• 229
    galatasaray'ın kadıköy'de uzun yıllar sonra kazanmasına sadece 3 gün kalan maçtır.

    size inanıyoruz ve güveniyoruz!

    https://i.ytimg.com/...XU/maxresdefault.jpg

    http://www.tekyurek.com/...nda-degisti-1381.jpg

    http://1.bp.blogspot.com/_qOZn6xm85K4/R9_38X2uqlI/AAAAAAAAAME/f7pQLBstuq4/s400/hırs+%26+sevinç.jpg

    https://media.gettyimages.com/...up-picture-id1525146

    https://pre00.deviantart.net/...stutkunu-d7e4p9e.jpg

    https://statics.sportskeeda.com/...-melo-1409126900.jpg

    http://i2.haber7.net/..._1513893843_4922.jpg

    https://encrypted-tbn0.gstatic.com/...ZiNAumwGMXWOvykg1m-Q
  • 230
    benim için deplasmanlardaki fenerbahçe maçları ikiye ayrılır.

    1. ihtimal, 20. dakikaların sonlarına doğru bir gol yenir, onu üzerine golün şokunu atlatmadan 2 veya 3 dakika içerisinde ikinci golü yenir. takım yenilgiyi kabul eder, sonrası fenerbahçe'nin temposuna bağlı olur.

    2. ihtimal, maç dengede gider tam devre bitmek üzereyken hiç hesapta olmayan kötü bir gol yenir, devreye mağlup girilir. fenerbahçe 60. dakikaya kadar 2. golü bulur maç biter.

    burada yenilgiler öyle bir yer etti ki, maç sonunda kaybedince fazla üzülmüyorum.

    yenilmemek istiyorsak orta sahada direnç göstermemiz şart ve maçı 11 kişi tamamlamak çok önemli.

    sofiane feghouli ve younes belhanda için özellikle.

    (bkz: hele hele ilk dakikalarda sarı kart falan, aman sakın, sakın)
  • 232
    kadıköy’de galibiyet alamayışımızı bu kadar abartmanın ne anlamı var anlamıyorum. bunun sayısız örneği var avrupa futbolunda. örneğin real madrid de deportivo de la coruna’yı deplasmanda 19 yıldır yenemiyor. şimdi deportivo real madridden büyük mü oluyor? aynı şey dünyanın en büyük kulübü barcelona için de geçerli. on yıldır real sociedad’ı yenemiyorlar deplasmanda. bunları bu kadar büyüttüklerini sanmıyorum. bence bunu fener medyası büyütüyor, heyula (zihinde tasarlanan korkunç hayal) haline getirip taraftarı psikolojik olarak sindirmek istiyorlar.

    fenerbahçe’yi daha geçen hafta kadıköy’de akhisar üçledi. normal bir maç gibi çıkmalıyız. iyi hazırlanıp korkmadan, evet tekrar ediyorum “korkmadan” oynamalıyız. fener medyasının bir hafta boyunca yaptığı yayınlarının tek amacı var galatasaraylı futbolcu, taraftar ve teknik heyetini korkutmak ve maça 1-0 geride başlatmak. gerçi fatih terim’i ve teknik ekibi değil fenerbahçe uzaylılar gelse korkutamaz. fatih terim korkan futbolcuyu da sahaya çıkarmaz. fatih terim ve ekibi oradan puan istiyorsa alır çıkar ve buna da kimse engel olamaz. bu kadar net.

    tek endişem ahlaksız ve allahsız hakemler. örneğin sezonun ilk maçında haksız yere belhanda’yı atan cücü ya da bir başka hakem aynı kararı kadıköy’de fenerli herhangi bir futbolcu aleyhinde verebilir mi? asla veremezler çünkü hepsi korkarlar. mafyadan korkarlar, katillerden korkarlar. bunların galatasaray’da olmadığını da bilir bu şahsiyetsizler. bilirler ki galatasaray bu ülkenin tek medeni takımıdır ve futbolun bir oyun olduğunun, bir şov olduğunun bilincindedir. aynı şeyi fenerbahçe için söyleyebilir misiniz peki? asla. onlar için farklı anlam taşır futbol. onun için açıkça derler ki “darağacına da gitsek son sözümüz fenerbahçe.” bu ne anlama gelir bir düşünün. spor kulübü yöneticileri neden darağacına gitmekten bahsederler. sahada centilmence mücadele etmekten dolayı olamaz herhalde.

    şu anda beşiktaş onların anladığı dilden konuşmaya çalışıyor ama nereye kadar gidebileceklerini bilemiyorum. ahmet nur çebi bu konuda fikret orman ile birlikte gözünü karartmış vaziyette ama dediğim gibi nereye kadar gidecekler göreceğiz.

    bu arada josef souza ve diğer bütün futbolcularını aşırı motive (!) edeceklerinden ona göre önlem almalıyız. maicon, serdar aziz başta olmak üzere bütün defansımıza pres yapacakları da gün gibi aşikar. yine iki ön liberomuza da aynı baskıyı yapacaklar. o nedenle selçuk inan ile değil tolga ciğerci ile başlanması gerektiği kanaatindeyim. selçuk inan belki son yirmi dakika için hamle oyuncusu olarak kullanılabilir.

    (bkz: 17 mart 2018 galatasaray fenerbahçe maçı)
  • 235
    kadıköy'deki maçlarda öncelik futboldan ziyade psikolojik olarak hazırlanmak, sahada mental olarak güçlü durabilmektir. sanırım bunu artık hepimiz biliyoruz. bu noktada kadıköy'de bilmem kaç senedir kazanamıyoruz diye düşünmenin bir manası da yok. ihtiyacımız varken, sinirin, gerginliğin en yoğun olduğu dönemde, taraftardan da yoksun bir şekilde oraya gidip, istediğimiz skoru almayı başardık. o dönem verdiğimiz mücadeleyi de göz önüne aldığımızda o şampiyonluk birçok galibiyetten daha değerliydi.

    daha da evveline gidersek; önce yenilme serisini noktaladık, baros'un direkten dönen topunun oynandığı maçta da kazanabileceğimizi gördük. bu deplasman öncesi istediğim oraya en az üç puan önlerinde gidebilmektir. bunu bu sene de başarıyoruz.

    işin psikolojik kısmından bahsetmiştik, açalım; biz hangi sonucu alırsak alalım oradan lider döneceğiz. bu önemli. ihtimal dahilinde olan üç ayrı sonucun yaratacağı etki elbette farklı olur ancak günün sonunda ipler yeniden bizim elimizde olacak şekilde oradan ayrılacağız. üzerimizdeki baskının minimum olması açısından bu nokta da mühim. bir diğer önemli olan kısımsa şu; seneler geçtikçe yenilmeme serisinin yarattığı güven, yerini korkuya bırakmaya başladı. bunu son yıllarda açık biçimde görmek mümkün. karşı taraf her maç öncesi ne zaman yenileceklerini tartışmaya başladı. psikolojik olarak eskisi kadar güçlü değiller kısaca.

    tüm bunların sonunda kesin olarak kazanabileceğimizi söylemek fazla iddialı bir söylem olur. bundaki en önemli sebep de ndiaye-fernando orta sahasının bozulmasının ardından galatasaray'ın defolarını bir şekilde maskelemiş olması ancak bunları kalıcı olarak çözememesi. fernando eğer hazır hale gelebilseydi, güven verme anlamında çok daha iyi noktada bir galatasaray görebilirdik.

    yine de mental olarak sahip olduğumuz rahatlık bu maç öncesi bize büyük avantaj sağlayacak. yenilmeden dönüp, yolumuza bakalım. takımın zihnen daha da güçlenmesi için buna ihtiyacımız var.

    hocaya ve takıma başarılar diliyorum. şans bizimle olsun!
  • 236
    en temelinde 3 puanlık bir maçtır. bizim yaklaşık 20 senedir alamadığımız 3 puan olsa da durum bundan ibaret. oyuna bir şekilde karakterimizi koyup maçı uyutmalıyız. işte mevcut oyuncu yapımız buna müsait değil. son yıllarda içeride yaşayamadığımız derbi galibiyetlerine baktığımızda durum bunu gösteriyor. rakiplerimiz iyi savunma yaparak gol yemiyorlar. yoksa ev sahibi takımın coşkusunda asla bir sorun olmuyor. ev sahibi gol atamadıkça taraftar geriliyor, deplasman takımı güven kazanıyor ve bu ters orantı maçın bitiş düdüğüne kadar devam ediyor. bizim işimiz öncelikle fener'in öne geçmesini engellemek olmalı. işte burası maalesef bizde eksik. savunma yapamıyoruz, yapmasını bilmiyoruz. eldeki mevcut kadro ile de bunu gerçekleştirmek, gerçekleştirebilmeyi düşünmek bana bir hayli zor geliyor.

    galatasaray tarihi zorlukların üstesinden gelinmiş nice anlarla dolu. ancak bunu başaramadığımız bir sürü an da var, bunu da unutmamak gerek. o kadıköy galibiyeti en çok hocama yakışacak, buna hiç bir şüphe yok. o yenilgi en çok son senesindeki aziz'e ve tabi ki müthiş mizacı ile aykut hocaya yakışacak, buna da bir şüphe yok. fenerbahçe tarihinin en özel anları bu yenilmeme serisinden ve 6-0 galibiyetinden oluşuyor. onlar için bu özel durumu ortadan kaldırmak bile yeterli bir motivasyon bana göre.
  • 238
    galatasaray cephesi:

    yine fatih hocanın üçüncü döneminden alıştığımız şekilde bir puanın yeteceği pozisyonda çıkacağız maça. artan performanslar, son dönemde oynanan güzel futbol ve konyaspor maçındaki geri dönüşle beraber havalar mükemmel seviyede. tabi bir de yirmi yıllık kazanamama sürecinin getirdiği ekstra motivasyon söz konusu. 16 mart günü yapılacak taraftara açık antrenmanla da beraber neredeyse şenlik havasında gidecek takım kadıköy'e. ancak şu dikkati de elden bırakmamak lazımdır ki 1 puan ''oh'' değil ''eh'' dedirtir zira önümüzdeki fikstürün nelere gebe olduğunu tahmin etmek zor, gidip gençler deplasmanında mağlup olabiliriz, trabzonspor'a puan kaybedebiliriz. dolayısıyla kendimize kredi açmak adına bu maçtan üç puan çıkartabilmek çok önemli.

    peki galatasaray'ın bu maçta artı özellikleri neler?

    1) ortalama pas hızı/ oyun hızı: galatasaray'ı bu noktada tutan, sezonun yüzde doksanını lider geçirmesini sağlayan en önemli şeylerden biri hızlı futboldur. özellikle kapanan takımlara karşı ciddi bir koz günümüzde. örneğin fenerbahçe takımının gole ulaşma süreleri 20 saniyelere dayanıyorken galatasaray'ın birçok golünde üç dört pasla sonuca gittiğini görebiliriz. haliyle yavaş oynayan takıma önlem almak hamle yapmak kolaylaşırken hızlı oynayana karşı da zorlaşıyor. bizde iç sahada rakip kim olursa olsun direnememesi, ne kadar yaslanırsa yaslansın golü yemesi bu hızın da bir sonucu. belhanda'nın buradaki payını da es geçmemek lazım. talisca ve giuliano hatta mossoro daha çok bekleyerek oynayan dribblingi olmayan oyuncular olduklarından oyunu hızlandıramıyorlar, tempoyu arttırıp kapanan rakibi genişletemiyorlar.

