azaldı.
hayatımda gördüğüm en sıradışı hamlelerden biri olduğunu, çok cesurca ve kazanma arzusu içerdiğini ve başarının da sağlandığını söylemeliyim son olarak.
sakin pas futbolumuz: acayip şekilde oyuncularımız skordan dolayı bir aceleye tutuşsa da oynadığımız futbol sakinliğini korudu. mağlupken de sabırla oyunun yönünü değiştirip boşluk aramak pas yapmak son derece önemli bir detay oldu bizim için, kadıköy- inönü gibi deplasmanlarda da işimize yarayacaktır. özetle bu sabırlı, ne istediğimizi bildiğimiz futbolu da tudor'a yazmak lazım.
maicon- ndiaye- fernando üçlüsünün performans kaybı: beklenmedik şekilde en istikrarlı üçlümüz bu maçta lastik patlattı. içlerinden fernando yine genele vurduğumuzda güzel performans sergilese de özellikle maicon olmak üzere ndiaye'nin de maçta negatif performans verdiğini söylemek gerek. maicon'un serdar'a yapılan protesto nedeniyle konsantrasyonunun düştüğünü tahmin ediyorum. diğer oyuncularımızaysa anlam veremedim ama bunlar normal şeyler. altı haftada bir düşüşler gözlenmesi gayet normal denilebilir. önemli olan bu düşüşlere rağmen kazanabilmekti ve kazandık.
futbolcularımıza, teknik direktörümüz igor tudor'a teşekkür ediyorum. yolun sonu 21. şampiyonluk...
ancak galatasaray futbol takımı o kadar tempolu, o kadar ezici bir futbola sahip ki bursaspor'un son derece olumlu performansı bile oyunu dengelemek için yeterli olmadı. ilk 20 dakika ateşli atmosfer neticesinde gelen pozisyonlarının dışında oyunun 60-65 dakikasında galatasaray'ın art arda ataklarına dur diyemediler. maç 1-0, 2-0 bitebilirdi. futbol bu, olmayacak iş mi yok ancak kabul edelim ki takımımız tıpkı önceki maçlarımız gibi coşkulu, önde basan, hücum eden performansını bu maçta da sürdürdü. tek farkın, ndiaye- fernando-maicon üçlüsünün düşük performansı ve inanılmaz şekilde kaçan gol pozisyonlarının olduğunu söyleyebiliriz hatta. keza bursaspor takımının attığı gol de fernando'nun ayağına çarpmasa sittinsene gole dönüşmeyecek bir pozisyondu.
böyle bir ortamda, maçın altmış dakikasını mağlup sürdürdüğümüz, henüz on dördüncü dakikada şanssız şekilde golü yediğimiz, rakiplerimizin puan kaybı karşısında fırsat yakaladığımız bir maçta dakikalar ilerledikçe oyuncularımız da gerildiler. gerginliğin, aceleci tavrın meydana geldiği bu noktada da panik yapıp oyunumuzu geriletecek miyiz yoksa şampiyon takım refleksi gösterip maçı çevirecek miyiz, çok önemliydi ki gerek teknik direktörümüz igor tudor yaptığı hamlelerle gerek oyuncularımız gösterdikleri mücadeleyle şampiyon takım refleksini sonuna kadar gösterdiler. psikolojik açıdan da takımımıza ve rakiplerimize önemli bir etkisi oldu. geriye düşen galatasaray'ın ne yapacağı, ateşli deplasmanlarda takımın etkilenip etkilenmeyeceği sürekli tartışıldı. ve bu maç da öyle bir maç oldu ki neredeyse takımımız üzerindeki tüm soru işaretleri cevabını bulmuş oldu, işte bu çok önemliydi. bir kısmımızın önceden de cevabını bildiği sorular şu şekildeydi:
a) galatasaray geriye düşünce nasıl bir performans sergileyecek?
doksan dakika tek kale bir maç çıkarttık ilk çeyrek saatlik dilimde geriye düşmemize rağmen. aynı şekilde de aslantepe'de oynadığımız oyunu devam ettirdik. daha da önemlisi hırsımızla şampiyon takım refleksi gösterdik.
b) galatasaray ateşli deplasmanlarda baskılı oyununu ve skor üstünlüğünü sürdürebilecek mi?
