• 40
    antu'da ki $u guzel yaziyi okuyun, yazan arkada$imiza tesekkur ediyorum, ellerine saglik kardesim.

    (alinti: kısacık bir ömür yaşandı ve bitti.. çok üzücü gerçekten. böylesine bir haber okuduğumda gerçekten içim acıyor. galatasaraylı‚ hatta aşırı galatasaray´lı birisiydi.. eee? ne olmuş yani?..

    ancak ölüm olunca mı birden insan olduğumuzu hatırliyoruz?.. her gün birbirini yiyen ve belki de nefret eden iki camia‚ ölüm olduğunda mı birbirlerine saygı gösterebiliyor?.. çok acı...

    "nefret ediyorum fenerlilerden?"
    "neden?"
    "çünkü fenerliler.."
    ne harika cevap..

    "allah kahretsin bunları"
    "sebep?"
    "çünkü g.saraylılar.."
    bravo sana...

    işte olan biten bu. son derece saçma gözükmüyor mu sizce de?.. ölüm müdür illa ki‚ karşımızdakilerin de aslında bizler gibi‚ diğer sevdiğimiz insanlar gibi insan olduklarını fark etmemizi sağlatan?

    alpaslan dikmen çok iyi bir galatasaraylı idi. entellektüeldi. fanatikti de elbette. akıllı fanatiklerden. sevdiği takımın tarihini bilirdi.. a´dan z´sine kadar... sevmediklerini de o derece ama... hakkını vererek sevdi takımını.. işte gencecik yaşta da aramızdan ayrıldı.. acı bir kayıptır gerçekten.

    mekanı cennet olsun. geride kalanlara‚ sevenlerine sabır diliyorum.

    bu kadar kin duymayın galatasaraylı arkadaşlar bize.. bakın burada ne çok nefret ettiğiniz insan sizin acınızı paylaşıyor.
    bu kadar kin duymayın fenerbahçeli arkadaşlar.. ölümden başka herşey yalan.. galatasaray‚ fenerbahçe‚ beşiktaş hayatlarımızın rengi olsun sadece..

    uğurhan)
  • 434
    vefatının üzerinden 11 sene geçmiş olan güzel adam...

    vefatının üzerinden yıllar geçtikçe, tribünde nesil hatta nesiller değiştikçe malesef ona dair bazı şeyler yanlış aktarılmaya; hayatta olsa açılmasına bile müsade etmeyeceği tartışmalarda kendi kurduğu ultraslan'a karşı argüman olarak kullanılmaktadır. seneler geçtikçe kulaktan kulağa geçen, her söyleyişte biraz daha farklılaşan bir hikaye var. sanki alpaslan dikmen tayfaya savaş açan, tayfayı bazı noktalarda pasifize eden biriymiş zanneden/öyle aktaran bir kesim var.

    alpaslan abi bu tribünün bazısı bilinen, bazısı tanınan, bazısı sadece aşina olunan neferlerinden biriydi herşeyden önce. her ne kadar birbirinden bağımsız yönlerini algılamak/ayırmak zor olsa da taraftar olduğu kadar tribüncü de bir insandı. o da her tribüncü gibi tribünün hiyerarşik durumunu kabul ederdi. kadıköylü aslanlar ya da sadece aslanlar olarak anılan organizasyonun acı tecrübesinin farkındaydı. işin başındakiler kim olursa olsun, tribüne 20 yılın vermiş hatta bir gelenek yaratmış insanlar dahi olsa, "tayfa" olmadan/"tayfa"ya rağmen bu işlerin uzun vadeli olmayacağını kabullenmişti.

    anlatıldığı gibi ne tayfayı dizginleyen, ne tayfaya karşı olan, ne de onları sindirmeye/pasifize etmeye dair bir niyeti ya da çabası olan bir insandı. tayfa ile tribünün diğer kesimi hatta münferit taraftar arasındaki bir köprüydü. görmüş geçirmiş, avrupa'dan haberi olan, entellektüel yeteneğini/donanımını "tribünsel anlamda dışardan ne kaparız"a harcayacak hastaların da tribünde etkin rol oynayabilmesini başarmaya adadı kendini. bugün koreografi başta olmak üzere bazı konularda galatasaray tribünü avrupa'da kafaya oynayabiliyorsa, o bilgi-görgüyü ve uygulama kabiliyetini taşıyan kesimin tribünde kontrollü de olsa bir özgürlüğe en azından söz hakkına sahip olmasını sağlayan yapıyı inşa eden adamdır.

