• 152
    ibb – galatasaray : 3-1

    yine deplasman yine mağlup galatasaray. bu sezon böyle, iddaa’da galatasaray gördüğünüz yere 1 yazın, daha önce söylemiştim.

    bir olimpiyat stadı klasiği olarak müthiş bir rüzgarla başladı maç. rüzgar ilk devre galatasaray lehineydi. 1-0 önde kapattı devreyi. pozisyon bulamadan ama. ligin en iyi kalecilerinden hasagiç’in olmamasına rağmen.
    böyle havalarda, böyle sahalarda yerden sektirip kaleye vurmak büyük önem taşır. sabri, çağlar, ve culio’dan bekledim bu şutları. sadece culio serbest vuruşta denedi bunu.
    ibb’yi yabana atmayın yalnız. bu stadın koşullarını en iyi bilen takım. ilk devre adam gibi atak bile yapamadılar. isveçli oyuncularının kafayla gökyüzüne diktiği top dışında galatasaray kalesine gelmediler. ama ikinci devre stadı bildiklerini net gösterdiler. şöyle ki, rüzgarla birlikte oynuyorsanız 2 seçeneğiniz var, ya uzaklardan kaleye isabetli şutlar atarsınız ya da ayağa paslarla rakibin üstüne gidersiniz. uzaktan şut atmak için oyunu rakip sahada oynamanız ve rakibin alanı iyi kapatması gerekir. ilk devre olan budur. ibb alanı iyi kapattı ve galatasaray rakip alanda oynadı. ama doğru dürüst şut çıkmadı. bunda özgüven eksikliğinin de rolü büyük. meraklısı bir cuma vezirspor’a gelirse onlara numune gösterebilirim. dağlara, taşlara vurmama rağmen maç boyu bunu denemekten vazgeçmem, çoğunlukla sonuç alırım. halı saha diye küçümsemeyin, ligde oynadığım zamanlarda da yapardım bunu. ama galatasaraylı futbolcular ilk göklere giden şutlarından sonra bundan vazgeçtiler. vursanıza abicim, vurmazsan gol olmaz. hem de rüzgar senden yanayken. pas organizasyonuna zaten kapanan ibb savunması izin vermiyor, adamlar kontra bile denemiyor.
    abdullah avcı bir tuzak kurmuş galatasaray’a ve sonucunu aldı. ikinci devre bir de baktık galatasaray kale ağlarından oluşan tuzağa yakalanmış havada sallanıyor.

    hagi’nin suçu mu bu? kısmen. ama mevzu kadro seçimi falan değil. yani mustafa sarp oynadığı için değil. nitekim servet hiç hata yapmadığı için küfürlerden uzak kaldı. takımın özgüveni yok, kuvveti yok. kondisyon sorunu kalmadı ama takım hala kuvvetsiz.
    hagi bu sorunu devre arasında çözebilirdi. takıma yüklemeyi yapardı. ama büyük adele sakatlıkları olurdu. ayıkla pirincin taşını. hagi pirincin taşını ayıklamaktansa pilav yapmayı tercih etti çeltik tarlasından topladıklarıyla. yanlış mı? bilmem? ama sonuçlar hagi’yi haksız çıkarıyor değil mi? kesin öyledir zaten.

    bir tek kişi çıkıp “galatasaray mücadele etmiyor” diyebilir mi? ille bazı çıkıntı tipler der ama doğru söylemiş olmazlar. takım mücadele ediyor. hagi kadro tercihlerinde hata yapıyor mu? elbette. alex ferguson da yapıyor, mourinho da. frank rijkaarda da yapıyordu. şu an ilk 11 olan ve galatasaray taraftarının küfür ettiklerinden daha beter adamları ilk 11 oynatıyordu rijkaard, mesela ali turan. servet, sarp, ayhan sürekli ilk 11’deydi onun zamanında da. o yüzden sapla samanı karıştırmayalım. hele hagi’ye küfür, aman ha. bunun efsane futbolcumuz olmasıyla bir ilgisi yok, teknik direktörlükle ilgisi var. adam ki bence rijkaard’dan daha fazla adamdır, delikanlıdır, en zor zamanda “ben bu işi başarırım” diyerek elini taşın altına sokmuştur. bunun dışında teknik direktörlük işini de çelişkisiz biçimde yürütüyor.
    nedir çelişkisiz olması? mücadele eden bir takım istiyor. doğru mu? takım son düdük kalana kadar mücadele ediyor. “siktir git captano, hagi gelene kadar da takım mücadele ediyordu” diyeni allah çarpar.
    böyle bir takımı mourinho kurunca alkışlar yükselirken hagi’den esirgemek haksızlık. real madrid dünyanın en çok geliri olan kulübü yav, biraz insaf.

    gelelim maça. ulan vodafone reklamında bile söylüyor, orta sahaya hakim olan maçı alır diye. vodafone’u yabana atmamak lazım, adamlar yıllarca manu’nun, şampiyonlar liginin sponsorluğunu yaptılar. bizim orta sahada sarp, sabri ve culio var. elle tutulur bir tek culio. 23 kişilik kadroda ayhan dışında orta sahada top alıp pas yapacak adam yok. misimoviç diyenlere uçan kafa ihtimalim çok yüksek, nitekim misimoviç böyle bir futbolcu değil. misi, santrafor arkasındaki oyun kurucu, forvetin oyun kurucusu. top taşıyan, rakibi geçen, pozisyon yaratan bir adam değil, hiç de olmadı. bizim eksiğimiz böyle bir model. hani diyorlar ya, hagi sürekli basın toplantısı yapıyor aynı şeyleri söylüyor. ama adam haklı yahu.
    benim bir elemanım vardı, “abi 50 kere aynı şeyi söylüyorsun” derdi. “ulan ilk söylediğimde yapsan, 49 kere daha söylemem” diyordum. bu da onun gibi bir şey. galatasaray takımı bir emre belözoğlu bulmadıktan sonra ben her maç yazısında söyleyeceğim, belki de sıkılıp bir daha bahsetmem. işte, bir emre belözoğlu bulsak o zaman misimoviç’in bir anlamı olur yani bizim de bir alex’imiz olur. ama emre yoksa alex de yok.

    bu sezon böyle geçecek. beşiktaş’la kim 7. kim 8. çekişmesi yaşayacağız. kupada g.antep’i elersek beşiktaş’la asıl sezon maçını oynayacağız. sonucu allah bilir.
    ama hagi ile schuster’i kıyaslayan olursa onlara da uçan kafa atma ihtimalim yüksek. takımı sezon başında alanla, devre arasında milyon dolarlar harcayanla mantıklı işler yapanı karşılaştırmayın.
    marka peşinde koşmayı bırakın. markalar aldatıcıdır. kim kardashian bir marka ama koca götlü, şişkonun teki. ümraniye’de daha güzel kızlar var.
  • 153
    başlığı değiştirmeye gerek yok. en iyi bildiğim iş bilgisayarda, kes, kopyala yapıştır. galatasaray baytarları, 6 aydır sakat olan arda'yı iyileştiremedi ama, 3 gün önce sakatlandı müjdesi gelen mustafa sarp'ı iyileştirdi. bu haberi okuduğumdan beri küfür ediyorum. bir ihtimal ilk 11 oynamaz beklentisinde olsam da maça 1 saat kala gelen mesaj, maalesef ön libero denen lanet olası mevkide hagi hoca tarafından tahtaya yazıldığını bildirdi. o andan itibaren de suratım kısmı felç geçiriyor, hala çözülmüş değil.

    eski tüfekler bilir. lenin der ki; eğer halkın iki adım ileri atması garantiyse, ve fakat aynı halk bir adım geri atmakta direniyorsa, devrimcinin görevi, bir an evvel o geri adımın atılmasına katkıda bulunmaktır. bir musibet bin nasihatten evladır. şu maçın kaybedilmesi, dolayısıyla 1 adım daha geri adım atılması, 2 adım ileri atılacağının garantisidir.

    koskoca reykart'ı maymuna çevirdi, 2 şampiyonluğa mal oldu, tek başına hagi efsanesini bitirecek. son kez yazayım, galatasaray tarihinin en, belki de tek hain futbolcusudur. 5 milyon dolar verilerek alınan yekta'nın oynamadığı maça, 5 lira etmeyecek mustafa sarp'ı oynatan hoca, taraftara tatmin edici bir açıklama yapmak durumundadır. ben yaparım olurla geçiştirilecek bir mevzu değildir. galatasaray'ın şovu galatasaray taraftarı içindir. ve o büyük galatasaray taraftarı, kayıtsız koşulsuz, kongresiz seçimsiz futbol takımın sahibidir. bu yüzden istemediği futbolcu oynayamaz. oynatan her kimse, taraftarın tamamının sevdiği, peygamber ilan ettiği hagi bile olsa galatasaray şovunu yönetemez.

    geçelim mustafa sarp'ı yeter. kendisinin sahada olmasını sağlayan şeyin futbol olması imkansızdır. mutlaka futbol dışı hiç birimizin bilemediği bir sebep vardır. benim bildiğim, gördüğüm şeyi, bırakın hagi'nin, tugay'ın, galatasaray malzemecisi veli'nin görmeme ihtimali yoktur. ben delirmeden, biri ne olur bir sebep göstersin.

    bu orta sahanın, baros'a servis yapamayacağını maçtan önce ön gördüm. sabri kendisinden beklenmeyen bir hareketle, müthiş bir özgüvenle ters bir ince pas attı. sabri için önemli değil, o pas büyük ihtimalle rakibe gidebilirdi, usta yerine bir başka kazmaya atılsa yine akıllarda kalabilecek bir pas değildi. ne var ki gole susamıştı golcü, düzeltti, mıhladı. gol olan kaleye rüzgar değil kasırga esiyordu. 2. yi bulamadıktan sonra maçın garantisi yoktu. hele ki follaş, kazma, ağır savunmayla.

    ligin en ağır forveti gökhan, 80 metre depar attı. futbol dışı yaratık, çelimsiz, benzi soluk, rüzgardan üşüyen, üşüdüğü için kazak, atkı, eldivenle oynayan, uçtu uçacak serkan kurtuluş'u anlayana kadro dışı bıraktırdı, anlamayan için 4 gün sonra sağbekte o ayrı.

    lorik cana'nın bir sorunsal olduğunu yazdık, okuyan okudu. yazımızın sanal alemde mürekkebi kurumadı daha, dandik bir gol yedirdi. aslında mustafa sarp'a belki de pas verdi bilmiyorum. toptan kaçamadı hain. istemediği top dizine çarpıp asist oldu.
    ,
    kaleci'ye bir kişi demez mi ya, hatta demeye gerek var mı? her topu havaya dikti, o top 5 metre uzağa gidemedi. ama ben kaleciden umutluyum. topu kimse istemiyor ki, o yüzden gelişi güzel şişirdi. akıl tutulması yaşıyorum, hagi'yi , hagi'li galatasarayı doya doya seyrettim. diyelim ki taffarel, popescu dururken topu degajla oyuna soksa ne yapardı oyuncu hagi? hoca hagi'nin futbolu güzel oynatmak için ne gibi bir planı olabilir?

    tarihin en kötü neticeleri alınıyor, daha önceki en kötü neticeleri alan takımla kıyaslıyorum. inanın şimdikiler daha iyi değil. yani serkan kurtuluş, müfit'ten, çağlar, çaycı ahmet'ten, servet çetin, feti'den iyi değil. ama onlar 1 lira aldıysa bunlar 1000 lira alıyor, insana koyan da bu. nasıl bir şebeke, nasıl bir düzen ve biz bu düzenin içinde niye varız? yüce gök, eğer varsan, beni duyuyorsan aklımı koru delirecem.

    ayakta kalan, galatasaray markasına da yakışan, her taraftarın seneye de ilk 11 yazacağı tek adam olan, galatasaray'lı tommiks, hagi hoca'yla anlaşamadı. ambara fare girdi artık, hagi'nin takımında sabri'ye yer yok. serkan kurtuluş'a var, ona yok. muhtemeldir, arda için de ısrarcı değildir. arda gidecek olsa, yoluna engel olmaz. hagi'yi tanımasam, takımın küçük olması işine gelir diyecem. nitekim zavallı şuster'i, büyük futbolculardan kurulu takımdan beklenen büyük beklenti yaktı. takım küçük olnca, taraftarın beklentisi olmaz, kendi kredisi de tükenmez. gül gibi geçinir gideriz. ama hagi bu değil, futbolu bırakacağı bizdeki 3. sezonun sonunda, avrupa kupası aldırmadan bırakmam dediğini ben kulaklarımla duydum. futbolu bıraktığında hepimiz ağladık, milli takıma koca bir ulus yalvararak döndürdü. yatayım paramı alayım, kovulayım tazminatı becali'yle bölüşeyim derdinde olmadığına eminim.

    dünyanın en kolay işi hagi'nindi oysa. servet'in yerine birini çıkarsa alt yapıdan, sabri'yi kendi yerinde oynatsa, solda insua varken macera aramasa. bam üçlüsünü kadro dışı bıraksa, saha sonuçlarının kendiliğinden geldiğini görecektir. benim ne faydam oldu diye de tasalanmasına gerek yoktur, o aldığı 2000 yılındaki apdestle, bizim galatasaray'lı torunlar bile namaz kılar. yok inadım inat derse ne olur?

    hiç bir bok olmaz. çeker gider, biz, hagi hoca için , futbolcu hagi'ye ne kötü söz söyler, ne laf söyletiriz.
  • 154
    muhteşem bir şekilde yediğimiz ikinci golün mustafa sarp'a bağlanmasını kasıtlı bulduğumu söylemeliyim. aman ben daha iyi laf sokucam sarp'a düşüncesiyle entersan şeyler yapmaktayız. ikinci golün mustafa sarp'la yakından uzaktan alakası yoktur. tamamiyle geleceğin kaptanı lorik cana'nın marifetidir. hadi herşeyi geçtim. bu sene ki tüm rezillikleri bir kalemde sildik diyelim. biri bana 3-1 giden bir maçta 90+2. dakika da emre çolak hangi mantıkla oyuna sokulur anlatsın. oyuna sokan takım 3-1 önde olsa öpüp başıma koycam. bunun teknik ve taktik detayını canı gönülden öğrenmek istiyorum.
  • 155
    ilk yarıda aklıma şu gelmişti, aralara oynamaya çalışan belediye, 2. yarı rüzgarı arkasına alarak oyuna ortak olur ve oldu'da. 4-3-3 ve 4-2-3-1 karışımı bir taktik vardı, culio bir sola geçip ardında ön libero ardında orta saha ortasına geçerek oyuna tam adapte olamadı. stancu'da aynı bilinmezlerde olduğu için bayaga zorlandı. ama hagi nasıl olurda serkan kurtuluş'a 90 dakika tahammül etti anlamak mümkün değil. arkasına atılan her top etkili oldu. ileri dönük oyunda çok cılız kaldı. sabride orta sahada kötüydü zaten neden sabriyi sağ bek'e çekmedi anlaşılacak gibi değil.

    lorik cana'yı baktım yerin dibine sokmuşlar ama mustafa sarp yine kaçak dövüşünce ve serkan arkasına bütün topları kaçırınca, cana aktif olarak 3 bölgeye dahil oldu. servet sadece kendi alanında oynarken cana takım arkadaşlarının arkalarını toplamak için kendini paraladı. baros yine çok geniş alanda 2 stoperin kucağında oynadı maçı ama adam klas yine bir kaçtı astı golü ama bir adam bu kadar şey yapabilir tek başına. sağ bek'e göre çağlar iyi maç çıkardı. ataklara aktif olarak katılamadı çünkü orta sahada kesici bir takım olmadığımız için devamlı basit pasları çok rahat yaptırdık.

    maç gözle görülür şekilde giderken haginin izlemeside ilginçti. ayrıca zamana ihtiyaç duymakla ya da bu takımı haginin kurup kurmamasıyla ilgili bir durum değildi serkanı çıkarıp sabriyi sağ bek'e çekmek, bu basit bir şey. orta saha oyundan iyice düşüp hemde maçı verdikten sonra oyuna yekta'yı almasıda bir hocanın maçı oyun içinde okumasının önemini bize göstermiş oldu. hagi oyunu erken okuyamadı ve maç gitti. mustafa sarp konusunda eleştiri çok yaptık artık bir şey demek yersiz olur. adam maç içinde gösteriyor zaten bu forma bana çok büyük diye. kazım tek başına etkin olabilen bir oyuncu değil arkadan iyi destek gelmesi gerekiyor. eğer arkanda serkan varsa zaten etkili olamazsın. zira olamadı, sabrinin ara ara yanına gelmesiyle 1-2 orta çıkardılar ama onlarda çok cılız kaldı çünkü baros bir tane adam, haklılar mücadele olarak 3 kişilik oynuyor ama bir adam ve bir bölgede durabilir takım olarak atak yapmadıkca, bu mağlubiyetler normal.
  • 156
    öncelikle şunu söylemeliyim, beni hayal kırıklığına uğratan maç olmuştur.

    sezonun başından beri pek de farklı bir görüntü yoktu sahada. ilk yarıda topa daha çok sahip olan taraf bizdik fakat her zamanki gibi kaleye gitmekte zorluk çektik. hava inanılmaz soğuktu, tipi ve güçlü bir rüzgar eşliğinde ataklar geliştiriyorduk ama yine olgunlaşmıyordu ataklarımız. cılız ve güçsüz kalıyordu. sene başından beri çektiğimiz en büyük sıkıntı da bu değil mi zaten?

    ilk yarı boyunca ortaya konan mücadele beni tatmin etti. stancu topla buluştuğu her seferde topu başarılı bir şekilde ileriye taşıdı, topu da çok iyi saklıyor. çağlar'ın performansından da memnun kaldım. bu takımın antrenmanlarda köşe vuruşlarını nasıl çalıştığını gerçekten merak ettiğimi söylemeliyim. ilk yarıda kaç korneri heba ettiğimizi hatırlamıyorum. ya çok ön direğe kullanılıyor, ya da ceza sahasındaki bütün oyuncuları aşarak ters kanattan auta çıkıyor top. her takımın bir köşe vuruşu organizasyonu olmalı diye düşünüyorum. ilk yarıyı 1-0 önde kapatırken de ikinci yarıda rüzgara karşı oynayacağımızı bilerekten endişelenmeye başlamıştım.

    serkan kurtuluş konusuna değinmek istemiyorum fakat maç başından beri aksıyordu sürekli. topu ayağının altından kaçırdı, rakibini kaçırdı. bugün oyuna konsantre olmadığı çok açıktı. golü yediğimiz pozisyonda kendi kanadında orta saha çizgisinin tam önünde rakip oyuncu topla buluştuğunda serkan kurtuluş hemen karşısındaydı. o anda yapmadığı müdahale ile golü yedik zaten. bir bek oyuncusu orda rakibi geçirtmemeli.

    maçın sonucu ortada yapılacak pek bir yorum yok. penaltı golünden sonra stadyumdan ayrıldıktan eve gelene kadar geçen sürede düşündüğüm tek şey, bir takım yediği bir gol sonrası ki rakibin beraberliği yakaladığı bir maçta, nasıl oluyor da bu kadar çabuk ve kolay demoralize oluyor. hedefi olan, amacı olan bir takımız. fakat yediğimiz 1 gol sonrası oyundan kopuyoruz tamamen. eski mücadeleci görüntümüzden eser yok. maalesef hagi'nin belirttiği gibi bu takım büyük takım kimliğini kaybetmiş durumda.

    ne sistemden ötürü, ne sabri'nin ortada oynamasından, ne stancu'nun solda oynamasından, ne sarp'tan, ne serkan'dan ötürü... tek problemimiz büyük takım kimliğini kaybetmiş olmamız. çünkü futbolcular galatasaray forması ile mücadele ettiklerinden bihaber durumdalar. tek yapılması gereken de bu bilinci geri kazandırmak.
  • 157
    ibb 3 - 1 galatasaray / sorun her yerde

    "galatasaray'da sorun nerede?" diye bir soru sorulduğunda net bir cevap olmamakla birlikte, şu çok açık ki sorun her yerde. ne sadece yönetimde, ne sadece teknik heyette, ne de sadece futbolcularda. bu rezil tablonun sorumlusu herkes.

    hagi'nin geldiğinden beri yaptığı en önemli şey, takımı daha agresif bir yapıya kavuşturması. takım koşuyor, mücadele ediyor. buna lafım yok lakin böyle bir takımda sarp'ın ne işi var? mücadele mi ediyor? hayır. oyunu iyi mi kuruyor, teknik yönü mü iyi? pardon!? cana yırtındı resmen sarp'a çekil demekten ibb'nin attığı golde. ama hagi inatla sarp'ı maçın sonuna kadar sahada tuttu. enteresan işler yaptı bugün hagi. serkan'ın kanadı maçın başından sonuna kadar koridor oldu resmen ama o da maçın sonuna kadar sahada kaldı. kazım, iki iyi dedik, aferin dedik, eski günlerine dönüş hazırlığında. ama çıkan oyunculara bakıyorsun, 90 küsürüncü dakikada, skor 3-1 iken kazım çıkıyor emre çolak giriyor. sabri çıkıyor yekta giriyor. stancu çıkıyor pino giriyor. sabri'nin sağ beke geçip serkan'ın, pino'nun girip kazım'ın ve sarp'ın - gerçi hiç oynamaması lazım ya - çıkması gerekirdi sanki.

    hagi çok inat ediyor, cana ortaya, gökhan zan stopere, sabri sağ beke. ortada da yekta-culio-cana üçlüsü. çok mu şey istedim? hagi'ye hiç bir zaman istifa demem, denmez de bana kalırsa zaten. hagi bu, gheorghe hagi, 10 numara. ama gidişat gösteriyor ki hagi kendi kendini yakacak.

    ibb bu stadı çok iyi biliyor ve haliyle ikinci yarı etkili olmasını da bildi. ilk yarıda, rüzgar da arkadan desteklerken bol bol şut çekmek yerine hep kanatlardan orta denendi ama rüzgar aldı götürdü tabi topu. maçın genelinde de ahım şahım pozisyon olmadı zaten, goller dışında 1-2 pozisyon varsa vardır.

    bu arada, baros.. kral geri döndü!

    bu arada, ibb galatasaray'a yatıyordu di mi?

    ayrıca, olur da hagi de giderse, yeni yönetimle birlikte tolunay kafkas'ı isterim. çok iyi şeyler başaracağını düşünüyorum ben tolunay kafkas'ın galatasaray'a geldiği taktirde, hatta biraz daha abartıyorum, yeni fatih terim dahi olabilir sanki.

    çarşamba, antep maçı. hagi'nin geleceğini de belirleyen maç dahi olabilir. yine böyle farklı bir sonuçta, fatura bu sefer de hagi'ye kesilebilir, rijkaard örneğinde olduğu gibi. hagi bu maçtaki hatalarından ders çıkarır da doğru kadroyla çıkarsa sahaya, turun geçileceğini düşünüyorum. polyanacılık falan da değil. arena'da takım daha kolay motive oluyor, tabi sarp, hakan balta vs. oynarsa istediğin kadar motive ol yine olmaz da, dediğim gibi, doğru kadroyla bu tur geçilir. kolay olmayacak, hem de hiç kolay olmayacak tabi. varını yoğunu sahaya veren bir takım bekliyorum. şöyle bir 11 görmek isterim mesela ben; zapata(ufuk)-sabri-neill-servet-çağlar(insua)-cana-yekta-culio-arda(pino)-baros-stancu

    artık klasik haline gelen kadro kalitesizliğinden, orta saha eksikliğinden bahsetmeye gerek yok..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...sorun-her-yerde.html
  • 158
    bütün oyunculara lanet okuduğum maçtı. ben bu durumu kaldıramıyorum arkadaş. bir doğu karadenizli olarak sahada olan bitenleri gördükçe gözlerim doldu sanırım adnan polat yanımda olsaydı çok ağır hakaretler ederdim ve muhtemelen kendisine saldırırdım. kesinlikle bir holigan değilim ve son derece yufka yürekli ve nazik bir insanımdır en azından etrafımdaki insanlardan bu iltifatları alıyorum fakat artık dayanamıyorum.
  • 160
    ne golümüzden önce nede ısınırken bizim takımda hiç bir istek yoktu bütün maç boyunca* top oyun alanı dışına çıksa yada bize gelmese karşı takım aralarında top çevirseler bizde öyle istesek gibi bir havaları vardı bütün futbolcu bozmalarımızın 1-2 çabalayanda hiç bir halta yaramıyor. çok dikkatli izleyemedim staddan maçı tekrarınıda izlemedim neyde kimin hatası var nasıl bir kadro çıkarmalıydı hagi hiç birini bilmiyorum ama ben cumartesi günü işden kaçarak o kadar soğukda onları desteklemeye gittim staddaki çoğu insanda cumartesi gündüz zar zor müsait olabilmişlerdir eminim bu taraftar için oraya gelenler için biraz oynamış olsalardı çok rahat kazanırdık biz bu maçı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın