• 1180
    galatasaraylı bir çocuk olmanın en güzel yanlarından biri de, evi stada çok yakın olan bir galatasaraylı çocuk olmaktı. daha önce ayağımdaki problemden ve bunun bazı şeyleri kısıtlandırdığını ve bu kısıtlanan şeylerin en önemlisi futbol oynamamak olduğunu söylemiştim. bu acımı bir nebze olsun dindirmemi sağlayan yerdir ali sami yen. evim çok yakın olduğu için her maç günü ayrı bir heyecan sarardı beni, stattan sesler oldukça net gelirdi. ama o gelen basit bir sesten öte bir şeydi. umuttu, bir çocuğun ve onunla beraber binlercesinin, on binlercesinin, yüz binlercesinin umuduydu. sevinçti, hüzündü, savaşmaktı, bağırış, kızgınlık, öfke, çok sesliliğin içinde tek seslilik, çok sesliliğin içinde sessizlik ve bir sürü şey demekti o gelen sesti. ali samiyen demek her şey demek olmasa da çoğu şeydi. ama tabikide bunlar hepimizin az çok dile getirebildiği şeyler.

    o stadın sabahları halk için yürüyüş yeri olmasını sağlayan kişinin küçük bir çocuğa mutluluktan öte bir şey verdiğinden haberi yoktur ve büyük ihtimal olmayacaktır ama o her kimse ondan binlerce kez allah razı olsun. saat sabahın beş buçuğu gibi açılırdı stad (saat konusunda yanlışım varsa affola) . annem beni her sabah 5 gibi kaldırırdı. - bu bahsettiğim kalkma olayı o kadar uzun süre sürmüştü ki ben halen çoğu sabah erken kalkarım- benim çoğu zaman evde yalnız başıma oynadığım futbol topumu da alır apartmandaki hanım teyze grubuyla stada giderdik. o yaşta herhangi bir çocuk için o saatte kalkmak işkence olabilirdi ama benim için en büyük eğlenceydi. stada giderken içimden tek düşündüğüm şey bugün hangi oyuncunun kimliğine bürüneceğimdi. bazen hakan şükür, bazen jardel, bazen hasan şaş, bazen ümit karan ve bir sürü futbolcumuzun kimliğine bürünürdüm ama en çok hagi olurdum ben. zaten en çok da hagi'yi severdim. en büyük hayallerimden biriydi o statta fenerbahçe'ye karşı gol atmak ama o statta fenerbahçe formasıyla gol attığım tek kişi kaleye geçip hafif vurduğum topu bile bile yiyen hanım teyzelerden biri olmuştu. aslında o zamanlar bu bile büyük bir mutluluktu ama ne bileyim şimdi düşününce insanın içi burkulmuyor değil. işin en güzel yanı ise tabikide ali sami yen'in çimlerine uzanıp hayal kurmaktı, bazen gol atarken, bazen fatih terim teknik direktörlüğü bıraktan sonra gelen yeni teknik direktör olduğumu (2002- 2003 sezonuna tekabül ediyor bu hayal) , hatta bazen başkan olduğumu hayal ederdim. bunun için de çok çalışıp galatasaray lisesi'ni kazanmam gerektiğini düşünürdüm. düşünün o zaman nasıl gündemi takip ediyorsam bu liseli, liseli olmayan mevzusu bilinç altıma yerleşmiş. lise'yi kazanamadık gerçi başkan olacak kadar çok paramızda yoktu o zaman da bu zaman da ama o küçük halim kapitalist dünyadan uzak, hayal kurmak bedava o zamanlar. halen bedavada hayal kuramayacak kadar sorumluluk var haliyle.

    ben ilk küfürüde orada duymuştum. hagi'nin atıldığı olaylı gençlerbirliği maçıydı ilk gittiğim maç. taraftar bağırıyor, hakem bilmemney, hakem senin anneni falan. babam küfürleri duymayayım diye kulağımı kaparken aynı zamanda küfür etmesine o zaman anlam verememiştim ama şimdi aklıma gelince çok gülüyorum, her sene 5 maç sözü verirdi babam, avrupadaki durumumuza göre fazladan 1 maç hakkım olabilirdi ama bu güzel hakkıma inat avrupa maçlarında o dönemler pek başarılı olamamıştık, genelde büyük maçlara giderdim. skor ya da popülarite taraftarı olduğumdan değil sadece kombinesini bana veren babamın beni emanet edebileceği arkadaşları olduğu için. maça gidemesem bile takımı karşılamaya giderdim, cefakar taraftar sayılamazdım belki çünkü ne kadar yağmur yağsa, çamura batsam da evim yakındı ve o cefayı 5 dakika sonra üstümden atacaktım ama iyi bir ali sami yen taraftarıydım. 23 nisan gösterilerine izlemeye gittiğimizde stada zarar vermek için anlamsızca bir yerlere vuran fenerlilere kavga edip bayramda anlamsızca dayak yemişliğim bile vardır. hatta o kavgayı nonda'nın attığı 1-0 kazandığımız fenerbahçe maçı öncesi 23 nisan'da etmiştim. ve itiraf etmem gerekirse o törenin hemen bitmesini istemiştim çünkü bir kaç gün sonra maç vardı ve biz veletler galatasaray'ın o sezonki en önemli maçı öncesi zemini mahvediyorduk. o gün vicdanımın ve temiz dayak yememden dolayı (o çocukların çocuk bayramında ne işi vardı halen çözemedim, çocuk değil bildiğin 17- 18 yaşındaki gençlerdi resmen) suratımın sızlamasından dolayı tam olarak uyayamıştım.. çok hikaye var aslında böyle anlatılacak ali sami yen ile ilgili ama bunlar sadece bir kaçı anıların.

    babamın elinden tutup, maç günleri mcdonalds'a gitmeyi özlüyorum, çocuk menüsünden aldığım oyuncağı gişedeki güvenliğe vermemek için dil döken, güvenliğe bir oyuncağı vermemek için direten babamın o hallerini özlüyorum. karnımın tok olmasına rağmen köfte ekmekçilerinin oradan geçmeyi, karnımın tok olmasına rağmen babama köfte ekmek için ajitasyon yaptığım günleri özlüyorum, babamın arkadaşlarıyla maç hakkında konuşmayı, futbol bilgimin yüksek olduğunu bildikleri için bana soru sormalarını özlüyorum. sezgin abi'nin stadı turlamasını özlüyorum, stada girmeden önce kuponun o maçtan yatacağını bile bile kuponunun son maçını bana doldurtan kuzenimin kuponlarını özlüyorum, takımı karşılamayı, maça gidemesem de golleri evin bahçesinde oturup duymayı özlüyorum, kazanılan maçlardan sonra mecidiyeköy meydan'da takıma tezahürat etmeyi özlüyorum. otobüs stadın oradaki durakta dururken "ali sami yen" denildiğinde içimde hafif bir burukluk oluyor, moloz yığınlarını gördüğümde de olmuştu. seni çok özlüyorum be ali sami yen, çocukluğumun her güzelliğinin artık sadece anılarda kalmasından ve gelecekti çocuklarıma asla gösteremeyeceğimden dolayı belki de bu kadar özlüyorum seni ali sami yen.

    ha bu arada fifa 2003'te galatasaray maçlarında ali sami yen'i görünce evini arayan çocuk vardı ya, o bendim işte !
  • 1181
    http://www.torunlargyo.com.tr/ali-sami-yen.html

    yerine yapılan inşaat'ın fotoğrafları burada ama benim söylemek istediğim başka. babam inşaat mühendisi bana zamanında anlatmıştı. devlet arena'nın yapımı karşılığında burayı almıştı ki bu nereden bakarsanız bakın çok büyük kazık. yani bu kadar güzel arsa 1 milyar dolar civarı değer bulabilecekken biz neredeyse 50-60 milyon dolarlık bir inşaat'a karşılık vermiştik. daha sonra ise devlet'in torunlardan arsa karşılığında aldığı meblağ daha da komik. yaklaşık 150 milyon dolar ki size şöyle söyleyeyim orada yapılacak 20 daire bile karşılar bu parayı. yani burada tek mağdur olan galatasaray'dır ama gel gör ki halen stadımızı devletin yaptığı vurgulanıyor. gel gör ki bizim aslında karşılığını fersah fersah ödediğimiz stadımız halen devlet vurgusunu yiyor. ulan devlet bizi kazıklamış, halen çatı kullanımını vermiyor bize siz daha neyden bahsediyorsunuz, elinizi vicdanınıza koyun öyle düşünün biraz.

    not meblağlar konusunda hafif yanlışlıklar olabilir kusura bakmayın.

    ha bu arada ben spora siyaset mi karıştırmış oldum şimdi ?
  • 1182
    zamanında "mecidiyeköy 50.000 kişiyi kaldırmaz" diyerek ali sami yen'in yenilenmesi yerine başka bir alana stat yapılmasının daha uygun olacağı söylenmişti hükümet kanadından. hatta bunu direk başbakan söylemişti diye hatırlıyorum.

    şimdi yıkılan sami yen'in yerine içinde ticari alanların, ofislerin ve yaşam alanlarının olduğu yepis yeni bir kompleks yükseliyor. nereden baksan 2 haftada bir 50.000 kişinin doluşacağı alanda o kalabalık 7/24 ikamet edecek.

    allah insanoğlu'nu yalancı ve iki yüzlü yöneticilerden korusun ne diyim.

    çok mu şey istedim acep?
  • 1185
    daha minicik bir çocuk iken bayram gezmesi dönüşünde rahmetli babamın kullandığı araba çevre yolunda mecidiyeköy hizasına geldiği vakit arababın içinde ayağa kalkarak çimleri ve içeride neler olduğunu görmeye çalıştığım, sonra ilk gençlik yıllarımın geçtiği, unutulmaz 7 haziran 1987 tarihinde oynanan galatasaray-eskişehir maçını izlediğim, barcelona, milan, juventus, sporting lizbon (vb... cimbomun burada gazabına uğramış ismini anmayı unuttuğum güzide bir çok avrupa kulübü beni bağışlasın lütfen) gibi bir çok avrupa devinin hezimetine göz tanığı olduğum, yıkımı sırasında iş yerim mecidiyeköyde olduğu için içim kan ağlayarak başım önde işe gidip gelmemi sağlayan kutsal stadyum.
  • 1188
    belki çok zengin olabilirsiniz, dünya yıldızlarını formamız altında izleyebilirsiniz, en güzel manitalarla 3lü çekebilirsiniz, en delikanlı çocuklarla maç öncesi arabanızı otoparka pakedip kafede yemek yiyip locanıza geçebilirsiniz ama ali sami yen'de maç izlemediyseniz herşeyiniz eksik kalacak.

    only (gbkz: kapalı tribündeki bi ayağı içerde bi ayağı dışarda bi kolları ile tezahürat edip dier koluyla yanındakini tutan abiler) can judge me.
  • 1190
    o zamanki kız arkadasım fanatik galatasaraylıydı ve sami yen'e hiç gitmemişti.. 2010 aralık ayıydı ve stad yıkılmadan gidilecek 2 mac kalmıstı..son lig macı olan genclerbirligi macı ve son mac olan türkiye kupası'ndaki beypazarı şekerspor macı.. kız arkadasımla genclerbirligi macında karar kıldık ve biletleri aldık yola koyulduk.. 8 saatlik yolculuktan sonra istanbul'a vardık..gidenler hatırlayacaktır gun boyunca aralıksız kar yagmıstı.. sırılsıklam bir sekilde stada girdik.. eski acık'ın üstü o yıl ya da bir onceki yıl kapatılmıstı emin degilim.. stadda biraz rahat ederiz diye dusunerek mac baslamadan 2 saat once eski acık'taki yerimizi aldık..bizim gibi düşünenler yanılmıstı cunku capraz bir sekilde yagan sulu kar herkesi iyice ıslatmıstı.. ama mutluyduk , sami yen'deki son lig macında tribündeydik.. tabi bu heyecanımız hursit'in macın basında attıgı golle biraz düşmüştü.. kız arkadasım soguktan titriyor dişleri birbirine vuruyordu.. her neyse o macı 2-0 kaybettik.. sogugun da etkisiyle bir an once staddan cıkalım derken , bir anda herkes tribün koltuklarını sokmeye basladı .. herkes evine hatıra goturmenin peşindeydi .. biz de aldık bir koltuk ve eve oyle donduk.. ali sami yen'in 63 numaralı koltugu hala bende ve camuruyla , pisligiyle odamın en güzel yerinde senelerdir duruyor.. ali sami yen stadyumu , hayatım boyunca beni en mutlu eden 3-5 anının tek ortagıdır.. yıkılmasıyla beni bir daha istanbul'a goturecek bir sebep kalmamıstır..
  • 1191
    galatasarayımızın en büyük başarılarına tanıklık etmiş eski mabedi. istanbul'da yaşamayan biri olarak çokça burada bulunma şerefine eriştim. ama aklımdan hiç çıkmayan bir maç var ki, zorluklarla, teknik direktörsüz (cevat hocaya haksızlık etmeyelim ama genel manada teknik direktörümüz değildi) tek yabancıyla çıktığımız (bkz: 27 nisan 2008 galatasaray fenerbahçe maçı). shabani nonda kafa vuruşunu yaptığında tüm tribünlerde olduğu gibi yeni açıkta da sanki deprem olmuştu, hatta arkadaşım 3 sıra aşağı yuvarlanmıştı*. şimdiki stadımız da mükemmel, çok modern, daha insani koşulları var ama ali sami yen'in o kokusunu teneffüs edenler hep söyler, sanki orada başka birşeyler vardı. umarım arenada da ali sami yen'i gölgede bırakacak başarılar kazanırız.
  • 1194
    gerçekleşmiş çocukluğumun en büyük hayalinin hem öznesini, hem nesnesini hemde yüklemini barındıran mekanımızdır.
    öncelikle belirtmem gerekir ki ben kör bir vatandaşım. bu münasebetle de ilköğrenimimi doğduğum, yaşadığım ve aşığı olduğum diyarbakırdan o dönemin şartlarına göre 6 saat uzaklıkta gaziantepte yatılı okulda okumaktaydım. bizim okulumuzda resim dersleri yerine işlenilen modelaj adı altında biraz görmesi olanların resim yaptıkları, hiç görmeyenlerin de oyun hamurları ile çeşitli şekiller yaptıkları bir ders vardı. fakat 5. sınıfa kadar biz bu derslerde oyuncaklarla oynamaktan başka bir şey yapmazdık. 5. sınıfta dersimizin hocası değişti. sonrasında hoca resim yapmak isteyenleri sordu. benim görme oranım ışık, açık ve koyu renkleri ayırt edecek kadar olmasına rağmen resim yapmak istedim. bir de hafiften dengesiz olduğumdan dolayı yaptığım şekillerde hamuru israf etmekten başka bir şeye benzemiyordu.
    6. sınıfa geldiğimizde hocamız bizlere çeşitli resim yarışmalarının duyurularını bildirir ve bu çerçevede resim yapmamızı isterdi. ben pastel boya kullanırdım. çünkü pastel boyalar kağıdın üzerinde bir iz bırakır ve bu iz sayesinde şekli de algılayabilirdim. ayrıca resimi renklendirmek için de boyaların renklerini sıralı bir şekilde dizerdim. 7. sınıfa geldiğimizde çevre konulu daha önceden yaptığım bir resmi hocam bana söylemeden gaziantep genç işadamları derneğinin açtığı bir yarışmaya göndermiş. ben resmim mansiyon ödülü aldığında resmin yarışmaya gittiğinden haberdar oldum. işte yarışmanın ödül töreni ertesinde bir gün okulun müdürü beni çağırdı ve ntv'den bir ekibin belgesel çekimi için okula geleceğini hazırlanmamı söyledi. ardından ben hazırlanıp ekibi beklemeye başladım. belgesel çekimi sırasında benden, yapmak istediklerimden, yapabildiklerimden ve hayallerimden bahsettik. röportajın sonlarına doğru hayatta en çok neyi görmek istediğimi sordular. ben gözlerimin görmesini istemediğim için görmek fiilini deneyimlemek olarak algıladım ve hayatımda en çok galatasarayın ali sami yen stadında bir maçını izlemek istediğimi söyledim. gerçekten de hayatımdaki en büyük hayalim sami yen türübünlerinde bir maç izleyebilmekti. o zamanın şartlarında kim derdi ki diyarbakırlı antepte ilköğrenimini gören cimbom21'in istanbula gelmesi mümkün olacaktı da ali sami yen stadına gidip maç izleyecekti.
    ilköğrenimimi bitirdikten sonra diyarbakıra ailemin yanına döndüm ve liseyi diyarbakırda okudum. lise sona geldiğimde öss telaşı içerisine girdim. istediğim galatasaray üniversitesinde hukuk fakültesini kazanmaktı. ancak galatasaray üniversitesi olmasa da mutlaka bir yolunu bulup istanbula gelmeliydim. zira sami yen'de maç izlemenin başka bir yolu olmayacaktı. derken sınava girdim ve sonuçlar açıklandı. epeyce yüksek bir puan almıştım. tercih dönemimde evdekiler ankara ve psikoloji yazmamı istiyorlardı. bense ısrarla istanbul ve hukuk fakültesinde diretiyordum. en son anlaşmamıza göre bir istanbul, bir ankara yazacaktım. bununla birlikte ilk 5 tercihimin içerisinde mutlaka boğaz içi psikoloji olacaktı. puanım galatasaray üniversitesine yetmeyecekti biliyordum. ona rağmen ilk tercihe onu yazdım. sonra ikinci tercihim bilkent üniversitesiydi. 3. tercihim şuan bitirmeye uğraştığım istanbul bilgi üniversitesi hukuk fakültesiydi. sonrasında sonuçlar açıklanır açıklanmaz bilgi üniversitesinin kampüslerinden birinin kuştepede olduğunu, kuştepenin de mecidiyeköye çok yakın olduğunu öğrendim. sonra ablamdan google eart'ten kampüs ile samiyen arasındaki mesafeye bakmasını istedim. aralarında ya 13 yahut 17 bina olduğunu söyledi.
    ilk yıl hep planlarım arasında samiyene gitmek vardı ancak kısmet 2. yılımın başlangıçınaymış. sami yen'de izlediğim ilk maçımız 22 ağustos 2010 galatasaray bursaspor maçı oldu. o malum sezonda bir çok maça gittim. en son 11 ocak 2011 galatasaray beypazarı şekerspor maçında da orada eski açıktaydım. şimdi ise odamda kendisine ait bir koltuğu saklamaktayım.
  • 1198
    bayramlar...
    ne güzeldir bu bayramlar. tüm aile toplanır, görüşülemeyen kuzenler gelir, oyunlar oynanır, 3 4 gün rüya gibi tatil geçer, okul ödevleri unutulur sadece oyun oynanır, çünkü bu bayramlar haftalar öncesinden planlanır. yavaş yavaş bu bayramlara anlam katanları kaybederiz. çoğunlukla önce dedeler neneler, sonra anne babalar dayılar amcalar halalar teyzeler, sonra da kardeşler kuzenler... bunların yerini ise küçükler alır, yavaş yavaş onlar da büyür ve büyüklerimizden ne gördüysek onlara da onları aktarırız. ancak her bayram namazından sonra eskiler anılır, hatıralar canlanır, bazen gözler yaşlanır onların oturduğu o koltuklara bile bakılmaz olunur. sevinilsin mi bayrama üzülünsün mü bilinmez.

