• 2
    --- alıntı ---

    maça doğru: sivasspor – galatasaray

    galatasaray, spor toto süper lig’in ilk haftasında 4 eylül stadı’nda sivasspor ile karşılaşacak. 14 ağustos cumartesi günü saat 20.00’de başlayacak karşılaşma öncesinde iki takım hakkındaki son bilgiler şu şekilde:

    stadyum: 4 eylül
    tarih / saat: 14.08.2010 / 20.00
    hakemler: mustafa kamil abitoğlu, mustafa emre eyisoy, selçuk kaya 4. hakem: mustafa öğretmenoğlu
    hava durumu: sivas’ta havanın açık olması bekleniyor. hava sıcaklığı maç günü en düşük 23, en yüksek ise 33 derece olacak. sivas’ta nem oranı maç gününde %53 olarak tahmin ediliyor.
    yayın: lig tv
    internet: www.galatasaray.org
    biletler: sivas 4 eylül stadyumu’nda oynanacak maçın biletlerinin satışına, atatürk kongre ve etnografya müzesi yanındaki sivasspor gişesi’nde başlandı. galatasaraylı taraftarlara ayrılan 800 kişilik tribününün biletleri 10 liradan satışa sunuldu

    galatasaray'ın, sivasspor ile 4 eylül stadyumu'nda oynayacağı bu karşılaşmanın heyecanına gsbilyoner'den ortak olabilirsiniz. gsbilyoner maç kodu: 258

    galatasaray
    galatasaray, yeni sezon öncesi kadrosunu 7 yeni oyuncuyla takviye etti. beşiktaş’tan serdar özkan, denizlispor’dan çağlar birinci, kayserispor’dan ali turan, bucaspor’dan mehmet batdal ve altay’dan musa çağıran ile yerli rotasyonunu güçlendiren galatasaray, yabancı oyuncu tercihlerini ise şu ana dek sunderland takımından lorik cana ve monaco’dan juan pablo pino puello’dan yana kullandı.

    kulübümüz, abdul kader keita, giovani dos santos, jo silva, leo franco, uğur uçar, emre güngör, caner erkin ve mehmet topal ile ise yollarını ayırdı. emre aşık ise futbolu bırakarak takıma veda etti.

    sezon öncesi iki resmi maça çıkan galatasaray, ofk belgrad ile oynadığı uefa avrupa ligi karşılaşmalarında 1 galibiyet ve 1 beraberlik elde etti. galatasaray, sezon öncesi oynadığı hazırlık maçlarında ise 4 galibiyet ve 1 mağlubiyet aldı. bu maçlarda galatasaray, 15 gol atıp 1 gol yedi.

    iki takım arasındaki 11. karşılaşma
    galatasaray ile sivasspor, yarın yapacakları maçla birlikte süper lig'de 11. kez karşı karşıya gelecek. iki takım arasında sivasspor'un lige yükselmesiyle başlayan rekabette geride kalan 10 maçtan 6'sını galatasaray, 1'ini sivasspor kazanırken, 3 maç da berabere sonuçlandı.
    ligde galatasaray toplam 18, sivasspor ise 9 gol attı. bu arada, iki ekip arasında yarınki maçın oynanacağı sivas 4 eylül stadı'nda yapılan 5 maçta taraflar 1’er galibiyet alırken, 3 maç da berabere sonuçlandı.

    sivasspor
    2008-2009 sezonunda ligi ikinci bitirerek büyük bir başarıya imza atan sivasspor için geçtiğimiz sezon tam bir hayal kırıklığı oldu. 2009-2010 sezonunda ligde kalma mücadelesi veren sivasspor ligi 15. sırada tamamlamıştı. geçtiğimiz sezon muhsi ertuğral'ın ligin 26. haftası sonrasında istifasının ardından sivasspor teknik direktörlüğüne getirilen mesut bakkal, bu sezon da takımın başında.

    sezon öncesi hazırlık kampını hollanda'da gerçekleştiren sivasspor, oynadığı 6 hazırlık maçında 4 galibiyet, bir beraberlik ve bir mağlubiyet elde etti. sivasspor bu maçlarda borussia mönchengladbach ve nac breda gibi ekipleri mağlup etmeyi başardı.

    sivasspor, transfer döneminin hareketli takımlarından oldu. norveç'in tromso takımında oynayan bosnalı kaleci sead ramoviç, bank asya ligi takımlarından giresunspor'un bolivyalı forveti pedriel suarez, letonya milli takımının stoperi dennis ıvanovs sivasspor’un yabancı transferleriydi. sivasspor ayrıca ceyhun eriş, sedat yeşilkaya ve mehmet nas gibi süper lig’in tecrübeli oyuncularını kadrosuna kattı.

