6
hayatımda ilk kez maça gidiyordum. bilgisayarımı açar açmaz, çok kolay bir şekilde bilet alabilmem bu maçın benim için hayırlara vesile olacağını hissettirmişti zaten. süregelen dönemde parlak bir galibiyetimiz olmadığı için herkes çok gergindi. saraçoğlu'ndaki güzel futboldan sonra mabette de muhteşem bir maç izlemek istiyorduk. maç başlamadan önce küfürler havada uçuşuyordu, başlama düdüğünden sonra sadece galatasaray için gırtlağımızı yırtıyorduk. ilk gol erken geldi, kral attı, sevinçten deliye döndük. sonra sesimiz daha da gürleşti. ama gökhan gönül'ün çalımları durdurulamadı ve top ağlarımızdaydı. ''yine hazin bir sona mı ilerliyoruz, her şey bitti mi?'' diyen, karamsarlıkla darmadağın olan ve yere çöken arkadaşlarıma baktım. sağlam durun, içinizi ferah tutun 2-1 biticek diyebildim sadece. artık ben de titremeye başlamıştım, gerginlikten, heyecandan öleceğim sanıyordum. derken o son dk.golü geldi ümit'ten. işte o an... onu anlatmam mümkün değil. ilk maçımda, hem de bir fener derbisinde bir galibiyet yaşamıştım. kesinlikle uğurluydum ben, her maça gitmeliydim bundan sonra. o maçtan sonra sesim bir hafta kendine gelemedi sanırım ve haftalarca etkisinden kurtulamadım. böyle bir başlangıç yapan, maça gitmeden durabilir mi bundan böyle, siz söyleyin. darısı 12 nisan'daki maçın başına...