• 5
    efes pilsen'dir. 1990 yılında koraç kupasında çeyrek final oynama başarısını göstermesi ile başlayan avrupa kupalarındaki serüveni, birçok basketbolseverin ilgisini çektiği kadar, o zamanın yeni neslinin de basketbolu farketmesini sağladı. 1993'te torino'daki hazin final**tüm gözleri efes pilsen ve dolaylı olarak da basketbola çevirdi. 1996 yılında gelen koraç kupası ise türkiye'de daha futbolda yaşanmamış olan avrupa kupası sevinci ile basketbola olan ilgide patlama yarattı ve bu gazla basketbola yatırım yapan firmalar**daha sonraki yıllarda basketbolun daha da sevilmesinde başrol oynadılar. 2000 ve 2001'deki final four başarıları, 2000 senesinde galatasaray'ın futbolda getirdiği iki avrupa kupasının gölgesinde kaldı ve bu iki kupa**ibreyi tekrar futbola çevirmeye yetti.

    doksanlı yıllarda basketbolun sevilmesindeki etkenlerden bir başkası da, murat murathanoğlu-ismet badem ikilisi oldu hiç şüphesiz. basketbol maçlarındaki doyumsuz anlatımları milyonları ekran başına topladı ve basketbola olan ilgiyi perçinledi.

    petar naumoski bu ilginin, hiç kuşkusuz, baş kahramanıydı. bir dönemin genç oyun kurucularının 7 numaralı forma için kavga etmelerinin sebebidir petse.
  • 19
    bu başlığı sadece ülkemiz için değerlendirirsek, 90larda hayat şartlarının sosyal ihtiyaçları da sevebilir durumda kılması olabilir. televizyondaki kanal sayısının ve televizyon içeriğinin az olmasından dolayı ortaya çıkarılan dizi gibi, eğlence programı gibi ürünler de halk tarafından genel geçer olarak sevilirmiş. şehirlerimizde halkı kendine çeken güzel fuarlar olur ve bu fuarlara insanlar akın akın gelerek katılırlarmış. spor branşları, ticaretin kendini daha ön plana attığı bir durumda olmadığı için, ali koç gibi ayrıştırıcı figürler olmadığı ya da daha az olduğu için ülkenin sporseverleri de ortaya çıkan ürünleri daha ilgili şekilde seyredermiş.
    ama elbette en önemli faktör, ekonomik darboğazın ülke insanını bugünlerdeki gibi sıkıştırmaması bu başlıktaki sorunun cevabıdır diye düşünmekteyim. kimse kusura bakmasın ama insan canının, akşam evine götüreceği ekmeğin derdindeyken, çoluğunun çocuğunun okul masrafını nasıl karşılayacağım endişesi hakimken onu bu buhrandan ya da gerçeklerden, temelli olarak" ne mauro ıcardi uzaklaştırır ne de basketbol, tenis vb gibi spor dalları. bu sebeple de 90lı yıllarda ülke muazzam bir refah seviyesinde olmasa bile, en azından belli bir seviye iken. en azından ülkede kendini geçindirip, sosyal manada bir şeyler de yapabilen bir orta direk sınıfı var iken ilgisi basketbola meraklı olan insanlar da ülke basketboluna efes pilsen ile, uluslar arası basketbola da chicago bulls ve michael jordan sayesinde merak salmıştır kanaatindeyim.
  • 21
    bunu efes pilsen'in koraç kupası zaferinden bağımsız okuyamayız. bu başarının üzerine 12 dev adam metaforu ile yapılan 2001 avrupa basketbol sampiyonasinın ülkemizde olması ve türkiye olarak yarı finale çıkmamız bu durumu taçlandırdı. ayrıca o kadrodan çıkan isimler yıllarca basketbolumuzu domine ettiler.

    edit: son cümle düzeltildi.
  • 29
    -koraç kupası zaferine giden süreç. aydın örs yönetimi altındaki murat evliyaoğlu, ufuk sarıca, petar naumoski, conrad mcrae, mirsad türkcan gibi isimler ve fenerbahçe'ye karşı çeyrek finalde, teamsystem bologna'ya karşı yarı finalde, stefanel milano'ya karşı finalde oynanan ikonik maçlar,

    -mavi jeans ortaköy karşısında aldığımız galibiyetle kazandığımız türkiye kupası. farklı bir branşta daha galatasaray spor kulübünün zaferine şahit olmak,

    -önceleri levent topsakal, ömer büyükaycan gibi isimlerle galatasaray erkek basketbol takımı ile tanışmak. ne yazık ki bu süreçte lütfü arıboğan, burak sezgin, selim demir, yiğit özmen gibi vasat isimlerin senelerce kadroda yer alması,

    -izleyebildiğimiz dönemde ilk kez heyecan verici bir kadroya şahit olduğumuz 97-98 sezonu. kerem tunçeri, orhun ene, lloyd daniels, sheron mills, kenneth miller gibi isimlerle beraber ülkede popülerliği her geçen gün artan basketbolda bizim de söz sahibi olacağımıza olan inancımız,

    -fanatik basket ile beraber nba ve avrupa basketboluna da dair bir şeyler öğrenip takip edebilme imkanı yakalamak,

    -nba'de lokavt ilan edilen bir dönemde, 98-99 sezonunda marko milic, abdul-rauf, zan tabak gibi isimlerin fener'e gelmesi. aynı sezon drobnjak, naumoski, zoran savic gibi isimlere sahip olan efes pilsen. diğer yandan griffith, david rivers ve rimac gibi üst düzey isimleriyle tofaş vardı. kevin rankin, shammond williams, michael anderson, harun erdenay, dejan koturovic gibi isimleriyle ülkerspor da şampiyonluk potasındaki etkili ekiplerdendi. biz de her ne kadar seviye olarak yukarıdaki dörtlünün gerisinde kalsak da patrick durham, richard petruska, tim breaux gibi nba görmüş yabancılara sahiptik.

    -harun erdenay, ibrahim kutluay, orhun ene, hüseyin beşok, ömer onan, serkan erdoğan, kerem tunçeri, hüseyin beşok, mirsad türkcan, murat evliyaoğlu, ufuk sarıca, mehmet okur gibi birçok ismin prime dönemini yaşadığı veya altyapıdan gelip dikkat çektikleri bir dönemdi.

    -pc'lerin ve bilgisayar oyunlarının hanelere giriş yapmasıyla beraber nba live serisi sayesinde oyuna olan ilginin artması, takımlara ve kadrolarına dair bilginin, oyunun taktik anlayışına dair öngörünün artmaya başladığı bir dönem olması,

    -space jam filmi,

    -1996 yılında istanbul'da düzenlenen fiba eurostars organizasyonu,

    -john stockton ve karl malone ikilisinin finale kadar gelip pippen, jordan ve rodman üçlüsüne karşı kaybettiği; ancak heyecan verici geçen final serileri,

    -david robinson ve tim duncan ikiz kuleleriyle san antonio spurs, hakeem olajuwon ve charles barkley ikilisi ile houston, kobe ve shaq ikilisi ile lakers, patrick ewing'li knicks, mutombo'lu hawks, reggie miller'lı pacers, kemp ve payton'lu seattle, grant hill'li detroit, alonzo mourning'li miami, hardaway'ler, iverson'lu 76ers gibi bu sporu sevdirecek tonla ikon vardı.

    aklıma gelenleri az buçuk listeledim sanırım. ne yazık ki bizim adımıza bu dönemde hatırladığım tek heyecan verici başlangıç 97-98 sezonu idi. bilmeyenler varsa lloyd daniels manyağını bir incelesinler derim. (diagne+balotelli)^3 gibi formülize edilebilir. canı istediğinde, çıkıp oynadığında neler yaptığını bir görseydiniz. o sezon bir varese maçı ilk yarısı oynamışlığı vardır ki, öyle bir performansın benzerine şahit olma imkanı yoktu. ikinci yarıda ise salmıştı ve şaşırmamıştım. idmanlara alkollü gelmesi ve teknik heyetle yaşadığı kavgaların neticesinde erken ayrılmıştı. 10 sene sonrasında murat özyer ile geçireceğimiz iyi bir sezona kadar da fetret devri yaşamıştık ne yazık ki.
App Store'dan indirin Google Play'den alın