    aslanlar sonrası ultraslan ile ikinci bir denemeye kalkışmak bir cesaret işiydi. bu cesareti gösteren, kendisi gibi "tayfa" içinden olmayan tribüncüleri de bu yola çıkmaya cesaretlendiren kendisiydi. "tribün"lerde gruplaşmanın ne kadar kötü ve tehlikeli olduğunu zaten tahmin edebilen biriydi, tribünün içinden geldiği için. üzerine aslanlar'ın tribünden silah çekilerek kovulduğu olaylar yaşanınca biraz daha geniş çevre bu gerçeği bizzat tecrübe etmiş oldu. belki biraz da kendi gibi orta-üst sınıf nispeten temiz insanların kurtuluşunu da biraz tek çatı altına girmede gördü...

    tayfanın önde gelenleri, kendi tribün arkadaşları ki önemli bir kısmı 90'lı yıllardaki efsane "kapalı üst" efsanesinin en bilindik simalarıdır, bu konularda etkin ve yetkin birkaç kişi daha bir araya gelerek "yeni oluşum toplantısı" diye literatüre geçen o efsanevi ilk toplantıyı yaptılar. türkiye'de her takımın bir taraftar derneği kurması ve tribünlerin bu şekilde otoriteye bağlanmasının devlet idaresince tasarlandığı dönemlerde baskın çıkarak kendileri ultraslan'ı "genç galatasaraylılar derneği" olarak resmiyete de döktüler, her ne kadar o macera 2 sene gidebilmiş olsa da...

    tayfa'yı karşısına almak yerine tayfa'yı tepeye alan bir organizasyon kuruldu. dernek çatısı altında resmiyete girmeleri pek mümkün olmadığı için derneğe bağlı bir oluşum gibi etiket takıldı o zaman. alpaslan dikmen gibi, suat ateşdağlı gibi sicil olarak temiz, genel görüntü olarak prezentabl insanlar da işin resmiyet tarafında yer aldı. o dönem yeni kamplaşmaları yaşamamak adında da "her galatasaraylı bir ultaslan'dır" sloganıyla yola çıkıldı. stadın, salonun her köşesini kucaklamaya çalışan bir kimseyi dışlamıyoruz mesajıydı.

    sonra bu "her galatasaraylı bir ultraslan'dır" sloganını daha büyük bir ölçeğe taşıma durumu oldu. bunda biraz da internetin yavaş yavaş hayatımıza girmesi sonucu uzakların yakın olmasıyla sosyal hayatımızın şimdilerdeki evrimine dair değişimin tam da o zamanlarda başlıyor oluşu da etkili oldu. ultraslan ali sami yen stadyumu'ndan, bazen ahmet cömert bazen haldun alagaş falan tribünlerinden bir anda türkiye'ye, ordan da dünya çapına yayıldı. bütün bu yayılmayı idare eden isim de bizzat alpaslan dikmen oldu. eşini, işini, kendi hayatını bir kenara bırakıp kendi tabiriyle her gününün 24 saat * 60 dakikasını bu işe adadı. her ilçe, her il, her okul, her ülke temsilcisiyle muhatap oldu. haliyle de ultraslan, özellikle de dünya çapına yayılmış olan temsilcilikler tarafı onun karakterinin ve insaniyetinin bir yansıması haline geldi...

    yeni nesil pek bilmese de aslında 2006 yazında kendini bir geriye çekme kararı almıştı. 2001 şubat'ında başlayan beş buçuk yıllık bu maraton onu hem madden çökertmiş hem de ruhen çok yıpratmıştı. yine maçlara gidiyor, tribün için birşeyler yapıyordu; yine elinden gelenin fazlasını veriyordu ama evini ve ailesini geçindirebilmek için hayat mücadelesine dört elle sarılıp "ultraslan" kısmını ikinci plana almak zorunda kalmıştı. yine de kendisinin sadece varlığı bile bazı sorunların büyümeden çözülmesi için yeterli oluyordu ama yıllardır düzenli bir iş yapamadan ya da var olan birikimiyle hayatını idame ettirdiği ailesine bakabilmek için tam zamanlı bir işe ve düzenli hayata geçmek zorunda kalmıştı. hoş bu tam zamanlı işi de galatasaray'dan fazla kopuk olamamıştı ama...

    11 sene önce bugün öğlen saatlerine doğru bir haber hızla yayıldı. tabi şimdilerin internet orospuluğu yalan ölüm haberi olayları o zaman fikir olarak bile yok. bir haftalık bir bayram tatilinin başlangıcı olan bir cumartesi günüydü ve bu tarz acı haberler ne yazık ki bir türkiye geleneğiydi öyle zamanlarda. herkesin aklına gelen ertesi gün ali sami yen'de konyaspor maçının oynanacağı oldu. herkes ilk anda kabullenmemek için aradığı teselliyi konyaspor maçında buldu, galatasaray maçı varken alpaslan abi kalkıp da şehir dışında gitmezdi. ama gitmişti işte. hatta söylenenlere göre dostlarının çok yoğun ısrarlarına rağmen "bu sefer ailemin bayram tatilini sekteye uğratmak istemiyorum" diyerek yola erken çıkmıştı. inanın ya da inanmayın, ecel çağırdığı zaman kimse karşı koyamıyor...

    doğru mu değil mi diye herkes bir şekilde birbirinden bilgi almaya çalışırken ultraslan'ın yıllarca eleştirdiği, yıldızının bir türlü barışmadığı özhan canaydın göründü televizyon ekranlarında ve bazı internet sitelerinde. başkanlık görevi bitmesine rağmen, ki başkan olsa bile resmi bir yükümlülüğü olmamasına rağmen, hele ki ultraslan seneler boyu kendi aleyhine kamuoyu oluşturmasına rağmen haberi alır almaz fırlayıp gitmişti hastahaneye. oğlu atahan ve eşi ebru abla'nın sağlık durumunda korkulacak birşey olmadığını söyledi. alpaslan abi'nin vefat ettiğini bile doğru dürüst söyleyemedi, kendisine mikrofon uzatan muhabirin sorusuna sadece malesef diyebildi...

    ertesi gün cenazesi kaldırıldı. neredeyse ülkenin tüm tribünlerinden binlerce insan kendisine zoraki bir resmi geçit değil içten bir uğurlama yaptı. o gece bursa'da bir gasilhane önünde çıkan "keşke çıkıp şaka desen" bestesi eşliğinde hasdal mezarlığına defnedildi. ebedi istihgaratı galatasaray'ın o dönem henüz inşaat halinde olan yeni mabedi türk telekom arena'ya bakıyordu...

    sonrası 28 eylül 2008 galatasaray konyaspor maçı... "galatasaray pazarlama aş eski yönetim kurulu üyesi, galatasaray.org web ekibi sorumlularından, ultraslan kurucularından ve genel koordinatörü sevgili kardeşimiz alpaslan dikmen anısına bir dakika saygı duruşu" anonsu, sirenlere eşlik eden alkışlar, maç boyu devam eden o tezahürat ve tabi golden sonra sevinmek yerine onu anan pankartlardan birinin önüne gidip saygıyla selamlayan erhan albayrak...

    bugün vefatının üzerinden 11 sene geçti tam. onun yokluğuyla değişenlerin yanı sıra bizler de hayat tarzımız da değerlerimiz de çok değişti. en başında yazdığım gibi bugün açılsa bizzat kapatacağı tartışmalarda hiç olmak istemeyeceği bir safta argüman olarak kullanılıyor. kendi eşsiz karakteri, insan sevgisi, mütevaziliğiyle yaptıkları farklı şekillerde anlatılıyor. onun yokluğunda değişenler de oldu, olmadı değil. onun varlığıyla yetişip kapatabildiği lekelerin üzerinin açıldığı kadar gelişen koşulların başka şekillere bükmesi de oldu.. o konu belki apayrı bir entry konusu, belki değil...

    ancak gerçek şu ki yıllar yılı bıkmadan büyük bir aşkla çalıştı, çabaladı, didindi durdu...

    yerini doldurmak mümkün olmadı, tek başına yaptığı işi 3-4 kişilik bir ekibin bile kotaramadığı denendi ve görüldü.

    dağ gibi bir adamdı, dağlardan büyük bir miras bıraktı...

    bugün sövsek de, kızsak da, bazen farkında olmasak da hepimiz onun mirasından faydalanıyoruz...

    ruhun şad olsun abi...

    yarın yanına gelecekler bir kenara, o hep baktığın yerde sana layık olmaya çalışmanın huzuruyla anıyorum seni...
  • 157
    ne kadar büyük ve önemli bir insan olduğunu bugünlerde çok daha iyi anladığım, galatasaray sevdasını hayatının her alanına yaymış müthiş insan. bu dönemde onu daha bir hasretle ve özlemle anıyorum.

