7444
hanımlar, beyler! gerçekten kelimenin tam tabiriyle sikik bir çekişme içerisindesiniz. fatih terim'in yıldırım demirören'i savunur pozisyonda konuşmalar yapması, dönen tezgahları bilmesine rağmen bu ve taifesi ile yola çıkması hatanın sözlük karşılığıdır. hatta; hata, oluşmuş olan bu durum için nahif bile kalan bir kelimedir. bu konuda bir anlaşalım.
gel gör ki; bu hatanın anti tezi ünal aysal'ın yaptığı yanlışların dile getirilmesi olmamalıdır, olamaz. ha; illa konuşmak, dile getirmek gerekiyorsa ünal aysal'ın da çok ciddi hatalar yaptığını buraya not düşelim. kendisi galatasaray taraftarına bir tramva yaşatmıştır, üstelik bu travma yaşanırken kendisinin ve yol arkadaşlarının tutumu kelimenin en hafif tabiri ile yakışıksız olmuştur. bunları dile getirmekte problem yok, olmamalı en azından.
benim anlam veremediğim; amına koyduğumun yerinde bir olay olmuş, bu olayın mağduru olan iki esas unsur var ve burada altını çize çize belirtmediğimiz takdirde büyük bir çoğunluk bu gerçeği es geçmekte ısrarcı. bu olaylar silsilesinin mağdur ettiği iki unsur şunlardır:
1)galatasaray futbol takımı
2)galatasaray taraftarı
şimdi konuyu galatasaray ile bağıntısız herhangi bir olay olarak düşünmenizi istiyorum sizlerden. bir olay oluyor, bu olay geniş bir kitleyi derinden yaralıyor ve mağdur ediyor. bu mağduriyette başrol oynayan iki de taraf var. mağdur olanlar ikiye ayrılmış; bu iki mağduriyet yaratıcının hangisinin daha suçlu olduğunu tartışıp duruyor. kimse mağduriyetin giderilmesi adına bir tek söz söylemiyor. kimse nasıl düzlüğe çıkarız sorusunu sormuyor. bu size mantıklı geliyor mu allah aşkına?
bizzat kendisi tarafından esnetilip deforme edilmeden önce; bu takımın diriliş sürecinin başında müthiş bir söz söylemişti fatih hoca: aslolan galatasaray'dır. eğer galatasaray üzerine konuşup, galatasaray ile birlikte yaşayacaksanız; ki ben bu boyutlarda bir adanmışlığa eskisi kadar sıcak da bakamıyorum ne yazık ki; şiarınız bu olsun. iki taraf var ortada, birisi galatasaray'dan uzakta, diğeri galatasaray'ın başında. birisinin başarısı galatasaray'ın başarısı, diğerinin başarısı kendi başarısı. en iyi ihtimalle tüm olup bitenlere gözlerini yummuş milliyetçi bir futbol sever iseniz; ülkenizin başarısı. normal şartlarda "milliyetçi futbol sever" yerine çok daha ağır, gurur kırıcı kelimeler kullanmayı tercih ederdim fakat, bu seferlik es geçiyorum.
bir de son olarak daha önce defaatle belirtmiş olmama rağmen; yinelemekte fayda olacağını düşündüğüm bir fikri de sizlerle paylaşarak bu yazıyı noktalayacağım. ben, kuvvetle muhtemel olarak buradaki yazarların bir çoğu gibi yaşı metin oktay'ı izlemeye yetmeyecek kadar genç olanlarınızdan birisiyim. methini duymakla, olup bitenlere tanıklık edebilmiş olanlara imrenmekle, bu kulübe gelip gidenleri kafamdaki metin oktay profili ile kıyaslamakla geçti yıllarım. ve size şu kadarını söyleyeyim; bu kıyaslamalar boyunca kafamdaki ideal galatasaraylıya -metin oktay'a- en çok yaklaşan isim fatih terim'di. efsaneydi benim için. bir çoğumuz için öyleydi. yine de gönlüm el vermiyor kendisi hakkında çok kötü konuşmaya, hakaretamiz eleştiriler yapmaya. ama çok kırdı beni bu olaylar sırasında takındığı tutum. ünal aysal; şurada son beş-altı yıldır camiada adı anılan, başkanlık koltuğunda üçüncü yılını geçirmekte olan, taze bir isim. ünal aysal hata yapar, galatasaray bünyesindeki herhangi biri hata yapmıştır der, geçerim. bu beni sinirlendirir belki, ama üzmez. fatih terim için böyle bir şey söz konusu değil ne yazık ki. uzun uzadıya analizini yapmayağım, uzun uzadıya fikrimi beyan etmeyeceğim. tek bir cümle var zihnimde. inanıyorum ki; galatasaray taraftarının büyük bir çoğunluğunun hislerine tercüman olacak bir cümle bu:
seni şunlarla aynı kareye sokan vatan millet meselesinin de amına koyayım be hocam!
gel gör ki; bu hatanın anti tezi ünal aysal'ın yaptığı yanlışların dile getirilmesi olmamalıdır, olamaz. ha; illa konuşmak, dile getirmek gerekiyorsa ünal aysal'ın da çok ciddi hatalar yaptığını buraya not düşelim. kendisi galatasaray taraftarına bir tramva yaşatmıştır, üstelik bu travma yaşanırken kendisinin ve yol arkadaşlarının tutumu kelimenin en hafif tabiri ile yakışıksız olmuştur. bunları dile getirmekte problem yok, olmamalı en azından.
benim anlam veremediğim; amına koyduğumun yerinde bir olay olmuş, bu olayın mağduru olan iki esas unsur var ve burada altını çize çize belirtmediğimiz takdirde büyük bir çoğunluk bu gerçeği es geçmekte ısrarcı. bu olaylar silsilesinin mağdur ettiği iki unsur şunlardır:
1)galatasaray futbol takımı
2)galatasaray taraftarı
şimdi konuyu galatasaray ile bağıntısız herhangi bir olay olarak düşünmenizi istiyorum sizlerden. bir olay oluyor, bu olay geniş bir kitleyi derinden yaralıyor ve mağdur ediyor. bu mağduriyette başrol oynayan iki de taraf var. mağdur olanlar ikiye ayrılmış; bu iki mağduriyet yaratıcının hangisinin daha suçlu olduğunu tartışıp duruyor. kimse mağduriyetin giderilmesi adına bir tek söz söylemiyor. kimse nasıl düzlüğe çıkarız sorusunu sormuyor. bu size mantıklı geliyor mu allah aşkına?
bizzat kendisi tarafından esnetilip deforme edilmeden önce; bu takımın diriliş sürecinin başında müthiş bir söz söylemişti fatih hoca: aslolan galatasaray'dır. eğer galatasaray üzerine konuşup, galatasaray ile birlikte yaşayacaksanız; ki ben bu boyutlarda bir adanmışlığa eskisi kadar sıcak da bakamıyorum ne yazık ki; şiarınız bu olsun. iki taraf var ortada, birisi galatasaray'dan uzakta, diğeri galatasaray'ın başında. birisinin başarısı galatasaray'ın başarısı, diğerinin başarısı kendi başarısı. en iyi ihtimalle tüm olup bitenlere gözlerini yummuş milliyetçi bir futbol sever iseniz; ülkenizin başarısı. normal şartlarda "milliyetçi futbol sever" yerine çok daha ağır, gurur kırıcı kelimeler kullanmayı tercih ederdim fakat, bu seferlik es geçiyorum.
bir de son olarak daha önce defaatle belirtmiş olmama rağmen; yinelemekte fayda olacağını düşündüğüm bir fikri de sizlerle paylaşarak bu yazıyı noktalayacağım. ben, kuvvetle muhtemel olarak buradaki yazarların bir çoğu gibi yaşı metin oktay'ı izlemeye yetmeyecek kadar genç olanlarınızdan birisiyim. methini duymakla, olup bitenlere tanıklık edebilmiş olanlara imrenmekle, bu kulübe gelip gidenleri kafamdaki metin oktay profili ile kıyaslamakla geçti yıllarım. ve size şu kadarını söyleyeyim; bu kıyaslamalar boyunca kafamdaki ideal galatasaraylıya -metin oktay'a- en çok yaklaşan isim fatih terim'di. efsaneydi benim için. bir çoğumuz için öyleydi. yine de gönlüm el vermiyor kendisi hakkında çok kötü konuşmaya, hakaretamiz eleştiriler yapmaya. ama çok kırdı beni bu olaylar sırasında takındığı tutum. ünal aysal; şurada son beş-altı yıldır camiada adı anılan, başkanlık koltuğunda üçüncü yılını geçirmekte olan, taze bir isim. ünal aysal hata yapar, galatasaray bünyesindeki herhangi biri hata yapmıştır der, geçerim. bu beni sinirlendirir belki, ama üzmez. fatih terim için böyle bir şey söz konusu değil ne yazık ki. uzun uzadıya analizini yapmayağım, uzun uzadıya fikrimi beyan etmeyeceğim. tek bir cümle var zihnimde. inanıyorum ki; galatasaray taraftarının büyük bir çoğunluğunun hislerine tercüman olacak bir cümle bu:
seni şunlarla aynı kareye sokan vatan millet meselesinin de amına koyayım be hocam!