iki üç oyuncumuzda bireysel performans düşüklüğü gözlense de bursa deplasmanında, 40 bin kişi önünde ne kadar iyi oynanabilecekse o kadar iyi oynadık. belki aslantepe'deki gibi uç düzeyde baskı yapmasak dahi coşkulu futbolumuz, kazanma arzumuz ile ligin en önemli birkaç deplasmanından birinden çok iyi futbolla galip çıktık.
c) takım, hakeme rağmen kazanabilecek mi?
fırat aydınus'un verdiği vermediği her kararla takımımızın oyununu bozmaya teşebbüs etmesine rağmen bugün rakip taraftarı, rakip takımı ve hakemi üçünü birden yenen bir galatasaray izledik ve bu da bilindiği üzere açık ve net şekilde takımımızın şampiyonluk alametidir.
d) tudor'un b planı var mı?
hoca bugün yaptığı değişikliklerle ya ölürüm ya efsane olurum dedi, kazandı ve efsane oldu. öyle bir hamle yaptı ki galatasaray taraftarının kendisine karşı olan kitlesinin direnci bile kırıldı. öyle bir hamle yaptı ki maçtan sonra abartısız her futbol programında skor- oyun gibi şeylerden ziyade yaptığı hamle konuşuldu. öyle bir hamle yaptı ki ilk anda herkesin ''böyle iş mi olur?'' dediği değişiklik böyle kritik bir deplasmanda maçı kazanmamızı sağladı. dolayısıyla tudor bugün hem rakip takımlara hem tüm türkiye'ye ''siz bana hamle yapamıyor diyorsunuz ama hiçbirinizin düşünemeyeceğini ben düşünürüm. bir şekilde maçı kazanırım.'' dedi. aynı zamanda maça yaptığı müdahale türk futbol tarihine de geçmiş oldu.
e) galatasaray her deplasmanda kapanıp korkak(!) futbol mu oynayacak?
bu sorunun cevabı osmanlıspor maçımızda verilmişti bana kalırsa.
f) fernando, ndiaye, maicon gibi takımın demirbaşlarının formsuz oldukları maçlarda da kazanmayı başaracak mıyız?
başardık.
bölüm bölüm ele alalım şimdi.
tudor'un yaptığı değişiklikler: her ne kadar mariano'nun çıkması hala yanlış gelse de iki beki çıkartıp iki tane açık oyuncusunu alarak rakibin bütün dengesini bozdu. bir anda hücumda iki kişi fazlalaşmış olduk. özellikle sağda feghouli'nin içe kat edip çizgide yasin'i bindirme yapması, sağda da belhanda'nın içe kat edip rodrigues'in bindirme yapması rakibin alan savunmasını da dengesini de bozdu. ayrıca değişikliklerin yapıldığı esnada takımımızın en dirençli oyuncusu olan tolga'nın merkeze kaydırılması da orta alan üstünlüğünün tamamiyle bize geçmesine vesile oldu. yanına daha defansif tolga gelen ndiaye dribbling yapma şansı buldu ve yaptığı pas hataları azaldı.
hayatımda gördüğüm en sıradışı hamlelerden biri olduğunu, çok cesurca ve kazanma arzusu içerdiğini ve başarının da sağlandığını söylemeliyim son olarak.
sakin pas futbolumuz: acayip şekilde oyuncularımız skordan dolayı bir aceleye tutuşsa da oynadığımız futbol sakinliğini korudu. mağlupken de sabırla oyunun yönünü değiştirip boşluk aramak pas yapmak son derece önemli bir detay oldu bizim için, kadıköy- inönü gibi deplasmanlarda da işimize yarayacaktır. özetle bu sabırlı, ne istediğimizi bildiğimiz futbolu da tudor'a yazmak lazım.
maicon- ndiaye- fernando üçlüsünün performans kaybı: beklenmedik şekilde en istikrarlı üçlümüz bu maçta lastik patlattı. içlerinden fernando yine genele vurduğumuzda güzel performans sergilese de özellikle maicon olmak üzere ndiaye'nin de maçta negatif performans verdiğini söylemek gerek. maicon'un serdar'a yapılan protesto nedeniyle konsantrasyonunun düştüğünü tahmin ediyorum. diğer oyuncularımızaysa anlam veremedim ama bunlar normal şeyler. altı haftada bir düşüşler gözlenmesi gayet normal denilebilir. önemli olan bu düşüşlere rağmen kazanabilmekti ve kazandık.
futbolcularımıza, teknik direktörümüz igor tudor'a teşekkür ediyorum. yolun sonu 21. şampiyonluk...