    alpaslan dikmen'in vefatından sonra, ultraslan amacından çok belirgin şekilde uzaklaştı. çok çabuk ve anlaşılmaz bir şekilde gerçekleşti bu durum. takım sevgisini haykıran tribünlerden, rakip takım nefretini kusan tribünlere geçiş oldukça hızlı oldu. her maç rakiplere küfür savurmalar, utançtan yüz kızartacak hale getiren tezahüratlar çoğaldı. öncesi düşünüldüğünde, bu tür hareketlerin daha az olduğu kanaatindeyim. öncelik galatasaray'a destek vermek, rakiplere korku salmakken; bugün ana amaç rakibe saldırmak oldu.

    alpaslan dikmen'in vefatından bugüne kadar gelen sürede tüm ultraslan grubunun değişmediğini, eski grubun yerine 17-18 yaş grubundaki sivilceli ergenlerin geçmediğini düşününce, böylesine bir evrim beklemiyor insan. demek ki temelde böyle bir şey varmış. şimdi ciddi ciddi düşünüyorum, bu tribünü temiz tutmayı tek başına alpaslan dikmen mi becerdi? cevaba bakıyorum "evet, öyle". galatasaraylı gibi yaşamayı becerebilen sadece alpaslan dikmen varmış demek ki koca ultraslan'ın içinde.

    böyle bir adama saygı duymaktan başka ne gelir elden? tribünü bir arada tutan, galatasaray sevgisini binlerce insana hatırlatan kocaman bir yürekmişsin sen alpaslan dikmen. gidişinle çok şey değişti, çok şey tersine döndü. gönül isterdi ki, "bıraktığın yerden devam ediyoruz, her şey eskisi gibi" diyebilelim...
    ruhun mabedden ayrılmasın.
  • 411
    tam 10 sene önce bugün hem de ertesi gün istanbul'da maç olduğu halde bursa yakınlarında geçirdiği trafik kazası sonrası hayatını kaybedip hepimizi şoka sokan galatasaray pazarlama aş eski yönetim kurulu üyesi, galatasaray.org web ekibi sorumlularından, ultraslan kurucularından ve genel koordinatörü sevgili kardeşimiz, abimiz...

    vefatından bir gün sonra oynanan konyaspor maçında böyle anons edilmişti, son yirmi küsur yılda kapıları açılıp içeri seyirci alınan her organizasyonda bir şekilde orda olduğu ali sami yen stadyumunda. 10 sene geçse bile hala adı dillerde anılıyor, pankartlara yazılıyor. günümüzün internet olanaklarına rağmen bugün aktif olarak tribüne çıkan birçok insandan daha fazla biliniyor ve tanınıyor. maymun iştahlı tüketim ve harcama manyağı çağımızda bunlar önemli şeyler.

    zamanla uzayan mesafeler gibi, şeyh uçmaz müridleri uçurur gibi yıllar geçtikçe yanlış yorumlanmaya; anlaşılamadan savunulup bazı argümanlarda kullanılmaya falan başladığını görüyorum bazen. sabahlamalı dönemlerden itibaren tribünde olan bir neferdi herşeyden önce. bir aile kurmasına, düzenli bir işte çalışamadığı için dönem dönem maddi sıkıntılar çekmesine rağmen bu işlerden elini ayağını çekemeyecek kadar tutkuluydu. vefatından iki sene kadar önce artık hayat koşturmacasına dayanamadığını söyleyip kendini "geri plana" aldığında bile dışardan bakanların "amma çok koşturuyor" diyeceği bir seviyeye falan anca indirebilmişti galatasaray mesaisini...

    galatasaraylılık hikayeleri onun devrinde onun yaşadığı yerlerde yaşayan pek çok insanla benzerlikler içerir muhakkak. ancak onu farklı yapan öncü ve birleştirici bir unsur olmasıydı. maç öncesi çatışmalı-sabahlamalı dönemin bittiği, türkiye'nin seksen sonrasının izlerinden yavaş yavaş sıyrılıp dünyaya açılmaya çalıştığı, hayatımıza yeniden şekil verecek olan internetin doğum sancılarının yaşandığı dönemlerdi...

    internette hala dolaşan görsellerde "yeni oluşum toplantısı" adı verildiği görülebilecek olan meşhur otel toplantısı gerçekleştirildi önce. italyan ultras akımı ile aslan lakabını kaynaştırıp bulunan bir isim kondu. meşale, koreografi, sopalı pankart gibi avrupai, bizim "tayfa"ların pek haberi olmayan, olsa da uğraşmayacağı şeyler artık rutine bağlandı. yüzüne bakılmayan, sporcuların büyük takım formasına rağmen köhne salonlarda ilgisizlik içinde ömür çürüttüğü amatör branşlar ultraslan ve diğer muadillerinin üzerine düşmesiyle bugün 20 sene önceye kıyasla inanılmaz yollar aldı. istanbul'da işin göbeğinde yer alan biri olmasına rağmen dünyanın her köşesinde nerede bir vebalı varsa bulup ulaşmayı başardı. attığı o güçlü bağlar ve kurduğu sistematik aradan 10 sene geçse de hala çökmeden çalışmaya devam ediyor. sosyal sorumluluk projelerinden, mezarlık-huzurevi falan ziyaretlerinden bahsetmiyorum bile...

    galatasaray tribünleri ile galatasaray taraftarının bu açılımı gerçekleştirme ihtiyacı duyduğu dönemde, tam olması gerektiği yerde, olması gerekenden fazla fazla emek vererek bu açılıma optimum düzeyde imkan ve kabiliyet sağlamış özel bir karakterdi. bu yüzden 10 sene geçse de adı hala anılacak, o dönemleri bilenlerin hala gözyaşı dökmesine sebebiyet verecek bir isimdi...

    teker teker geleceğiz yanına....
  • 483
    ölümünün üzerinden bir sene daha geçmiş olan abimiz. verdiği eforun hesabı tutulamayan, yeri kolay kolay doldurulamayan insanlardı...

    hala daha onun tek başına yaptığı işleri 2-3 kişi çok büyük eforla halledebiliyor...

    istanbul'da yaşayan taraftar için, kendi arkadaş çevresi ve "tribüncü" kadro harici pek bir anlam ifade etmemesi normaldir. ancak istanbul dışında yaşayan taraftar, en ultraslan düşmanı dahil, bugün bir şekilde onun açtığı yollardan kanallardan bir şekilde geçmektedir günlük hayatında.

    ruhun şad olsun...
  • 408
    alpaslan abimizi saygıyla anıyorum.
    kendisini tanımayı çok isterdim. kısmet olmadı.
    nur içinde yatsın.
    hayatımın en anlamlı ödülü, kendisinin adına düzenlenmiş olan bir makale yarışmasında 1. olarak seçilmemdi.
    makalemin dönemin başkanı duygun yarsuvat hocam tarafından okunup beğenilmesinden ve galatasaray sevgimden kendisinin haberinin olmasından sonra, kulübümüzün genel kurul üyesi olma şerefine nail oldum.
    alpaslan abimin emanetini omzumda gururla taşıyacağıma, tüm kalbimle söz veriyorum. hem de galatasaraylı sözü!
    onu hiç unutmayacağız.
    https://www.youtube.com/watch?v=CVPmmKNYrZo
  • 178
    hakkın rahmetine kavuştuğu için bu güne kadar hakkında hiç bir şey yazmadığım kardeşimizdir. zaten sözlükte adımız ters adam'a çıktı. her haltı bizim yazmak zorunda kalmamız bir yana herkes hakkında ters türs şeyleri yazmak zorunda kalmam işin en pis tarafı. bir de yazsan bir türlü, yazmasan bir türlü. bir sürü şeyi yazamadım henüz sözlüğe. biri çıkıp yazdığımız şey hakkında "yalan söylüyor" dese ne bok yerim bilmiyorum. o yüzden her şeyi yazamıyorum. aslanlar bandosu'nu yazmak için bile ne kadar çok bekledim. bu nedenle eskiye dair şeyler konusunda benim dışımda birinin topa girmesi işte bu nedenle çok önemli. son zamanlarda aramıza katılan baresi kardeşimize iş bu açıdan müteşekkirim.önceden ultraslan konusunda çok güzel girmişti topa. (bkz: #338107)

    şimdi #355361 nolu entrysinden yürüyedur mevzusunda "alpaslan dikmen" için kısaca ;

    --------alıntı-----------

    zoban ile kişisel husumetini malesef yürüyedur üzerinden götürerek tribünün abilerine ''kapalının hakimi olmak istiyorlar'' gibi türlü türlü gazlar veren alpaslan abi'nin de emeğiyle onlar da yokoldu.

