• 205
    sabri açısından hayal kırıklığına uğradığım maçtır. evet yılların sabrisi, nice duran top ustasının yeteneğini kurutmuş sabri, heyecanlı gözlerle mahallede ki tek topun sahibi gibi ortama koşan sabri için bugün yatağında dönüp durmasına neden olmuştur. sağ taraftaki bir frikiği hem de top elindeyken canere teslim etmiştir. yıkıldığım gün bugündür.
  • 206
    son zamanlarda 1-0 durumda bile, rakip bizim kalede dolanırken "bişi olmaz yaa" diye haykırdığım tek maç.
    son zamanlarda "ne zaman nevizade gecelerine başlıyoruz?" diye sorabildiğim tek maç.
    son zamanlarda kapalı'yı en çok beğendiğim maç.
    sabri'yi izlerken gözlerimin dolduğu, topu dışarı vurduğu zaman "hay koçum be" dediğim maç.

    kişisel notlarım: ciddi miyop olduğumu fark edince doktora gidip lens almıştım, kısacası 2 yıldır karşı kaleyi görebildiğim tek maçtı, uğurlu geldi. bir de kardeşimin kız arkadaşının da geldiği, hatta kızla tanıştığımız maç oldu, yapacak bir şey yok, hatuna seneye kombine alacağız. *

    haftaya neşeli başlatmıştır bu karşılaşma, teşekkürler aslanlar!!
  • 208
    kasımpaşa'nın futbol oynamaya çalışması nedeniyle mükemmele yakın oynadığımız karşılaşmadır. yine de önümüzdeki hafta oynayacağımız anti-futbolun öncülerinden rıza'nın takımı eskişehirspor maçı için bir örnek değildir. ama atletico maçı gibi moral çöküş maçından sonra takımın kendini bu kadar kısa sürede toplayıp böyle bir presle maça başlaması taktire şayandır. aslanlarım benim dedirtmişlerdir.
  • 209
    4 gün önce oynanan 25 subat 2010 galatasaray atletico madrid macinın zihnimde ve bedenimde yaratmış olduğu yorgunluk ağrı ve sızıları bir nebze olsa azaltmış olan maçtır. her ne kadar güzel bir futbol oynayıp kazanmış olsak ta şeytan bu ya "ulan futbolcular 4 gün önce nerelerdeydiniz" dedirtiyor insana. 4 gün içinde bu kadar tutarsız bir futbol sergilemekte ayrı bir tez konusudur. basiret diyip geçmek en iyisi galiba. yoksa düşüne düşüne damarlarım patlayacak gibi oluyor.
  • 210
    maçın en önemli notları;

    maçtan önce sokakta galatasaray sözlük yazarları olarak toplanıp içtik.
    maç esnasında kasımpaşa taraftarında 5-10 kişi ile aynı tribünden 50 kişi tekme tokat birbirlerine girdi.
    arda'nın suratımıza doğru vurduğu top yine aynı grup içinden bir arkadaşımızda kaldı.
    ayrıca 17 tl'ye galatasaray'ın önceki sezonlarda satılan formalarını, hem de orijinal formalarını satın alabilen biri ile tanıştım. iki adet alacak bana sağolsun.
    taraftar farklı galibiyet özlemiş, bunu gördük.
    alpaslan'a mektuplar kitabını satın aldık, okuduk ve hüzünlendik tabi.
    ayrıca totem işe yarıyormuş, kapalının çok uzun yıllardır müdavimi olan mehmet güleri abimiz ile totem yaptığımız her maçı olduğu gibi bu maçı da kazandık.
    son olara eklemekte fayda var; arda turan, giovanni dos santos'a pas veriyor. maçtan önce özellikle izleyelim dedik, izledik ve gördük.
  • 211
    birkaç saat önce fenerbahçenin kaybetmiş olması*ve hafta içi avrupadan elenmiş olmanın*moral bozukluğu ile puan kaybı bekliyordum. hatta skorer'de bile kasımpaşa'ya oynamıştım, o derece. ama dün sahaya çıkan aslanlar o kadar iştahlıydı ki, göt olduğuma bu kadar sevindiğim olmamıştır.

    daha 47 nci saniyede kalemize giren ancak sayılmayan gol, maçın zor geçeceğini zannettirse de, devamındaki oyun maçın farka gideceğinin sinyallerini veriyordu. ön alandaki dörtlü****voleyboldaki gibi dönerek oynayınca kasımpaşa savunmasının da başı döndü resmen. pas seçimleri ve son vuruşlarda daha dikkatli olabilsek, ilk yarıdan kopacaktı maç.

    takımda gerçek anlamda bir satrafor*olduğunda neler olabileceğini çok açık ve net olarak gördük bu maçta. ileride top tutan, baskı yapan ve pozisyona giren bir adam olunca, takımın geri kalanı da daha rahat bir şekilde oynama imkanı buldu. ilk yarının 1 - 0 bitmesi ve ikinci yarıda yenen gol, insanlarda "yine mi?" hissi uyandırsa da, sabri'nin dönüşü ile kendini bulan keita ve bence maçın adamı olan gio sayesinde bu his yerini rahatlamaya bıraktı. gio demişken, ilk maçlardaki oyunu nedeniyle "neden alındı ki bu?" demek ne kadar abesse, bu maçtaki oyunu ile de birilerine kapak takma gayreti de o kadar lüzumsuzdur. kendine güveni geldiğinde ve maç eksiğini giderdiğinde neler yapabileceğine dair ipuçları vermiştir sadece. benim saydığım, tek başına kaleye 6-7 tane şut çekti. bu bile kendine güveninin yerine geldiğinin göstergesi. bir de gol bulabilse süper olacaktı.

    futbolculardan tek tek bahsetmek pek tarzım değildir ama sahada ayhan akman olunca bir iki laf etmeden duramıyorum. dün yine varlığı/yokluğu belli değildi. olumlu bir hareketi var mı? hatırlamıyorum. olumsuz? onu da hatırlamıyorum. onun yerine elano olsaydı, bu maç kim bilir ne olurdu.

    sahada top oynamak isteyen iki takım olunca, ortaya seyretmesi zevkli bir gösteri çıktı. ligin kalanındaki kasapsporlara selam olsun. bu maçtan sonra konuşulan bir şey dikkatimi çekti; fenerbahçe ile puan farkı 5 olmuş. peki fenerbahçe kaçıncı? üç. arada bir maçı eksik olan ve şimdilik aramızda 4 puan fark olan bursaspor var. eksik maçını kazanırsa fark 1 ve bursa ile oynanacak da bir maçımız var. dün rıdvan bir şey dedi; galatasaray takımı*bursa ve fenerbahçe'ye yenilmezse şampiyon olur. doğru gibi ama önce eskişehirspor deplasmanı*var.
  • 212
    ara ara sahada 96-2000 takımı mı oynuyor dedirten maçtır. teknik, taktik anlamında değil belki ama o verdikleri güven, 1-1 olsa bile alırız abi bu maçı havası o dönemdeki gibydi. tabi bunda kasımpaşa'nın da top oynama isteği önemliydi.

    maç öncesi klasik duran önü buluşmamızı yaparak maça geçtik. bu arada sitenin arasından eski açık'a giden yolu nerdeyse yolun sonunda kapatıp yola 30m kala geri döndüren polis beylere de ayrıca şükranlarımı sunuyorum. maçla ilgili hatırlayacağım iki şey var; biri keita'nın insanlık dışı golü, diğeri de dos santos'un götünde motorla dolaşması ve tribünün maçın sonlarında hakkını vermesi.

    ayrıca aslanım'da takip ettiğim 3. fener maçında da fener'in kazanamaması *, *, * bana yeni bir totem kapısı açmaktadır, hayırlara vesile olsun.
  • 215
    futbol ulan, sonunda futbol!

    galatasaray ile ilgili, daha önceden bilmediğimiz bir şey göstermedi aslında bu maç; gio'nun iyi bir futbolcu olması, jo'nun ya da bir santraforun takıma katabilecekleri... hepsini biliyorduk ve yanılmadığımızı gördük. gol atmak isteyen ve orta sahasında defnasif fonksiyonu bulunan sadece bir oyuncusu olan rakip, haliyle hücumcularımızın önünde bolca boş alan... şunu fark ettim ki, artık galatasaray'a karşı kimse direkt kanattan oynamıyor. onun yerine; iyi pas verebilen bir oyun kurucu ile topu ceza sahamızın önünde buluşturuyor ve koşu yapıp bek oyuncularımızdan sıyrılan kanat oyuncusuna gönderiyor. defans yapmayı bilmeyen bekleri atlatmak için iyi bir yöntem, hem böylece kanattan driblingle sabri gibi bütün gücüyle pres yapan ya da hakan balta gibi zamanlama ile top çalabilen bir adamı geçmeyle de uğraşmazsınız; son pastan önce adamlarını kaçırmaları daha muhtemeldir. sabri demişken; performansının defansif yönüyle ilgili ona en çok kızan benimdir, bu maç da pek farklı olmadı ama bu seferlik pek konuşmasak daha iyi. sakatlıktan yeni çıkması falan filan... hem yaptığı birkaç driblingle de gücünden pek bir şey kaybetmediğini gösterdi, takımla birlikte çalışıp konsantrasyonu da eski haline dönünce daha çok ileri çıkabilir.

    dediğim gibi, sakatlığından dolayı sabri hakkında pek bir şey yazmak istemiyordum ama; yediğimiz golün franco'ya fatura edildiğini görünce dayanamadım. ego nelere kadir yahu; 4-5 ay önce franco'ya verip veriştirenler, iyi oynadığını görmelerine rağmen göz yumabiliyorlar sırf ego davasına.

    şu takıma saidou'dan sonra da bir ön libero gelmedi be arkadaş! linderoth transferi ve mehmet topal'ın bir sezonluk performansı ile umutlandıysak da; saidou'dan sonra orta saha yükünü taşıyabilen bir adam görmedim. eldekilerin hiç biri top kullanamıyor, dönen topları alamıyor ve yaptıkları pres de mustafa sarp hariç hiçe yakın. önümüzdeki sezon transfer için bütün enerjimizi(değilse bile bütününe yakınını) stephan appiah tipi bir ön libero bulup getirmeye harcarsak, rijkaard'ın 4-3-3'ünü o zaman gerçek anlamda uygulayabiliriz; şu an oynadığımızın(özellikle orta saha anlamında) 4-2-3-1'den pek farkı yok.

    pres ve top çalma anlamında orta sahada bariz şekilde yenildik, orta sahamızın kolay geçilmesine izin verdik. ama bizim silahımız da yaratıcılık ve pas idi; hem bu yöntemle daha az koşuyor, enerjinizi muhafaza ediyorsunuz. hücum oyuncularımızın önlerinde top sürecek alan bulduklarında yapabildiklerini görmek gerçekten muhteşemdi; sezon başından beri izlediğin en keyifli süper lig maçı diyebilirim. herkes diyor, ben diye demeyeyim?

    artık jo'nun kaleye sırtı dönük oynayamayan bir 2. santrafor olduğunu iddia edene idam cezası getirilecek; ömer üründül'den haber alınamıyor, sınır kapıları tutuldu ve denetim arttırıldı. hıncal'ın cezai ehliyeti olmadığı için mevzu edilmiyor...

    -----tamamen alakasız-----

    sol bekteki performansı ya da istekliliği, morali, vs. durumlardan tamamen bağımsız olarak; caner'in bir kesik yemesi gerekirdi bence. özellikle keita'nın gördüğü bir kırmızı karttan sonra kulübeye çekildiği düşünülürse, böyle bir seçim daha adil olurdu. caner'in topu ayağına aldığında yaptıkları hoşuma gidiyor, kötü bir futbolcu değil tabi; ama cezadan sıyırmasını da hazmedemiyorum.

    -----tamamen alakasız-----
  • 219
    sabri'nin takıma dönmesinden midir, sakatların iyileşmesinden midir ya da eksiklerin kapanmasından mıdır? bilinmez, galatasaray'ın son zamanların en iyi ve hırslı performansını sergileyerek kazandığı maç.

    leo iyidi, golde yapacak bir şeyi yoktu. giderek daha iyi oluyor her maçla, izlerken insanı germiyor artık.

    defans neill'la toparlanmış, doğru düzgün toplarla atağa çıkılabiliyor. henüz popescu kadar olmasa da neill, takıma faydalı olacağını kanıtlıyor. ilk geldiği maçlara göre, uyum sorununu aşmış ve çok iyi işler yapmaya başladı.

    sabri'min dönmesi, takım için çok iyi oldu, özellikle de keita için. ikisi de çılgın attı maçta, uzun zamandır koşmadıkları gibi koştular, çocuklar gibi şendiler.**** zaten son zamanların en iyi performansını sergiledi keita, attığı gol de jeneriklikti; yeni futbolculara izlettirilesi, öğretilesiydi.

    dos santos ve arda, ikisi de genç, ikisi de yetenekli, ikisi de aslan. arda zaten son haftalarda gol ve asistleriyle, takıma çok destek oluyordu. atletico maçındaki agresifliğini saymazsak, çok iyi gidiyor kaptanlığında. zaten istatistikleri de bunu gösteriyor. dos santos'un performansı, özlenen, umut edilen, beklenen performansına yakındı. geldiğinden beri destek veren galatasaraylıları üzmedi, takıma alıştı ve elinden geldiğinin en iyisini yapmaya başladı. böyle devam eder umarım, insanları öyle heveslendirdi ki, beklentileri daha da yükseltti.

    jo, forvet hattına ilaç gibi geldi. sakatlıktan sonrası için, gayet iyidi. genç, dinamik, defans yoran forvet ve forvet hattının yokluğundan sonra, gözlere bayram gibi geldi. geldiği günden beri çalışıyor, takıma çabuk alıştı ve görevlerini yerine getirmek için çalışıyor. açıkçası, beklediğimden çok daha iyi ve istekli.

    özellikle de dos santos ve jo, kariyerlerinin kötü dönemlerinde geldiği için ve daha önce az forma şansı bulduğu için, daha çok sorun yaşar, diye düşünmüştüm. ama beklediğimden daha iyi gidiyorlar, nazar değmesin.
  • 220
    bu maç da takımımız adına önemli o kadar çok şey vardı ki, ilk önce takımın puan farkını beşe çıkarması daha sonra avrupa burukluğunu bir nebze unutturması, iyi bir futbola hasret kalanlara şiir gibi bir futbol izletmesi, hücum pres seven biz galatasaraylılara bir resital sunması ama bunların içinde en önemlisi dos santos'u kazanması ve beğenmeyenlere bir bir kapak takılması.*

    edit: thisisthebesttillwedobetteruyardı bursaspor'la dört puan fark var hatta erteleme maçını kazanırsa bir puana düşüyor fark, fakat geçen sene sivas da olduğu gibi bu sene de bursa çoğu kişi tarafından görmezden geliniyor. anadoludan şampiyon çıkmadığı sürece bu böyle olacak sanırım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın