• 11
    11 mart 2018 galatasaray konyaspor maçını malum ortamlardan ve dolayısıyla 30 saniye gecikmeli izledik. babam, kardeşim ve ben. kendisi ise çok önemli maçlar hariç genelde biz maç izlerken diğer odada dizisini izler. maçın hemen başında moralimizin bozuk olduğunu görünce çok üzüldü. ikinci yarıda yanımıza geldi. "nasıl gidiyor?" diye sordu. "1-0" dedik. o da eliyle 1-1 işareti yaptı gülerek. ekranın sağ üstünde görmüş. 15 saniye sonra gol oldu ama sağlam bağıramadık gole, çünkü öğrenmiştik. son dakikalara girerken maçın stresiyle dudaklarımızı yerken birden kapıyı açtı ve gülerek "2-1" oldu dedi. bizim bi anda gözlerimiz parladı ve yine 15 saniye sonra sinan'ın golü geldi. bu sefer babam ve ben "goooool!" diye bağırdık ama yine de hiç bilmiyormuş gibi boşaltamıyorsunuz sinirinizi. neyse 2-1 yendik ama o yaşadığımız stresi yıkan nidayı atamadığım için sanki yenilmişçesine omuzlarımdaki ağırlık bir süre daha gitmedi. anneme dedim ki "bir daha böyle yapma, doluyoruz doluyoruz ama bi anda çığlık atarak boşaltamıyoruz stresimizi." o da dedi ki "yeseydik zaten gelmezdim oğlum, o sevincinizi görmek istedim." ne diyeyim ben sana kadın... :)
  • 15
    yüz hatlarını, sesini, ellerini, kokusunu ve bakışını unutmamam lazım. şu an bakamasam da video ve fotoğraflar yüzünü, sesini ve bakışını unutturmaz diye tahmin ediyorum. kız kardeşinin elleri onun ellerinin aynısı. geçici bir süre dokunur, öperim ama sonrası bilinmezlik. kullandığı her şeyi, elbiselerini, eşarplarını kokladım ve sanırım kokusunu kaybettim. buna nasıl alışacağım konusunda hiçbir fikrim yok!

    boş bir beşiği sizinle doldurabilen insanın yüzünü inceleyin, ellerini okşayın, boynunu koklayın ve onu çok içten dinleyin. çünkü onun boş yatağını siz dolduramıyorsunuz.

    15 gündür, geriye kalan ömrünün mayıs aylarının ikinci haftasında pazar günü olmayan biri olarak ve affınızı isteyerek diyorum ki;

    "benim mayıslarım artık onundur."
  • 6
    dün 99 gün aradan sonra sadece 12 saatliğine adana'ya gittim. asansörün kapısını açar açmaz altında "rahat uyu taçsız kral, şampiyon galatasaray" yazan metin oktay posteriyle* karşılaştım kapıda. annem kendi önüne koymuş taçsız kral'ı. kendi yüzünden önce onun yüzüyle karşılıyor beni.

    evin içi şenlik. renk cümbüşü var, balonlar falan gırla, balkonlarda bayraklar fora. 3 hafta olmuş şampiyon olalı, dünmüş gibi hazırlamış. onu geçtim eşşek kadar adam olduk, ona rağmen oturmuş balonlarla falan uğraşmış hoşuma gider diye. orada bir kez daha şampiyon olduk tekrar. kutlamalar yeni başlıyordu sanki.

    ne diyeyim ki? *
  • 17
    yakın çevrenizden bir insanı kaybetmek vücudunuzda oluşan derin bir kesik gibidir, zamanla iyileşirsiniz ama izi kalır..

    annenizi kaybetmek ise bir uzvunuzu kaybetmek gibidir, her daim eksikliğini hissedersiniz. dünyanın tüm imkanlarını, tüm parasını bile size verseler hiçbir zaman tamam olamayacaksınız. en mutlu olduğunuz anda bile onunla paylaşamayacağınız gerçeği aklınıza gelir ve burnunuzun direği sızlar.

    en çok da küçük oğlumu görmesini, tanımasını isterdim. koca ailede sarışın sadece ikisi var. karakterleri birbirine o kadar benziyor ki. sanırım yaradan annemin yerine onu gönderdi bize.

    06 ağustos 2013'ten beri eksiğim...
  • 16
    fedakardır. benimkisi koyu fenerbahçelidir. ancak galatasaray kaybettiğinde delirdiğimi düşündüğü için morali hep bozulur. galatasaray kazandığında benimle sevinen kocaman bir yürek. annenin tuttuğu tek takım çocuklarıdır. çocuğunun mutluluğu için tutmadığı takımı desteklemektir. kadın süper finalde galatasaray şampiyon olunca benimle göbek attı ya hahaha hala inanamıyorum. herkesin annesi dünyanın en değerli insanıdır. kıymetlerini bilelim.
  • 19
    çocukken beni anneanneme, teyzeme bıraktığında bile geri dönmesi için pencerenin önünde gözlerim dolu dolu onu beklerdim. ilk okula başladığımda 1 hafta kapının önünde beklerdi beni çünkü onsuz yapamazdım. yıllar geçti yurtdışında gurbet yaşadım, daha da büyüdüm evlendim barklandım ama hep bi anne kuzusuydum. babamı kaybettikten sonra bizi yine ayakta tutan annemdi. son 2-3 senedir işten güçten fazla göremiyordum annemi. keşke işi gücü bırakıp onun yanında olsaydım hep. geçen hafta buluştuk, bir kaç gün beraber kalalım dedik. yaşı 65 de olsa, evde çalışan bi personel bile olsa evin annesi hepimizden önce uyanmış ve torunlarına, çocuklarına kahvaltı hazırlamak için mutfağa inerken merdivenden düşerek başını vurdu. maalesef beyin kanaması teşhisi konuldu. şimdi yanında olamadığım günlere yanıyorum ve hastanede bir dakika bile olsa yanından ayrılmıyorum. kendine geldi ama ciddi bir hafıza kaybı söz konusu. gözünü açtığında ilk "oğlum ne oldu bana" dedi. hasta yatağının yanında yatıyorum ve dün gece yatağından tüm gücünü toplayıp uzanarak üzerimi örttü. işte anne böyle bişey. allahtan sonra en kutsal varlık. allah başımızdan eksik etmesin.

    annenizin kıymetini bilin. kendinizden daha çok onun için zaman yaratın.
  • 12
    benden kilometrelerce uzakta kiz kardesimle birlikte yasayan kadin... canimin ici, cok dertleniyorum bazen sözlük. kendi hayatimi düsünüp mantikli bakarsam almanya da kalmak agir basiyor. ama annemle kardesimi orada yalniz birakmak cok korkutuyor. hele sürekli meydana cikan sacma sapan tacizli tecavüzlü haberleri okudukca kafayi yiyorum. dertlesmek isteyen yesillendirsin beni be sözlük :(

    edit: ayni zamanda galatasaray li olmama vesile olmus insan, iyiki olmus. canini yerim onun ben.

    edit 2: mesaj atan ve ilgilenen, derdimi paylasan bütün renktaslarima tesekkür ediyorum. iyiki yazar olmusum dedirttiniz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın