dün
* oradaydım ben. yeni açıkta. tarihi bir maçtı tabi. herkes için ligdeki son maç olması sebebiyle önemliydi. benim için ise daha bir farklıydı önemi. benim için ilk ve sondu dün alşam ali sami yen.
evet, ilk kez oradaydım dün. saatler öncesinden yerimi almıştım. takımın oyunu, alınacak skor, çok da önemli değildi. ali sami yen'deydim ben. ötesi var mı?
maç başladı, daha ne oluyor diyemeden komik bir gol yedik. durdum, "böyle mi olacaktı ilk ve son maçım?" dedim. biraz toparlandım, derken 2. gol geldi. zaten çok zor gol atan bir takım olduğumuzdan dolayı maçtan ümidi kestim artık. izlenecek bir oyun da yoktu zaten ortada.
eski açığı seyrettim uzun uzun. kapalıya kulak verdim dakikalarca. eşlik ettik zaman zaman. akıllıyız ya, botları da getirmemiştim yanımda. spor ayakkabılarımı sıksan yarım bardak su çıkacaktı belki. dizlerimden aşağısını ıslaklığın ve soğuğun etkisiyle hissetmiyordum. arada tipiye dönüşen yağış sert sert suratıma vuruyordu. önemi yoktu, bastığım şey, ali sami yen koltuğuydu. ilk kez... ve son kez...
maç bitti, tezahüratlar bitmedi. maç esnasında artık alıştığım ve hissetmediğim ıslaklığı ve soğukluğu yeni yeni algılar oldum çıkışta. derken çıkıştaki tezahüratlara bir kez daha eşlik ederken, şu kötü şartlarda bile neden maça geldiğimi bir kez daha anladım. tezahürat her şeyi açıklıyordu zira:
herkes gider,
biz kalırız,
biz,
galatasaraylıyız.