• 3
    mabedimizde izleme şansı bulduğum ilk maçtır. maçın başlamasına kısa bir süre kala eski açık'ta bu kupayı görenler parmak kaldırsın koreografisi yapılmış, hüzünlü ve mahçup görüntüsüyle ellerde yükselen fred cakmaktaş ile keyifler iyice yerine gelmişti. maça galatasaray fırtına gibi başlamış, baskılı oyununun neticesini de 4. dakikada kral hakan şükür'ün önümüzdeki kaleye * yuvarladığı top ile bulmuş, tribünler kendinden geçmişti. ilerleyen dakikalarda oyuna denge gelir gibi olsa da oyun genelde orta sahada sıkışıyor, iki takım da kaleye çok fazla gidemiyordu. fenerbahçe lugano'nun 25 dakikada görmeyi başardığı 2 sarı kart ile on kişi kalıyor, maç da yavaş yavaş çığrından çıkmaya başlıyordu. lincoln'ün önünde yaklaşık 30 metrelik bir boşlukla gole gideceği pozisyonda ilk yarının bitiş düdüğünü çalan cüneyt çakır tamamen maçın kontrolünü kaybediyor, tribünler biraz stresli bir şekilde devre arasına giriyordu. ikinci yarıda fenerbahçe'nin sağ kanadından ısrarla gelmeye çalışan gökhan gönül 3. denemesin golü buluyor, sol kanadımızı çalım manyağı yaparak attığı şutla 68. dakikada skor 1-1'e geliyordu. 75. dakikada top toplayıcı çocuğa topu at diye işaret eden gökhan gönül tam topun geleceği anda yaptığı ani hareketle eğilerek önündeki topu alıyor, bu ilginç davranışı kendsine 2. sarı kart olarak dönüyordu. feldkamp serkan ve nonda'yı oyuna alarak 9 kişi kalan fenerbahçe önünde tüm kozlarını sahaya sürmüş, kalan 15 dakika büyük bir çekişmeye sahne olmuştu.
    artık uzatmanın da son dakikasına gelinmiş, hemen yanımızda duran fenerbahçe tribünleri iyiden sevinmeye başlamıştı. son bir atak için kapalının önünden, hücum yönüne göre sağ kanattan saldırıyordu galatasaray. ceza sahasının sağında shabani nonda söke söke aldığı topu içeriye doğru yuvarlamayı başarıyor; o anda karşı tribünde olmama rağmen topa koşan ümit karan, sakin sakin yuvarlanan top ve boş kale yi "gez göz arpacık" misali gören ben sevinçten ön tarafa zıplıyordum. aradan geçen yaklaşık yarım saniyelik sürede ümit topa abanmış, tribünler çıldırmıştı. sevinme faslını bitirip yıkıldığımız yerden kalkana kadar volkan demirel isimli zat yediği golün hıncını lincoln'den çıkarmaya çalışmış, sahada kovalamaca yaşanmış, hakem ikisine kırmızı kart göstermiş hatta fenerbahçe kalesine yasin çakmak geçmişti. 29 subat 2004 fenerbahce galatasaray maci sonrasında da tribünlere forma atacağım derken kolunu sakatlayan heyecanlı çocuk volkan maç sonrası televizyonlarda lincoln'ün kız kardeşine ve annesine küfrettiğini inatla söylemiş, galatasaray tv'de cimbombom kelimesini bile zar zor söyleyen lincoln'ün bütün bu küfürleri 2-3 saniye içinde nasıl söylediği veya iki futbolcunun ingilizce seviyeleri herkesin merakına hasıl olmuştu.
  • 5
    hayatımda yaşadığım en duygulu maçlardan biridir. kadıköydeki 0-0lık maça hayatındaki ilk derbi ve ilk deplasman olarak giden bu bünye, beraberliğin verdiği gazla bu maça da gitmiştir.

    bir garip maç hikayemiz bu büyük günden birkaç gün önce başlar. henüz hiç derbi kuyruğu nedir bilmeyen barko pasa hazretleri sabahın 8.30unda uyanır üstünü giyer ve bilet kuyruğu için yola çıkar. 3 dklık metro yolculuğunun ardından taksim metrosundaki biletixin önünde 10 kişilik kuyruğun en arkasında beklemeye başlamıştır. her beş dkda bir fünikülerden inen insanlar biletix önünde sabahın dokuzunda bekleyen bu ufak kalabalığa bakmaktadır, karşılığında da bekleyen grup "ne bakıyon lan" tadında şekiller çizmektedir. velhasılı dakikalar ardını kovalar saatlerimiz 9.35i gösterir ve muhterem biletix görevlisi gelir. gelmesiyle beraber içimizde büyüyen sevinç 20 saniye sonra küfre dönüşecektir, zira biletixçi elemanımız "bu gişeden derbi bileti satılmayacak" demiştir. artık o bizim için muhterem değil, kahpedir, ibnedir. anlık oluşan sinir bozukluğu bir an kafada ampul parlamasıyla son bulur ve çaresiz, zar zor ilerleyen adımlar birden depara dönüşür*. istiklal biletix 3 dk uzaklıktadır ama geçen her saniyede kuyruğa eklenen bir kişi daha az umuttur barko pasamız için. saatler 9.45i gösterdiğinde kahramanımız bilet kuyruğunda 80* kişinin ardında beklemektedir artık. etrafta "en az bilet talepli derbi" konuşmaları geçer. **** saatler10.00ı gösterdiğinde sesler yükselir alkışlar eşliğinde istiklal kitabevi önünde üçlü çekilir, dakikalar birbirini kovalar ve sıra barko pasamıza gelir. kendisi 5 adet eski açıktan bilet alırken, o an hala satışta kapalı bileti mevcuttur.** neyse efendim okula dönülür ve uni tayfasına biletler teslim edilir. artık o büyük gün beklenmektedir. ultraslan forumunda yapılan koreografi duyurusundan sonra iyice gaza gelmiş olan bünye, okul tayfasıyla beraber henüz öğlenken meşale yolunu tutmuştur. köfteler yenir, biralar içilir, rakip takım mazisine söylenip bir de üstüne usame babadan bir kıyak yapması* istendikten sonra tribünün yolu tutulur. biletler turnikelerde okutulduktan sonra ünilerden görevli bir kardeşimiz elimize broşürü uzattıktan sonra kısa süreli bir şok dalgası etrafı sarmıştır. ortalık "oha, çüş, hahaha, ahahaha, ehahaha, puahaha" sesleriyle inlemektedir. zira bu kadar yaratıcı bir koreografi bir milan-inter maçında açılan scream koreografisinde görülmüştür bir de bu maçta görülecektir. derhal tribüne çıkılır deplasman tribününe en yakın olan kısmın en üstünde bütün diğer boğaziçili aslanlarla toplanılır. seremoni sırasında kartonlar kaldırılır,yanda bize aval aval bakan angutların surat ifadelerine bakılıp eğlenilir.

    artık maç vakti gelmiştir ve düdük çalar. sağlam bir üçlüden sonra henüz daha kimse ısınmamışken kral* ilk golü atar. keyifler yerindedir, yandaki arkadaşa sevinme şekli olarak bir tokat atılıp ittirilir. dakikalar tekrar birbirini kovalar, tezahüratlara boru sesimizle eşlik edilir, ilk yarının son saniyesindeki gole giden atağı yarıda kesen hakeme küfürler yağdırılır. durum gene de kötü değildir, zira lugano bir klasiğe imza atmış ve kırmızı kart görmüştür. yaptığı tahrik edici hareketleri tribünleri daha da ateşlemiştir.
    ikinci yarı başlar ve galip olmanın verdiği keyif gökhan gönülün golüyle afedersiniz piçe döner. hafif can sıkıntısı baş göstermeye başlamıştır artık, gerçi paniğe gerek yoktur ama vardır işte insanın içini dürten bişey. gökhan amcamız kırmızı da görür ama içimizdeki bu sıkıntı gol gelmeden gitmeyecek gibidir. artık son dakikalar gelmiştir, yorgunluk ve bir fenerbahçe maçıyla giden turun verdiği sinir bozukluğu ile tribünler suskunlaşmıştır. aynı anda yan tarafta cümbüş vardır, orada meşaleler yakılmış sarı lacivert sisler tribünden dışarı fırlatılmıştır. sinirler daha da bozulur, etraftan suskunluk ve pes etme sesleri yükselir. üni setteki kardeşlerimiz bile artık pek bişe yapamamaktadırlar. kimse bağıramıyordur, mükemmel başlayan akşam bir felaketle bitmek üzeredir. tam o an bir çığlık ve bağrışma ve güm sesleri yükselir. herkes "noluyo lan?!" nidaları eşliğinde en en tepedeki adama bakar. ünilerden tanımadığımız bir kardeşimiz deliler gibi gücünün sonuna kadar reklam panolarına deliler gibi vurarak bağırmaktadır bize. koskoca sessiz eski açığı onun "üniler noluyor! maç elden gidiyor, hadi son şansımız son sesimizle yüklenelim. yeter ki inanın!yapabiliriz"diye bağırması doldurur, ardından bu kardeşimiz gözyaşları içinde delilercesine bağırmaya, yani bu sefer tezahürat yapmaya başlamıştır. çabası az kişide de olsa bendeniz dahil birkaç kişiyi etkilemiş ve son ses bağırmaya başlanmıştır ve o anda olan olur hayat durur***
    anlık bir şok birden insanlık dışı tepkilere yol açar. o saniyede yurt genelinde masalar, sandalyeler, camlar; stat genelinde ise kalçalar, kollar ve bacaklar kırılmıştır. 5 sıra öne düşülmüş, tanınmayan bir renkdaşın kıçı tekmelenmiş,yanlardaki iki arkadaşaysa yumruklar atılmıştır. hemen akla en en tepedeki o inanan çocuk gelmiştir, kendisi hüngür hüngür ağlamaktadır. o an garip duygular basar insanı, sevinç gözyaşları akar, stresli 2 dk boyunca maçın bitmesi beklenir. kimsenin lincoln ve volkanın kırmızı yediğinden haberi dahi yoktur. sonunda maç biter ve gol sonrası başlayan "söyle fener söyle, söyle ne oldu" tezahüratları doruklara ulaşır. hemen yan tribünde ise sessizlik ve bir çökkünlük hakimdir.