    günümüzde hissettiklerim de işte öyle... istanbula gittiğimde kaldığım adres belli, şişlide murat muhallebicisinin ara sokağındaki kuzenimin evi. işte oraya giderken soluma düşüyor eski ali sami yen. şimdi üstünde koca koca olacak binaların temelleri var. resmen emanet duruyor orası. orada para kazanılmamalı, orada zafer kazanılmalı. nice derbiler, avrupa maçları, şampiyonluk maçları orada oynanmalı, maça gelenler 90 dakika derdi tasayı unutup cehennemin zebanisi olmalı. derwaller, metin oktaylar, fatih terimler, prekaziler bile teker teker gitse yerlerini yeniler almalı, ancak zafer kazanmaya devam edilmeli. maçtan önce arkadaşlar orijinde toplanmalı, gs store çadırı önü gruplarla dolu olmalı, carrefour önünde saçları 3 numaralı gençler tuborg içmeli, maça biletsiz gelenler sadece eski açığı gören aradan maçı izlemeye çalışmalı, gollerden sonra statın coşkusu evlere yansımalı, maçtan sonra trafik durmalı, her yer bayram yerine dönmeli. kimse bi an önce stadı terkediyim diye çalışmamalı, "dur ulan şu yan sokağa da gideyim belki orada da makara vardır" diyip o sokakların tadına bakmalı. bu mabede ilk babasıyla gelenler, kendi çocuklarıyla gelip babasıyla yedikleri köfte ekmeği çocuklarına yedirmeli, maç çıkışında da hemen otobüse metroya yetişiyim derdi olmadan keyiif biralarını içebilmeli. olmuyor artık arenada bunlar. yapılamıyor. zaferler devam etse de adetler, gelenek ve görenekler olmuyor. insan da ister istemez özlüyor.

    ben seni sevduğumi da dünyalara bildurdum !

    http://www.itusozluk.com/...yen-stadi_182838.jpg
    http://galeri.uludagsozluk.com/...n-stadyumu_98882.jpg
    http://www.haberaktuel.com/...2.20110112113935.jpg
  • 1199
    izmit'te okuduğum yıllarda bol bol ziyaret etme fırsatı bulduğum beypazarı şekerspor maçında son görevimi yapmak için gittiğimde 1 adet koltuğunu çaldığım stat. aslında çalmak değil ondan bir hatıra aldım sadece. o sahada ki son maçımızdı ve tüm taraftar bir hatıra götürmüştü evine. o kırmızı koltuğu yıllar sonra oğluma hatıra olarak bırakacağım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın