internetin hayatlarımızı yeni yeni esir almaya başladığı, galatasaray'ın 1992-2002 arasındaki süper döneminden sonra özhan canaydın başkanlığı üzeri olimpiyat stadı çilesini yaşadığı yıllarda
şeyh uçmaz müridleri uçurur hesabı o dönemin "abileri" tarafından empoze edilmiş olan taraftar.
1973'te brian birch'ün şampiyonluk turunu izlemiş, ondan sonra 14 sene boyunca bir iki türkiye kupası ve lig ikinciliği hariç hiçbir şey görememiştir. trabzonspor - fenerbahçe rekabetinin gölgesinde beşiktaş ile üçüncülük mücadelesi verilen, şimdiye kıyasla talihsiz yıllardır aslında o 14 sene. 2022 yılından dönüp bakınca kıyaslama yapmak biraz zor tabi. futbol değişti, hayatlarımız değişti, düşünce yapısı değişti.
ancak 2003-2004 sezonu galatasaray modern tarihteki en kötü sezonuydu. sonradan yarısı ali sami yen'de yarısı da seyrantepe'de geçen 2010-2011 sezonu bu ünvanı elinden aldı. 1992-2002 arası 7 lig şampiyonluğu, uefa kupası, süper kupa, şampiyonlar ligi çeyrek finali, hatta ertesi sene de ofsayt bir golle çeyrek finalin kapısından dönüş. idari ve mali açıdan çok kötü bir galatasaray, karşısında 10 küsur yıl sonra çok güçlü şekilde çıkmış bir fenerbahçe. ali sami yen stadı bile elden gitmiş neredeyse, olimpiyat stadı'nda sürgündeyiz. ki o zamanlar olimpiyat stadı'na tek ulaşım alternatifi yanılmıyorsam tem otoyolundan verilen bir bağlantı yolu. yol dediysem de bir kayanın patlatılmasıyla açılan deliğe dökülmüş eğri büğrü bir asfalt. ki istanbul da bu kadar gelişmemiş, bugün şehrin içi konuma gelmiş pek çok yer o yıllarda dutluk, taksim'den falan ikitelli'ye giderken millet kamp çantası falan hazırlıyor başına bir iş gelirse diye...
o dönemler işte ultraslan forum vardı, galatasaray.to vardı. daha birkaç internet forumu daha vardı. mail listeleri ve forumlarda yavaş yavaş bir sosyalleşme başlamıştı internet üzerinden. o yıllarda 35-40 yaş aralığında olup buralarda aktif olan insanlar aracılığıyla o sıkıntılı dönemde dillendirilmeye başlamıştı bu
14 sene şampiyonluk görmemiş galatasaray taraftarı söylemi. o günlerden bugünlere de bir 20 yıl geçti ve hala her fırsatta ortaya atılıyor. tabi bu kadar dillendirilen ve kullanılan her söylem gibi altı da boşaldıkça boşalıyor. çünkü aslında herkes kendi galatasaraylılığını bu tabirin arkasına saklanarak anlatıyor. bu tabiri kullanınca ne söylerse kabul görecek gibi davranıyor.
haftada 2 saat, o da televizyon yayını varsa, galatasaray izlenebilen; taraftardaki bilginin gazetelerdeki bir sayfanın yarısına sığanlar kadar olduğu o günler uzaklarda kaldı. en silik karakterin bile neredeyse kırmızı hatla ulaşabildiği birileri var kulüp içinde(!). günün her anında galatasaray'a dair bir bilgi akışı(!) var. sezonun en canlı zamanında yaş gruplarından amatör branşlarına kadar haftada 20 küsur maçı izlemek mümkün. olayın ekonomik boyutunu saymıyorum bile.
hal böyle iken, böylesine bir değişim varken hala daha 40 sene öncenin anılarını sulandırmaya çalışmak gerçeklikten uzaklaşmayı da beraberinde getirmektedir.
ota boka sırf ilgi orospuluğu yüzünden "galatasaraylılığımı askıya alıyorum" diyen, kendine sövdürünce mention geldi diye sevinen vatandaşlara güya ders vermek için 14 sene beklemiş insanların adını anmak da onların hatırasına saygısızlıktır...