    bununla da bitmez efendim bu maç, ardından türk sanat müziğiyle "ayva çiçek açmış yaz mı gelecek" bestesinin orjinali çalar stadda ve keyifler nirvanaya varır. ümit karan ve arda turanın çektirdiği üçlüyle de orgazm olurcasına bağırır bünyeler. artık stad ışıkları kapanmaya başlamıştır ancak kimse stadı terketmemiştir, çıkan da dışarıdan bir bira kapıp geri tribüne gelmektedir. kollar kaldırılır indirilir, "fenerbahçe ayağa" tezahüratları eşliğinde rakip tribün sarı kırmızı demeye davet edilir, yuhlanır maytap geçilir. karşılıklı tüm tribünlerin "içimdeki fener aşkı bambaşka" tezahüratından sonra mecidiyeköydeki tezahürat sesleri o karanlıkta futbolcuların sahaya çıkmalarıyla alkışa döner. hakan şükür tribüne çağrılır "içimdeki fener aşkı bambaşka" tezahüratına cevap vermesi beklenir*. saatler artık 23.30u bulmuştur ve artık yavaş yavaş tribünden çıkılır, istikamet metro ile taksimdir ancak bahsi geçen bölgeye varmak pek kolay değildir zira metroya girildiğinde istasyonda tren beklerken meşaleler yakılır sarı sisler salınır, oksijen olmayan ortamda trenin gelmesi beklenir. bu arada karşıki istasyonla da karşılıklı tezahürat yapılır tabi.bir süre sonra metro gelir ve bağrıla çağrıla doluşulur içeri. raylı sistemle gideceğini unutan ben dahil bütün muhterem taraftarlar zıp zıp zıplayıp üçlü çekmekte bağırıp çağırmaktadır. 10 cm yukarı çıkıp aşağı inen ve harekete bu yüzden geçemeyen tren ise sonra raydan çıkacağımızın habercisidir. yine de kapılar kapanır, osmanbey yolunda omuz omuza yapılır fenere küfredilir, osmanbey taksim arasında da opera yapılır, fenere küfredilir ve dışarı çıkılır. yürüyen merdivenler boyunca herkafadan farklı sesler çıkan bünyeler en tepede recep ivedik afişindeki parmak kaldırmış recep amcayı görünce "kaldırsın kaldırsın parmak kaldırsın" tezahüratı hep bir ağızdan söylenir. artık sona gelinmiştir ve metronun çıkışına varılmıştır. istiklale geçmek için ışıklarda bekleyen onlarca kişi de son bir kez opera yapmak için çökmüştür. fenerbahçe birkaç saniye sonra tekrar bişeyi yemiştir, eller kollar havadadır o anda bazı insanların elinde anı olarak alınan stad koltukları görülür. ele bakılır sadece bir bira vardır,"niye düşünemedim!" denilir, gene de büyük bir keyifle nevizade yolu tutulur, eğlence gece boyu devam eder...

