• 1
    kulübün işten çıkardığı bir emekçi abimiz ekşi sözlük'e şöyle bir entry girmiş;

    --- alıntı ---
    işten çıkarttıklarından biri de benim. bana göre galatasaray, çalışanına değer vermeyen bir kurumdur. kurumsallaşma bahanesiyle kulüp kaynaklarının her geçen gün daha fazla oranda tanıdıklara ve birinin adamı olanlara peşkeş çekilmiş olduğunu düşünüyorum. bence kulüp bakkal dükkanından hallice yönetiliyor. çalışanlardan biri olarak yaşadıklarımı ve gördüklerimi anlatsam palavra attığımı düşüneceğiniz kadar berbat şeyler oluyor içeride. şu anda da aldığım duyumlara göre idari çalışanlar arasında isyan varmış ve kalem oynamıyormuş.

    türkiye'de şebinkarahisar gücü kulübünün kurumsallaşması ihtimali var ama galatasaray'da böyle bir ihtimal yok bence. liselilerin ahbap çavuş ilişkisi nedeniyle işini iyi yapan insanlar asla hak ettikleri yerlere gelemeyecekler, nerede bir baltaya sap olamamış bir gs liseli, onun karısı, çocuğu, kardeşi, kuzeni varsa donanım(sızlık)larına bakılmadan, tepeden, pozisyonların üzerine çökecek bana göre. böyle gelmiş ve böyle gidecek, değiştirmenin hiçbir yolu yok... "bu harcama gereksiz, bu şirket bize vermediği hizmetin faturasını kesiyor!" diye kıçımı yırttığım durumlarda, aldığım cevap aşağı yukarı hep şöyle oldu: "ya o şirketin sahibi benim liseden devrem, maddi zorluk yaşıyor, biz de ona destek olacağız."

    bu kulüpte çalışmaya başlamadan önce tutkulu bir galatasaray taraftarıydım. hayatını beşiktaş'a göre belirleyen ruh hastası babama rağmen galatasaraylıydım üstelik. 12-13 yaşında, yaşıtları hey girl okurken fotomaç alıp transferleri takip eden, odasının duvarları maçlardan karelerle kaplı, okan'ın bacağı kırıldığında hüngür hüngür ağlayan, prekazi'nin monaco'ya attığı golden sonra çığlık çığlığa tek başına evden sokağa fırlayan bir çocuktum. şurada çalışmaya başladıktan galatasaray'a dair ne varsa tiksindim. en çok dokunan şeylerden biri de bu; çocukluk hayallerimi öldürdüler resmen.

    tasarruf tedbirlerinden bahsedilmiş... şahsi kanaatimce bırakın sneijder'ı, sevgili yöneticiler yedikleri yemekleri ayda 1 hafta kulübe fatura etmeseler hepimizin maaşı fazlasıyla çıkar, üstüne bir de zam alırız. bunu yazarken bile kahkaha attım, zira biz bileğinin hakkıyla çalışanlar, siz taraftarlar, şişko adamların göbeğini daha da büyütmek için oraya buraya koşuşturup duran böcekleriz sadece. insan değiliz. geçindirmemiz gereken evlerimiz, ailelerimiz, çocuklarımız yok.

    şu iki yıldır bu kulüpte yaşadıklarımdan sonra artık insan gibi hissetmiyorum. elimden de hiçbir şey gelmiyor, öyle boktan bir çaresizlik hissi yaşatılan şey... bana bunları yaşatanların, benim yaşadıklarımı yaşamadan ölmemelerini diliyorum ama bu düşünceye de gülüyorum. kötüye bir şey olmayacağını burada öğrendim ben. yine de çocuklarımın hakkının kursaklarında kalmasını temenni ediyorum. yediğiniz haklarımız size haram olsun.
    --- alıntı ---

    canımdan çok sevdiğim kulübüm bile böyle yapıyorsa biz bu hayatta boştan yere çabalıyoruz. yazık günah gerçekten, orada işten çıkarılan çaycının ailesini bir düşünüyorum da ne zorluklar çekiyorlardır şimdi. söyleyeceğim çok şey var ama susuyorum...

    ilgili link: https://eksisozluk.com/entry/46978729
  • 2
    bugüne kadar sanıyorum galatasaray'dan bu kadar utanmamıştım hiç.

    https://eksisozluk.com/entry/46978729; şurada yazılanları defalarca okudum. bu yazıyı yazanın "madem beni kapının önüne koydunuz, ben de bok atayım" gibi bir ruh halinde olmadığı öylesine açık ki! böyle bir niyet var olsa, bu kadar detay arasında alt metinlerde mutlaka bir abartma, bir mantık hatası olurdu. alt metinde bariz bir şekilde büyük bir hayal kırıklığı var ve bu da bence söylenenlerin büyük ölçüde gerçekleri yansıttığını gösteriyor.
    ve açıkçası, hani hep soruyorduk ya, bu kadar başarıya, üstüste şl'ye katılmalara, yayın gelirlerine, stad gelirlerine, ürün gelirlerine rağmen bu kulübün ekonomik yapısındaki bozulmanın sebebi nedir diye; işte bunları çok iyi yanıtlıyor. kağıt üzerinde oldukça başarılı bir biçimde bu işlerin yürütüldüğü de belli ki finansal tablolardan da göremiyoruz bunları.
    gerçi, geniş çaplı bir şeffaflık olsa, bunların hepsi ampül gibi gözükürdü.
    ama "neden şeffaflıktan kaçılıyor" sorusunu da yanıtlıyor.

    bir de işin futbolcular boyutu da var elbette.
    ben #1596864 nl giride, az biraz karakter sahibi futbolcuların, sıradan insanların böylesi muamelelere maruz bırakılmalarına tepkisiz kalmalarını kabul edemediğimi gerekçeleriyle anlatmıştım dilim döndüğünce. ben gönüllülük esasına göre bu işin ilk adımının çözülebileceğini, devamında da bu "aristokrat oligarşi"nin üzerine gidebilecek bir yönetime doğru yelken açılabileceğini olanaklı buluyordum ama örneğin grande terim kardeşimiz, #1597259 nl girisinde bunun zorla yaptırılmasını önermiş ki anlaşılan olacak olan bu, daha gerçekçi olan bu.

    gerçi, it iti ısırmaz derler, köpekleri de çok severim ya, aristokrat aristokratı ısırmaz diyelim; kendini ısırtacak bir yönetimin geleceğini düşünmem de evet büyük bir saflık.

    sözleşmeli kırk küsür topçunun "emekçiliği"nden bahseden arkadaşlarıma ise şunu söylemek istiyorum; kendileriyle aynı çatı altında çalışan ve kendilerinden çok daha zor durumda kalacak olan emekçilerin böylesi bir muameleye maruz kalmalarına karşılık sessiz kalanlar, geçtim bahsettiğim gibi çözüm üretmeyi; bir kenarda oturup olan biteni izleyenler artık emekçi değil işbirlikçidir.

    bu olaylar açıkçası benim açımdan bir turnusol görevi görmüştür. galatasaray'a ve muadillerinden çok üstün paralar kazanan futbolcularına (istisnasız tümüne) bakış açım tamamen değişmiştir.
    ve aristokrasi denen bokun, o iğrenerek baktığımız tarikat ve biat kültüründen yalnızca ve yalnızca daha süslü, daha pahalı, daha donanımlı olduğunu ancak bunları çıkardığımızda hiçbir farkı olmadığını gözler önüne sermiştir.

    özetle, bunda payı olanlar ile buna sessiz ve tepkisiz kalan herkesin allah belasını versin.
    bizim gönlümüz ve aklımızdaki galatasaray baba gündüz'le, metin'lerle beraber göçmüş gitmiş çoktan...
App Store'dan indirin Google Play'den alın