    --- alıntı ---

    http://www.galatasaray.org/...erlig/haber/7602.php
  • 3
    ilk elin günahı olmaz derler. bu da o hesap; ilk maç, sıkıntılı deplasmanlardan biri ve puan kaybı... takımın ışık vermediğini söylüyorduk zaten. kalenin, savunmanın ve orta sahanın takviyeye ihtiyacı olduğunu körler bile görüyorken, hâlâ transferden ses olmamasının mantıklı bir açıklamasını taraftara borçludur yönetim.

    takımlar sezona hazır mı acaba diye kendi kendimize sorarken asıl hakemlerin hazır olmadığını gördük bu akşam. ceza yayında rakibini kündeye getiren servet'e faulü çalamayan abitoğlu, neill'la er meydanına çıkan mehmet yıldız lehine bir faul uydurdu ve golü yedik. önce abitoğlu'nun sonra ali turan'ın gol. aykut da üçüncü ortak. ali turan bu akşam bas bas bağırdı: "ben bu takımın topçusu değilim." gerçi, sarp, barış ve ayhan varken arada kaynar sıkıntı olmaz. orta sahadan bahsetmişken cana'ya da değinip bu bahsi kapatalım. cana, şu performansıyla, beğenmediğimiz sarp-barış-ayhan üçlüsünden farklı bir futbolcu değil. bu görüntüsünde yanında oynayan futbolcuların mutlaka etkisi var. elano ya da - eğer yapılacaksa - transfer ile vites artırma ihtimali yüksek.

    arda millî takım forması giyince başka, galatasaray forması giyince başka oynuyor. kafam rahatken daha iyi oynuyorum gibisinden bir demeci vardı geçenlerde. kaybetme stresi olmayan maçlarda rahat oynuyor gerçekten. bunu ben de yapabilirim sanırım. hiçbir iddiası olmayan bir maçta orta sahadan topu alıp kaleye gidip şutlamak zor olmamalı. mental ve fiziksel olarak kendisini çok geliştirmiş bu açık. top kendisine gelmeden bir sonraki hamlesi kafasında var ama kaybetme stresi yüzünden doğru yapacağı bir çok şeyi yanlış yapıyor.

    millî takımdan sakat dönen sabri ve maç öncesi ateşlenen serdar'ın yokluğunda sağ kanadımız felç gibiydi resmen. emre çolak bir çok pozisyonda kafasını kaldırmadığı için kewell'ın yaptığı boş koşuları göremedi. ali turan ise 6 aylık zaman kaybı. serkan kurtuluş'u tercih ederim şahsen.

    sivas klasik anadolu takımı taktiği ile çıktı maça. kasaplarla oyunu çirkinleştirip, bulduğu kontralarla puan ya da puanlar koparma derdindeydi. galatasaray'ın savunmasındaki 4'lünün 3'ü birden kötü olunca da istediğini rahatça aldı. bu sene de ligin kasaplar ligi olacağını gördük bu maç sayesinde. bari lige bir mandıra sponsor olsun da ligin adının hakkını versin.

    yenik duruma düştükten sonra oynanan oyun tam bir rezaletti. doldur-boşalt ve panik maçı çevirme ihtimalimizi de sıfıra indirdi. batdal girene kadar onca orta yapan takım, batdal girdikten sonra çizgiye inmeyi unuttu resmen. tamam kadro yetersiz ama sahadaki oyuncular oynayan kadroya göre oynamayı da bilmiyorlar.

    yönetim bir kumar oynuyor ama bu kumarın kazananı olma ihtimalleri yok. çünkü masa her zaman kazanır. ilk elin günahı olmaz dedik ama bu gidişle alacağımız galibiyetlerin acemi şansından öteye gitmesini beklemek hayalperestlik olur.

    http://thisisthebesttillwedobetter.blogspot.com/...por-galatasaray.html
  • 4
    galatasaray için kötü başladı sezon. yenilgiye bakarsak kötü ama saha içine baktığımızda çok kötü diye tanımlamak gerek aslında.

    halbuki çok hızlı başlamıştı maça, golü de erken buldu. gole kadar geçen süre içinde bile sivas’ın kolay pas yapabildiğini, galatasaray kalesine gelebildiğini de gördük.
    golden sonra işler iyice karıştı. doğru dürüst tek pas yapamadı, rakibe basamadı.

    genel görüntü böyleydi de neden acaba? galatasaray pas yapamıyor. sebebi pas yapmayı bilmemesi değil, pas alacak futbolcu olmaması. arda ile kewell dışında herkes rakibin arkasına saklanıyor, kimse boşa çıkmıyor. zaman kaybı. topa ileride basan adamlar da baskıyı yiyince top kaybetmeleri kaçınılmaz.

    daha genel bakarsak. sivasspor sert bir futbol oynadı, tekme de attı ama asıl sertlik oyunu hiç bırakmamaları, müthiş bir yardımlaşma içinde olmaları ve en önemlisi vücut vücuda mücadelelerin hepsini kazanmalarıydı. sert derken çetin ceviz desem daha doğru olacak.
    bunun böyle olacağını biliyorduk değil mi? hiçbir zaman değişmedi ki. özellikle büyüklere karşı ve kendi sahalarında bütün takımlar böyle oynuyor, ben kendimi bildim bileli. sezonda deplasmanda oynanacak 17 maçın 13-14’ü böyle geçecek. bunu teknik heyet, yönetim bilmiyor mu? bilmiyorlarsa hiç orada durmasınlar zaten.

    saha içine dönelim, saha dışına tekrar döneceğim. forvet ileride topu tutabilmesine rağmen orta sahadan yardım gelmediği için pozisyon yaratmakta zorlandı takım. aynı zamanda beklerinde oyuna katılması gerekiyor artık. ama bekler hücum hattında hiç etkili olamadılar. bek demişken aklıma hakan balta geldi. bu çocuk niye bu kadar bitik. yediğimiz ikinci golde topu kaptırdı ve geri koşamadı yahu.

    orta saha yok gibi. mustafa sarp yine gölge markajda. golünü attı da işi bitti mi yani? bazı futbolcular vardır sahada gezeler sonra bir sıkıştırırlar işi bitirirler. bütün takım da bunu bilir ona göre tedbir alır zaten. galatasaray bunu hagi ve jardel’le yaşadı zamanında. ama mustafa sarp, önceki isimler olur da bu yazıyı bir şekilde okurlar, duyarlarsa isimlerini sarp’la aynı cümle içinde kullandığım için kusura bakmasınlar, özür dilerim.
    ayhan her topu gidip savunmadan alıyor, güzel. ama büyük bir oranda pas hatasıyla oynadı. ayhancım, nasıl olacak bu işler? aslında sana sormak yersiz, bu sorunun muhatapları ayhan değil. hemen heyecanlanmayın sadece yönetim de değil sorunun muhatabı.
    cana olacak, adam gibi orta sahada rakibe basmaya çalışan tek adam. gücü yok, klişe tabiriyle hazır değil.

    orta sahada yeterli pres görmeyen sivas çok kolayca savunmanın önüne gelebildi bu akşam. savunma ise bir türlü gerekli sertliği, vücudu kullanmayı göstermediler. hamlesi zayıf oyuncular var savunmada. hepsi ağır. bu yüzden hep rakibi bekliyorlar, ne yapacak acaba diye bakıyorlar. rakip zorladığında da dağılıp gidiyorlar. iki gol oldu ama böyle daha fazla pozisyon oldu. savunmanın kaptanı gözüyle baktığım neill’in artık libero diye bir şey kalmadığını, kendisinin stoper olduğunu anlaması lazım.

    şimdiiii bunların sorumluları ayağa kalksın kısmına geldik ki yazının en çok rating alacak bölümü. bu bölümü ayır bir yazı olarak mı yazsam?
    birinci sırada elbette galatasaray yönetimi var. sezon sonunda şampiyonluk yazısı yazmak kısmet olursa yine birinci sırada olacaklar, hatırlatmak isterim.
    sezon bittikten sonra takımın eksikleri belliydi. neredeyse her mevkiye takviye gerekiyordu, an azından kadro derinliği sağlamak için.
    transferler iyi başladı aslında. kadro derinliğine faydası olacak türk oyuncular alındı ve iyi takip eden galatasaray taraftarları tarafından başarılı bulundu bu transferler. ben sadece ali turan’ın neden bu kadar heyecan yarattığını anlamamıştım, hala anlayamıyorum. emre güngör kadroya girsin diye de heyecanlanmıyordum. neyse, konuyu dağıtmayalım.
    en büyük sorun orta sahadaydı. ayhan, barış, sarp, topal kadrosuyla elano birlikte oynamak zorunda kalmıştı.
    bu sezon cana alındı tamam. topal gitti o da tamam. elano dünya kupası’ndan sakat dödü, idmanlara bile doğru dürüst çıkamıyor hala. en az bir futbolcu daha gerekiyor. çok da büyük yıldız olmasına gerek yok. pas yapsın, alsın yanındakine versin, pas hatası yapmasın yeter. cana ile yeni alacağın adama sıkı sıkı tembih edeceksin ama orta sahayı geçmek yok diye, başka türlüsü zor. bu elano’nun takımda kalması şartıyla geçerli bir öneri. cana ile yeni transfer orta saha arkada, elano önlerinde.
    bugüne kadar bu transfer nasıl bitirilemez. bu kadar zor mu? bütçe bu kadar mı kısıtlı? hani işler düzeliyordu, hani yeni stad, riva şirket birleşmesi galatasaray’ın elini güçlendirmişti. taraftar her geçen gün daha fazla destek veriyor kulübüne. kombineler çıkıyor bir haftada bitiyor. yeni formalar çıkıyor yetiştirilemiyor talebe. ben 13 gündür bekliyorum ki captano – 10 yazan formam gelsin diye. hani rijkaard’ın forsu bile yetiyordu futbolcu transferi için. neler oluyor anlamıyorum ki.