    " inletiyoruz her çıkışında istiklal caddesini ! "

    (bkz: peşindeyiz)
  • 6
    hayatımda ilk kez maça gidiyordum. bilgisayarımı açar açmaz, çok kolay bir şekilde bilet alabilmem bu maçın benim için hayırlara vesile olacağını hissettirmişti zaten. süregelen dönemde parlak bir galibiyetimiz olmadığı için herkes çok gergindi. saraçoğlu'ndaki güzel futboldan sonra mabette de muhteşem bir maç izlemek istiyorduk. maç başlamadan önce küfürler havada uçuşuyordu, başlama düdüğünden sonra sadece galatasaray için gırtlağımızı yırtıyorduk. ilk gol erken geldi, kral attı, sevinçten deliye döndük. sonra sesimiz daha da gürleşti. ama gökhan gönül'ün çalımları durdurulamadı ve top ağlarımızdaydı. ''yine hazin bir sona mı ilerliyoruz, her şey bitti mi?'' diyen, karamsarlıkla darmadağın olan ve yere çöken arkadaşlarıma baktım. sağlam durun, içinizi ferah tutun 2-1 biticek diyebildim sadece. artık ben de titremeye başlamıştım, gerginlikten, heyecandan öleceğim sanıyordum. derken o son dk.golü geldi ümit'ten. işte o an... onu anlatmam mümkün değil. ilk maçımda, hem de bir fener derbisinde bir galibiyet yaşamıştım. kesinlikle uğurluydum ben, her maça gitmeliydim bundan sonra. o maçtan sonra sesim bir hafta kendine gelemedi sanırım ve haftalarca etkisinden kurtulamadım. böyle bir başlangıç yapan, maça gitmeden durabilir mi bundan böyle, siz söyleyin. darısı 12 nisan'daki maçın başına...
  • 7
    en iyi arkadasimi gaza getirememden dolayi, stadda izleyemedigim, ayni arkadasimin gaziyla "anadolu hisari'nda cok nezih bir yer var" diye bahcesehir'den kalkip taa anadolu hisari'na gidip mac sonunda olumden dondugumuz karsilasmadir.
    (bkz: sozluge ani anlatmak)
    2 saat yol gittikten sonra (gbkz; nezih) yerin aslinda anadolu hisari spor klubu lokali oldugunu ogrendim. resmen prefabrik ve ve alcak tavanli bir yer ve icerisi silme fenerbahceli dolu. ortak payeleri sarhos ve fenerbahceli olmak olan bu insan azmanlarinin arasinda 2 genc biz ve yanimiza sonradan gelen kisiyle kalabalik mekandaki galatasaray nufusu 3 idi. zaten cok tepkili, bagirarak cagirarak mac seyreden bunyem 4. dakikada gelen golle iyice cosmustur. iceride ki fenerbahceliler ise macin bitmesine daha var diye seslerini cikartmamakta;benim ise, bir yandan bagirirken diger yandan da -cok afedersiniz- gotum 3.5 atmaktadir. ortam gerildigi dakikalarda susarak dikkatleri cok ustaca bir sekilde ustumden atmaktayimdir. gelen fenerbahce goluyle icerinin yikilacak gibi olmasi, ustuste biralarin acilmasiyla icerideki fenerbahceliler daha cok sarhos olurken biz ise efkarlara gark olmaktayiz. macin sonlarina dogru yanimizda dogru fitifiti efektiyle gelen galatasarayli 3. sahis hayatimizi degistireceginin farkinda degildir. cikan kirmizi kartlarla ortam inanilmaz gerilmistir. en ufak bir tahrik, benim inekte dos insan da ise gogus olarak bilinen bolgede bicak yaralarina sebebiyet vericektir. gene de kan deli akar ve 90+2 de gelen umit karan goluyle deliye doneriz. ve hersey o dakika da baslar.
    sarhosluktan ayakta duramayan fenerbahceli bir insan azmani, mekanin ortasina yuruyerek gelir sandalyeleri rasgele firlatmaya baslar ve ceketinden bicagini gosterir. kimse sesini cikaramaz cunku adamin gozu donmus ve birilerine dalmaya/bicaklamaya yer aramaktadir. o sirada yanimizda bulunan 3. galatasarayli birseyler soyler. bir anda "anamiza kufretti lan, ne bagriyorsun ibine" gibi tepkilerle karsilasan adam macin gaziyla (gbkz: ne var lan bagiramazmiyim?) der. etrafini saran fenerliler tarafindan dayak yemeye baslayan icerideki 3. galatasarayliya yardim etmek soz konusu bile degildir cunku kalabalik guruhun gozunde zaten sonraki kurbanlar 2 genc galatasaraylidir. cikan karambolde iceride ne masa ne sandalye kalir. o sirada abi cok nezih bir yer var anadolu hisari'nda diyen arkadasim abi cam acik gel kacalim der ve hayatimizi kacarak kurtaririz.
    simdi ne istanbul'dan 2000 km uzaktayken bile ne zaman mac olsa bu olay yadedilir. gulunur.

