• 103
    27.08.2012 tarihli yazısı:
    --- alıntı ---

    yanlışlıklar komedyasında gol panayırı
    galatasaray'ın son yıllarda hiç olmayacak maçlar kaybetmesine elbette ki defalarca tanık olduk ama bu karşılaşmada yenilmek için gösterdiği çaba çok ender rastlanır nitelikteydi. yedikleri üç golde yapılan hatalar bütün bir sezon boyunca olmayacak basitlikte ve saçmalıktaydı. özellikle hakan balta'nın üçüncü goldeki hatası tam bir çöküşe yol açacak nitelikteydi.

    zaten maç öncesinde de cim bom'un belki de tek sorunu 'aşırı derecede favori' olmaktı. sorunlarla boğuşan rakibin almeida gibi bir kozunu oynatamayışı, fernandes'in de gerçek veriminin uzağında kalışı gibi maç içi etkenler de eklenmişti. savunmanın arkasına atılan her top gol pozisyonuydu ama elmander ve umut bulut bütün saygı duyulacak özelliklerine hatta attıkları gollere karşın gerçek anlamda golcü değillerdi.

    umut bulut'un 22. saniyede topu boş kaleye gönderemeyişi 'olur böyle şeyler' denilebilecek bir durum değildi. çünkü o çok zor sayılamayacak işi becerse zaten dağılmaya hazır rakibe en ağır darbe indirilmiş olabilecekti. sonrasında da kaçırılan fırsatların yanısıra akıl almaz savunma dağınıklıkları gösterilen bütün çabanın ziyan olmasına yol açtı.

    melo'nun kendi kalesine gol atması pek şaşılacak bir durum değildi. hazır olmadığından topa yeterince yükselemedi ve sağlam vuramadı. hiç değilse bu kadarını yapıp topun kornere gitmesini sağlayabilirdi. ikinci ve üçüncü gollerin nasıl olduğunu anlatmaya çalışmak boşuna yorgunluk olur, görmeden inanamazsınız. sadece ikinci golde holosko'nun vuruş becerisinin hakkını yemeyelim.

    galatasaray 'nasıl olsa kazanırız' yanlışına düşmedi ama 'oynadığım kadarı 3 puan için yeter' engeline takılmaktan kurtulamadı. rakibin maça müthiş bir hırsla asılacağı, peşinen yenik sayılmaya isyan edeceği gibi basit bir gerçek iyi değerlendirilemedi.

    ikinci yarıda oyuna giren amrabat, aydın ve burak gibi oyuncular henüz tam olarak bekleneni veremeseler de aradaki güç ve kalite farkı yenilgiyi önledi. beşiktaş bu değişikliklerle rahatlayıp 4. gole yakın göründüğü pozisyonlar da yok değildi ama elbette ki şansın da bir sınırı var.

    bu koşullarda galatasaray'ın üçüncü kez beraberliği bulduğu penaltısı elbette ki tartışmalıydı. tıpkı daha ilk dakikada hamit'e kaleci cenk'in kontrolsüz gelişi, maçın sonunda emre çolak'ın vuruşunun da hilbert tarafından koluyla kaleye gitmesinin engellenmesi gibi. herhalde üçü bir penaltı ederdi. onu da zaten yardımcı gördü.

    gerçi biz böyle şeylerden keyif almayı pek bilmeyiz ama 9 maçta 16 gol gibi bir kısırlıkla başlayan süper ligimizin ikinci haftasında 6 gollü bir derbi hiç fena olmadı. beşiktaş taraftarı quaresmasız da almeidasız da bu işin yürüdüğünü gördü. bu da maçın önemli yanlarından biriydi.

    bülent yıldırım'ın tartışılan kararları elbette ki olacaktır ama genel yönetimi başarılıydı. maça egemen olmayı bildi, oyuncularla iyi diyalog kurdu, kartlarına da çok başvurmaya gerek görmeden sakin ve dengeli bir yönetim gösterdi.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın