• 252
    tühh ya, hakemlikde pek bi şey olmadı. ne bahane bulacak şimdi yenilgiye? her yenilgiyi tff/hakemlere bağlayanları sahneye alalım.
    bu arada samet aybaba ile dökülen demirspor montella ile neler yapıyor seyredin. doğru bir hoca bir takıma nasıl etki ediyor görüyoruz. bizim hoca hayaller aleminde, geçmişte yaşıyor. 2,5 senemizi yedi, hâlâ bildiğini okuyor. şu kadroya şu rezil futbolu oynatmak marifet ister. tebrikler. şimdi basın toplantılarına çıkmamak için bir 10 daha ceza alır.
  • 256
    kesinlikle normal bir maç değildi. çok basit pasları, top kontrollerini beceremedik. babel hariç kimse kendisi gibi oynamadı. marcao da dahil. takım hocaya olan inancını kaybetmiş olabilir, maaşlarla ilgili sıkıntılar olabilir, var bir sıkıntı. bana daha çok hocanın kenarda, muslera'nın kalede olmaması ve hakemler tarafından doğrandığımıza inanmamız nedeniyle takımın galibiyete inanmaması gibi geliyor. bu maç referans alınarak oyunculara giydirilen entriler görüyorum. bu maç oyuncularla ilgili pek bir şey ifade etmiyor. bu maça göre futbolcular hakkında kesin yargılara varmaktan kaçınmak lazım bence.
  • 257
    önceki maçların aksine hakeme değil hocaya yazacak olan maç.

    1- setten neden vazgeçtik?
    2- ads gibi hücumcuları olan bir takımı neden yalnızca 2 kişi ile savunduk
    3- ömer bayram deli gibi aksadı ilk yarıda, onun yüzünden marcao geniş alanda çok birebir kalıp zorlandı oraya neden gol yedirmeden müdahale edilmedi.
    4- kalede neden fatih değil de her topu içeri alan çipe...

    kendi ellerimizle verdik maçı bu sefer.
  • 258
    perşembe'nin gelişi çarşamba'dan bellidir derler. bu maçın tanımı da bu işte; daha 5. dakikadan belliydi bu maçta alınacak mağlubiyet. göz göre göre, bile isteye ve hiçbir önlem alınmaksızın sonuç beklenildi. bunun adı kötü yönetim ya da kötü teknik ekip değil artık. bu başka, çok başka bir şey.. istifaysa istifa kim var kim yoksa hesabını versin artık yeter..

    bunun dışında, takım duman olmuş daha hâlâ yunus da yunus... sanki robben anasını satayım. hayır bizdeyken şans bulamasa tamam diyeceğim de herif gitmiş kahraman olmak için bu maçı beklemiş övgüler havada uçuşuyor. galatasaray taraftarının sözlüğünde galatasaray'ın yediği gollere sevinilir hale gelinmiş.. bu takıma karşı 50 yaşında eski bir furbolcuyu da koysan kral olur, maharet yunus'un yusuf'un değil.
  • 259
    galatasaray'ı stadyumda ilk kez izleyebildiğim maç oldu. daha ilk golü yedikten sonra kazanacağımıza ya da puan alacağımıza dair bir umudum kalmadı aslında ama en azından çıplak gözle bir galatasaray golü izleyeyim istedim son düdüğe kadar ama içten içe o golün de gelmeyeceğinden o kadar emindim ki hakem 4 dakika uzattığında "4 dakikalık ne oldu ki ver 3 dakika, gidelim hemen." diye düşündüm. gol atamamak artık öğrenilmiş çaresizlik haline geldi bizim için. iyi oynasan atamıyorsun, kötü oynadığın maçta duran toptan sıkıştırma gibi bir durumun zaten asla olamıyor. forvetlerin daha net pozisyonlar kaçırmak için birbirileriyle yarışıyor. frikik olsa zaten zerre heyecan duyamıyorsun. maç çıkışında yanımdan geçen tüm demirsporlulardan duyduğum şey "bu galatasaray avrupa grubundan nasıl lider çıktı?" oldu. lider çıkmak değil de sahi biz marsilya'ya nasıl 4 gol attık?

    edit: bu arada berbat bir maç oynadık. sanki iyi oynamışız da sorunumuz golü bulamamakmış gibi algılanmasın. gol konusundaki dert yanışım genel.
  • 260
    saatlerdir anlamlandırmaya çalıştığım maç. kalede ve beklerde defolarimiz olsa da kaliteli, istekli ve mücadele eden bir galatasaray takımi; bir anadolu takımına karşı net bir mağlubiyet aldı.
    sanırım hayatımda ilk defa böyle bir mağlubiyet görüyorum. kadronun yetersiz olduğu, oyuncuların takimla bağının koptuğu, şampiyonluk yarışından kopup götü başı dagittigimiz zamanlar defalarca kez mağlup olmuşuzdur bu zamana kadar.
    ama böylesini vallahi de billahi de ilk kez gördüm.
    iyi kadro + istek + mücadele ama sonucunda anadolu takımına karşı net bir mağlubiyet....
    hâlâ şaşkınım.
  • 261
    sahadaki kalecisi ismail çipe olan takımın kaybettiği maç. bu adam kesinlikle 1-2 gol yiyecek zaten, maçtan puan alabilmek istiyorsan girdiğin pozisyonları değerlendirmen lazım. onları da bizimkiler harcayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

    kalede muslera varken, santrforda gomis varken, sağ bekte mariano varken, önliberoda fernando reges veya lemina varken, sağ kanatta feghouli'nin 28 yaşındaki hali varken fatih hocanın tercih hataları telafi edilebiliyordu. çünkü kadro kalitemiz ligin çok üstündeydi. fakat şimdi değil, bu yüzden hocanın en ufak hatası puan kaybı ve mağlubiyet olarak geri dönüyor.

    dönmeye de devam edecek, buna alışmak lazım.
  • 263
    dün maçı stattan izleme fırsatım oldu.
    ilk yarım saat top tamamen bizde ve baskı kuruyor görünsek bile etrafımdaki herkes gole yakın tarafın ads olduğunun farkındaydı. çünkü ads bir plan dahilinde sahadaydı ancak takımımızın taylan ve stoperlerden ters kanada top atmaktan başka bir planı yoktu. ads topu kapınca balotellinin orta sahaya yakınlaşmasından ve bazı oyuncuların yaptığı ezber koşulardan falan çok rahat anlıyorsunuz çalışılmış planlarının olduğunu. emin olun bizim kadro montella'da ads kadrosu bizde olsa yine de biz yenilirdik bu da çok net göründü.
    takımın plansızlığı haricinde orta sahanın yetersizliği yaratıcılıktan uzak olmaları çok can sıkıcı. berkan taylan iyi defans yapıyorlar diyemiyorsun fizik olarak güçsüszüzler, ikili mücadelelerde omuzu yiyip topu kapturacak gibiler. gol asist katkıları da yok e o zaman biz ne bekliyoruz bu arkadaşlardan onu anlamadım.

    ayrıca kadro yapılanmamız da çok yanlış, ndiaye fernando belhanda lı orta sahadan nerelere düşmüşüz izlerken gözlerim kanadı.
    kanatlarda rodriges, feghouli , forvette gomis aman allahım, nerden nereye yazarken ellerim titredi...

    bireysel performansları kısaca özetlersem;

    ismail çipe: ilk golde bariz bir yerleşim hatası yaptı. top köşelere falan gitmedi ortadan dümdüz gol oldu. ortalama bir kaleci bu golü yemezdi. 2. gole yapacak birşey yok hatası var diyemem. onun haricinde ortalama bir performans verdi. 1. kaleci olarak asla güvenilemez.

    oğulcan: sağ bekte alışkın olmadığı yerde oynadı. dinamizmi ve fizik avantajı sayesinde çok sırıtmadı, hatta yedlinden daha faydalı oldu diyebilirim. karşı karşıya kaçırdığı golü atması gerekirdi ancak sahada takımız adına ezilmedi ayakta kaldı diyebileceğim bir oyun oynadı. ters uzun gelen toplardaki ilk dokunuşunu ve top kontrolünü geliştirirse biraz da orta yapmayı öğrenirse sağ bek pozisyonu için değerlendirilebilir gerçekten.

