• 31
    lucescu'nun ikinci senesinde çok mütevazi bir kadroyla (hani o meşhur perezli, victorialı, fleurquinli...) katılıp, ilk turda lazio, psv ve nantes'dan oluşan gruptan ikinci tura yükselen takımımızın, o zamanlar tekrar grup olarak oynanan ikinci turda roma, liverpool ve barcelona'nın bulunduğu grupta bu maça gelene kadar 5 beraberlik alıp, galip gelmemiz halinde 2 sene arka arkaya çeyrek final oynamış olacağımız karşılaşmadır.
    fena da oynamadığımız maçta bir anlık boşluk ve ofsayt birleşimi ile yediğimiz o gol ile o dönemki avrupa serüvenimiz sona ermişti.
    ne güzeldi mart aylarında avrupa kupası maçlarına çıkmak.
    tekrarlarını görmek ümidiyle...
  • 32
    sabah iş yerine gelince başlıklar arasında gezerken bu başlığı görmem ile o gün yaşadığım hayal kırıklığı ve üzüntüyü hatırladım. roma, barselona ve liverpool'lu grupta 5 maçta 5 beraberlik al, gel kendi sahanda ofsayttan yediğin golle çeyrek finale çıkama. bu acı yetmezmiş gibi, bir de çeyrek finale çıksaydık panathinaikos ile eşleşeceğimizi bilmek.

    mondragon'un gelen şutu sektirip luis enrique'nin golüne engel olamayışı, arka fonda ofsayt bağranı kaldırması gereken yan hakemin aval aval bakarak pozisyonu devam ettirişi ve bunların hepsinin saha zemininden çekilen kamera ile yakın açıdan yavaş gösterim ile ekrana gelişi. bu kareler hiç silinmiyor aklımdan. yaklaşık 16 yıl önce ama ne acısı ne de bu kareler hiç bir zaman unutulmaz sanırım.
  • 34
    kapalı tribünde izlediğim maç... barcelona'yı yeneceğimize o kadar emindik ki, kapalı'da tek bir kişinin bile süphesi yoktu. o zayıf kadromuza rağmen hiç bir maçta ezilmemiştik. ve bu yüzden maça çılgın bir destekle başladık. zaten o sezon ki tribün benim için ilk 5'in içindedir. her ne kadar maça istekli başlasak da, sonucu bizi üzmüştü. maçtan sonra şimdi otelin yapıldığı yer olan, o zamanlar otopark olarak kullanılan yerde eve gitmek için kadir çetinçalı'yı bekliyordum. o sırada japon bir gazeteci ile tercümanı geldi. maç ile ilgili fikilerimi sordu. üzgün olduğumuzu, bugün buraya çeyrek finale çıkmak için geldiğimizi söyledim. biz çıkamasak da, roma'nın da çıkamadığını ve bu yüzden az da olsa mutlu olduğumuzu söyledim. o günleri hatırlayınca şimdi ile kıyaslıyorum ama o zamanlar daha mutlu olduğumuzu düşünüyorum. açıldığından beri ali sami yen arena'ya gidiyorum ama kapalı'daki o güzelliğin yerini tutmuyor. çok şükür ki yıllarca ordan maç izleyebilmişim. orda hiç maç izleyemeyen renkdaşlarımın en azından bir kere bile olsa o duyguyu tatmasını isterdim.
  • 37
    1999 ve 2002 yılları arasında galatasaray' ın avrupa kupalarındaki 20 maçlık iç saha yenilmezliğinin net bir ofsayt golüyle son bulduğu maç.

    bu seri bize 1 uefa kupası, 1 uefa süper kupası ve burada yazarlık yapan arkadaşların da içlerinde bulunduğu milyonlarca yeni taraftar hediye etmiştir.

    en paşanız çıksın da üst üste 3 maç kazansın bu fikstürden. galatasaray ailemden biridir ve ben bile vay be çekerken o dönemi tesadüf kelimesiyle aynı cümle içinde kullananın ağzına kürekle vururum.

    galatasaray: 3-2: milan
    galatasaray: 2-1: bologna
    galatasaray: 0-0: borussia dortmund
    galatasaray: 2-1: real mallorca
    galatasaray: 2-0: leeds united
    galatasaray: 2-2: st. gallen
    galatasaray: 3-2: monaco
    galatasaray: 3-2: glasgow rangers
    galatasaray: 2-2: strum graz
    galatasaray: 1-0: deportivo
    galatasaray: 1-0: psg
    galatasaray: 2-0: milan
    galatasaray: 3-2: real madrid
    galatasaray: 2-0: vllaznia
    galatasaray: 2-1: levski sofya
    galatasaray: 1-0: lazio
    galatasaray: 0-0: nantes
    galatasaray: 2-0: psv eindhoven
    galatasaray: 1-1: roma
    galatasaray: 1-1: liverpool
  • 6
    dun gibi hatirladigim mactir. henuz 13 yasindaydim. babamla birlikte gitmistik maca. yeni acigin hemen yan tarafinda, numarali alt tribundeydik. ben bu macta golu 78. dakikada yedik diye hatirliyordum ama 58de yemisiz. son yarim saat benim icin son 10 dakika gibi gecmisti demek ki. eski acik tarafindaki kaleye atmisti golu barca, tekrarini da izlemedigim icin ofsayt mi degil mi hala bilemiyorum.

    bu maci benim icin unutulmaz kilan ana gelince... macin son 5 dakikasi. taraftar destekliyor ama bir yandan da umutlar azaliyor tabii. ben kucugum tabi tezahurat filan nerde. hungur hungur agliyorum. babam ve sagdaki soldaki amcalar beni teselli etmeye calisiyorlardi, "bu takimla gurur duy, daha kucuk yasinda bu takimin buyuk basarilarini gordun" diye. her neyse efendim tribunlere donelim. macin son 5 dakikasina girilirken tribunler oyle bir hareketlendi ki, ali sami yen'de "turkiye sizinle gurur duyuyor, bu taraftar sizinle gurur duyuyor" ve "gercekleri tarih yazar" tezahuratlari oyle bir yankilandi ki, 10 dakika once uzuntuden aglayan ben bu sefer sevincten, gururdan agliyordum. bir yandan agliyor bir yandan tezahuratlara eslik ediyordum. iste o gun ben bir kez daha galatasarayli oldum. bir kez daha galatasarayliligimla gurur duydum.
  • 28
    o zamanlar gruptan çıkan ilk 2 takım 2. turda tekrar grup maçları oynuyordu.
    yaşım henüz 13, yaşıtlarım uykuya daldığı saatlerde ben kahvede şampiyonlar ligi maçlarını izliyorum. nantes, psv, roma, liverpol, barcelona...
    yaşım küçük olduğundan futbolla pek alakası olmayan abimi zorla yanımda götürüyorum.
    kahve sahibi ters ters bakıyor bana ama aldırış etmiyorum.
    içimden siktir et bugün günlerden galatasaray diyorum.
    şaka lan şaka, o zamanlar o söz hayata geçmemişti daha.
    hee neden evde izlemiyorsun maçı star tv veriyor sonuçta? dediğinizi duyar gibiyim.
    şöyle cevap vereyim: o zamanlar star tv uydudan ayrılmıştı,
    yeni bir lnb * gerekiyordu.
    fakirdik, alamadık *
    öyle bir lnb'nin varlığından bu maçın oynanacağı gün haberim oldu.

    n'olursa olsun bu maçı evde izlemem lazımdı.
    o kahve işleten abinin suratını görmek istemiyordum artık.
    ve soluğu rahmetli babamın yanında aldım.
    o da kırmadı beni tabii ki.
    akşam karanlığında aldık, taktırdık, maçı izledik.
    ofsayttan golü yiyince ağladım,
    içimden hakemin anasına ana avrat sövdüm.
    yanımda babam var sonuçta dışarıya sadece göz yaşımı yansıttım.
    1-0 yenilip elendik.
    keşke evde izlemeseydim dedim. totemin ne olduğunu da bilmiyordum ama işte bu sözü içimden geçirdiğimi hatırlıyorum.
    o kahve işleten abinin muşmula suratını bile özledim yenilince ama olan oldu.
    her zamanki gibi avrupa'daki hakem hatalarının bizim aleyhimize olduğu bir başka maç işte.
    nasıl uefa kupasını aldık bu hakemlerle hayret ediyorum zaten :(
  • 41
    (bkz: #3667877)

    13 mart 2001 paris saint germain galatasaray maçı ile en çok üzüldüğüm 5 maç arasında yer alan maçtır.

    yine şampiyonlar ligi 2. turlarının grup aşaması olarak düzenlendiği yıllar.

    ilk 5 maçın tamamında berabere kalmışız. son haftaya girerken puan durumunda galatasaray 5 puan, roma 7 puan, liverpool 4 puan barcelona 6 puan. yani kıran kırana bir savaş var.

    liverpool roma'yı 2-0 yeniyor ve 7'şer puan ile bitiriyor iki takım da grubu.
    galatasaray ise evinde barcelona'yı ağırlıyor. kazanırsak 8 puanla grup lideri çıkacağız. kaybedersek ya da berabere bitirirsek eleniyoruz.

    sadece 1 galibiyet bizi iki sezon üst üste çeyrek finale taşıyacak.

    bir önceki sezon son hafta kaybettiğimiz psg maçı belki de bize şampiyonlar ligi finaline çıkma yolunu kapatmıştı.

    barcelona maçını ise luis enrique'nin ofsayt golüyle 1-0 kaybediyoruz. o barcelona çeyrek finalde panathinaikos ile eşleşip yarı finale çıkıyor.

    eğer barcelona'yı ali sami yen'de yenebilsek, biz eşleşeceğiz belki de panathinakos ile. ve yunan takımını denize dökmemiz içten bile değildi. yarı finalde real madrid yolumuzu tıkardı ama en azından şampiyonlar ligi yarı finali yapmış olurduk.

    13 mart 2001 paris saint germain galatasaray maçı ve 19 mart 2002 galatasaray barcelona maçı iki sezon üst üste şampiyonlar liginde yarı final yapmamızı engeleyen maçlar oldu.

    ikisini de kazanabilirdik. ama ikisini de kaybettiğimiz için ya elendik ya 2. sırada kalıp kötü kura çektik.

    çok içime oturmuştur bu maçlar.
  • 29
    galatasaray futbol takımı'nın tarihi maçlarından belki de değeri en az teslim edilen karşılaşmadır.

    iki sezon önce uefa kupasını alan galatasaray, bir sezon önce de şampiyonlar liginde iki grup aşamasını geçerek çeyrek final oynamıştır. türk futbol tarihinin en görkemli sezonlarını geçirirken, 2001 - 2002 sezonuna büyük ekonomik sorunlarla girilmiştir. takım iskeletini oluşturan birçok oyuncu kaybedilmiş, yerleri düşük maliyetli oyuncularla kapatılmaya çalışılmıştır.

    olumsuz şartlarda başlayan sezon, beklentilerin ötesinde seyretmiş; galatasaray, lazio, psv ve nantes'in olduğu şampiyonlar ligi grubundan çıkmayı başarmıştır. ikinci grup aşamasında roma, barcelona ve liverpool ile eşleşilmiş, bu zorlu gruptaki ilk 5 maçımız berabere sonuçlanmıştır. barcelona ile sami yen'de oynanacak grubun son maçı final niteliğindedir. alınacak bir galibiyet, galatasaray'ın üst üste ikinci kez şampiyonlar liginde çeyrek final oynamasını sağlayacaktır.

    luis enrique'nin 58. dakikada attığı, açık ofsayt olan gol maçın sonucunu belirledi. bizi 0-1 yenen barceolona çeyrek finalde panathinaikos'u eleyerek yarı finale yükselirken, biz şampiyonlar liginde ikinci kez çeyrek final oynama şansımızı ve yarı final hayallerimizi yitirdik.

    maçın seyri itibariyle 19 mart 2009 galatasaray hamburger sv maçı kadar travmatik olmasa da, tek maçın skoruyla büyük başarıları kaçırdığımız maçları düşününce, 18 mart 1992 galatasaray werder bremen maçı ile beraber aklıma gelen karşılaşmalardan biridir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın