10226
demirören ile kader ortaklığı yaptığı saniye kendisini sildim.
ama gün büyük resme bakma günü.
milli takıma imza attığında yani 13/14 sezonunda galatasaray'ın altı çok fena oyulmaya başlamıştı. sermaye piyasası kurulunun önümüzü 40 türlü orospu çocukluğu ile tıkaması, stadın durumu, vergi denetmenleri, hakemler ve lig'de sportif manada kötü gidiş, yabancı sınırı dayatması...
keza ülke olarak sportif bir sıçış da söz konusuydu. olimpiyat kepazeliği, şikeden dolayı üst üste takımlarımızın avrupa'dan şutlanması, dünya kupası ve avrupa şampiyonası organizasyonlarını alamamamız, tarihin en kolay gurubundan çıkamayıp avrupa şampiyonasına katılamayacak hale gelmemiz falan...
siyaset çok acaip şey.
bana göre şöyle bir şey oldu.
tayyip talimatı verdi. ünal aysal da zeki adam. fatih terim'le bir kavga senaryosu hayata geçirdi. sonrası malum. milli takıma giden bir fatih terim. belki de aslolan galatasaray diyen adam aslolan galatasaray dedi ve itibarını feda etti. galatasaray taraftarının sevgisinden vazgeçti. adıyla futboldaki başarısızlığı demirören'in üzerinden aldı ve düzenin içinde güçlü bir galatasaraylı karakter olarak önemli bir köşeye oturdu. bence bu galatasaray'ın düzeni değiştirmeye çalışmaktan vazgeçip düzene ortak olma politikasını fiilen başlattığı andı. belki inan kıraç, belki camiada sözü geçenlerden oluşan bir ekip bu kararı aldı. çünkü bu olayın ardından camiada yoğun şekilde bir hükümetle barışma çabası hakim oldu.
ünal aysal'ın istifası. ne de olsa tayyip'in otoritesini tanımayan bir spor adamı olarak kırmızı listedeydi.
albayrak'ın ekibinin seçimi kazanması.
duygun yarsuvat'ın paralel yapı siyasetini destekleyen ve şikeyi aklayan açıklamaları.
aksaray kepazeliği.
sonrasında dursun özbek yönetimi ile ali dürüst ve albayrak arasındaki çocukları bile güldürecek gerginlik. iki ismin yönetimden uzaklaşmaları.
galatasaray'ın duygun yarsuvat'ı federasyon seçimlerinde desteklememesi.
galatasaray'ın haluk ulusoy'u da federasyon seçimlerinde desteklemeyip, demirören'i desteklemesi.
ali dürüst'ün verilen destek karşılığında kazanılan kontenjana adının yazdırılması ve galatasaray'ın düzeni değiştirmekten vazgeçip düzene uyma politikası doğrultusunda demirören'in ekibine katılması.
bana tamamen 2013 yılındaki şampiyonluğumuza giderken oluşmaya başlamış bir politika gibi geliyor.
nitekim ünal aysal zamanında burak ve selçuk'a verilen sözleşmeler bile terim'in etkisinin camiada devam ettiğinin göstergesi. sonrası malum, bir şekilde hamza hoca geldi takımın başına.
çok sevdiğim bir laf vardır, genelde kız arkadaşım alışveriş esnasında bana sosis aldırmaya çalıştığında kullanırım. politika ve sosis kapalı kapılar ardında yapılır diye. malum tüm kanserojenlerin yarak benzeri bir yiyecek içerisinde depolanmış hali sosis...
neyse bu defa aynı lafı spor politikasını anlatmak için kullanayım.
derin galatasaray inan kıraç. sevgili arkadaşı ünal aysal'ı geri çekti. hükümetle arayı düzeltmek için eğilip bükülen duruşlar sergileyebilecek önce duygun yarsuvat'ı, sonra da dursun özbek'i ileri sürdü. yöneticiliklerinde izledikleri yollar ne olursa olsun bu isimlerin bir daha seçilmesini bana göre imkansız hale getiriyor. zaten aysal'ın istifasından sonra yapılan 2 kongreye de başkan adayı olarak güçlü isimlerin çıkmaması, harcanabilir isimlerin başkan seçilmesi de bundan bence. düşünsenize lan turgay kıran bile bir seçimi adaylığını çekmeden noktalayabildi...
fatih terim'e dönersek... bu senaryo için itibarını feda etmiş olabilir.
şimdi bana dönelim. ben 14 sene şampiyonluk yaşamadığımız süreçt galatasaray'ı tutmaya başlamış bir isimim. o yüzden fatih terim'i affetmeme hakkım var. benim için duruş ve itham ediyorum diye lafa başlayabilmek sportif başarıdan önemlidir.
netice. fatih terim'i silmiştim.
benim açımdan değişen bir şey yok.
ama gün büyük resme bakma günü.
milli takıma imza attığında yani 13/14 sezonunda galatasaray'ın altı çok fena oyulmaya başlamıştı. sermaye piyasası kurulunun önümüzü 40 türlü orospu çocukluğu ile tıkaması, stadın durumu, vergi denetmenleri, hakemler ve lig'de sportif manada kötü gidiş, yabancı sınırı dayatması...
keza ülke olarak sportif bir sıçış da söz konusuydu. olimpiyat kepazeliği, şikeden dolayı üst üste takımlarımızın avrupa'dan şutlanması, dünya kupası ve avrupa şampiyonası organizasyonlarını alamamamız, tarihin en kolay gurubundan çıkamayıp avrupa şampiyonasına katılamayacak hale gelmemiz falan...
siyaset çok acaip şey.
bana göre şöyle bir şey oldu.
tayyip talimatı verdi. ünal aysal da zeki adam. fatih terim'le bir kavga senaryosu hayata geçirdi. sonrası malum. milli takıma giden bir fatih terim. belki de aslolan galatasaray diyen adam aslolan galatasaray dedi ve itibarını feda etti. galatasaray taraftarının sevgisinden vazgeçti. adıyla futboldaki başarısızlığı demirören'in üzerinden aldı ve düzenin içinde güçlü bir galatasaraylı karakter olarak önemli bir köşeye oturdu. bence bu galatasaray'ın düzeni değiştirmeye çalışmaktan vazgeçip düzene ortak olma politikasını fiilen başlattığı andı. belki inan kıraç, belki camiada sözü geçenlerden oluşan bir ekip bu kararı aldı. çünkü bu olayın ardından camiada yoğun şekilde bir hükümetle barışma çabası hakim oldu.
ünal aysal'ın istifası. ne de olsa tayyip'in otoritesini tanımayan bir spor adamı olarak kırmızı listedeydi.
albayrak'ın ekibinin seçimi kazanması.
duygun yarsuvat'ın paralel yapı siyasetini destekleyen ve şikeyi aklayan açıklamaları.
aksaray kepazeliği.
sonrasında dursun özbek yönetimi ile ali dürüst ve albayrak arasındaki çocukları bile güldürecek gerginlik. iki ismin yönetimden uzaklaşmaları.
galatasaray'ın duygun yarsuvat'ı federasyon seçimlerinde desteklememesi.
galatasaray'ın haluk ulusoy'u da federasyon seçimlerinde desteklemeyip, demirören'i desteklemesi.
ali dürüst'ün verilen destek karşılığında kazanılan kontenjana adının yazdırılması ve galatasaray'ın düzeni değiştirmekten vazgeçip düzene uyma politikası doğrultusunda demirören'in ekibine katılması.
bana tamamen 2013 yılındaki şampiyonluğumuza giderken oluşmaya başlamış bir politika gibi geliyor.
nitekim ünal aysal zamanında burak ve selçuk'a verilen sözleşmeler bile terim'in etkisinin camiada devam ettiğinin göstergesi. sonrası malum, bir şekilde hamza hoca geldi takımın başına.
çok sevdiğim bir laf vardır, genelde kız arkadaşım alışveriş esnasında bana sosis aldırmaya çalıştığında kullanırım. politika ve sosis kapalı kapılar ardında yapılır diye. malum tüm kanserojenlerin yarak benzeri bir yiyecek içerisinde depolanmış hali sosis...
neyse bu defa aynı lafı spor politikasını anlatmak için kullanayım.
derin galatasaray inan kıraç. sevgili arkadaşı ünal aysal'ı geri çekti. hükümetle arayı düzeltmek için eğilip bükülen duruşlar sergileyebilecek önce duygun yarsuvat'ı, sonra da dursun özbek'i ileri sürdü. yöneticiliklerinde izledikleri yollar ne olursa olsun bu isimlerin bir daha seçilmesini bana göre imkansız hale getiriyor. zaten aysal'ın istifasından sonra yapılan 2 kongreye de başkan adayı olarak güçlü isimlerin çıkmaması, harcanabilir isimlerin başkan seçilmesi de bundan bence. düşünsenize lan turgay kıran bile bir seçimi adaylığını çekmeden noktalayabildi...
fatih terim'e dönersek... bu senaryo için itibarını feda etmiş olabilir.
şimdi bana dönelim. ben 14 sene şampiyonluk yaşamadığımız süreçt galatasaray'ı tutmaya başlamış bir isimim. o yüzden fatih terim'i affetmeme hakkım var. benim için duruş ve itham ediyorum diye lafa başlayabilmek sportif başarıdan önemlidir.
netice. fatih terim'i silmiştim.
benim açımdan değişen bir şey yok.