    ömer: iyi niyetle koşuyor ediyor ancak, 2 golde kendi tarafındaki yunustan geldi. ömer bildiğimiz ömer, iyi yedek olur 11 olmaz.

    nelson ve marcao: takımın güven veren tek yeri diyebilirim. ancak bu arkadaşlarımız da size olarak stoper mevkisi için bence yetersiz kalıyorlar. imkan olur ileride güzel fiyatlara satarsak kendilerini, scout ekiplerinin stoper arayışı yaparken 1.90 altı oyuncuları eleyerek arayışa başlamaları gerekiyor.

    taylan: berkan ve cicaldauya göre bir tık daha iyi performans verdi ancak ikili mücadelelerdeki güçsüzlüğünü atletizmi ile kapatmaya çalışıyor. yaratıcılık olarak orta sahada birşeyler deneyen tek adamdı ancak o da yetersizdi.

    berkan: ben bu maçta hiç beğenmedim. hiçbir zaman sadece çok kuşuyor diye bir oyuncu galatasarayın futblcusu olamaz. tolga ciğerci de bu kadar koşuyordu. hücum katkısı sıfır. ara pas denemiyor. dikine gidemiyor. defans arkasına etkili koşu atamıyor. gol asist katkısı yok. bence en fazla iyi bir yedek olur. kendisine güvenerek yola çıkılmamalı.

    cicaldau: çok gösterişsiz bir oyunu var, biraz daha sorumluluk alıp yaratıcı işler yapması gerekiyor, bu konularda kendisini geliştiremezse ön libero olarak berkandan da taylandan da daha etkili olur. ön tarafta bence kendisi olmayacak.

    morutan: malesef özgüveni sıfırlanmış. teknik ekip koşmalısın mücadele etmelisin diye o kadar empoze etmişlerki çocuğa, kafası kesik tavuk gibi her yere koşmaya çalışıp hiç birşey yapamıyor. halbuki daha dar bir alanda az bir sorumluluğu daha layıkıyla yapabilecek yetenekleri var.

    kerem: dün çok etkisizdi. maça solda başladı, svensson hiç izin vermedi. 2. yarı sağa geçti yine varlık gösteremedi. sanırım üst üste çok maç oynadı ve form düşüklüğü yaşıyor. dünki performansı ile ilk 11 olmaması gerekir.

    mohammed: fizik olarak diğer futbolculardan pozitif olarak farklı duruyor. biraz pviot santrafor olmayı öğretebilirsek bence çok potansiyelli. orta sahaya gelip daha çok al ver yapmalı. gol kaçırma mevzusuna girmiyorum, o konuda üst üste 1-2 gol atarsa hiç problem yaşamaz.

    babel ve aanholt: maça girdikten sonra yetenek olarak sahadakilerden farklı olduklarını hissettirdiler. ancak yaşları dolyaısıyla yapacak birşey yok. kendilerinin 20 li yaşlı hallerini bulmalıyız.
  • 265
    normalde bu maçın yazısını yazmayacaktım.

    hatta bunu teknik heyet için yazdığım entry'de de belirttim: (bkz: #3300540)

    ama maçın istatistiklerine baktığım zaman yazmadan edemeyeceğimi fark ettim. olmaz yani, bunun izahının yapılması lazım. en azından futbol olarak bir izahı olması lazım bu maçın neden böyle olduğunun.

    pas haritasına bakalım öncelikle:
    https://gss.gs/ePI.png

    ve hemen peşine pas bağlantılarına:
    https://gss.gs/YYF.png

    en son olarak da oyun kurma verilerine:
    https://gss.gs/ltF.png

    bu 3 tablonun bize anlattığı bir şeyler var.
    bu 3 tablo bize bağırarak bir şey anlatmaya çalışıyor.
    bu 3 tablo aslında her şeyi o kadar net ortaya koyuyor ki başka herhangi bir veriye gerek kalmaksızın takım - taktik analizi bile yapabiliyoruz.

    bu takım yaptığı ve sonuçlandırdığı 388 pasın 195'ini savunma oyuncularının arasında yapmış. 195 pasta ileri gidememişiz. %50'den biraz daha yüksek bir oran bu.

    daha ilginci, mevzunun bittiği konuşacak tek kelimenin bile olmadığı yer.

    1. tabloda mostafa mohamed'in ortalama pozisyonunu da görebiliyoruz, bulunduğu yer takımın en ucu gibi görünse de bloklar o kadar sıkışık ki birbirine en uç noktamız 3. bölgenin başlangıcı olabiliyor.

    daha kötüsü bunu 2. tabloda siyah ile berlirttiğim mostafa'nın topla buluşma sayısı ile birleştirdiğinizde ortaya çıkıyor.

    8.
    sekiz.
    bakın 18 - 28 - 38 falan değil, baya bildiğiniz düz sekiz.
    beşiktaş'ın liverpool'dan yediği 8 hani. selçuk inan'ın forma numarası olan 8.
    daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum.

    senin iki stoperinden birisi 63, diğeri 51 kez pas bağlantısında bulunmuş, forvetin sadece ama sadece 8.

    sen forvetini topla buluşturamıyorsun topla! bırakın diğer istatistikleri, bırakın xg'yi bilmem neyi. bizim temel sorunumuz bu! hani selçuk inan maç sonunda "antrenmanlarımızın %80'i 3. bölgedeki aksiyonlar" dedi ya, bu tablo bana bunun asla ama asla doğru olmadığını gösteriyor.

    forveti topla buluşturmadan 3. bölge aksiyonu çalışması nasıl yapılabiliyor, çok ama çok merak ediyorum. gerçekten bir idmana alınayım, izleyeyim ne olur bana öğretsinler %80 3. bölge çalışmasından sonra nasıl 90 dakika oynayan bir forvet 8 kez topla buluşabiliyor?

    pozisyonu bitirebilmek, bitirememek değil sorun. topla oynamak vs. değil. hakemin çaldığı düdük değil.

    biz hücuma çı-ka-mı-yo-ruz!

    gün gibi ortada, kapı gibi ortada, tapu gibi ortada, buz gibi ortada daha neyi istiyorsanız, ortada işte!

    çıkabildiğimizde tamam, tehlike yaratma konusunda sorun yok. hiç problem yok. xg oranları bunu söylüyor zaten. 2. bölgeden 3. bölgeye topun geçişi sorunumuz.

    2. bölge ile 3. bölge arasında bağlantı oyuncusu olarak kullanabileceğimiz belki de en iyi oyuncu takımda, biz savunmadan top çıkaramadığımızda geri getirip orada iş yaptırıyoruz. evden işe işten eve gitmek için bentley'e ne gerek var?

    ya 4'lü savunmanın dışında pas bağlantısında sayabileceğin tek oyuncu cicaldau, en başından beri söylediğimize geliyor işte. bu çocuğu yerinde kullanmıyoruz. biz "oyun kuracak oyuncu" denildiğinde illa stoperlerin arasına girip top alsın bekliyoruz, bu işi cicaldau yapmaz, yapamaz. adamın oyunu bu değil yahu! adamın esas oyunu senin oyunundaki eksik, sen adamı yanlış yerde kullanıp adamı da kötü gösteriyorsun.

    olur da teknik heyet göremediyse bu sorunları, umarım gösterebilmişimdir.

    ve umarım antrenmanların %80'ini yanlış - saçma düzenlere çalışmak yerine doğru yerlere çalıştırarak doğru sonuca ulaşabilirler.

    "çalışarak olmuyorsa değişerek olacak" değil selçuk bey, değil fatih hocam. çalışarak olur. siz yeter ki doğru çalışın, eksiklere çalışın!
App Store'dan indirin Google Play'den alın