    bu da boyle bir animdir iste.
  • 8
    galatasaraylı taraftarların bir bölümünün 90+2 de gelen golü izlemesine vesile olmuşumdur nerden baksan 20-30 kişi vardı "gol olmaz bari kalabalığa kalmayalım" diye düşünüp çıkarlarken "çıkmayın gol olacak şimdi" demiştim akabinde ümit karan golü atınca yaklaşık 10 sıra ileri doğru uçmuştum, sonra nasıl olduysa yerimize geri döndük sanki tribün uzayıp kısaldı gibi gelmişti. maçtan sonra 2 saate yakın fenerilerle dalga geçişimizi de unutamıyorum ayrıca benim ilk canlı derbim olmasından dolayı ayrı bir anlam taşır bu maç gönlümde.
  • 9
    maçın sonlarına doğru 10 kişi takıma mı yenileceğiz diye ağlarken son dakika golüyle bir anda şuursuz bir şekilde havaya zıplamış ve nasıl becerdiysem kafamı babamın dirseğine çarpmıştım. ama kafamdaki acı bile sevincimi engelleyememişti. galibiyetimizi kendi takımlarının 8 kişi kalmasına bağlayan bazı kıskanç fenerli arkadaşlarım ise şunu asla unutmasın.
    (bkz: 16 subat 2002 fenerbahce galatasaray maci)
  • 10
    maçtan sonra stad hoparlörlerinden muazzez ersoy yorumuyla ayva çiçek açmış şarkısı çalınmış, futbolcular dahil olmak üzere tüm stad kollarını açıp oynamıştı. hatta tüm stad bir saat kadar çıkmamış, türlü türlü tezahüratlar mecidiyeköy semalarında çınlamış, fenerbahçe tribünü bir çeşit işkenceye maruz kalmıştı.

    http://www.ardaturanresimleri.com/..._Turan_iftetelli.jpg
  • 12
    galatasarayımızın sadece kazanmadığı, kazanırken aynı zamanda kanırttığı maçtır. senelerce kadıköy'deki çıkan kırmızı kartların hesabı bu maçta kesilmiştir nihayet. ali aydın'ın saçma sapan kartlarına karşın, bu defakilerin tamamı da haklı sebeplere dayanmaktadır. o yüzden kanırtılmanın etkisini hisseden fenerlilerin 8 kişi kalmış takım edebiyatı yapmaları boştur. gol pozisyonu namına bir şeyleri olmasa da uzaktan attıkları alakasız bir golle beraberliği yakaladılar. maç bu şekilde bitse futbolun adaletine de uymayacaktı zaten. kaçırdığımız onca gol pozisyonundan sonra bırakın ikinci golü, fark olurdu bu maç. ayrıca sadece bu maçla değil, iki maçtaki oyunuyla da galatasaray haketmişti turu.

    kırmızı kartlar; hakeme gözlük işareti yapmak sarı karttır, hakem de sarı kart gösterdi, ikinci karttan kırmızı. zaman geçirmek için tacı geciktirmek sarı kart, hakem de sarı kart gösterdi, hatta aynı karttan ilk yarıda galatasaraydan volkan da görmüştü. kalecinin gördüğü kırmızı kartın da sebebini söylemeye gerek yok sanırım. kaldı ki aynı pozisyonda lincoln de kaleciyle beraber kırmızı kart gördü.

    demek ki neymiş ? 8 kişi kaldık da yenildik, 8 kişilik takımı yendiniz vs. lafları saçmalıktır. bu maçın hakkı sabaha kadar bizimdi ve öyle de oldu.

    son olarak taş devri koreografisi mükemmeldi. bu kupayı alanlar parmak kaldırsın pankartıyla tamamlanan gösteri enfes olmuş, yapanların emeğine sağlık.

    maçı ve bu turu en güzel anlatan pankarta gelirsek :

    kupa beyi galatasaray
    kupa kizi fenerbahçe

    * *
  • 15
    bu maç senelerinin intikamının alındığı maçtır. rakibe çıkan kırmızı kartlar değil sadece. maç bittikten sonra yarım saatten fazla tribünde kaldık ve yapılmayan makara kalmadı. bu sırada rakip takım taraftarı hala stadtaydı ve bizi seyrediyodu delirmiş bir şekilde. hatta tribünden çıkanlar itfaiye kapısının olduğu yerde yola dizilmiş yengeç dansı yapıyordu. polis kimseyi dışarıua çıkarmadı ilk defa. sanırım onlarda 'senelerdir kadıköy de bunlar bu muameleye maruz kalıyolar,bırakalım da rovanşı alsınlar demişlerdi'. 300 civarı maça gitmişimdir. içinde kadıköy galibiyetleri inönü galibiyetleri şampiyonluk maçları kupa finalleri kritik deplasmanlar var bu 300 maçın içerisinde ama bu kadar eğlendiğim bir maç olmamıştı...
  • 18
    ne de güzel gündü, fenerbahçeliler'in çoğunlukta olduğu bir ortamda son dakikada gelen tura sevinmek gerçekten paha biçilemezdi benim için.

    üniversite eğitimim için kocaeli'de, 6 ay dayanamayıp kaçarcasına ayrıldığım öğrenci yurdunda kalmaktaydım. 2 adet bilgisayar ve televizyonun olduğu camla çerçeveli bir oda vardı, perşembe akşamları kurtlar vadisi tiryakilerinin doldurduğu bu odada, o akşam derbi için toplanmıştık. kadıköy'den 0-0 döndüğümüz için ali sami yen'i dolduran taraftarlarımızın katkısı ile turu alacağımızdan en ufak bir şüphem yoktu. gökhan gönül'ün kendi becerisi ile beraberliği getiren golü attığında da hiçbir tereddüt içerisine girmemiştim. son dakikalardaki doldur boşalt alışkanlığımızı bu maçta yerine getirmediğimiz için de ''gol gelecek, biliyorum'' diye fısıldadım yanımdaki arkadaşa. 9-10 sıra sandalye vardı, ön sıraları fenerbahçeliler kaptığından ben arkalarda oturuyordum.

    hepimizin malumu ümit karan'ın golü ile stadyumdaki binler, ekran başındaki milyonlar deliye döner. gol sonrası yağa fırlayışım, sağa sola küfürler savuruşum hala aklımdadır. galatasaraylı arkadaşlarım golün sevincinden çılgına dönerken, fenerbahçeliler ise hüsran yaşarken ben ''oooh oooh'' çekmeye başlamıştım. o an fenerbahçeli olan yurt müdürü ile gözgöze gelişim var ki anlatılmaz yaşanır.

    bak bunu anlatırken bile yüzüme aptal bir gülümseme yerleşti sözlük :)

    hatırlamak bile istemediğim 6 ay içerisindeki en güzel gecemdi.
    hoş, hayatımın en mutlu gecelerinin hepsi galatasaray sayesinde.
  • 21
    fenerbahçe lugano'nun atılıp 10 kişi kalıncaya kadar galatasaray tarafından 25 dakikalık bölümde sahadan silinmiş, iki pas bile yapamamış ve bulduğumuz 4 net pozisyondan sadece birini değerlendirebilmiştik. ayrıca daha 11.saniyede hakan şükür'ün doksana giden topunu volkan demirel güçlükle çelmiş ve kral'ın bir rekora daha imza atmasına son anda engel olmuştu. beyaz formayla sahaya çıktığımız, mehmet topal'ın alex'e top göstermediği, 10 kişilik rakip karşısında dengemizin bozulduğu, gökhan gönül'ün cidden güzel bir gol attığı ama sonunda hak edenin nonda'nın kıvrık çalımları ve ümit karan'ın bitirici vuruşuyla kazanıp yıllardır süregelen sinir bozucu fener mağlubiyetlerine müthiş bir misillemeyle cevap verdiğimiz ve maç sonundaki coşkuyu hiç bir zaman unutamayacağım bir derbi maçıydı.
  • 24
    x ilindeki y üniversitesinden kalkan bir minibüse doluşup gittiğimiz, aracı park etmek için mecidiyeköy'ün arka sokaklarında şuursuzca dolanırken yeni yeni toplanmaya başlayan genç fenerbahçeliler tarafından linç edilmekten aracımızın film çekilmiş camları sayesinde kurtulduğumuz fantastik maç. nereden bilirdik aracı park edecek sote bir yer diye girdiğimiz sokağın ucunda 500 kadar fenerbahçelinin olabileceğini?
App Store'dan indirin Google Play'den alın