2004-2011 arasında ağız tadıyla "işte galatasaray bu" diyebildiğimiz bir sezon var mı? yok. arada 2 şampiyonluğumuz dahi olsa, takımın genel olarak sınıf düştüğü açık.
bu sezonlar iyi yönetilmemiş olmamız, sportif başarının gelmemesinde en büyük etkendir.
bugün gerets'e, skibbe'ye, hagi'ye, rijkaard'a hoca değil diyen taraftarlar var. bu adamların çalıştığı niteliksiz yönetimleri bir hatırlayın.
evet fatih terim 3 dönem galatasaray'da çalıştı, 2'sinde ligde başarılı oldu. peki fatih hoca o başarılı olduğu 2 dönemde takıma çağ atlatan isimken, şampiyonlar ligi'nde 2 sene üst üste tur atlamış, 1 sezon da çeyrek final oynamış takımı alıp 2002'de ne yapmış?
hani o hagi'ye, gerets'e yeterli yatırım yapma fırsatı dahi vermeyen canaydın yönetiminde fatih terim ne yapmış hatırlıyor musunuz?
aldırdığı zilyon tane çöple, kendinden sonra gelenlerden kat kat fazla transferle takımı boka batırdığını unutmadık elbet.
faruk süren döneminde aldığı takım zaten dünya 3.'sü türkiye'nin iskeletiydi. bülent-tugay 7-8 yıldır oynuyor, hakan-arif-ergün-okan gibi isimler de zaten oynamaktaydı.
siz o aklınızla sanıyor musunuz ki faruk süren çıkıp volkan kilimci, mehmet bölükbaşı gibi isimlerin yerine taffarel'i getirmese bu fatih terim bir halt yiyebilecekti avrupa'da?
çıkıp o dönem dünynaın en iyi defanslarından olarak gösterilen popescu'yu, hagi'yi getirecek vizyon olmasa fatih terim ne yapabilecekti?
ne yapabileceğini şuradan anlayın, fatih terim o dönem 3 şampiyonlar ligi, 1 uefa, 1 de kupa galipleri kupası mücadelesi vermiştir. takım o kadar iyiydi ki, 5 mücadelenin 3'ünde hezimete uğramış, 1'inde yetersiz taktiksel görüşü nedeniyle gruplardan çıkamamış, sadece uefa kupası'nda başarılı olabilmiştir takım. o dönemin galatasaray'ı için uefa kupası'nı almak aslında başarı değildir. o güçlü takımın yıllarca bir bok yiyemeyişinden gelen ezikliğin biraz üzerimizden atılmasıdır uefa başarısı. aslında fatih terim'in başarısızlığıdır o dönemin sonucu.
bir sezon sonra, takımdaki yeniçerilerin huzursuzluk ve kargaşa çıkarmasına rağmen, takımı hiç tanımayan lucescu; galatasaray'ı çeyrek finale çıkarmış, real madrid deplasmanında eksikler nedeniyle elenmiştir. o bile takımın gerçek seviyesi değildir, o galatasaray çok daha iyi seviyedeydi. o takımın kalıntıları bile bir sezon sonra 2. tur gruplarında son maça kadar çeyrek final şansını sürdürmüş, son maçta ofsayt golle elenmiştir.
yani fatih terim, o takımı uefa şampiyonu yapmaktan ziyade avrupa'da başarılı olmasını engellemiştir.
96-97 sezonu kupa galipleri kupası 2. tur maçında, iç sahada 4-2 yendiği psg'ye deplasmanda 4-0 yenilebilmiştir, o kadar başarılıdır. e hayro öyle saçma goller yerse tabi elenir değil mi? eeee, o hayro'ların yerine dünya kupası şampiyonu taffarel'i, barcelona'dan popescu'yu getiren başkan değil de canaydın olunca nasıl çuvalladığını gördük fatih terim'in.
genel olarak galatasaray ile 1 kupa galipleri kupası serüveni sıçışla noktalanmış, 2 uefa mücadelesinin 1'i hezimet, 6 şampiyonlar ligi mücadelesinin 5'i başarısızlık (geçen sezon kura ve fikstür şansı olmasa o da hezimetti bakmayın), bu sezonun şampiyonlar ligi başlangıcı ayrı bir hezimet. evinde 6 yedin lan. nedir senin elinde 6'lardan çektiğimiz amk?
eğer fatih terim bu takımı 8.'likten kurtaran olsaydı gerçekten, ünal aysal'dan birkaç ay önce adnan polat'ın teklifini kabul ederdi. tabi o yönetmle bir halt yiyemeyeceğini bildiği için reddetmişti zamanında. neymiş? ailesiyle vakit geçirmek istiyormuş.
ne zamana kadar? ünal aysal gibi bir vizyonlu başkan gelene kadar.
kimse kendini kandırmasın, bu takımın 8.'likten kurtulup 2 sene şampiyon olması ünal aysal sayesinde, fatih terim'e rağmendir.
chelsea'den 5 yediğimiz maçta da, real'den 6 yediğimizde de aynı şekil taktikten uzak şuursuz hücumlarımız sayesinde hezimete uğradık. fatih hoca hep böyle işte, biraz kontrollü olsa 2000'de de o gruptan çıkabilirdik, 99'da da, 98'de de. hatta 2002 ve 2003'te de.
adam o kadar inatçı ki saplantılarında, 10 yese bile bildiğini okur. real maçı sonrası açıklamalarını koy, 1'e 1 aynıdır hollanda maçı sonrası dedikleriyle.
bunun haricinde, 2011'de takımın başına geldiğinde milan baros'u yollamak istiyor, elmander'i de kendi almadığı için 11'de düşünmüyordu. ancak baros liverpool'a karşı iyi performans gösterince bir şans daha kaptı.
4-5-1 başladık sezona, takım bir sikim oynamıyordu. ibb karşısında bok gibi başladık, baros 11'deydi, o maçtan sonra kesik yedi, elmander 11 çıkmaya başladı. ama o da bu kadroyla tek forvet oynayamdı ki bu aşikardı. terim inatla 11 maç tek forvet oynadı.
bu sürede takım geri düştüğünde sık sık baros girip puan veya puanları kurtarınca, istemeye istemeye baros-elmander çift forvet oynamaya başladılar. işte o kadronun oynaması gereken düzeni de böylece, şans eseri bulmuştur. hatta bunu bayağı da geç hayata geçirdi, haftalarca takım bağırdı, seni tek forvetli sistemine uymuyor takım diye.
neyse, o takım resmen 4-5-2 oynadı, forvetler orta sahaya inanılmaz yardım etti, alan açtı vs. sonuç olarak en skorer iki oyuncumuz orta sahanın tandemi melo ve selçuk'tu.
2012'de ise burak ve umut olarak değişti forvetlerimiz. umut bir nebze elmander gibi 4-5-2'ye uyuyordu, elmander ile oynarken de zaten önceki sezondan esintiler devam etti. ama terim, burak'ı takıma alıp 4-4-2 oynamaya devam etme saçmalığına başvurdu ki, takım üretkenliğini yitirdi, takım savunmasını yapamaz oldu. sonuç olarak artık 4-5-2 oynayamıyorduk. fatih terim bu sefer de tek forvete geçmemekte inat etti. hele sneijder ve drogba geldikten sonra resmen 10 kişi oynadık, yarım kişi sneijder'i sisteme adapte edememesinden, yarım kişi de çift forvette burak'ın oynamasından.
sneijder'i görev süresi boyunca bir türlü takıma monte edemedi, bu yüzden de adamın işlemesine engel oldu. bakın bu konuda mehmet demirkol, 24 ekim tarihli yazısında ne demiş? (kopenhag maçı sonrası)
--- spoiler ---
sneijder şablonları
terim döneminde sneijder’in yaşadığı sorun hazır hücum şablonlarında ona bir yer bulunamayışıydı. burak formdaydı. drogba gelmişti. son olarak karar verilen
4-1-3-2 çalışıyordu ama oyun selçuk - drogba - burak üçlüsünün hücum şablonları üzerine ilerliyordu. sneijder’e bir nevi hagi rahatlığı verilmişti. bu çoğu oyuncunun aradığı bir durum.
sneijder ise hazır, kolay, anlaşılır, uygulanabilir şablonlar arıyor. derdi özgürlük değil. sistem...
mancini bunu değiştirmeye çalışıyor. selçuk daha defansif görevlerde burak ise kaleye her zaman istediği kadar yakın olamıyor bu düzende. ama sneijder, eboue’nin başlattığı akında da, drogba’ya atılan topta da ezberlenmiş hücum şablonlarında ya son ya da bir önceki topta markajsız olarak topla buluşuyor. şu bir gerçek: o belirli şanblonlar içinde çok daha rahat.
http://www.fanatik.com.tr/...rDetay_339582_47.htm --- spoiler ---
kimse kusura bakmasın, hocalığının en iyi özelliği motivasyon olan, taktisyenliği olmayan; karakterindeki hırsı takımını 10 maç teknik adamsız bırakacak, isviçre milli takımını ülkede dövdürüp adımızı yerin dibine sokturacak kadar zararlı biri için laf yemek bana koyuyor.
efsaneyse efsane, herkes eleştirilir.
ek: italya'ya damga vurduğu lafları da palavradır. cechi gori de galliani de kısa sürede yollamıştır kendisini. amma damga vurmuş lan lige.