12
bugüne kadar sanıyorum galatasaray'dan bu kadar utanmamıştım hiç.
https://eksisozluk.com/entry/46978729; şurada yazılanları defalarca okudum. bu yazıyı yazanın "madem beni kapının önüne koydunuz, ben de bok atayım" gibi bir ruh halinde olmadığı öylesine açık ki! böyle bir niyet var olsa, bu kadar detay arasında alt metinlerde mutlaka bir abartma, bir mantık hatası olurdu. alt metinde bariz bir şekilde büyük bir hayal kırıklığı var ve bu da bence söylenenlerin büyük ölçüde gerçekleri yansıttığını gösteriyor.
ve açıkçası, hani hep soruyorduk ya, bu kadar başarıya, üstüste şl'ye katılmalara, yayın gelirlerine, stad gelirlerine, ürün gelirlerine rağmen bu kulübün ekonomik yapısındaki bozulmanın sebebi nedir diye; işte bunları çok iyi yanıtlıyor. kağıt üzerinde oldukça başarılı bir biçimde bu işlerin yürütüldüğü de belli ki finansal tablolardan da göremiyoruz bunları.
gerçi, geniş çaplı bir şeffaflık olsa, bunların hepsi ampül gibi gözükürdü.
ama "neden şeffaflıktan kaçılıyor" sorusunu da yanıtlıyor.
bir de işin futbolcular boyutu da var elbette.
ben #1596864 nl giride, az biraz karakter sahibi futbolcuların, sıradan insanların böylesi muamelelere maruz bırakılmalarına tepkisiz kalmalarını kabul edemediğimi gerekçeleriyle anlatmıştım dilim döndüğünce. ben gönüllülük esasına göre bu işin ilk adımının çözülebileceğini, devamında da bu "aristokrat oligarşi"nin üzerine gidebilecek bir yönetime doğru yelken açılabileceğini olanaklı buluyordum ama örneğin grande terim kardeşimiz, #1597259 nl girisinde bunun zorla yaptırılmasını önermiş ki anlaşılan olacak olan bu, daha gerçekçi olan bu.
gerçi, it iti ısırmaz derler, köpekleri de çok severim ya, aristokrat aristokratı ısırmaz diyelim; kendini ısırtacak bir yönetimin geleceğini düşünmem de evet büyük bir saflık.
sözleşmeli kırk küsür topçunun "emekçiliği"nden bahseden arkadaşlarıma ise şunu söylemek istiyorum; kendileriyle aynı çatı altında çalışan ve kendilerinden çok daha zor durumda kalacak olan emekçilerin böylesi bir muameleye maruz kalmalarına karşılık sessiz kalanlar, geçtim bahsettiğim gibi çözüm üretmeyi; bir kenarda oturup olan biteni izleyenler artık emekçi değil işbirlikçidir.
bu olaylar açıkçası benim açımdan bir turnusol görevi görmüştür. galatasaray'a ve muadillerinden çok üstün paralar kazanan futbolcularına (istisnasız tümüne) bakış açım tamamen değişmiştir.
ve aristokrasi denen bokun, o iğrenerek baktığımız tarikat ve biat kültüründen yalnızca ve yalnızca daha süslü, daha pahalı, daha donanımlı olduğunu ancak bunları çıkardığımızda hiçbir farkı olmadığını gözler önüne sermiştir.
özetle, bunda payı olanlar ile buna sessiz ve tepkisiz kalan herkesin allah belasını versin.
bizim gönlümüz ve aklımızdaki galatasaray baba gündüz'le, metin'lerle beraber göçmüş gitmiş çoktan...
https://eksisozluk.com/entry/46978729; şurada yazılanları defalarca okudum. bu yazıyı yazanın "madem beni kapının önüne koydunuz, ben de bok atayım" gibi bir ruh halinde olmadığı öylesine açık ki! böyle bir niyet var olsa, bu kadar detay arasında alt metinlerde mutlaka bir abartma, bir mantık hatası olurdu. alt metinde bariz bir şekilde büyük bir hayal kırıklığı var ve bu da bence söylenenlerin büyük ölçüde gerçekleri yansıttığını gösteriyor.
ve açıkçası, hani hep soruyorduk ya, bu kadar başarıya, üstüste şl'ye katılmalara, yayın gelirlerine, stad gelirlerine, ürün gelirlerine rağmen bu kulübün ekonomik yapısındaki bozulmanın sebebi nedir diye; işte bunları çok iyi yanıtlıyor. kağıt üzerinde oldukça başarılı bir biçimde bu işlerin yürütüldüğü de belli ki finansal tablolardan da göremiyoruz bunları.
gerçi, geniş çaplı bir şeffaflık olsa, bunların hepsi ampül gibi gözükürdü.
ama "neden şeffaflıktan kaçılıyor" sorusunu da yanıtlıyor.
bir de işin futbolcular boyutu da var elbette.
ben #1596864 nl giride, az biraz karakter sahibi futbolcuların, sıradan insanların böylesi muamelelere maruz bırakılmalarına tepkisiz kalmalarını kabul edemediğimi gerekçeleriyle anlatmıştım dilim döndüğünce. ben gönüllülük esasına göre bu işin ilk adımının çözülebileceğini, devamında da bu "aristokrat oligarşi"nin üzerine gidebilecek bir yönetime doğru yelken açılabileceğini olanaklı buluyordum ama örneğin grande terim kardeşimiz, #1597259 nl girisinde bunun zorla yaptırılmasını önermiş ki anlaşılan olacak olan bu, daha gerçekçi olan bu.
gerçi, it iti ısırmaz derler, köpekleri de çok severim ya, aristokrat aristokratı ısırmaz diyelim; kendini ısırtacak bir yönetimin geleceğini düşünmem de evet büyük bir saflık.
sözleşmeli kırk küsür topçunun "emekçiliği"nden bahseden arkadaşlarıma ise şunu söylemek istiyorum; kendileriyle aynı çatı altında çalışan ve kendilerinden çok daha zor durumda kalacak olan emekçilerin böylesi bir muameleye maruz kalmalarına karşılık sessiz kalanlar, geçtim bahsettiğim gibi çözüm üretmeyi; bir kenarda oturup olan biteni izleyenler artık emekçi değil işbirlikçidir.
bu olaylar açıkçası benim açımdan bir turnusol görevi görmüştür. galatasaray'a ve muadillerinden çok üstün paralar kazanan futbolcularına (istisnasız tümüne) bakış açım tamamen değişmiştir.
ve aristokrasi denen bokun, o iğrenerek baktığımız tarikat ve biat kültüründen yalnızca ve yalnızca daha süslü, daha pahalı, daha donanımlı olduğunu ancak bunları çıkardığımızda hiçbir farkı olmadığını gözler önüne sermiştir.
özetle, bunda payı olanlar ile buna sessiz ve tepkisiz kalan herkesin allah belasını versin.
bizim gönlümüz ve aklımızdaki galatasaray baba gündüz'le, metin'lerle beraber göçmüş gitmiş çoktan...