    bunlar saha dışı ve yönetimin günahları. bir de saha içi var. orada da büyük yanlışlar var. baros’un sakatlığında mehmet batdal’ın olmaması bana rijkaar’ın sanıldığı kadar gençlere güvenmediğini düşündürdü. batdal ne zaman oynayacak ki? emre çolak iyi örnek olmaz, serdar özkan kadrodan çıkarılınca mecbur kaldı çolak’ı oynattı. mesela acaba musa oynayamaz mıydı demiyorum dikkat ederseniz. daha önce uzun uzun “futbolcunun şans bulması” konusunu yazmıştım. forma alınır, verilmez. bu sebeple batdal’ın oynadığı maçlarda kötü olmadığını düşündüğüm için batdal oynamalıydı diyorum. arda gibi messi gibi oyunculara formayı herkes verir, önemli olan batdal’a güvenmek. ben hoca güvenmiyor derim, birisi de çıkar futbolcu güven veremedi demek ki der. tartışmam, her ikisi de doğru olabilir.
    neyse, mehmet batdal’ı oyuna alıp sonra da baros’u oyuna almak ne demektir? ben hiçbir şey anlamadım. anlayan anlatırsa sevinirim. ama “rijkaard’ın bir bildiği vardır” cevap olarak kabul edilmeyecektir.
    sonra maçın sonlarında “vurun ileri” ne demektir. geçen sezonun başlarında en beğendiğim özelliğiydi takımın, ne olursa olsun, dakika kaç olursa olsun pas yaparak çıkması. bu sezon daha ilk maç uçtu gitti bu prensip.
    asıl en büyük sorun yazının sonunda. takım hiç pas futbolu gösteremedi ama hiç. tamam orta saha sorunlu, futbolcular saklanıyor falan da, ilaç için biraz göstermez mi takım yahu. beceremeseler de denemez mi hiç. rakip saldırırken oyunu soğutmak için pas yapamaz mı hiç. bu takım bunu hiç çalışmamış gibi oynuyor. “ama orta saha” diyenlere hem savaşıp hem de pas yapan sivas’ı örnek gösteririm, mahcup olursunuz.

    kötü bir başlangıç oldu. beklentiler haliyle yüksekti. ama bu kötü maç sadece orta sahaya yapılacak bir transfere bağlanmamalı. 1 diyorum çünkü 2 oyuncu alınırsa elano gidecek, bir şey değişmeyecek.

    son söz de şu olsun : bu takım hiç duran topu savunma çalışmıyor sanırım. kim kimi tutacağını bilmiyor. geçen sezon paso yedik, ofk’dan yedik yine öğrenemedik. çok enteresan. yeni transfer olsa paylaşımı ayarlar diyen var mıdır ki, illa vardır.

    http://captano.blogspot.com/...por-galatasaray.html
  • 5
    sivas’ın dayanılmaz soğuk havası da, buzlu zemini de bahane olamazdı 14 ağustos 2010 akşamı için. bir bucuk sene geçti ama ben hâlâ gözle görülebilir bir ivmelenme ( 2009-2010 ilk 7 maçlık seri hariç) göremedim. hani görsek de ne olacak istikrar olmadıktan sonra? bunu da sorup sorup duruyorum kendime. nihayet ’oldu‘ diyemedi galatasaray’ı takip edenler. bir futbolsever, futbol seyircisi için geçerli diyelim bu oldu, olmadı bahsi. görünen köy kısacası… ama diğer taraftan galatasaray taraftarını hiç söylemeye gerek yok. oldu ve olmadının çok ötesinde yaşadıkları. onlar çilelerin çilesini çekiyor orta sahayı, defansif kopuklukları ve kaleci görünümlü valeyi izledikçe. galatasaray futbol takımı’nın dün gece sivasspor karşısına deplasmanda sürdüğü kadrodan normal şartlarda, asıl olması gereken galatasaray’da ilk 11 olabilecekleri bir sıralayalım öncelikle:

    kewell, arda, neill. buraya kadar tamamdır.yani garanti oynar onlar. ek olarak hakan balta, cana. (mecburen)

    yani artık şu durum (ilk 11) galatasaray futbol takımı’nın kadro anlamında ne kadar komik bir halde olduğunun bariz kanıtıdır. aslında sadece kadro deyip de geçiştirmemek lazım. vaktim ve zamanım varken, bu satırlar da bana aitken bir şeyler diyeceğim var. ey yüce galatasaray adının cüce yönetimi,

    - siyasetçi değilsiniz! vaatlerde bulunmak sizin kuyunuzu kazar. (uefa kupasını alacağız. 5 yabancı gelecek vesaire…)

    - etik davranmıyorsunuz. oyuncunuzu, teknik direktörünüzü küçük düşürüyorsunuz taraftarın gözünde.

    -yetkili kişinin işine son vermek için adeta bir akrep seçip, etrafını ateş ile sarıyorsunuz.

    bu kadar haysiyetsizlik ile, acziyet ile, bilirimcilik ile bırak kulüp yönetmeyi, apartman bile yönetilemez. alt komşu, üst komşu birbiriyle başlar dedikoduya. çayları da demlerler, atıp tutarlar bol keseden. işte bu hocam. içinde bulunduğunuz pislik durum bu. konuşan bol, vaadler durmaksızın devam ediyor, sözde yapılanma-özde çuvallama…

    dönelim tekrardan dün akşamın saatli bomba tadında patlayan kadrosuna. kewell, arda, neill, hakan balta ve cana dedik yukarıda. şu görüntüde aykut erçetin, ali turan, ayhan akman, emre çolak ( olmamış, kızarmamış börek) mehmet batdal ve mustafa sarp asla ilk 11 sürülemeyecek kapasitede futbolcular. yoklukta diğerlerine nazaran göze hoş gelen bir ayhan var. hani o da olmasa defans ile hücum arasında kalan bağlantının hali ne olacak diyebilirsiniz. yokluktandır işte efendim o. bu işi yapabilecek kalburüstü oyuncuları örnek verebilirim ama bu sefer de paran varsa al diyecekleri bildiğim için hiç gerek duymuyorum buna. halbuki ne zararı var efendim güzel benzetmenin? ah yiğidim, ne güzel futbolcu şu gerrard, pirlo demenin dezavantajını henüz görmedim bireysel anlamda. tam tersine artısı oldu. düşündükçe hayal gücüm genişledi. bir gün baktım dualar kabul olmaya başlamış. lincoln ile salatalar, mezeler soframıza konulmuş, elano ile de ana yemeğe geçmişiz. sen şimdi bu sofranın tatlısını, bitter çikolata damlacıklı keita’sını hiçbir bilgi verici ufacık açıklama yapmadan, sadece ‘ kendisi gitmek istedi. fiyat iyiydi ve gönderdik ‘ diyerek yollamış isen, artı bu huyuna da devam etmeye meyilli olduğunu ben seziyorsam; eşittir ilk seçimlerde tabiri caizse ananız ağlayacak.

    bunun bir diğer anlamı da ‘siz ne kadar dar görüşlü, belediye başkanı zihniyetinde insanlarsınız? ‘ olabiliyor. bence tam da oldu. yahu düşünsene, sen sadece işini gözle görülür şekilde mantıklı yapacaksın ve gelecek başarılar senin vadene ekelenecek. rakibindi, seçimlerdi falan filan bunların hiçbiri seni ilgilendirmeyecek. fakat sen ne yapıyorsun? karşında, sana muhalif olan ilk kişiyi bir gram doğruluk payı, gerçekçi fikirleri ve projeleri olmamasına rağmen yüceltiyorsun. niye? çünkü senin ve ekibinin tek alternatifi o oluyor da ondan. belediyeciliği de kattım işin içine ama vallahi benzetecek başka bir şey bulamadım. türkiye’de belediye başkanları, yönettiği bölgeyi sömürür, imkanları kullanır, para kazanır, ekibini kurar, ekibini bozar… bu böyle işler bizde. yani genelde böyle işler diyelim biz.

    frank rijkaard,

    olmadı hocam. yapamıyorsun. seni körü körüne savunanları da gördüm, at gözlüğü takarak dışlayanları da. bana sorarsan pek bir numaranı göremedim. şunun şurasında tek okuyucum senmişsin gibi düşünüp öyle yazıyorum frank hoca. bu yüzden içimi dökmemin bir sakıncası olmayacağını düşünüyorum. söylemek istediğim bazı şeyler var. mesela ben, senin geldiğin gün, aylar önce bazı kitle iletişim araçlarında, dost meclislerinde; ”frank rijkaard taş çatlasa 3 sene kalır bu takımda. bunun ilk senesinde takıma uyum, yeni bir sistemi aşılamak ile geçer ve hüsran olur. ikinci senesi yapılanma ayağını tamamlamak ile devam eder ve sistem geyikleri sürer, sonuç alınamaz. ha bu kadar yaşanılan şeye içerden dışardan tahammül edilirse bunlara ek olarak bir de 3. seneyi yaşar. işte o zaman muhtemel şampiyonluk gelir. ha ama bakın bana kalsa istikrar derim, galatasaray’ın geleceği derim 30 sene tutmak isterim bu adamı takımın başında. ama olması da mümkün değil. yine 2. senenin sonunda şutlanır, akabinde ya hagi, ya fatih terim ya da lucescu söylentileri çıkar. bahsi geçen meşhur sistem de yine kaybolur gider. biz yine, yeniden yapılanmaya başlarız. ” demişim. yani bu dediklerim az çok demeden görüldüğü üzere…

    üzülüyorum elbette. bir teknik direkörün hayatında alternatif yollar da olmalı.

    hakan şükür, bülent korkmaz, hasan şaş;

    evet, sizlerden sadece biri dün akşam sahada olup arda turan’ın çok gereksiz bir anda çekmiş olduğu şuttan sonra ona dönüp, yakasından tutup sarsarak bağırsaydınız, arda bir sene boyunca kendine gelemezdi. koca bir sezon şut çekmeye çekinir, takım yararına yapılabilecek her şeyi denerdi. gelelim buradan arda’nın emre çolak’a sitemine. uzun uzadıya bahsetmeyeceğim. tek merak ettiğim konu, ”acaba emre ne kadar umursayacak arda’yı?”

    galatasaray futbol takımı,

    geçen sezon dahil bu sezon ile birlikte en gözüme çarpan değişikliği kendi yarı sahasına çekilerek gerçekleştirdi. ali sami yen’de, deplasmanda farketmeksizin son derece pısırık, ısırmadan, agresiflikten yoksun bir futbol aşılanıyor bu takıma. bu da galatasaray görmüş bünyeleri, özellikle beni müthiş sinirlendiriyor, öfkeli bir insan haline dönüştürüyor. adeta düşman askerler bölgemi ele geçirmiş ve insanların aklını çelip kötüye kullanıyor hissine kapılıyorum. gün geçtikçe eriyen, uyumsuz, pas yapamayan, sözde 4-3-3 ‘ü top şişirerek oynuyor.

    sivasspor, galatasaray karşılaşmasına gelirsek bunca yazılandan sonra pek bir konuşulası yok kendi adıma. son 2 yıldır gelenekselleşmeye az kalan öne geçip yaslanma taktiğinin chapter‘larını hafta hafta atlıyoruz. bu konuda ders kitaplarının chapterları oluruz. hiç şüphem yok. bol pozisyon verilen, sonuca gidilemeyen, alternatifsiz tek taktik anlayışı ile devam eden maçlardan bir diğeri idi. sivas adına diyecek çok fazla analizim yok. çünkü iyi ve oturaklı bir galatasaray olmadığı için kayda değer bir şeyler söylemem zor oluyor onlar adına da. bol pozisyon buldular, gerektiği kadarını atıp 3 puanı aldılar.

    not: bu arada bu kadar uzun yazıya tahammül eden olduysa sonsuz teşekkür ederim. başlığı atıp, hakkında yazmam gerekenleri en son satıra bırakarak okyuyucu çekmeye çalışan internet gazeteciliği yaptığımı hissettim ister istemez. böyle düşünmemişsinizdir umarım. sivasspor- galatasaray maçı adı altında söylemek istediğim, gözüme çarpan aksaklıkları belirterek son noktayı koymuş bulunmaktayım.

    http://tamsaha.wordpress.com/...okus-devam-ediyor-1/
  • 7
    geçen sezona yapılan flaş transferlerle fırtına gibi başlayıp, sezonu benzini bitmiş araç gibi ite kaka bitiren galatasaray, 2010-2011 sezonuna ise tam tersi bir görüntüyle başladı. aslında dünkü maçın skoru pek de sürpriz sayılmaması gerekirdi zira uefa avrupa liginde belgrad ile yapılan iki maçta da galatasaray, dün geceki oyunun aynısı oynadı,farklı bir görüntü izletmedi hem tribündekilere, hem de televizyon başındakilere...

    o maçları kısaca hatırlarsak, ikisinde de galatasaray baskılı başlamış, rakibi bunaltmış, bir çok tehlikeli pozisyon yaratarak aradığı golü de bulmuş lakin sonrasında oyun hakimiyetini ele alamamış, arda ya da kewell'ın bireysel yetenekleri ve liderliğine bakar olmuş sahadakiler ve anlamsız şekilde rakibi üzerine çekerek, basit hatalarla kalesinde goller görmüştü... takımdaki bu aksaklık nedense gün yüzüne çıkarılmayıp, suçlu kaleci aykut ilan edilmiş ve turun atlanmasıyla, takımın hazır olmadığı gerçeği "hasır altı" edilmişti...

    dün sivas'ta da galatasaray, pek farklı gözükmedi bizlere. yine oyuna oldukça istekli başlayan "aslan formalılardı", hatta ilk dakikada arda'nın inatçılığı sayesinde ligin en erken golü de gelecekti, biraz daha becerikli olsalardı. ve daha dakikalar 10'u bulmadan rakip defans arkasına sarkıtılan bir topta kaptan zekasını ve yeteneğini konuşturup, mustafa'ya "al da at" derecesine bir asist yaparak galatasaray, sivas gibi zor bir deplasmanda öne de geçiyordu... yine işler iyi başlamış, golden sonra da kewell ile rakip yarı sahasını zorluyordu sarı-kırmızılılar ama tehlike çanları da ali turan'ın bölgesinden başlayarak çalınmaya başlıyordu galatasaray adına... kalesinde golü gören yiğidolar, yiğitçe saldırırken, galatasaray topu dinlendireceği yerde nedense oyunu geride kabulleniyor, orada da neill ve servet'in ağır aksak hallerine oynadığı yeri yadırgayan ali turan'ın da sakarlıkları eklenince sivas, belgrad maçının "copy-paste" tarzı bir golle beraberliği yakalıyordu...

    ikinci yarı golün galatasaray'dan gelmesini beklerken, yine belgrad maçınında yaşanılan senaryo sahneye konuluyor ve sarı-kırmızılılar fiziksel olarak oyundan düşünce, ev sahibi taraftar desteğini de arkasına alarak aykut'un kalesine yükleniyor ve galibiyeti getiren golü de buluyordu. sivasspor'un attığı gol aslında galatasaray ile sivasspor arasındaki de farkı da açıkça gösteriyordu: ceyhun gibi futbolun son baharını yaşayan bir topçu, meşin yuvarlağı orta sahadan alıp diklemesine galatasaray kalesine sürüyor, kendisini düşürmeye çalışan sarı-kırmızılı futbolcular yerlere yıkılırken, ceyhun ayakta kalmasını biliyor ve yine düşmeden son hamleyi galatasaray'lı futbolculardan önce yapıyordu... daha önceki maç yazılarımızda yazmış olduğumuz gibi, galatasaray hazırlık kampına geç başlamanın acısını çekiyor, futbolcular güçlerini 90 dakikaya yayamıyorlar. hal böyle olunca da geriye düştükten sonra son 10-15 dakikada rakip kalede baskı kurup, defansı bunaltma şansları da pek doğal ki olmuyor...

    uzun lig maratonunda mutlu sona yaklaşmak isteniyorsa zorlu deplasmanlardan alınacak puanlar oldukça önemlidir, zira iç sahada şampiyonluk hedefleyen takımlar rahatlıkla galip gelebilirken, deplasmanlarda puanlar saçabilmekteler. galatasaray, dün fikstürün "kıyağı" sayesinde sivas gibi bir deplasmanda yaz aylarında oynayıp, erken bulduğu bir golle 3 puan kazanacakken, bu şansı kullanamadı ve geçen sezon başlatmış olduğu "deplasmandan puansız dönme" serisini devam ettirdi. bu mağlubiyeti "nazar boncuğu" olarak florya'ya asıp, rijkaard, hocalığını konuşturup bu gidişe bir çözüm bulmalı zira haftaya içerde şampiyon bursa ile oynarken, üçüncü hafta ise eskişehir deplasmanı var ki, bu maçlarda kaybedilecek puanlar yönetimden topçusuna kadar herkesi oldukça sarsacaktır, bunu da kimse istemeyecektir...

    maçtan "anlar"
    *bu sezon maç yazısının altına maç izlerken gözümüze takılan mutlu, hüzünlü, ilginç, trajikomik "anları" burada u/m okurlarıyla paylaşmayı düşündüm, sezon sonunda da bunları derleyip, bir fanzin çıkarma hesabındayım... siz de benim kaçırdıklarım varsa, yorumlar bölümünde "maçtan anlar" köşesine katkıda bulunabilirsiniz...
    *lig tv sezonu sivasspor-galatasaray maçıyla açarken, birsu kızımız 23 nisan töreninde şiir okur gibi kağıda baka baka heyecanlı bir açılış yaptı, mesleğe yeni mi başladı bilinmez, ama yakışmadı bu kadar para verip yayın ihalesini alan digitürk'e...
    *digitürk sunuculara taktırdığı bu kırmızı kravatları çok mu aramış acaba... bir de takım elbise giydirmiş... bu yaz sıcağında daha rahat bir kıyafet seçebilirlerdi, ne de olsa devlet dairesinde çalışmıyorlar...
    *ultraslan karşı grubu sahaya en erken girenler arasındaydı, siteye yazmışlardı yolculuk var diye, selam olsun bütün deplase yapan gruplara...
    *arda'nın kramponlarında kk1o yazıyormuş, hatta lakabı da "koca kafa"ymış, ben şahsen bilmiyordum, ilginç...
    *emre çolak'ın abilerine saygısını takdir ettim... takım ısınmaya çıkarken çıkış tüneline en yakın emre olmasına rağmen, tünelde bekledi, arda ve ayhan çıktıktan sonra çıktı... ayrıntı lakin, önemli...
    *maça ısınırken sakatlanan topçulara hep üzülmüşümdür, koca hafta çalış-didin, ilk onbirde adını gör ve maçta oynayama... geçmiş olsun serdar, bu havada "ateşlenmek", aman klimalara dikkat...
    *istiklal marşı okunurken, bize hazırolda durulacağı öğretildi okullarda. askerde de bu hazır olun nasıl olması gerektiği uygulamalı gösterildi: eller kapalı bir şekilde pantolona yapışacak, orta parmak pantolon dikiş yerine denk gelecek, bacaklar bitişik ve ayaklar arasında bir ayak girecek şekilde açı olacak... maç öncesi topçulara bakıyorum, bunu kimse uygulamıyor, dün sadece ceyhun kurallı bir şekilde durdu hazırolda...
    *neill'in ceza sahasında elle topa dokunması penaltıydı, ama sivas'ın ilk golünün geldiği pozisyon öncesi faulü neill değil, mehmet yıldız yaptı...
    *rijkaard'ın böyle agresif olmasını, sessizce kulübede oturmasından daha çok hoşuma gidiyor... adamı da yavaş yavaş kendimize benzetiyor muyuz ne?
    *dünya kupasında 1 maç oynayan kewell formdayken, bütün maçlarda oynayan neill bu sene formsuz...
    *rijkaard, sivasspor antrenörü ile tartışırken, onlara müdahale eden ceyhun, kimi hatırlatıyor sizce? çok düşünmeyin, cevabı vereyim: roberto carlos... kayseri maçında tolunay'dan fırça yiyen carlos gibi, ceyhun da rijkaard'ın hışmına uğradı. herkes işine bakacak değil mi, ağır abi olmaya hiç gerek yok...
    *bu ceyhun'un galatasaray'a kini bitmemiş, adam her galatasaray maçında ölesiye oynuyor, sonra yatıyor ve takımdan kovuluyor. sivas'ta sezonu bitirir mi, bence zor... ya 17. takımı kim olur, onu ben bilemem?
    *cana, hazır gözükmese de iyi transfer, takımın ihtiyacı olan ruhu verecek, taraftarın sevgilisi olacak...
    *galatasaray'ın giydiği aslan forma, pembe formaya göre kat ve kat iyi, bir de aslan resminin üstünde reklam olmasa...
    *mehmet badtal'ın çektiği o şuttan sonra hakan şükür değil, ibrahimovic benzetmesi yapılsın artık, her uzun boylu oyuncu neden hakan'a benzetiliyor bilmem...
    *sivasspor'un zita'sını ve ivanovs'unu beğendim... sedat ve kadir gereksiz işler peşindeler, sonra sami yen'e gelince neden küfür ediliyor diye soruyorlar...
    *iki başkanın da giydiği gömlek aynıydı, markası ne acaba? tabii, bize tuzlu gelir, alacağımızdan değil de meraktan...

    http://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-1galatasaray.html
  • 8
    ---------alıntı----------
    belki de en zor olanı böylesi maçları yazmak...kabus gibi bir sezon bitmiş , zaten anca sindirmişiz , adam gibi transfer yapılmamış ama siz gene de umut dolusunuz. çünkü " galatasaray'ın olduğu her yerde umut vardır"dememiş mi jupp derwall...

    maça iyi başladık aslında . özellikle ilk 10 dakika oynanan oyun beni oldukça tatmin etti ama gel gör ki bu oyun 30. dakikaya kadar sürdü ve sonrasında oynanan oyunun adını koyamıyorum ben. orta saha düşmüş , defans zaten allah'a emanet , ofans desen harry kewell'a kalmış... allahım sen sabır ver !

    ---------alıntı-------------

    http://akilpiyadeleri.blogspot.com/...ta-sivasspor_15.html
  • 10
    bu düşündüğüm tam bir ütopya olabilir fakat aklımdan geçmiyor değil. hıncal uluç dün gece (18 ağustos 2010) rijkaard’ın resmen adnan’s kardeşler ile alay ettiğini söylemişti. o kadar sert düşünmüyorum fakat “bakın yine sakatlıklar olursa elimdeki kadro budur” şeklinde gönderme yaptığını düşünüyorum.

    bir çok kişi yanlış tercihler hakkında konuşuyor. çok eminim serkan kurtuluş ile başlasa rijkaard ve serkan kötü bir performans sergilese ” neden hazır olmayan adamı oynattın, ali turan zamanında oynamıştı ” vs vs gibisinden veya neill sağ kanatta oynatsa ali servet şeklinde defans hattını kursak ve daha çok gol yesek ” neden neill sağ kanatta oynadı ” laflarını duyacaktık. bundan hiç şüphe yok.
    bence bütün oyuncu oyuncunun psikolojisinde bitiyor. sivas gibi geçen sene düşmeye oynayan bir takım galatasaray karşısında bu kadar baskılı oynaması şaşırtıcı. ya oyuncular rijkaard tarafından yeterli motive edilmiyor. ya da rijkaard yukarıdan(!) aldığı baskı nedeni ile o kadar sıkkın ki takımı tam anlamı ile motive edemiyor.

    rijkaard ı suçluyor değilim ama adamı allahına kadar hatasız göstermekte bence en büyük at gözlüğü durumu. hala ufuk şans bulamıyor bu takımda. antrenmanlarda kötü denilse yine tamam değil. 2 maç üst üste bir deneyelim bakalım. zaten bu şekilde istisnasız her maç gol yiyoruz. ayrıca sivasspor maçından 2 gün önceki antrenmanda 2 penaltı kurtarıp yıldızlaştığı söylenmişti gstv de. eminim doğru olan yapılacaktır, beklemek lazım.

    maça gelirsek, ofk maçı sonrası da aynı şeyleri düşünmüştüm. fazla aceleye ve panik yapmaya gerek yok. bir çok arkadaşım da aynı yorumu yapıyor. geçen sene iyi başladık da ne oldu? belki durumun böyle kötü başlaması teknik ve yönetim heyetinin ipleri bir an önce ele geçirmesi ve olaylara erken el koymalarını sağlayacak.

    şu an yaşadıklarımız geçen sene 8 de 8 ile başlayan ve sonradan sorun yaşayan fenerbahçe ile aynı. o kadar geç zamanda sorun yaşadılar ki sürekli iniş çıkışlar yaşadılar ve sonunda taraftar başta olmak üzere herkesi çileden çıkaran sonuçlar yaşadılar.

    umarım bu ufak kriz çabuk atlatılır, yarın uefa adına güzel bir sonuç alınır ve söz edilen transferler sonuçlanır.

    son olarak ligin 10. haftasına kadar emre çolak ın bulduğu şansları mehmet batdal, ufuk ve musa nın bulması dileğiyle…

    http://fuatyayalar.tumblr.com/...por-galatasaray-maci
App Store'dan indirin Google Play'den alın