• 764
    her türlü kısıtlamaya karşıyım.
    her ülkede karşıyım.
    her ne kadar bir kısmı akıl almaz paralar kazansalar da, sporcular sonuçta sözleşmeli işçilerdir.
    her sektörde her türlü kısıtlama yanlıştır arkadaş.
    altyapın boktansa altyapını düzelteceksin.
    altyapının boktanlığının cezasını saçma sapan adamlara fahiş rakamlar ödemek durumunda kalan kulüplere ve sırf yabancı diye sözleşmeli işçilere ödetemezsin.
    bir insanın "x yerde doğdu o yüzden y yerde çalışamaz, z yerde yaşayamaz, buralar benim ülkem, benim kulübüm, benim federasyonum, izin vermezsem gelemezsin" falan diye engellenmesi kökten yanlış zaten.
    istendiği kadar engellensin, bu saçmalıklar mutlaka sona erecektir.

    peşin düzenleme: daha da derine inelim derseniz, ben önden cevaplayayım; ulusal takımlara fikir olarak karşıyım ama futbolun rengidir, ayrı bir heyecandır, klasiktir velhasıl kalabilir ancak ulusal takımlar futbol için vardır, futbol ulusal takımlar için değil.
  • 781
    sınırlandırıldığı sürece bu ülkeye şampiyonlar ligi kupası gelmesi olanaksızdır.
    neden karşı olduğumu daha önce ifade ettim (bkz: #1412161).
    tepemizde böyle bir yasak oldukça çeyrek finalden öteye geçemeyiz.
    2. kupayı alabilir miyiz? şu haliyle alabiliriz.
    geçmişte de hagi vardı öyle aldık.
    şimdi bir hagi olsa yine en fazla yarı final görebiliriz.
    gerisi boş...
  • 829
    en dibine gidelim; futbolcu sonuçta bir emekçidir. kazandıkları paraların astronomik yerlere ulaşması ise arz-talep ve futbolun endüstriyelleşmesi ile ilgili olup bundan en az sorumlu olanlar futbolculardır ve bu başka bir tartışma konusudur dolayısıyla futbolcuların temelde birer emekçi oldukları gerçeğini değiştirmemektedir.
    buna mukabil, x emekçiye a milletine mensup doğduğu için pozitif, y emekçiye b milletine mensup doğduğu içinse negatif ayrımcılık yapılması, adı üzerinde ayrımcılıktır.
    bu noktada, şahsen hiçbir gerekçenin emekçi haklarını kısıtlamasına taraftar değilim.
    hele hele "ülke futbolu" gibi garabet ve iktidarlar tarafından suistimale açık bir kavram üzerinden gaspedilmesine kesinlikle karşıyım.
    öte yandan, hadi diyelim serbest piyasa ekonomisi doktrinlerini benimsemiş biri olun, yine karşı olmanız gerekir çünkü çok bariz haksız rekabet yaratır yabancı sınırı.
    şimdi muhtemelen "x ülkede böyle, a liginde de var" diye savunulabilir; valla isterse galaksinin her yerinde geçerli olsun, yanlış yanlıştır.
    bir diğer sıkıntı da, milyon defa dillendirildiği üzere "yayıp yatan türk futbolcusu" ile "ikiyi yirmiye kakalayan anadolu kulübü" kafalarıdır.
    anadolu kulübü de altyapıya falan kasmaz yabancı sınırı varken.
    gider alt liglerden yetenekli gelecek vadeden çocukları toplar, bir-iki sezon cilalar sonra patlatır büyük kulüplere.
    büyük kulübe giden çocuk da profesyonel olacak, iş ahlakına sahip olacak, sporcu ahlakına sahip olacak, baskının altında ezilmeyecek, gece hayatında agd olmayacak da kendini geliştirmeye devam edecek. don't die my dunkey don't die :)
    yabancı sınırı olmazsa bu çocuklar ya tıpış tıpış avrupaya veya diğer liglere gidecek ve canını dişine takarak çalışacak, ya da türkiye'de kalacak ama yine tırnağıyla kazıyarak rekabet edip pişecek veya yeneteği ve profesyonelliği yeterli değilse silinip gidecek.
    evrensel seçicilik.
    survival of the fittest kanka.

    ha yok illa ülke futbolu da gelişsin istiyorsak da, yine defalarca dillendirildiği üzere getiririz ilk 11'de altyapıdan 2-3 oyuncu zorunluluğu veya 18'de 5 veya 25'te 7 falan, canavar gibi olur işler.

    ülke futbolu dediğiniz şey, iki yılda dört yılda bir turnuvalara gidip o turnuvalarda da en fazla 8-10 maç yapıp gelmek değildir bence.
    bence liglerin kaliteleri ve üst düzey mücadeleler, örneğin şampiyonlar ligi çok daha önemlidir ülke futbolu için.

    her sene düzenlenen şampiyonlar ligi, kazanana 10,5 milyon euro ödül vermiş en son.
    4 yılda bir düzenlenen dünya kupası 35 milyon dolar. bugünün paritesiyle 27 milyon euro.
    toplam rakamlara bakacak olursak, uefa, sadece şampiyonlar ligi için sadece 2013-2014 sezonunda toplam 904 milyon 600 bin- dağıtmış. yani yaklaşık 1 milyar 175 milyon civarında amerikın dalır dağıtmış.
    fifa ise, 4 yılda bir düzenlenen dünya kupası sebebiyle toplam 358 milyon $ dağıtmış.

    dünya kupasında paraları federasyonlar, şampiyonlar liginde ise kulüpler alıyor denebilir.
    yine dönüyorum bir önceki paragrafa; ilk 11'de üç altyapı oyuncusu veya 18'de 5 altyapı oyuncusu zorunluluğu getirirseniz, bu kulüpler bu paraları, federasyonun harcayacağından çok daha verimli harcar bundan emin olabilirsiniz.
    federasyon yol gösterici değil, işleri kolaylaştıran bir örgüt olmalıdır.
    şu anda tff'yi tartışmaya bile gerek yok.

    yabancı sınırının hiçbir mantıklı açıklaması yok özetle.
    ister dünya görüşünüz solda ister sağda, ister sadece ülke futbolunun iyiliğini ister sadece kulüplerin iyiliğini gözetir olun; hiçbirisinde, hele bizim gibi rekabete herkesten çok ihtiyacı olan ülkelerde hiç hiç hiç yeri yok.
  • 873
    daha önce de belirtmiştim ama yinelemekte fayda var; tamamen kaldırılmalı.
    bazıları sevmiyor kendi girilerimize bakınız vermeyi ama konunun devamında söyleyeceklerimin altyapısı olduğundan yapıyorum;
    (bkz: #1412161) (bkz: #1446350) (bkz: #1559087)
    doğal olarak fenerbahçe'nin cezası kalkacakken yeniden düzenleniyor. bu düzende başka bir biçimi beklenemezdi zaten.
    biz sıradan insanların yorumlayabilmesi için önce tam olarak içeriği görmemiz gerekiyor.
    konuşulduğu gibi ilk 100 ülke ve % 50 kısıtlaması biçiminde gerçekleşecekse, olumlu ve olumsuz tarafları olacaktır şüphesiz ama hiç değilse güncel durumdan iyidir.
    olumlu bir adımdır bence.
    buna onay veren sistem, yarın bütünüyle kaldırılmasına da onay verecektir bu kısıtın.
  • 1161
    kağıt oynayanlar bilir; bu kadar konuşarak fiksin tuzağına düştüğümüz -şu giriyle ben de dahil- kritik sayı.
    hani bir kesim hep "göklerden gelen bir karar vardır" edebiyatı yapar ya; o bu ülkede şu demektir -bu kesimin tanrısı para ve güç olduğundan-; çöllerden gelen bir para vardır.
    bu para yeri gelir orman yaktırır, yeri gelir darbe yaptırır, yeri gelir yabancı sayısını attırır. bunun adı medet ummak değil yanlış teşhiste bulunuyorsunuz; bunun adı malumun ilamıdır.
    doğru; bu ülkede birileri ne isterse olur ama sizin gördüğünüz eller, kuklaların ellerinde. esas kuklaları tutanların iradelerini görmek gerek.
    o yüzden rahat olalım. ortada bir algı yönetimi, kuklacılara bir serzeniş girişimi -ya biz değil de halk rahatsız yoksa en iyisini siz bilirsiniz tabii-, bir aman düşünemedik rakibi durdurmak için şimdi kıvırmamız gerek çırpınışı var. ne kadar çok konuşursak, o kadar katkımız olacak.
    ne yapabiliriz? aksini savunan isimleri bulup desteğimizi göstermeliyiz. kuklacılara "yok ya öyle simgeleyici bir konsensus var denilemez" mesajını vermeliyiz. zaten akıllı insanlar tarafından yönlendirilirler; akıllı insanlar da nerelerden hangi verilere bakmak gerekir bilirler. birkaç meczup lafıyla hareket etmezler. meczuplar nerelerde olurlarsa olsunlar ;)
  • 1451
    bu memlekette ekmeğinin peşinde, doğru düzgün ve kimseye yanaşmadan yaşamaya uğraşan insanların bir tek eğlencesi kaldı; futbol.
    tiyatro bindi on kaldı, sinema zaten neredeyse tamamen çomarların elinde; kirlendi bir dediğimiz türk futbolu ise şu kısıtlama kalktı da bir nefes aldı, toparlamaya başladı.
    tünerciler şl’de lider çıkacak neredeyse; daha ben ne diyeyim.
    bıraksalar şu galatasaray kim bilir neler yapacak.
    fener’in başına ali koç’un gelmesini açıkçası düşünmek bile istemiyorum ama o fener de yürür gider ve türk futbolu, çok değil 5 yıl içinde serie a’yı geride bırakabilir.
    o yüzden ne yapmalıyız?
    tabii ki insanların tek eğlencesini de devre dışı bırakmalıyız.
    nasıl?
    futbolda da vasat seviciliğini teşvik ederek.
    yani yerli ve milli.
    aksini nasıl bekleyebilirdik ki zaten; hata bizde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın