• 41
    galatasaray ölmedi ki dirilsin...
    ama galatasaray şu anda gaflet uykusunda hatta komada.
    konu topun çizgiyi, fileyi ya da çemberi geçmemesi değil, sorun çok daha büyük ve çok boyutlu
    galatasaray'ın mevcudiyeti ve bekası ile ilgili bir bilinmezlik döneminin eşiğindeyiz.
    pek de uzun sürmeyecek bu dönemin sonunda sportif a.ş'yi katarlı, çinli, kazak, rus biri alır diye umanlar var, o da kolay değil çünkü burası italya değil, fransa değil, ingiltere hiç değil
    ne spor kültürü, ne kişi başına düşen gsmh, ne uluslararası etkinlik alanı.. hiçbiri aklı başında bir yatırımcı için özendirici değil.
    iktidar partisinin ya da r.t. erdoğan'ın ricasıyla falan olacağını düşünenler de var. ne öyle bir çözüm bizim için doğrudur, ne de hayırlı bir neticesi olur.
    elden ele gezen güle dönmek var işin sonunda.
    o yüzden mevcut durumu iyi anlamak gerekiyor, elimizdeki sorun yumağını üçe ayıralım

    a) idari konular

    galatasaray'da yönetim kurulları ekip ya da takım olma iddiasıyla kurulmuyor. kimin kaç oyu var, hangi isim daha popüler gibi saçma sapan bir siyasi seçim süreci mevcut.
    dolayısıyla seçilenler ilk yönetim kurulu masasında tanışıyor. başkan bu 15 adamdan bir takım yaratmayı başarırsa, işler de iyi giderse başarı geliyor yoksa birbirlerini yiyorlar.
    bölünüyorlar.
    duruma göre balıklar karıncaları ya da karıncalar balıkları yiyor, olan galatasaray'a oluyor.
    böyle olunca dışarı haber sızıyor, kulüp el altından iş bitirme avantajını yitiriyor, kulüp içi muhalefet kifayetsiz olsa da topal ördek olan yönetimlere ha babam vuruyor.
    galatasaray dışarıdan ali baba'nın çiftliği gibi görününce itibarı sarsılıyor, kudreti sınırlanıyor ve moraller dibe vuruyor.
    böyle olunca sponsorlar tereddüt yaşıyor, satış-pazarlama gelirleri düşüyor, seyirci azalıyor, federasyonlarda kulübün etkisi yok oluyor.
    yönetimler paniğe kapılınca yalan söylüyor, sözde bağımsız taraftar gruplarını satın almaya çalışıyor, eşe dosta kulüpte iş ayarlamaya kalkıyor.
    zincirleme reaksiyonu durdurmak için yapılacak hamle, hariçten gazel okumak gibi görünse de, kulüp içinde kafası çalışan / meselelere hakim ama iktidar olamamış gruplara "kendi aranızda birbirinize laf sokmaktan vazgeçin, bir araya gelin, 15 kişilik takımınızla en az 1 sene boyunca çalışın" mesajını ulaştırmaktır.
    yönetim kurulu içeride takım, dışarıda aile görüntüsü verirse, birbirini satmazsa, stratejik düşünüp plan dahilinde hareket edecek refleksi seçilmeden evvel kazanırsa kısacası dersini çalışıp gelmişse çok şey değil "h e r ş e y" değişecektir.

    b) mali konular

    galatasaray spor kulübü'nün mali durumu herhangi bir avrupalı spor adamına izah edilemeyecek kadar akıl dışı boyutlarda, en zorlu savaş burada verilmeli.
    uefa diyor ki kulüplere, üç mali yılda maksimum 30 milyon euro zarar edebilirsin. kaldı ki bu çıta daha da aşağıya inecek.
    biz polat, aysal, yarsuvat, özbek sürekli zarar eden bir futbol şirketine sahibiz.
    sportif a.ş. 9 ayda 240 milyon tl zarar ettiğini açıklıyor, utanmadan kur farkı falan diye geçiştirmeye çalışıyorlar.
    uefa üç yılda 30 milyon euro demiş, sen 9 ayda bunun iki katı zarar yapmışsın. bunu bilimsel & finansal falan açıklamak imkansız
    galatasaray spor kulübü derneği (profesyonel futbol hariç) 600 milyon tl'nin üzerinde borç yapmış.
    2016'da yelken şubesi dışında bütçesini tutturabilen yok, bütçe disiplini hiç yok.
    6-7 yıl önce riva satılır borçlar ödenir derken, bugün riva + florya yetmiyor.
    otel inadı ölü yatırım, adayı nakde çevirmek şu an imkansız, beyoğlu'ndaki kulüp binası zaten para etmez.
    amatör branşlara sponsor bulunamıyor çünkü galatasaray sponsor aramayı bilmiyor, bulduklarına da adil davranmıyor.
    transferlerde şaibe iddiaları bitmiyor. futbolda 65 milyon euro yıllık gideri olan takım kuruyorsun, 10 milyon euro tadında top oynamıyor.
    başarıda süreklilik ve bu başarıyı paraya çevirmek ama aynı zamanda giderleri kısmak gerekiyor.
    sadece şapkadan tavşan çıkarmak değil, bunu ip üzerinde yürürken yapmak gerekiyor.
    galatasaray'ın üyesinden, taraftarından, iş ortaklarından destek alması için önce mali disiplin sağlaması, rakamlara hakim olması ve katakulli çevirmeyi bırakması gerekiyor.
    öte yandan spk, maliye, vergi cezaları, faiz yükü sürekli sıkıştırıyor.
    burada yeni oluşması umulan temiz yönetime, seçilmeyi başarırsanız ama 10 tl bileklik ama 5000 tl vip koltuk arkanızdayız mesajı vermek şart.
    hiçbir banka hepimizin toplamından çok kaynak sağlayamaz galatasaray'a

    c) sportif konular

    başarıyı ithal edecek modeli hızla terk etmemiz lazım. dursun özbek'e "bize ibrahimovic'i al" diye dilenen taraftarın, zlatan'ın ancak imzalı formasını alabileceğimizi anlaması gerekiyor.
    sorgulamamız / talep etmemiz gereken konu şu: biz neden sporcu ye-tiş-ti-re-mi-yo-ruz arkadaş ???
    niye florya'dan futbolcu çıkmıyor?
    bruno fitipaldo kadar oynayacak oyun kurucu neden bizde yetişmiyor ?
    sutopu takımında yabancı oynatmak zorunda mıyız ?
    altyapı antrenörleri mi yetersiz, idman imkanları mı kısıtlı onu sorgulamalıyız
    12-16 yaşında olup türkiye'nin en yetenekli, parlak gençlerini acaba galatasaray olarak çekebiliyor muyuz ona bakmak lazım

    ikinci konu, yarışmacı takımların nasıl yönetildiği
    hamzaoğlu - denizli - riekerink - tudor dörtlüsünü iki yılda harcarsan başarı şansın %0,1
    ergin ataman gibi tartışmasız becerikli bir adamı taraftarın önüne atarsan, şube yöneticin hocasına selam vermezse başarı şansın %0,01
    mesela kadın voleybol takımı niye başarılı iyi analiz etmek lazım
    şube yöneticileri değişse de, plan hemen hemen aynı. genç yaşta yetenekli kızlar takıma kazandırılmış. ataman güneyligil hoca önce üç sezon yardımcı coach idi, sonra kendisine itimat edildi, başarılı gidiyor. 1981 doğumlu hoca ve kendini aşacak işlerin eşiğinde izlenimi veriyor.
    ana fikir: plan - sebat - istikrar - ölçülebilir performans artışı - başarı

    burada bize düşen planı sorgulamak, istikrar talep etmek, rüzgara göre kıçı başı oynayanları eleştirmek, türk veya yabancı doğru kriterlere göre seçilmiş genç sporcuların parçalı forma giymesini talep etmek.
    oyuncunun sadece ismi-ratingi yetmez, kariyerine, spesifik özelliklerine, karakterine odaklanmamız gerekiyor.
    drogba yaşlı dediler ama winner karakterdi. kewell sakat dediler ama gün geldi stopere geçti, "ben buradayım" dedi.
    elmander insanlık abidesiydi, takım arkadaşlarının saygısını kazandı.
    muslera sadece refleksleriyle değil güler yüzüyle kalpleri kazandı.
    ama stephan lasme (gabon aslanı) marihuana sevdası yüzünden bizi yaktı. semih kaya kardeşimiz dedik, sahada ellerini iki yana açıp "bana ne" havası verdiğinde hevesimiz kaçtı.
    kimisi takımda kavga çıkardı, kimisi takım arkadaşlarını basına gammazladı, kimisi sakatım dedi idmana çıkmadı, kimisi noel öncesi kırmızı kart görüverdi.
    tüm sporculara "burası galatasaray, sizi büyütür, size ekmek verir ama siz parçalıya layık olamazsanız kapının önüne konursunuz" mesajı net verilmelidir.
    ve bu yönetimlerin ve yönetimlerin seçeceği dirayetli hocaların işidir.

    uyanış, silkiniş ve yükselişin ilk notaları bunlar olmalı ve uzun bir senfonidir galatasaray
App Store'dan indirin Google Play'den alın