    2) hücum süresi: galatasaray ligin hücumlarının ortalama süresi en uzun takımı. savunma hattını önde kurarak rakibin uzun toplarını karşılayıp yeniden ve yeniden hücum etme potansiyelimiz var. kanatlardaki oyuncularımız rodrigues ve feghouli'nin top tutma becerileri de yüksek olduğu için sıkıştığımız anlarda sahayı enlemesine de boylamasına kullanabiliyoruz. mesela 11 mart 2018 galatasaray konyaspor maçındaki ortalama pozisyonlarımıza bakalım: https://i.hizliresim.com/VrGgoj.png serdar aziz ve maicon dışındaki oyuncularımızın tümünün ortalama pozisyonu rakip yarı sahada. maicon'un da hemen hemen orta saha sınırında. bunu aynı maçta kazandığımız ''24 hava topu'' mücadelesiyle birleştirdiğimizde daha da anlamlı oluyor. serdar ve maicon'un savunma hattında aldığı bu hava topları ( https://i.hizliresim.com/MdbXvg.png ) çok çok önemli. eğer bu topları kazanamasalar savunma bu kadar öndeyken rakibe pozisyonlar verilmesi çok olası. ancak kazanmaları da bir o kadar artı katıyor, hücum sürelerimizi uzatıp rakibi bunaltabiliyoruz.

    3) uzun top yeteneği: tudor döneminde maicon'un sağ çizgiye kadar inip sol kanada attığı uzun paslar malum. fatih hocayla beraberse bu durum beklere yapılan ters ortalara yerini bırakmış durumda. ani bek bindirmeleriyle onlara atılan paslar sistemimizde önemli yer tutuyor. maç başı 32.2 başarılı uzun top ve maç başı 24.1 başarısız uzun top istatistikleriyle de bu alanda en iyi performansa sahip takımız. sadece beklere yapılan ortalarda değil ön alandaki hemen her uzun topumuzda aksiyon yaratabiliyoruz. örnek: karabük maçında gomis'in rodrigues'e pası: http://gph.is/2pdUdcY

    4) oyun coşkusu: sene başından beri galatasaray'ın muhtemelen en büyük farkı. zaten bir şampiyon takımda olması gereken en temel özelliklerden de birisi. rakiplerin kendi sahalarında tıngır mıngır kazandığı onlarca maç, bir o kadar da puan kaybettikleri maç varken bizim sahamızdaki müthiş performansımız, iç saha dış saha fark etmeden kazanma bilinciyle oynamamız önemli. fatih hocanın gelişiyle beraber ikinci yarı performanslarımızı da toparladık. böylece oyunun genelinde rakibi ısıran, hızlı ve hücumcu bir yapıyla oynayan galatasaray var.

    gelelim bizim takımın maça dair sıkıntılı özelliklerine...

    1) ya hep ya hiç mantığı: takımın üzerinde nedense böyle bir algı var. eğer umutları varsa iki fark geriye düştükleri halde öne geçecek performansı sergileyebiliyorlarken oyun anlamında üstünlük kuramamışlar ve maçın artık dönmeyeceğini düşünüyorlarsa tamamen salıyorlar. bunu en net başakşehir maçında gördük. iyi oynadığımız halde yediğimiz ikinci golden sonra oyuncular ümitlerini kaybedip havlu attılar. gomis'in golüyle dirilseler ve rakibi bunaltsalar da ardından gelen yediğimiz üçüncü golle beraber maç tamamen bitti onlar için. veya yeni malatya deplasmanında da aynı şey oldu. özellikle de deplasmanda hakem hatası sonucu bir gol yediğimizde aşırı derecede moral kaybı yaşıyorlar. bunu da şampiyonluğa olan inanmışlığa bağlıyorum.

    ha tabi ya hep ya hiçin bir başka versiyonu da erken gol yediğimizde topla tüfekle hücum etmeye çalışmamız. son konya maçında gol atmak için doksan dakikadan fazla süremiz olmasına rağmen anlamsız bir karmaşaya büründük. ilk yarı sonuna kadar da organize olmakta zorlandık. hal böyle olunca bırakalım kendimize avantaj sağlamayı, kapanan rakibe karşı plansız hücum ederek zaman kaybetmek başka bir şey yapmadık. dediğim gibi bahsettiğim iki durumu sıkça yaşıyoruz. ve bunu ancak seneye düzeltebiliriz.

    2) maçların ikinci yarılarında agresifliğimizi kaybetmemiz: çok önemli bir istatistik var bu konuda. takım ilk yarılar baz alındığında zirvedeki takımlar arasında en yüksek top kapma oranına sahip. ancak ikinci yarılar olaya dahil edildiğindeyse 2. sıraya düşüyoruz. üçüncü ve dördüncü ile olan fark da 0.1'e iniyor. içeride oynanan ve skorun erken elde edildiği maçlarda çok sorun yaratacak bir durum olmasa da deplasmanda kaybedilen puanların en büyük nedenlerinden biri agresif yapımızı koruyamamamız. daha da ötesi tam gole ihtiyacımızın olduğu veya maçı kopartma noktasında olduğumuz bir zaman diliminde bu sertlikten düşerek rakibe daha kolay bir maç şansı sunuyoruz. tabi puan kaybı olarak da bize geri dönüyor.

    not: ilgili istatistik https://i.hizliresim.com/1J3YY5.png - https://i.hizliresim.com/p6aRmo.png

    ektra not: son konyaspor maçında savunma hattımızda görev yapan maicon, serdar, nagatomo, donk, selçuk ve linnes top kapma becerisi gösterirken mariano top kapamayan tek savunma oyuncumuz oldu. https://i.hizliresim.com/z01mY9.png

    3) sol kanat ve sağ kanat dengesizliği:
    galatasaray'ın iç sahada kanat ağırlıkları sol kanat %35, sağ kanat %39
    deplasmanda kanat ağırlıkları sol kanat %31, sağ kanat %41

    deplasmanda iki kanadı arasındaki fark en yüksek takımız. ciddi ciddi bu alanda 18. sırada yer alıyoruz (farkı en az olan birinci) geçen hafta sonunda da söylemiştim bir büyük takımın bu denli tek kanat ağırlıklı oynamaması gerektiğini. zaten bildik şey olan sağ kanat aktivitemize rakipler önlem alıyorlar üstüne de biz maçın içinde devamlı oradan deneyince bir sıkışma yaşanıyor o bölgede. iç sahada yine daha iyiyiz kanat dağılımında ama deplasman karnemiz ürkütücü.

    oyuncu değerlendirmeleri:

    maicon: kesinlikle bu maçta en önemli isimlerden. yapacacağı ve yapamayacağı şeyler doğrudan skora yansıyacaktır. savunmadan çıkışlarda sorumluluk alarak attığı paslar eğer son haftalardaki gibi isabetsiz olursa fenerbahçe seyirci baskısıyla beraber bizi çok bunaltır. taraftarlar da biz top kaybetikçe gaza gelip baskıyı arttırır. tam tersi durumda eğer maicon bu pasları ligin genelinde yaptığı şekilde olumlu kullanırsa da fenerbahçe'yi zor bir maç bekler. gerek kontralarla gerek klasikleşmiş hızlı aksiyonlarımızla skor üretme potansiyelimiz yükselir. ayrıca serdar'la arasındaki mesafeyi çok uzun tutmaması gerekiyor savunma arkasına atılacak toplarda.

    serdar aziz: top kazanma becerisi ve topu oyuna sokmadaki tercihleri oyunun gidişatını etkileyecek. kadıköy'de oynuyoruz diye yine takım saçma sapan hallere bürünmez, olmayacak işler yapmazlarsa serdar'ın rakibe hareket alanı bırakacağını sanmıyorum. yapacağı markajlarla o bölgedeki trafiği öldürecektir. daha da önemlisi en başta belirttiğim gibi merkez civarı hatta hava toplarını süpürdüğü sürece fenerbahçe duvara çarpar gibi geri dönmek zorunda kalacak. bu da hücum sürelerini uzatamamalarına, bizi bunaltamamalarına neden olacak.

    nagatomo: burada kendisi için söyleyeceğim her şey maçta linnes için de geçerli olacak. en başta çok tehlikeli bir noktaya değinmek istiyorum. konyaspor maçında mariano ve nagatomo'nun top kaybettiği noktalar kendi kalemizde gole neden olabilecek noktalardı.

    bakınız mariano'nun top kayıpları: https://i.hizliresim.com/qGaYDR.png
    bakınız linnes'in top kayıpları: https://i.hizliresim.com/3E3D5M.png
    bakınız nagatomo'nun top kayıpları: https://i.hizliresim.com/rOaQkm.png

    onun için rakip yarı sahada kaptırılan bu toplar eğer rakip tarafından iyi değerlendirilirse kötü şeyler başa gelebilir. burada mümkün olduğunca dikkatli oynayarak ve orta oyuncularımızı aksiyon bölgesine yaklaştırarak oynamalıyız ki top kaybı yaşarsak bir müdahale ile kesebilelim. aksi taktirde boşlukları kapatmak çok daha zor olacaktır. bunun dışında hava toplarında rakibin omzuna basmaması çok sevindirir beni, faul vermeye dünden razı bir hakem karşı oynayacağımız için durduk yerde duran top vermeyelim karşı takıma.

    feghouli: aykut kocaman'ın oyuncularına hafta boyunca en çok söyleceyeceği şey ''rodrigues'i iyi marke edin'' olacak. yeri geldiğinde iki kişiyle tutacaklar onu. bizim takım maçın başında bir yoklar rodrigues kanadını, baktık orada hareket edemiyoruz hiç zorlamadan feghouli planını devreye sokmalıyız. hafta arasında da tüm planımızı feghouli üzerinden yapmalıyız ki fenerbahçe afallasın. tabi oyuncunun da yapacağı işler burada çok önemli.

    ----önceki fatih terim vs aykut kocaman maçlarının gol dakikaları----

    (bkz: 7 aralık 2011 galatasaray 3 - 1 fenerbahçe): 33.dk, 41.dk, 66.dk (gs) 92.dk (fb)

    (bkz: 17 mart 2012 fenerbahçe 2 - 2 galatasaray): 10.dk, 16.dk (fb) 36.dk, 83.dk (gs)

    (bkz: 22 nisan 2012 galatasaray 1 - 2 fenerbahçe): 17.dk, 79.dk (fb) 69.dk (gs)

    (bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe 0 - 0 galatasaray)

    (bkz: 12 ağustos 2012 galatasaray 3 - 2 fenerbahçe): 19, 57, 89. dk (gs) 47, 65. dk (fb)

    (bkz: 16 aralık 2012 galatasaray 2 - 1 fenerbahçe): 10, 36. dk (gs) 23.dk (fb)

    (bkz: 12 mayıs 2013 fenerbahçe 2 - 1 galatasaray): 25.dk (gs) 33, 36.dk (fb)

    yani gol dakikalarına baktığımız zaman fenerbahçe'nin kadıköy'de tüm gollerini ilk yarıda , deplasmandaysa skor iki farka çıktığı anlarda ikinci yarılarda bulduğunu görüyoruz. bu da kadıköy'de ilk yarı gol yememenin ne kadar önemli olduğunu bizlere gösteriyor. bir de derbilerde seyirci baskısının dakikalarla ters orantılı olduğu düşünülürse eğer saracoğlu'ndan galip ayrılmak istiyorsak ilk yarıyı kesinlikle ya berabere ya önde kapatmalıyız.

    fenerbahçe cephesi:

    kazanmak zorundalar. diğer her türlü sonuçta maçın sonunda yönetim istifa sesleri duyulacaktır tribünlerde. en büyük dezavantajları aykut kocaman gibi gözüküyor.

    fenerbahçe'nin artıları nedir?

    1) gerilimli atmosferde daha iyi sonuç almaları: uzağa gitmeye gerek yok, bu durumdan bu sezonki beşiktaş maçlarında ne denli faydalandıklarını görebiliriz. resmen bir maç taktiği olarak kavga gürültü çıkartıyorlar, işin kötüsü her defasında da sinir savaşını kazanan onlar oluyor. josef, topal, skertel, alper gibi rakibe adeta kamikaze olarak gönderilen oyuncuları var. bileğe basmayla yavaş yavaş başlayıp dirseğe, çift dalmaya kadar gidebiliyorlar maalesef. önümüzdeki maçtaysa hiç olmadıkları kadar kavgacı olacaklarını düşünüyorum.

    2) oyunun temposunun artmasına izin vermemeleri: hani bir ara fenerbahçe üst üste galibiyetlerle yarışa ortak olmuştu ve aykut kocaman hakkında çeşitli övgülerde bulunuluyordu ya hah işte böylesi kötü bir oyunun dahi skor elde ederek övgü almasının arkasındaki şey tempoydu. kötü oynamalarına rağmen rakibin tempoyu arttırmasına asla müsaade etmiyorlar, maçın genelinde ağır bir futbol oynayarak kalitesizliklerini tempoyu düşürerek örtebiliyorlar. 0-0'a kilitledikleri rakiplerini de kaliteli ayaklarıyla buldukları gollerle yenebiliyorlar. nasıl ki galatasaray'ı buraya kadar getiren hızlı futbol olduysa fenerbahçe'yi buraya kadar getiren de çok ilginç şekilde yavaş futboldu.

    3) top kapma: maç başına 19.2 top çalmayla bu alanda ligin en iyisi konumundalar. ayrıca yine maç başına 16.2 faulle gençlerbirliği ve trabzonspor'un ardından en fazla faul yapan üçüncü takımlar. yani inanılmaz bir sertlikleri var. bunun da oyuna birçok etkisi oluyor.

    fenerbahçe takımının eksileri...

    1) maç başı 45'lere dayanan top kaptırma istatistikleri (iki hafta önceki akhisar maçında yaptıkları top kaybı: 43)
    2) birinci bölgedeki hazırlık pasları: fenerbahçe akhisar maçının pas dağılımları- https://i.hizliresim.com/p6anj0.png ve galatasaray konyaspor maçının pas dağılımları- https://i.hizliresim.com/oOaVAm.png kısacası hemen hemen eşit toplam pas sayısında fenerbahçe birinci bölgede 60 pas yaparken galatasaray 46 pas yapmış.
    3) takım boylarının uzun olması
    4) farklı formasyonlara uyumlu bir oyuncu gruplarının olmaması

    oyuncu değerlendirmeleri:

    hasan ali kaldırım: yetenekli bir oyuncu değil elbette ama bazen yırtık dondan çıkarcasına işlere kalkışabiliyor. mesela birçok maçta takımının en çok şut çeken ismi oluyor enteresan şekilde. öte yandan savunmada en fazla top kaybı yapan oyuncuları açık ara.

    giuliano: uçacak kaçacak maç aldıracak bir oyuncu değil. savunma arkanda boş alan bırakmadığın sürece fazla da imkan tanımamış oluyorsun bu oyuncuya. on numara pozisyonundaki bir oyuncu için fazla garantici kaçmasına rağmen fenerbahçe takımının en çok top kaybeden ismi. top kaybı ortalaması yaklaşık ''8''. ilginç bir özelliği de deplasmanlarda değil iç sahada daha düşük performans sergilemesi.

    toparlayacak olursak umarım kazanarak alnımızın akıyla çıkacağımız, dosta güven verip düşmana da korku salacağımız bir maç olacak. fatih hocaya ve oyuncu grubuna sonuna kadar güveniyorum. maçın sonunda ufaktan da olsa şampiyonluk şarkıları mırıldanmaya başlamamız dileğiyle...

    bu arada daha detaylı okumak isteyenler için önceki maç yazılarını da ekleyeyim:
    (bkz: 11 mart 2018 galatasaray konyaspor maçı/@monacoprensi)
    (bkz: 23 şubat 2018 galatasaray bursaspor maçı/@monacoprensi)
    (bkz: 27 ocak 2018 galatasaray osmanlıspor maçı/@monacoprensi)
    (bkz: 22 ocak 2018 kayserispor galatasaray maçı/@monacoprensi)
    (bkz: galatasaray futbol takımı/#2346672)
  • 245
    2 gün kalan maç.

    https://yenisafak.feo.doracdn.com/...4dkgrwagwsaagiwo.jpg

    https://i.ytimg.com/vi/Smw5IdtmTsI/hqdefault.jpg

    hakemi bülent yıldırım oldu. 16-17'de 27 şubat 2017 galatasaray beşiktaş maçında bizi yarıştan koparan adam. kötünün ortası, iyisi bile değil.

    dilerim kendisine iş düşmeyen bir maç olur. yıldım artık, kadıköy'de hakemle maç kaybetmekten yıldım. kim kazanacaksa iyi olduğu için kazansın.

    maça kaldı 72 saatten az, artık "nasıl olsa kaybedeceğiz" tarzı cümleler duymak ve görmek istemiyorum.
    biz o stattan kupa aldık çıktık ya, daha gerilimli bir maç olabilir mi?
    insanlar hayatını kaybetti o stresle, heyecanla...

    hocamız fatih terim. tam bir winner.

    hocaları aykut kocaman, tam bir bükücü :(

    kadroları karşılaştırmıyorum bile, fenerbahçe'den alıp da kendi takımımda il onbire koyacağım oyuncu yok.

    zaten normalde derbilerde ev sahibi avantajlıdır, kadıköy'de daha avantajlıdır(!)

    gideceğiz ve bam bam bam oynayacağız...

    "kazanacaksınız.kazanmak için uğraşacaksınız.ama netice ne olursa olsun, siz benim gözümde hep kazandınız hep şampiyonsunuz'

    (bkz: hedef 21)

    sen şampiyon olacaksın!
  • 246
    başlamasına iki gün kala insanları iyice havasına çeken maç. 2010'da hagi yönetiminde çıktığımız maç hariç hep bir tahminim ve ümidim vardı ama ilk kez bu yıl hiçbir kanaate varamıyorum. avantajlarımız aykut kocaman ve imparator, dezavantajımız ise o büyülü stat. yoksa dördüncü yıldız sezonundaki maçta selçuk'un o şutunda uzayamazdı ayı denen arkadaş. veya josico-selçuk orta sahalı takımdan 4 yemezdik.

    aşırı bir eyyam olmadığı sürece hakem bizim istediğimiz gibi olur. bülent yıldırım, ülkede oyun temposunu en yukarda tutan hakem olabilir. top oyunda kaldıkça bizim şansımız artacaktır. hakem cüneyt çakır olsa topun toplam 10 dakika oyunda kaldığı ve 2 korner golüyle kaybedeceğimiz bir maç garantiydi. şimdi ise oynamak için bir fırsatımız var. yeter ki o ilk 20 dakikalık sinir harbini kazasız geçelim. skoru alamadıkları her dakika, o dolu stat onların aleyhine dönecek çünkü barut fıçısı gibi fenerliler.

    son olarak bence hoca bir sürpriz yapıp feghouli'yi kenarda bırakabilir. donk-fernando-selçuk-belhanda dörtlüsüyle merkezi alıp acaba baştaki baskıyı püskürtür mü diye düşünüyorum. son yıllarda en az bir değişik hamle gördük çünkü oraya çıkarken. neyseki bu sefer umut sağ açık veya dany sol bek değil :(
App Store'dan indirin Google Play'den alın