perşembe gecesi maç keyfinde
athletic bilbao ile
real madrid kozlarını paylaştı. maça etkileyen başlayan taraf bask bölgesi takımı idi. önde basan bilbao, madrid'in kendi sahasından rahat çıkmasını engelledi. tabi hemen aklıma
galatasaray'ın çıkarken kaptırdığı toplardan yediği goller geldi. dikkatlice madrid'in nasıl çıkmaya çalıştığını izlemeye başladım. gayet mantıklı olarak geriden oyun kurarken
casemiro'ya kesinlikle sırtı dönük pas atmıyorlar. sırtı dönük biri pas alacaksa o genellikle
toni kroos oluyor, bazen de
luka modric. bazı pozisyonlarda ise stoperlerin pas açısına "sabit durmayarak" giren kanat oyuncuları bekleri ile ya da iç oyuncuları ikiye bir yapıyor veya bu oyunculara duvar oluyorlar. sıkıştıkları anlarda ise
eder militao 60 metrelik isabetli pasları ile oyuncu açıyor veya kanat oyuncuları top sürerek ileriye çıkmaya çalışıyor. gördüğünüz gibi ne yapmıyorlar? kale sahasının içinde paslaşmıyorlar. ön liberolarına sırtı dönük pas atmıyorlar. ön liberolarının ilk görevi savunmaya yardımcı olmak. hücuma çıkarken bazen casemiro'yu resmen görmezden geliyorlar. hatta geriden oyun kurarken casemiro öne çıkıyor ve modric ile kroos savunmaya yaklaşıyor. biz ise ne saçmalıklar yapıyoruz. neyse maça dönelim. ilk 15 dakikada
dani garcia ile seken toptan iki şut şansı yakaladı bilbao ama ilkinde
thibaut courtois, ikincisinde ise
nacho fernandez izin vermedi. bu arada bilbao savunmadan nasıl çıkıyor diye de merak ettim. bilbao baskı görürse öncelikle uzun oynuyor.
inaki williams'a şişiriyorlar. baskı görmezlerse stoperler ya çizgilere oynuyor ya da içe kat eden kanat veya bek oyuncularına oynuyorlar. orta saha ikilisinin oyun kurulumuna pek etkisi yoktu bu maçta. yine bir kanat hücumu esnasında sol kanatta hem casemiro'yu hem de
lucas vazquez'i geçen
iker muniain dar açıdan vurdu ama sonuç alamadı. ardından beklenen oldu ve geriden pasla çıkmaya çalışan madrid topu kaybetti. inaki sırtındaki casemiro'ya rağmen soldaki muniain'i gördü ama muniain'in plasesi kötüydü. ikinci yarının sonlarına doğru ise
nico williams sakatlanarak oyunu terketti ve bilbao ilk yarıyı oyun kişi bitirdi.
ikinci yarı sakatlanan nico yerine oyuna
alex berenguer dahil oldu ve bilbao yine baskılı başladı. ilk önce
inigo martinez ve sonra
raul garcia ile iki kafa vuruşundan yararlanamadılar. bilbao'nun raul garcia'yı forvet olarak kullanması dikkatimi çekti. biraz
johan elmander'in kullanımı gibiydi. ileride sürekli basan ve savunmada da orta saha gibi oynayan bir yapıda. bir kez daha elmander özlemi çektiğimi gösterdi raul garcia. son 10 dakikaya kadar dengeli giden oyunda berenguer'in sağ kanattan içeriye çevirdiği birkaç top oldu ama net bir pozisyon çıkmadı. son 10 dakika madrid biraz ileride oynamaya çalıştı. hatta
marco asensio'nun topukla attığı enfes ara pasında casemiro kaleci
julen agirrezabala ile karşı karşıya kaldı ama kalecinin üzerine vurdu. dakikalar 89'u gösterdiğinde ise yine casemiro bu kez kaptığı topta hücuma çıkmak için, bilbao baskısı varken tembel bir pas atınca araya giren
mikel vesga, topu berenguer'e aktardı ve berenguer ilk önce nacho'ya geçip muhteşem sol ayağıyla plaseyi uzak köşeye bıraktı ve maçın skorunu belirledi. demek ki neymiş? rakip baskısı varken savunmada paslaşmak bir kral kupası'na mal olabilirmiş.