• 7255
    diziliş olarak oynayabilecekleri belli olmasına rağmen, bu kadar geniş bir yelpazede alternatifler aranması herhalde bu oyunun bir rengi olsa gerek.

    her işi ters olan bir milletin evladı olarak, meseleye sondan başlayalım. elimizdeki forvet alternatifleri, hepimizin bildiği üzere, didier drogba, burak yılmaz, johan elmander ve umut bulut'tan ibaret. hepsi, eskilerin santrafor, yenilerin merkez forvet olarak isimlendirdiği tipte oyuncular, burak da dahil. bu oyuncuları, -anlık zorunluluklar haricinde- kanat forvet olarak oynatmanın eşiti, aykut'un sol açık sow tercihi ile eşdeğerdir, götünden element uydurmadır.

    ikinci olarak da, kanat forvet alternatiflerimizi gözden geçirelim: albert riera, aydın yılmaz ve nordin amrabat. -olur mu ya, sabri var, emre çolak var, hamit var, oynar onlar kanat forvet- diyecekler için şimdiden söyleyeyim, ne olur ya siz başka bir spor izleyin, ya da ben başka bir şeyler bakayım kendime de, sonra birbirimizi kırmayalım, ortamı bozmayalım.

    kanat forvet için şampiyonlar ligi standartlarında aday adayı oyuncusu bile yokken, kadrosunda -ikisi çok, diğeri ikisi gayet iyi- olan 4 santraforu olan bir takımın oynayacağı taktiğin ilk sekizi olmasa bile son ikisi bellidir, bu takım x-x-2 olarak dizilir, gerisi belasını aramak olur ancak.

    sonu hallettiğimize göre başa dönelim, savunmada üçlü ya da beşli fantezilere girmenin, hele bir de bunu sezonun son maçlarında yapmanın biraz anlamsız olacağı kesin. hani illaki bir şey deneyeceksek de, sıralı altılı ya da zigzag yedili falan deneyelim de hiç değilse, 20 sene önce devri kapanmış şeylere sarmayalım haybeye.

    savunmanın 4, forvetin 2 kişiden oluşacağı kesinleştiğine göre, ortaya da 4 kişi kalıyor haliyle. demek ki, bizim dizilişimiz 4-4-2 ve onun türevleri olacak.

    sneijder'in olmadığı maç ya da dakikalarda, oynayabileceğimiz tek şey geçen seneki flat 4-4-2dir, ki bu diziliş bizi geçen sene şampiyon yapmıştır. bu sene flat 4-4-2'de aksamamızın sebebi, atın kuyruğuna konan kelebekler gibi, orta sahanın kenarlarına koyulan kanat forvetlerdir. yapılacak iş, bu dizilişin tercih edileceği anlarda, ne yapsak da amrabat'a nasıl yer açsaka takılmadan, bildiğimizi oynamaktır sadece. isteyen istediği gibi dizebilir o dörtlüyü, hepsi belirli bir standartta top oynar. ister hamit-melo-selçuk-engin yap, ister yekta-hamit-selçuk-emre çolak, çok fark etmez, kanat forvet sokuşturmayın yeter, ha bir de selçuk olsun mutlaka o dörtlüde bir şekilde...

    sneijder varken nasıl dizileceğimiz konusunda da birbirinin neredeyse aynısı iki ihtimal var, melo'yu ön libero gibi kullanacaksak diamond 4-4-2, melo yokken ya da melo'yu düz orta saha gibi değerlendireceksek 4-3-1-2. aslında pek farkları yok birbirlerinden. tek değişiklik melo'nun pozisyonu ile ilgili, o da bir kaç metre önde mi yoksa geride mi olacak, onunla sınırlı. yani, aslında 4-3-1-2 ile falan da kafa karıştırmanın alemi yok, işin özeti; sneijder yokken flat 4-4-2, sneijder varken diamond 4-4-2 oynar bu takım. mevcut durumda hesapları, sneijder varmış gibi yapacağımıza göre, 4-4-2 diamond'dan gerisi yalandır şu anki görüntüde.

    bu noktada, kanatlarda -en azından teoride- sadece beklerin olması fikri, kimseye pek sıcak gelmiyor, sanki bir şekilde hem savunmada hem hücumda ciddi sıkıntı yaratacakmış yanılgısı ortaya çıkıyor. oysaki, kanatlarda her iki yönde de sorun yaşanmasının sebebi, dizilişle alakalı değil. bizim beklerimiz, anormal derecede temposuz ve tembel, mesele bu, ne şekilde dizildiğimiz bir anlam ifade etmiyor dolayısıyla.

    cuma akşamı alakasız bir saatte açıyorsun tv'de bundesliga'dan bir maça denk geliyorsun, dortmund-bayern falan da değil, kel alaka bir maç, mesela, hoffenheim - frankfurt falan. ya da gecenin bir yarısı uykun kaçıyor, iki dakika tv açayım diyorsun, bu sefer brezilya ligi'nden maç var, yine iki sıradan takım oynuyor. öyle full konsantrasyon doksan dakika falan değil, geçiyordum uğradım hesabı 5 dakika falan bakıyorsun sadece. ama bizden farklı bir şey dikkatini çekiyor. bekler akıyor hep. hücumdayken sürekli bindiriyorlar, illaki usain bolt misali ölümüne depar modunda değiller ama sürekli hücumun içerindeler, mutlaka çizgiye doğru bir koşu halindeler. bizimkiler gibi santra çizgisinin 10 metre önü ile 20 metre gerisi arasında toplasan 30 metrede geçirmiyorlar maçı. 10 kere gitseler belki ya da 2 ya 3 defa top geliyor ama her seferinde gidiyorlar, o gittikleri her seferinde de savunmadan bir adamı peşlerine takıyorlar. bizde ise, çizgiye ancak bayramdan bayrama gidiyor beklerimiz. o gittiklerinde de top gelmezse kendilerine, küsüyorlar, boşa mı koşuyoruz amk burada diye triplere giriyorlar. bunu halletmek önemli, çözümü -bizim bekler kıçını kaldıramıyor, bari önlerine birer ikişer adam koyayım- diyerek aramak iyi niyetli ama hatalı bir yaklaşım ne yazık ki.
App Store'dan indirin Google Play'den alın