    ---------alıntı-----------

    daha bir şey yazmaya gerek var mı! bence yok. ölüm kötü şey kardeşim. her şeye rağmen mekanı cennet olsun.
  • 380
    bir bayram öncesi trafik canavarına(!) kurban ettiğimiz dünyanın en güzel adamı. "bursa yakınlarında geçirdiği kaza sonucu" diye başlayan o lanet cümleye "o maç haftaya değil miydi" diye cevap vermeyen insan sayısı bir elin parmakları kadardır. kaldı ki ertesi gün de ali sami yen'de konyaspor maçı vardı. artık ne kadarı doğrudur bilinmez ama yakın çevresinin "maçı izleyelim sonra yola çıkarsın" şeklindeki tekliflerini ısrarla reddettiği anlatılırdı bir dönem. bu ısrar belki de ecelin onu çağırışıydı. emniyet kemeri takılı olan oğlu atahan ve arka koltuktaki eşi ufak sıyrıklarla olayı atlatırken emniyet kemerinin takılı olmamasının da etkisiyle o dağ gibi adam bir anda gitmişti. öz dedemin vefatı ile birlikte bu derece derinden etkilendiğim, duyduğum an beni şoka sokan vefat haberi sayılıdır.

    allah mekanını cennet eylesin. mirası üzerinden binbir serserilik yapıp rant elde eden herkesin de belasını versin...
  • 399
    ölümünün ardından gözyaşı döktüğüm sayılı insanlardan. bizim gibi istanbul dışında yaşayanların abisi, abiden öte miladıydı. bugün yaşımıza başımıza bakmadan, aradaki mesafelere aldırmadan en "garip" taraftar hallerimizi doya doya yaşayabiliyorsak bunu sağlayan alpaslan abiydi işte. zamanla uzayan mesafeler gibi, bugün ölümünün 9. yıldönümü... hala daha "keşke çıkıp şaka desen" diye bağırıyorsak bu da insana dur bir düşün dedirtir...

    hepimizin yaşamasına vesile olduğun tüm güzellikler için bir kez daha teşekkürler...
  • 332
    galatasaray basketbol seyiricisini yattığı derin uykudan uyandırmış, örgütleyip salonlara koşturduğu gençlerle birlikte camianın ilgisini salonlara çekerek yıllarca "atıl durumda" bulunan şubenin tekrardan sahiplenilmesini sağlamış; efes-ülker arasında dönüp giden kısır döngünün kulüp takımlarınca kırılmasına bir şekilde vesil olmuş olan güzel insan. sezon boyu 10-15, derbi maçlarda 45-50 "deli"ye evsahipliği yapan ahmet cömert tribünlerinin tıka basa dolmasına, orası yetmeyince önce ayhan şahenk'e sığmayacak, daha sonra abdi ipekçi'nin meşhur perdelerini kaldırtacak bir kitleyi salonlara çekmeyi başarmıştır. eminim ki şu dakikalarda * o kocaman gülümsemesi ile salonun bir köşesinde olan biteni izlemektedir. galatasaray erkek basketbol takımı'nın kupayı alıp da götürmesi gereken belki de ilk insandır.

    ruhu şad, toprağı bol olsun.

    şampiyonuz be abi...
  • 122
    utanıyorum be alpaslan abi seni anlattıklarında,
    utanıyorum...

    çünkü,
    ben hiç üşümedim senin gibi tribünde tezahürat ederken, hava soğuksa -hani yağmur falan varsa inceden- gitmem be abi maça.

    utanıyorum be abi seni anlattıklarında.
    utanıyorum işte kendimden.

    kapalının girişinde bütün heybetinle " gençler sadece takımımızı destekliyoruz tamam mı?" diye peşin ayar verişlerin çalınıyo kulağıma bazen. "ne adammış lan!" diyorum. utanıyorum abi kendimden.

    utanıyorum be alpaslan abi'm kendimden.

    "ultraslan diye bi grup kurmuşlar ulan ne rant yapıyolardır be tribündeki ağaları..." diye düşündüm ben abi ilk duyduğumda arkanda bıraktığın kocaman mirasını.
    çocuktum be abi. çok küçüktüm ben o zaman. öyle duyuyodum inanıyodum be abi.
    "ulan sevabına mı yapıyolar o işi sanki..." dediklerinde " sevabına değil ulan galatasaray aşkına!!!" demeye aklım ermiyodu be abim.

    utanıyorum be abim adını her duyduğumda.
    yüzüm kızarıyo.
    gözüm dalıyo.
    "o" diyorum,
    "alpaslan abim" diyorum,
    "alpaslan abim galatasaraylıysa ben neyim lan?..." diyorum!

    mekanın cennet olsun abim.
    hakkını helal et.
    ben çok utanıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın