kendisini zamanında çok büyük bir transfer olsa da, sneijder ve drogba'nın aynı devre arası transfer sezonunda gelmesinden sonra hiç bir transfere eskisi gibi bakamıyorum.
2602
hiç dinmeyen eski sevgili özlemi gibi bir şeydir. 11 yıl oldu be sen gideli. gece gece akla düşendir.
2603
beklendiği günler hafızamda kadife bir tat bırakmıştır. 2007 yazı ahh ahh..
2604
galatasaray formasına değer vermeyen topçuydu. bu disiplinsizlike kaiserslautern ve schalke 04'te nasıl forma vermişler buna hayret ediyor insan.
2605
günümüzde oynasaydı belhanda'dan çok küfür yemesini geçtim belhanda kadar bile savunulmazdı. büyük potansiyel büyük hayal kırıklığıdır.
2606
çok yetenekli ama takıma, futbolculara ve taraftara saygı duymayan brezilyalı futbolcu.
kendisiyle ilgili hafızamda yer etmiş en önemli şey deplasman maçları öncesinde özellikle ödeme konusunda sıkıntı yaşanmışsa ağrıları artar ve gitmezdi.
büyük umutlarla transfer edilmişti. 2007 - 2008 futbol sezonunda gelen şampiyonlukta payı da vardır. ama ben kendisini sevmem.
2607
transferi açıklandığında hem de 5 milyon euro'ya inanamadığım oyuncu. avrupanın önde gelen 10 numaralarındandı o gün. bundesliga antremanı yiyip gelmişti, çok güçlü idi, zaman geçtikçe güç anlamında zayıfladı ve etkisizleşti. uefa maçlarında büyük oynamıştır o ayrı.
2608
yetenek olarak hagi'den sonra gelen en yetenekli oyuncuydu. buna sneijder de dahil. canı istediği zaman muazzam top oynardı ve tabelayı değiştirirdi. bi hertha berlin maçı vardır kendisinin, ara sıra bi yerlerden 90 dakikasını bulup sadece kendisini izlerim. inanılmaz teknik, inanılmaz akıllı ve istediği zaman maça ağırlığını koyup maç kazandıran topçuydu ama disiplin kelimesini hayatı boyunca duymadığı için bütün bu özellikleri boşa gitti. top ayağına inanılmaz yakışırdı. fiziksel özelliği, stili ve top tekniği oldukça benzeyen mevkidaşı diegoatletico madrid formasıyla şampiyonlar ligi finali gördüyse disiplinsizliğine yansın. o dönem gerçekten onun yeteneğinde çok az topçu vardı çünkü..
2609
2008-2009 sezonunun ilk yarısı haricindeki performansı iyi değildi tabii ki formamızı giydiği süreçte. ama geliş hikayesi 2007 yazıma renk katmıştı. tarih, 15 haziran 2007. saint-joseph'teki ilk eğitim yılımda, başlarda zorlanmama rağmen fransızcamı iyi denilebilecek bir seviyeye çıkarmış, yaz tatilinin gelmesini bekliyordum. artık fransızca hazırlık senemin son günleriydi. hava da epey bir sıcaktı doğrusu. eve dönmek için servise bindim. sıcağa dayanamayıp uyuyakaldım. uyandığımda serviste radyoda öğle haberleri vardı, hani bu müzik kanallarındaki kısa 1-2 dakikalık haber turları olur ya onlardan işte. haber turunun sonunda da 1 veya 2 tane önemli denilebilecek spor haberi verilir. bir anda bir haber duydum. çok kısaydı. "galatasaray lincoln transferinde sona yaklaştı." öğrencilik hayatımda, eve yaklaşırken evi arardım ki inip beni karşılasınlar. heyecandan evi aramayı unuttum. ben galatasarayla ilgili güzel bir haber duyduğumda eğer oturuyorsam hemen ayağa kalkarım. öyle bir huyum var. araç hareket halindeyken ayağa kalkacaktım az kalsın. son anda durdurdum kendimi. neyse, annem aşağıya indi ve beni aldı. eve yürürken, o birkaç dakikalık zaman geçmek bilmedi. sürekli "vay be lincoln, lincoln." diyordum. annem de "kimmiş o, iyi futbolcu mu bari?" diye sordu. "evet evet." dedim. hemen eve gelip spor haberlerini açtım. ama pek bir şey yoktu lincolnle ilgili. "allah allah radyodaki kısa haberlerde bile çıktı, geniş kapsamlı spor haberlerinde neden çıkmıyor ki?" diye düşündüm kendi kendime. o gün böyle geçti. ertesi gün lincoln'ün takımımıza transfer olacağına ilişkin haberler iyiden iyiye dillendirilmeye başlandı medyada. "lincoln transferi bitmek üzere.", "lincoln galatasaray'a geliyor.", "lincoln transferi %90 ihtimalle olumlu sonuçlanacak." sözleri birbirini kovalıyordu. sanırım 20 haziran 2007 çarşamba günü, zenit'in de lincoln'e talip olduğu ve iyi denilebilecek bir tutarı gözden çıkardığı söylendi. ertesi gün, 21 haziran 2007 perşembe günü ise lincoln transferinde sorun olmadığı ve artık transferin bitme noktasına geldiği haberini yine radyodan dinledim. kafam karışmaya başladı. "ne olacak acaba bu işin sonu?" demeye başladım. sonra da belki üzüntüden veya bekleyişimin olumsuz sonuçlanacağına dair hissettiğim endişeden olacak ki; "amaaaan gelirse gelir, gelmezse gelmez. bana ne!" dedim ve bu transfere ilişkin haberlere bakmama kararı aldım. saatler ilerledi, akşam oldu. içeriden bir ses geldi, annemin sesi: "muraaaaat lincoln gelmiş." odamdan depara kalkıp saniyeler içinde salona geldim. "ne lincoln'ü ya?" dedim. babam, "evet gelmiş işte almışsınız, özhan canaydın açıkladı." dedi. müthiş bir sevinç yaşadım. o gece uyku tutmadı zaten. birkaç hafta sonra 10 numaralı lincoln forması aldım. 2007-2008 sezonunda maçları izlerken çok defa o lincoln formamı giydim. 2007 yazında yazlığımızın bahçesinde top oynarken yine lincoln formamı giyip oynadım arkadaşlarımla. o yaz, babamın koyu fenerli bir arkadaşı da bana metin oktay forması hediye etmişti. 2007 yazı da benim için böyle geçti işte. lincolnle dolu, galatasarayla dolu geçti, şimdi de hayatımın her anının galatasarayla geçmesi gibi. ilk olarak 2007 yazında öğrenmiştim tam anlamıyla transfer nöbeti tutmayı. benim için hiç fark etmiyor. yazında cimbom'u yaşıyorum, kışın da. galatasaray'ı yaşıyorum. galatasarayla yaşıyorum.
2610
kendisi benim için "al yazmalım" filminde kadir inanır'ın canlandırdığı ilyas karakteridir. sasa ilic ise cemşit karakteridir. asya dogruyu seçmişken maalesef galatasaray yönetimi ve taraftari guzel görüntüsüne kanıp lincoln'u tercih etmiş; kendisinin kıymetini bilen daha az gösterişli ama güzel adam ilic'i göndermiştir.
2611
hagi ile sneijder arasındaki dönemde gelmiş en yetenekli on numara. lakin kendisinin iş ahlakı yoktu. arkadaşları kamp yaparken beyimiz uyduruk bahaneler ile kampa gelmez arkadaşının kliplerinde ortaya çıkardı. zaten iş ahlakı olsaydı türkiye'ye de yolu o kadar erken düşmezdi.
2612
ne zaman ismini bir yerlerde görsem hem özleyip hemde çok üzüldüğüm eski 10 numaramız.
attığı golleri, asistleri, yeteneğini, iş ahlakını geçtim, lincoln ile ilgili aklıma gelen tek şey volkan' dan tekme tokat dayak yerken takımın gol sevinciyle ilgilenmesiydi. bir dönem o kadar çok dışlanmıştı ki takımdan, pozisyonda leş kargaları başına üşüşmüşken bizimkilerin oralı bile olmaması, lincoln acıdan kıvranırken volkan' ı sakinleştirmeye çalışmalarıydı. şu ayıdan bozmaya, o tekmenin hesabını o sahada sormalıydılar.
2613
bana beni hatırlatan eski 10 numara.
geldiğinde çok mutlu olmuştum. ilk lig maçında boş olimpiyat stadı tribünleri önünde rizeye attığı golde ağlardan çıkan o güzel ses hala aklımda yankılanır.
ben de iyi topçuydum zamanında. okul takımının 10 numarasıydım. ama 13 numara giyerdim. solaktım. çok jeneriklik gol atmışımdır herhangi bir kameranın kaydetmediği. anadolu lisesine giderdim. bi değeri vardı o zamanlar anadolu lisesine gitmenin. sözde özel öğrencilerdik. okul yönetimi de çok sıkmazdı bizleri. saçlarım orta uzunlukta kıvır kıvırdı. önünde kare içerisine alınmış avea yazılı parçalı formayla takılırdım genelde okulda. en kötü üniformanın altından giyerdim, öğle aralarında veya yakalanan bir boşlukta her an maç yapmaya hazır ve nazır.
lise 2'de başladılar beni lincoln diye çağırmaya. okulun toplam mevcudu 800 kişi falandı. beni lincoln diye bilen öğrenci sayısı gerçek adımı bilenlerden fazlaydı. halı sahaya adam lazım olduğunda veya bir mevzu olduğunda lincoln diye çağırılırdım. sadece okulda değil ne zaman okulla bir deplasmana gitsek tribünlerde hiç tanımadığım, hayatımda ilk defa gördüğüm insanlar lincoln diye seslenirdi. ama gerçekten de o zamanlar baya benziyormuşum. baya derken işte bir lise öğrencisi ne kadar benzeyebilirse o kadar.
birde pınar vardı o zamanlar. güzeldi. hem kalbi hem kendi. benden bir alt sınıftaydı. ben lise 3'e giderken ortak bir arkadaş vasıtasıyla buluşup sevdiğini söylemişti beni. başlarda ben de sevdim. çok uzatmayacağım, o zamanların verdiği küstahlık ile bir süre sonra kendisini kaybettim. öyle karşı cinsin peşinden koşan birisi olmadım hiç. olmamasının sebebi çapkınlık falan değil yani. ama olmadı işte. liseden sonrada arkadaş olarak da yazıştık uzun yıllar. hayatıma giren çıkanlar olsa da kimsenin beni onun gibi saf ve temiz sevdiğini hissedemedim bir daha. sanki bir büyü vardı ve o bozuldu.
hani lincoln tatile diye gitti bir daha dönmedi ya. benim bahtım da aynı lincoln gibi oldu. yıllar önce daha önce hiç tecrübe etmediğim bir girdabın içine girdim daha da dönemedim. halbuki işin başında çok umutluydum, benden beklentiler çok yüksekti. çokta güzel golle başlamıştım ama şimdi sakatlanıp oyundan alındım. saha kenarında oturmuş, ayaklarımı uzatıp maçı izliyorum. lincoln'nün rize maçında attığı harika golden sonra sakatlanıp saha kenarında oturduğu gibi aynı.
doğru insanları olabilecek en yanlış zamanlarda tanıdım. tanımam gereken zamanlardan daha erken tanıdım. ve erken gelmek en acıklı geç kalış biçimidir bazen.
2614
hacettepe maçıydı sanırım. rakip kırmızı kart görüp eksik kalmıştı.
lincoln orta sahada topu sektire sektire sürüp dribling yapmıştı. medya durur mu vermişti küsküyü '' vay efendim karşındaki rakibi küçük düşürüyorsun diye ''
volkanın götüyle tuttuğu topa alkış tutan medya yapmıştı bunu. eleştirmişti.
lincoln'ün top sektirişi batmıştı gözlerine ama volkan'ın götü umurlarında değildi.
2615
galatasaray formasıyla doya doya izleyemediğime üzüldüğüm futbolcular listesinde liste başı olan eski sambacımız.
içimde uktedir adı.
gittikten sonra senelerce çeşitli oyun platformlarında cassiolinc10 olarak kullanmıştım nickimi.*
cassio de souza soares lincoln bey diyeceksiniz.*(u: :()
2616
son yıllarda "gamsız" diye etiketlenen donk,belhanda gibi topçuların aksine gerçek bir gamsızdı. istemediği deplasmana gitmezdi. top rakipteyken maçla alakası olmazdı. derbi öncesi kalli kadro dışı bile bırakmıştı kendisini. top kaptırmamayı bırak kaptırdığı topun peşinden koşmazdı... çok aşırı yetenekli bir futbolcuydu fakat kendini galatasaraydan hep üstün gördü. sneijder gibi dünya yıldızı gelip burada canla başla oynadı, bu arkadaşın kaprisleri bitmedi. ama iki çalım atar, bir ince pas bırakırdı her şey unutulurdu maalesef.
2617
babamla zaman zaman aramızda şu diyaloğun geçmesine sebep olan futbolcu.
-baba sence lincoln nasıl topçuydu? +(uzaklara bakarken sigarasından derin bir nefes alıp başlar) nasıl anlatayım amk...
yeteneklere alışkın olunca gamsızlığını falan bir kenara bırakıyor tabi eski nesil.
belhanda'ya söverek bitiriyor bu arada konuşmasını ne olursa olsun*.
2618
oynadığı bir bordeaux* maçı vardı ki, paslarının %85'i no-look pastı. öyle yetenekli topçuydu. ara sıra maç seçerdi, olsun. herkesin bir kusuru vardır. şut, pas, adam geçme, araya kaçırma ne ararsan vardı. özan canaydın sağ olsun bizi öyle hallere getirmişti ki bugün geldi yarın gelecek diye diye ömür tüketmiştik. her sabah kalkıp koşa koşa gazete alırdım geldi mi diye. sağ olsun bizim leş türk medyası da her gün getirdi kendisini, 35 tane falan lincoln gelmişti onlara kalırsa.*
2619
yeteneğinin çeyreği kadar disiplinli olsaydı türkiye'ye yolu ancak tatil veya avrupa maçı için düşerdi. hagi ile sneijder arası dönemde gelmiş en yetenekli on numara.
2620
hagi ve wesley sneijder'den sonra galatasaray'a gelmiş tartışmasız en iyi on numara. hatta objektif olmak gerekirse saf yetenek olarak sneijder'den bile daha yetenekli diyebilirim.
2621
bu adamın hertha berlin deplasmanında oynadığı futbolu belhanda hayalinde bile oynayamaz.
kendisi saf yetenekti ancak herkesin bildiği gibi aşırı disiplinsiz bir adamdı. kar yağıyor diye deplasmana gelmiyordu ya herif. çok yazık etmişti yeteneğine.
zaten disiplinli olsa bence de o yetenekle türkiye'ye yolu düşmezdi.
2623
eski 10 numaralarimizdan olan futbolcu. lincoln gelirken de hem pahali hem de sukseli bir transferdi. belki premier lig'de oynayacak bir temposu ve disiplini yoktu ama super lig icin ekstra bir oyuncuydu.
hagi sonrasi hagi arayislarimizda denk geldiklerimizdendir lincoln. ayrica lincoln demisken, o gunlere dair hafizayi gunumuze arda turan ile tasimayi basardik. arda lincoln ile uyumlu sayilabilecek bir futbol oynamisti.
gunumuz futbolunda lincoln'a yer yok, bu kesin. fakat, o estetigi ve kadifeligi artik futbolda bulamiyoruz zaten. makine gibi adamlara dunyanin en iyi futbolcusu gozuyle bakiyor seyirciler. neymar sahtekarin teki olsa da, belki de eskilere ve brezilya ekolune en yakin futbolcu gunumuzde.
o yetenege sahip ve yeterince fiziksel kapasiteye sahip olmayan kisiler bugun futsal oynuyor.
2624
yetenek olarak hagi'den ve ribery'den sonra galatasaray'da gördüğüm 3.isimdir. sneijder çok iyi bir futbolcu, kalitesini felan lincoln'le kıyaslayamayız ancak lincoln öyle bir adamdı ki sahada oynamak isteyince resital sunardı. michael skibbe'de bunu bildiği için zorla onun tüm disiplinsiz davranışlarına rağmen takımda tuttu. o sezon skibbe gidene kadar yakaladığı istatistikleri sneijder bile yakalayamadı.
edit: belirtmek gereken bir şey var ligin ilk yarısı 14 maç, 7 gol, 14 asist ile oynamıştır. sezonun devamında fenerbahçe medyasının algı operasyonu ile galatasaraydan böylesine bir istatisksel canavar kopartılıyor.
çıktığı ilk maçta harika bir gol atıp “beklediğimize değecek” imajı vermiş futbolcuydu. çok faydalı gözükmese de 6/6 serinin başı olan gençlerbirliği deplasmanında 88’de çok kritik bir gol atıp pay almıştır şampiyonluktan.