resim
Xhevat Prekazi
Görev:Yardımcı Antrenör
Takım:Sırbistan U21
Yaş:67
Uyruk:Sırbistan
  • 4
    lig tv koridorlarında ali ece ile karşılaşmış, kendisine çok güzel bir röportaj vermiş olan efsane sol ayak.

    --- alıntı ---

    prekazi ile lig tv koridorlarında rastlaştım. cep telefonumdaki dalglish resmini görünce anlatmaya başladı, doyamadım… yine gel, hatta hiç gitme cevat usta!
    önce kendi cep telefonundaki liverpool armasını gösterdi büyük usta. fiziği, hayat doluluğuyla sanki daha dün monaco’ya o golü atmış; hoddle’a kramponunu, wenger’e gözlüğünü ters giydirmiş gibiydi… sonra cep telefonu çaldı cevat ustanın ama üzerinde liverpool arması olan değil, haritada dağılmış ama prekazi’nin gönlünden asla silinmemiş anavatanı yugoslavya’nın atatürk’ü tito’nun portresinin olduğu telefonu çaldı. cevat usta bizden nazikçe özür dileyip telefonunu açmadan önce çalan melodisine eşlik etti: “yaşasın tito ve halkların kardeşliği…” sonra da telefonu kısa kesip anlatmaya başladı…

    “liverpool şahanedir, futbol sınırlarının ötesinde bir yaşam biçiminin, hayat felsefesinin futbol forması giymiş halidir… buradan beraber atlayıp gemiyle liverpool’a gitsek ‘siz de kimsiniz, neden geldiniz, nerelisiniz?’ demezler, gönlümüzün pasaportuna bakıp içeri buyur ederler. liverpool’lu, ingiliz falan değildir! tıpkı saraybosnalıların önce saraybosnalı sonra boşnak, sırp ya da hırvat olmaları gibi, tıpkı split’lilerin önce dalmaçyalı sonra split’li sonra hırvat olmaları gibi liverpool’lular da önce liverpool’ludur, ingiliz, iskoç ya da irlandalı olmadan önce. biliyor musunuz, liverpool ilk maçında 11 iskoç futbolcu ile sahaya çıkmış. bir zamanlar partizan da liverpool gibi bir takımdı, mesela bizim abdullah gegiç, miloş milutinoviç, fahrettin yusufi, (gelmiş geçmiş en şahane hoca) ivıca osim gibi insanoğlu insan adamlar hep partizan’la özdeşleşmişti. sonra partizan’ı da kızılyıldız gibi faşistler işgal etti. eskiden kızılyıldız’lılar, akılları sıra partizanlı’ları ‘türk, müslüman, komünist’ diye aşağılarlardı. galatasaray da beni partizan’dan sonra o zaman dalmaçya’nın partizan’ı misali olan hajduk split’te oynarken keşfetmişti. tottenham’la yarı final oynuyorduk. ben o maçta hem split hem de liverpool aşkıyla oynuyordum, herhalde ondan o kadar iyi oynamışım da gözlerine çarpmışım.”“artık sırp faşistlerinin takımı olan kızılyıldız’lıların partizan’ı sevmediği gibi diğer ingilizlerin bazıları da liverpool’luları sevmezler. siyah tenlisi, çinlisi, kızıl saçlı iskoç-irlandalısının yan yana oturup ‘asla yalnız yürümeyeceksiniz’ diye şarkılar söylemesine kafası basmaz kafatasçı zihniyetlerin. sürekli bok atarlar liverpool’a çünkü liverpool’da bizim istanbul ve eski yugoslavya’daki gibi 70 milletten insan vardır ve hiçbirinin dini-dinsizliği-rengi-ırkı sorun olmaz, birbirinin gözüne batmaz. britanya’da başka türlü bir yugoslavya’dır liverpool şehri.”
    “eski yugoslavya futbolundaki ne cevherler vardı, rüşvetçi-satılık faşistler iki avuç dolara şereflerini satmasalardı yugoslavya dağılmazdı. dağılmamış yugoslavya’nın futbol takımı da basket takımı da sürekli şampiyon olurdu. aslında hâlâ ne cevherler var dağılıp unufak olan eski yugoslavya topraklarında. daha ne zlatan ibrahimoviç’ler var bizim oralarda! mesela bojan krkiç’in babasının adı da bojan krkiç’ti, o da iyi topçuydu. bizde aile boyu futbol aşkı vardır. mesela saffet “baba” susiç’in abisi susiç’ten bile parlak topçuydu. bizim oranın george best’iydi ama içmekten yeteri kadar oynayamadı. şimdi bir oğlu var aynı amcasıyla babasının kokteyli gibi: yumuşacık bilekler, sırtında gözü varmış gibi bir pas yeteneği...”
    “mesela hırvatlar bir ara almanların gazına gelip komple faşist oldular. bosna’da yaşanan insanlık dışı trajedide sırp faşistleri kadar hırvat faşistleri de suçlu, günahkâr. neyse sonra mesiç geldi de düzeldiler. milli takımın başına da biliç geçti. çok kıyak çocuktur biliç; o da split’lidir, rock’çıdır, che’cidir, bizdendir… antiç dede de güzel adamdır. var mı ondan başka hem barcelona, hem real, hem de atletico madrid’i çalıştıran (var ama bu şahane muhabbete gereksiz bilgi limonu sıkmanın hiç lüzumu yok cevat usta)? antiç dede ingiltere’de de kraldır. futbolculuğunda luton’da efsane olmuştur, gidin luton town kulübüne girişte antiç’in resmi vardır; o kadar sayılır sevilir… aslında bizim simoviç de ingiltere ligine gidecekti zamanında, hatta van breukelen’in yerine nottingham forest’e gidecekti ama iyi ki gidemedi de bizim galatasaray’a geldi. dünyanın en güzel ruhlu adamlarındandır simoviç kardeş. eskisi kadar görüşemiyoruz ama bazen kendimi gece gece ‘simo nasıldır, nerededir?’ diye düşünürken buluyorum.”
    “galatasaray armasını neden cep telefonumda duvar resmi yapmıyorum? benim galatasaray’a olan aşkım başka türlü bir aşktır. öyle cep telefonuna falan sığmaz, taşar. mezara bile sığmaz galatasaray’a olan aşkım. insan aşkına kızar, küser ama asla vazgeçmez; mezarda bile sevmeye devam eder!”

