412
son yıllarda yabancı oyuncu sayısındaki sınırın gevşemesi açıkca görülmüştür ki türk futboluna büyük fayda sağlamıştır.
bakıyoruz galatasaray şampiyonlar ligi çeyrek finalinde 2012/2013 sezonunda real madrid'e kafa tutmuş, 2 maçta da hakem hatalarıyla turdan olmuştur. kolay değil real madrid'e karşı 3-4 gol handikapla tur geçmek her babayiğidin harcı değil. ancak turu geçseydik dordmund'a karşı da başarılı olabileceğimize inananlardanım. çok benzer yapıda olan schalke 04'ü takımın daha oturmadığı dönemde eledik. gol silahlarına bakıyoruz. birinde draxler var diğerinde reus var, birinde götze var diğerinde bastos var, birinde farfan var diğerinde blaszczykowski var, birinde huntelaar var diğerinde lewandowski var. iki takımda hızlı dikine top oynayıp sağlam savunma yapıyorlar. birini elediysek diğerini de elerdik. en azından tur şansımız eşitti. galatasaray'ın şampiyonlar ligi'nde final oynaması işten bile değildi diyebileceğimiz bir sezon geçirdik.
fenerbahçe ise final şansını biraz sakatlıklar, biraz aykut kocaman'ın beceriksizliği, biraz yönetimin çubuklu tosun konusunda sezon başındaki basiretsizliği, biraz da gol pozisyonlarında yaşadıkları şanssızlıklar yüzünden kaybetti. ellerindeki tur son 45 dakikada uçup gitti. ama herkes gördü ki onlar da final oynayabilirlerdi.
şimdi soruyorum türk futbol tarihinde bundan önce ne zaman kupa 1 ve kupa 2'de iki takımımızın final oynama şansı oldu?
şimdi soruyorum ülke futbolunu sikimsonik milli takım organizasyonları mı geliştiriyor, yoksa tüm dünyanın artık dünya kupasından bile büyük bir heyecanla izlediği avrupa kupalarındaki performansımız mı?
eğer kupalarda böyle başarılı bir sezon geçirmesek şampiyonlar ligine 1. olan takımımız direkt katılma şansını kaybetme noktasına gelecek, ikinci takımı ise hiç gönderemeyecektik pek yakında.
iki takımın da mevcut kadrolarını elinde tutup güçlenebilecek mali yapısı var. alttan bursaspor, kasımpaşa spor, kayseri spor gibi takımlar geliyor. şu sıralar yarış dışı olan beşiktaş da her zaman bir şekilde 3. takım olmayı başarmıştır. bu çıkış devam etse, toplayacağımız puanlarla önce 3. takımı, sonra 4.'yü şampiyonlar ligine göndersek, 5. miz, 6.mız ve kupa şampiyonumuz uefa'ya gitse... ilk 10 sıradaki takımlarımız avrupa kupasına katılmak için kıyasıya bir savaşa girseler; rekabet, başarı isteği artsa. şampiyonlar ligi her sezon anadolu klüplerinin de katılabileceği bir organizasyon olsa... 20-30 milyon eu onlar da bu kupadan kaldırsalar...
ey federasyon sen bıraksan, ligin lokomotifleri geliştikçe peşinden gelenler de gelişse... bu gün fenerbahçe'nin uefa'da aldığı sonucu batallası'yla, pinto'suyla, belluschi'siyle bursaspor alsa, şampiyonlar ligi'nde alman takımları gibi birden fazla takımla üst turları zorlasak, ispanya, italya, almanya, fransa futboluna artık biz de varız desek...
alt yapı zorunluluk değildir. stratejidir. aynı ülkenin takımları işte. atletico madrid, barcelona, atletico bilbao üretir; real madrid, valencia parası neyse bastırır alır. mesele neyi yapıyorsan iyi yapıcaksın. bizimkiler neyi yapıyorsa kötü yapıyorlar. çünkü mücadele ettikleri rakipleri iyi değil. bırak ligimizin temposu yükselsin, oynanan futbol gelişsin. fenerbahçe bastırsın paraıyı alsın, galatasaray bastırsın parayı alsın, alt yapıdan çıkanlar artık servet'i, mustafa sarp'ı değil sneijder'i, riera'yı, eboue'yi geçmek zorunda olsun. bursaspor üst sıralara oynamak için batalla'yı alsın. lua lua türkiye'de oynasın, küme düşmemek için mücadele eden akhisar'ın forveti alman liginin bir dönem gol kralı olmuş gekas olsun...
ama olmasın. çünkü burası türkiye. iyi giden bir şey varsa onu bozmak farz. yıldırım demirören gibi vasıfsız, basiretsiz, geri kafalı bir adam gelip iyi giden her şeyin üzerine tuz biber eksin, modelin başarılı olduğunu görüp yolu daha da açacağına önümüze kocaman bir taş koysun. biz mehmet topuz'lara, alper potuk'lara 7-8 milyon eu'ları vermeye devam edelim. avrupa klüpleri ise sneijder'i, melo'yu aynı paralara alsın. sonra hem ekonomik anlamda hem de futbol anlamında bunlarla mücadele etmeye çalışalım.
güzel türkiye'm, her alanda böyle yönetiliyosun işte...
bakıyoruz galatasaray şampiyonlar ligi çeyrek finalinde 2012/2013 sezonunda real madrid'e kafa tutmuş, 2 maçta da hakem hatalarıyla turdan olmuştur. kolay değil real madrid'e karşı 3-4 gol handikapla tur geçmek her babayiğidin harcı değil. ancak turu geçseydik dordmund'a karşı da başarılı olabileceğimize inananlardanım. çok benzer yapıda olan schalke 04'ü takımın daha oturmadığı dönemde eledik. gol silahlarına bakıyoruz. birinde draxler var diğerinde reus var, birinde götze var diğerinde bastos var, birinde farfan var diğerinde blaszczykowski var, birinde huntelaar var diğerinde lewandowski var. iki takımda hızlı dikine top oynayıp sağlam savunma yapıyorlar. birini elediysek diğerini de elerdik. en azından tur şansımız eşitti. galatasaray'ın şampiyonlar ligi'nde final oynaması işten bile değildi diyebileceğimiz bir sezon geçirdik.
fenerbahçe ise final şansını biraz sakatlıklar, biraz aykut kocaman'ın beceriksizliği, biraz yönetimin çubuklu tosun konusunda sezon başındaki basiretsizliği, biraz da gol pozisyonlarında yaşadıkları şanssızlıklar yüzünden kaybetti. ellerindeki tur son 45 dakikada uçup gitti. ama herkes gördü ki onlar da final oynayabilirlerdi.
şimdi soruyorum türk futbol tarihinde bundan önce ne zaman kupa 1 ve kupa 2'de iki takımımızın final oynama şansı oldu?
şimdi soruyorum ülke futbolunu sikimsonik milli takım organizasyonları mı geliştiriyor, yoksa tüm dünyanın artık dünya kupasından bile büyük bir heyecanla izlediği avrupa kupalarındaki performansımız mı?
eğer kupalarda böyle başarılı bir sezon geçirmesek şampiyonlar ligine 1. olan takımımız direkt katılma şansını kaybetme noktasına gelecek, ikinci takımı ise hiç gönderemeyecektik pek yakında.
iki takımın da mevcut kadrolarını elinde tutup güçlenebilecek mali yapısı var. alttan bursaspor, kasımpaşa spor, kayseri spor gibi takımlar geliyor. şu sıralar yarış dışı olan beşiktaş da her zaman bir şekilde 3. takım olmayı başarmıştır. bu çıkış devam etse, toplayacağımız puanlarla önce 3. takımı, sonra 4.'yü şampiyonlar ligine göndersek, 5. miz, 6.mız ve kupa şampiyonumuz uefa'ya gitse... ilk 10 sıradaki takımlarımız avrupa kupasına katılmak için kıyasıya bir savaşa girseler; rekabet, başarı isteği artsa. şampiyonlar ligi her sezon anadolu klüplerinin de katılabileceği bir organizasyon olsa... 20-30 milyon eu onlar da bu kupadan kaldırsalar...
ey federasyon sen bıraksan, ligin lokomotifleri geliştikçe peşinden gelenler de gelişse... bu gün fenerbahçe'nin uefa'da aldığı sonucu batallası'yla, pinto'suyla, belluschi'siyle bursaspor alsa, şampiyonlar ligi'nde alman takımları gibi birden fazla takımla üst turları zorlasak, ispanya, italya, almanya, fransa futboluna artık biz de varız desek...
alt yapı zorunluluk değildir. stratejidir. aynı ülkenin takımları işte. atletico madrid, barcelona, atletico bilbao üretir; real madrid, valencia parası neyse bastırır alır. mesele neyi yapıyorsan iyi yapıcaksın. bizimkiler neyi yapıyorsa kötü yapıyorlar. çünkü mücadele ettikleri rakipleri iyi değil. bırak ligimizin temposu yükselsin, oynanan futbol gelişsin. fenerbahçe bastırsın paraıyı alsın, galatasaray bastırsın parayı alsın, alt yapıdan çıkanlar artık servet'i, mustafa sarp'ı değil sneijder'i, riera'yı, eboue'yi geçmek zorunda olsun. bursaspor üst sıralara oynamak için batalla'yı alsın. lua lua türkiye'de oynasın, küme düşmemek için mücadele eden akhisar'ın forveti alman liginin bir dönem gol kralı olmuş gekas olsun...
ama olmasın. çünkü burası türkiye. iyi giden bir şey varsa onu bozmak farz. yıldırım demirören gibi vasıfsız, basiretsiz, geri kafalı bir adam gelip iyi giden her şeyin üzerine tuz biber eksin, modelin başarılı olduğunu görüp yolu daha da açacağına önümüze kocaman bir taş koysun. biz mehmet topuz'lara, alper potuk'lara 7-8 milyon eu'ları vermeye devam edelim. avrupa klüpleri ise sneijder'i, melo'yu aynı paralara alsın. sonra hem ekonomik anlamda hem de futbol anlamında bunlarla mücadele etmeye çalışalım.
güzel türkiye'm, her alanda böyle yönetiliyosun işte...