    --- alıntı ---

    http://aliece.blogspot.com/...lmaz-bir-sohbet.html
  • 12
    söylediğine göre galatasaray'da oynarken karısı 3 kez stadyumda kendisini izlemiş bir tanesi rapid wien'e karşı ilk maçı ikincisinde eskişehirspor'a karşı kırmızı kart gördüğü maçta 3. ise monaco maçında, kırmızı kart gördüğü maçın ardından "prekazi fener'e gidiyor" haberleri etrafa yayılmış fakat eşi evde prekazi geldiğinde kendisine şunu söylemiş;
    "lütfen fenerbahçe'ye gitme kal burada, ne verirlerse versinler o taraftar için burada kalacaksın"

    http://www.facebook.com/...&oid=20815902600
  • 16
    8 yaşında dünyadan habersiz ufacık bir çocuktum o zamanlar.

    galatasaray’a gönül vermiştim. o zamanlar fırtına gibiydik. avrupada

    herkesi dize getiriyorduk.8 yaşında bir çocuk bir neuchatel, monaco zaferleri ile büyüyordu. koyu fenerbahçeli bir babaya rağmen galatasaray’dan başka bir takıma gönül vermem mümkün değildi.

    dedim ya; çok küçüktüm herşey gözüme büyük gözüküyordu. evler, caddeler, insanlar…

    futbol sahasında koşan futbolculara çok şaşırırdım. koskoca sahada nasılda öle oynayabiliyolardı. hele uzaktan nasıl öyle vurabiliyorlardı.

    inanamıyordum…

    sonra o çıktı.

    çocukluğumun kahramanı…

    incecik bacaklı adam…

    cevad prekazi…

    sonradan 40 metreden vurduğunu öğrendiğim bir şut çekti. bana sorarsanız 100 metre vardı.:)

    dedim ya herşey çok büyük gözüküyordu 8 yaşındaki bir çocuğa.

    inanamadım…

    sevindim….

    çıldırdım.

    dün gibi hatırlarım.

    o artık benim çocukluk kahramanımdı. o dünyanın en iyi futbolcusuydu.

    posterleri odamın duvarlarındaydı artık.

    15 mart 1989

    galatasaray -monaco

    yani 22 sene önce bugun.

    sonra aylar geçti.

    bir aralık günüben babamın dükkanına gitmek için evden çıktım.

    ve onu karşımda gördüm.

    yanında avrupa gol kralı olan diğer bi yıldızımla beraber elleri ceplerinde yürüyorlardı.

    8 yaşındaydım.

    ilk gördüğüm dükkana girdim tezgahtaki kağıt kalemi sormadan aldım.

    ve onun yanına gittim.

    imzasını aldım.

    hayatımda ki en unutulmaz anlardan biridir.

    şimdi merak ediyorum acaba o sırada yanında ki avrupa gol kralımız ondan imza istemeyince ne düşünmüştür:)))

    yıllar sonra başka bir yıldız oyuncu hagi geldi(o tabiki başka bir yazı konusu)

    taffareller, popescular, jardeller…

    hakan şükür, bülent…

    ve daha niceleri.

    o günlerden bu günlere bakıyorum.

    acaba şuan 8 yaşında olupta galatasaraylı herhangi bir futbolcuyu sokakta gördüğünde deli gibi heyecanlanacak bir çocuk var mı şuan?

    hafta sonu derbi maçımız var.

    en ufak bir heyecan duymuyorum.

    ben artık bu takımda iyi futbolcu görmek istiyorum.

    prekazi gibi, hagi gibi…

    bıktım artık mücadeleci oyuncu görmekten.

    şuanda da çok iyi bir oyuncumuz var.

    kaptanımız. arda turan…

    bu takımda her futbolcuyu küstürelim ama arda’yı neden küstürüyoruz.

    neden kız arkadaşıyla sinemaya gittiği için tezahüratlar yapıyoruz ona.

    bu adamın galatasaray’ın ruhu olduğunu anlayamıyormuyuz.

    yoksa biz mi hakketmiyoruz onu.

    sanırım ikincisi daha mantıklı.

    dediğim gibi hafta sonu oynayacağımız derbi maçı ile ilgili hiç heyecan duymuyorum.

    maç sırasında stadda olacağım, atabilrsek gollere sevineceğim.

    ama hep arda iyi oynasın da yuhlamasınlar diye korkacağım.

    seneye de böyle mi olacağız diye korkacağım.

    fenerbahçe’ye yine mi yenilceğiz diye korkacağım.

    biliyorum ki benim gibi düşünen bir yığın taraftar var.

    bari bizim gibi düşünen heyecansız taraftarlar için maçtan önce dev ekranlarda 22 sene önce bugun o inanılmaz golü atan adamın görüntüsünü

    göstersinlerde biz de az da olsa bir an için heyecanlanalım…

    15 mart 2011

    yazan: çağatay çetiner

    http://twitter.com/cagataycetiner

    bu yazı 15 mart 2011 tarihinde dergimizin deneme sayısında yayınlanmıştır

    ——————————————————————————————-

    http://sudansayfalar.com/...oject/cevad-prekazi/
  • 17
    http://www.ahmetuykan.com/...ekazi-ahmetuykan.jpg

    15 mart 1989′da almanya’nın köln şehrinde oynanan ve tüm türkiye’nin nefesini tutarak izlediği galatasaray-monaco şampiyon kulüpler kupası çeyrek final rövanş maçına damgasını vuran isim şüphesiz arnavut asıllı yugoslav futbolcu cevad prekazi idi.

    o tarihte neuchatel maçındaki olaylar sonrası uefa’nın 2 maç saha kapama cezası vermesi ile bayrağını kapan herkes almanya’ya koşmuştu. sarı-kırmızılı efsane takım ilk maçtaki 1-0′lık avantajlı skoru korumak için fransız temsilcisi monaco karşısında gurbette bir zafer maçına daha çıkmıştı. galatasaray, maçın 39. dakikasında orta sahaya yakın bir yerden serbest vuruş kazanmış ve topun başına her zamanki gibi usta sol ayak prekazi gelmişti. herkes gibi monaco kalecisi ettori de oradan kaleye vurulmayacağını tahmin etmişti ve takım arkadaşlarına 2 kişilik baraj yaptırmıştı. ama prekazi 38 numara müthiş sol ayağıyla yaklaşık 40 metre mesafeden mermi gibi vuruşla topu monaco filelerine göndermiş ve bu golle tüm avrupa’yı ayağa kaldırmıştı. karşılaşma 1-1 beraberlikle sona ermesine rağmen galatasaray artık yarı finale adını yazdırmıştı.

    işte köln’deki o muhteşem maçın baş kahramanlarından efsane futbolcu prekazi zaman’a, bu kez istanbul’da ilginç açıklamalarda bulundu. sarı-kırmızılı takımda 1985-1992 yılları arasında forma giydikten sonra bir jübile bile yapmadan hatta bir plaket bile verilmeden ülkesine dönmek zorunda kalan prekazi, zaman’ın düzenlediği 14. yılın sporcusu ödül töreni’ne katılmak için istanbul’a geldiğinde yine her zamanki gibi sempatik ve bir o kadar da duygu yüklüydü. futbolu bıraktıktan sonra ülkesinde minik oyuncular yetiştiren bir futbol okulunda kendini çocuklara adayan 46 yaşındaki ihtiyar delikanlı, aradan 12 yıl geçmesine rağmen akıcı ve güzel türkçesi ile sorularımızı içtenlikle cevapladı.

    14 yıl aradan sonra g.saray’ın şampiyonluğu kazandığı maç olan eskişehirspor maçında attığın frikik golünden önce kaleci zalad’a topu hangi köşeye atacağını söylediğin doğru mu?

    bu tip dedikoduları kim ve neden çıkarıyor bilemiyorum. bunları iddia edenler elini vicdanlarına koyarak maçı tekrar seyretsinler. o frikik golünü zalad dahil hiçbir kaleci çıkaramazdı. herkes iyi bilmeli ki frikik benim işimdi. madem öyle diyorlar o zaman monaco’ya attığım golde de kaleci ettori ile de mi önceden anlaşmışım? fakat bu tür iftiralar maalesef türkiye’de her zaman oluyor.
    g.saray bu sezon büyük bir çöküş yaşıyor. fatih terim’in 8 hafta kala görevden uzaklaştırılmasını nasıl değerlendiriyorsun?

    bana göre önce en büyük hatayı fatih terim’in kendisi yaptı. fatih hocanın yerinde olsaydım ikinci kez g.saray’ın başına dönmezdim. italya’ya gittiğim gün g.saray’a teknik direktör olarak noktayı koyardım. zirvedeyken hocalığı bırakıp başka bir görevde g.saray’a faydalı olmaya çalışmalıydı. çünkü terim, teknik adam olarak g.saray’da elde edilebilecek tüm başarıları kazanmıştı. aynı zamanda efsane kadro da dağılmıştı. italya’ya gittiğinde herkes onu ‘imparator’ olarak anıyordu. o kadar güzel şeyleri g.saray camiasına yaşatmasına rağmen yönetim de ona yapacağını yaptı ve onu bence kötü harcadılar. beni yetiştiren çok sevdiğim hocamın bir sözü vardı: “avcıdan kaçmayı başaran tavşan bir süre sonra tekrar aynı yoldan geriye dönmeye kalkarsa avcı onu affetmez ve avlar.” derdi. bence fatih hocanın sonu da böyle oldu. keşke f.bahçe, beşiktaş veya milli takım’ın başına gitseydi.

    peki hagi’nin g.saray’ın başına gelmesini doğru buluyor musun? sezon sonuna kadar geldi diyorlar!

    bana göre hagi zamanlama açısından çok kötü bir dönemde takımı devraldı. sezon başında gelmeliydi. sıfırdan başlamalıydı. ama kendisi çok iyi bir g.saraylı olduğu için bu görevi kabul ettiğini tahmin ediyorum. inşaallah hagi’yi sadece 8 maçlığına göreve getirip kullanmazlar. eğer yönetim sezon sonunda hagi’yi gönderirse 100 yıllık g.saray tarihinin en büyük ayıbını işler. çünkü hagi’nin futbolcu olarak g.saray’a neler verdiğini herkes çok iyi biliyor. yönetim hagi’ye sabrederse antrenör olarak da g.saray’da çok başarılı olacağına inanıyorum.

    sence bu sezon kim şampiyon olur? senin gönlün kimden yana?

    benim türkiye’de g.saray’dan sonra tuttuğum ikinci takım beşiktaş. türkiye’ye gelmeden önce yugoslavya’da 10 sene boyunca siyah-beyaz renkleri olan partizan’da top oynadığım için beşiktaş’a karşı bir sempatim var. bu nedenle beşiktaş’ın şampiyon olmasını isterdim. zaten biz o dönemler takım olarak fenerbahçe’nin şampiyon olmasını istemezdik. fakat şu anda fenerbahçe şampiyonluğa daha yakın. trabzonspor da son maça kadar sürpriz yapabilir.

    hakan şükür ve ergun gürsoy geçtiğimiz günlerde trabzonspor’un şampiyon olmasını gönülden istediklerini ifade etti. trabzonspor’la maç yapacak olan bir takımın futbolcusu ve yöneticisinin bu tip açıklamaları sence doğru mu?

    futbolcu olsam ben de aynı şeyleri söylerdim. çünkü insanın gönlünden geçeni söylemesi gayet doğal. yani gönülden istemek o maçta g.saraylı futbolcuların trabzonspor’a karşı şike yapacağı anlamına gelmez. tam tersi trabzonspor maçında g.saraylı futbolcular galip gelmek için daha fazla mücadele edip maçı kazanmaya çalışacaklardır. ama türkiye’de bu tip basit olaylar devamlı büyütülüp yanlış yere çekiliyor.

    türkiye’den ayrılışın da olaylı olmuştu. sana vefasızlık yapıldığını düşünüyor musun?

    ilk olarak o dönemin g.saraylı yöneticilerine çok kırıldım. en başta alp yalman’a tabii ki. çünkü ‘balık baştan kokar’ derler ya bence çok doğru bir söz. ayrıca benim g.saray’dan kopmama neden olan iftira dolu komplo haberleri yazan bir gazeteci ile ona inanan mustafa denizli’yi asla affetmeyeceğim. ikisi birlikte benim ekmeğimle oynadıkları gibi neredeyse eşimden bile ayrılmama sebep olacaklardı.

    bahsettiğin gazeteci ve denizli ne yapmıştı sana?

    ben g.saray ile 2. kez sözleşme imzalamıştım, hem de boş mukaveleye imza atmıştım. o dönemde takımın en iyi oyuncusu olmama rağmen bana kaptan cüneyt ile aynı parayı vermişlerdi. mustafa denizli de yeni antrenör olmuştu. bir gün ahmet akcan’la beni mecidiyeköy’de bir restorana çağırdılar. denizli bana, “senin futbol zekana güveniyorum, bana yardımcı ol.” dedi. ben de yönetimin bana yanlış yaptığını ve paramın artırılması gerektiğini söyledim, “hallederiz.” dedi. ama sonra hiçbir şey yapmadı. beni sürekli oyaladı.

    olay bu mu yani?

    daha bitmedi. sezon başladı, denizli beni kadro dışı bıraktı. tabii tribünler beni istiyor. denizli baktı ki tribünlerden baskı geliyor, bu kez farklı bir yol seçti. bir maçın kadrosuna beni almadı. ben de deplasmandaki maça gitmedim, o gece evde eşim ve akrabalarımla yemek yedik. ertesi gün bir gazetede denizli’ye yakın olan bir gazeteci benim hakkımda, “havaalanından siyah mercedes’iyle hostesleri aldı, takım maç oynarken alem yaptı.” diye geniş bir yazı yazdı. akıllarınca beni yem edecekler. florya’ya gittim idmana çıkacağım. başkan ali tanrıyar’ı gördüm, ‘iyi günler’ dedim. her zaman sarılan başkan yüzüme bile bakmadı. denizli’nin yanına gittim gerekenleri söyledim. sonra da başkana bunun bir düzmece olduğunu söyledim. iyi ki o gece eşim ve akrabalarımla beraberdim yoksa kimi inandırabilirdim ki? hem yuvam dağılırdı hem de g.saray’dan kopardım.

    senin döneminde de şu an olduğu gibi teşvik primi veya şike söylentileri var mıydı? hatırladığın bir maç?

    her zaman bu tür iddialar türkiye’de vardı ve olacaktır da. galatasaray’da oynadığım dönemlerde bazı rakip takımların teşvik primi aldığını maçta sergiledikleri performanstan dolayı tahmin etmiştim. bunu, dışında bir şeye rastlamadım. fakat medyadan dolayı herhangi bir fenerbahçeli futbolcu ile yan yana gelmekten bile çekinirdim. çünkü medya olayı saptırırdı. bu yüzden medya çok büyük sorumluluk taşıdığını hiçbir zaman unutmamalı.

    g.saraylı taraftarlara ve futbolculara bir mesajın var mı?

    taraftarlar beni çok iyi biliyor ve tanıyor. birlikte hem iyi hem de kötü günler yaşadık. f.bahçe veya beşiktaş taraftarı gibi hiçbir zaman bizimle kavga etmediler. çünkü biz seyirci için futbol oynardık ve tüm maçlarımızda tribünleri doldururlardı. fakat her sene g.saray başarılı olacak diye bir kural yok tabiiki. futbolcular da artık maziyi unutup psikolojik olarak rahatlamalılar. yüreğini ortaya koyup taraftar için oynamalılar. biz böyle başarılı olmuştuk.

    futbolu bıraktıktan sonra türkiye’den antrenör veya spor yazarı olarak herhangi bir teklif aldın mı?

    hayır almadım. teklif gelirse bunu büyük bir zevkle değerlendireceğim. şu anda belgrad’da bir spor okulunda minik çocuklara öncelikle insan olmayı sonra da futbolu öğretmeye çalışıyorum. çocuklarla çalışmak bana büyük keyif veriyor. çünkü onlar entrika nedir bilmezler. adeta birer melek gibidirler…

    prekazi ile bir kelime bir cevap

    galatasaray: en sevdiğim kulüp.

    futbol: hayatım.

    mustafa denizli: yorum yok.

    monaco: unutulmaz bir maç.
    ali sami yen: galatasaray’ın cenneti.

    frikik: benim işim.
    derwall: unutmam mümkün mü!

    istanbul: dünyanın en güzel şehri.

    alp yalman: görmek istediğim en son kişi.

    para: o kağıt parçasını daima harcamalı.

    van hooijdonk: işini bilen bir profesyonel.

    gol: futbolda en mutlu an.

    simoviç: g.saray’a gelmiş en iyi kaleci.

    fenerbahçe: yeter ki şampiyon olmasın.

    taraftar: öldüğümde mezarıma gelsinler.

    röportaj: ahmet uykan-zaman
    29 nisan 2004
  • 19
    18 ağustos 1957 mitroviça doğumlu efsane galatasaraylı sol açık.
    canlı izlenmeyen futbolcuların efsaneleştirilmesine karşıyım(metin oktay hariç tabiki) ama prekazi'yi her ne kadar izleyememiş olsamda,youtube ve abimin anıları sağolsun izlemiş kadar olduğum gerçek bir yaşayan efsanedir.

    sunucu: hayatınızda başarabilmek için en çok çabaladığınız şey ne oldu?

    prekazi: pek çabalamadı ben, istediklerimi çoğunlukla başardım. bir tek fenere gol atmak için çok çabaladı ben, onu da başardım. http://altligsendikasi.blogspot.com/

    ayrıca genç takımının hocası olduğu ofk belgrad-galatasaray avrupa kupası ön eleme maçında dediği "belgrad işim,galatasaray aşkım" sözü ile bizleri bir kez daha mest etmiştir.
    tanım:kolpadan efsane yaratanlara efsane nasıl olur sorusunun cevabıdır.
  • 25
    http://www.galatasaray.org/kulup/haber/11991.php
    cevad prekazi türk telekom arena’daydı

    galatasaray spor kulübü ve türk sporunun en büyük taraftarı türk telekom işbirliği ile başlatılan “galatasaray efsanelerini anıyor, türk telekom dünyaya duyuruyor” projesi kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler, galatasaray’ın yaşayan efsanelerinden cevad prekazi ile devam etti.

    organizasyonda 1985 – 1991 yılları arasında galatasaray formasını başarıyla giyen, hem kazanılan lig şampiyonluklarının, hem de avrupa’daki unutulmaz başarıların mimarlarından cevad prekazi’ye plaket takdim edildi. plaketi cevad prekazi’ye yönetim kurulu eski üyelerinden ergün gürsoy verdi. plaket töreninde yönetim kurulu üyelerinden sedat doğan ve emir sarıgül de hazır bulundu. ayrıca cevad prekazi’nin galatasaray kariyerinden unutulmaz anları içeren özel bir video gösterimi de gerçekleştirildi.

    cevad prekazi
    1957 yılında doğan prekazi 1985-86 sezonunda galatasaray'da forma giymeye başladı. frikik ustası olan prekazi, tanju ve mirsad ikilisine yaptığı asistlerle sayısız golü hazırladı ve bununla galatasaray'ın unutulmazlar listesine adını yazdırdı. galatasaray'ın lig şampiyonluklarında ve avrupa kupası başarılarında büyük pay sahibi olan arnavut asıllı oyuncu 1991 yılında galatasaray'a veda etti. bir süre altay ve bakırköyspor'da top oynadıktan sonra ülkesine geri döndü.

    http://galeri.haberturk.com/...saray-manisaspor/1/4

    http://fanatik.ekolay.net/...=88%3FfC&Page=27

    http://galeri.haberturk.com/...saray-manisaspor/1/5

    http://fanatik.ekolay.net/...D=88%3FfC&Page=2

    http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/...amp;rid=155&p=25

    http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/...amp;rid=155&p=27
App Store'dan indirin Google Play'den alın