158
geçen sezona yapılan flaş transferlerle fırtına gibi başlayıp, sezonu benzini bitmiş araç gibi ite kaka bitiren galatasaray, 2010-2011 sezonuna ise tam tersi bir görüntüyle başladı. aslında dünkü maçın skoru pek de sürpriz sayılmaması gerekirdi zira uefa avrupa liginde belgrad ile yapılan iki maçta da galatasaray, dün geceki oyunun aynısı oynadı,farklı bir görüntü izletmedi hem tribündekilere, hem de televizyon başındakilere...
o maçları kısaca hatırlarsak, ikisinde de galatasaray baskılı başlamış, rakibi bunaltmış, bir çok tehlikeli pozisyon yaratarak aradığı golü de bulmuş lakin sonrasında oyun hakimiyetini ele alamamış, arda ya da kewell'ın bireysel yetenekleri ve liderliğine bakar olmuş sahadakiler ve anlamsız şekilde rakibi üzerine çekerek, basit hatalarla kalesinde goller görmüştü... takımdaki bu aksaklık nedense gün yüzüne çıkarılmayıp, suçlu kaleci aykut ilan edilmiş ve turun atlanmasıyla, takımın hazır olmadığı gerçeği "hasır altı" edilmişti...
dün sivas'ta da galatasaray, pek farklı gözükmedi bizlere. yine oyuna oldukça istekli başlayan "aslan formalılardı", hatta ilk dakikada arda'nın inatçılığı sayesinde ligin en erken golü de gelecekti, biraz daha becerikli olsalardı. ve daha dakikalar 10'u bulmadan rakip defans arkasına sarkıtılan bir topta kaptan zekasını ve yeteneğini konuşturup, mustafa'ya "al da at" derecesine bir asist yaparak galatasaray, sivas gibi zor bir deplasmanda öne de geçiyordu... yine işler iyi başlamış, golden sonra da kewell ile rakip yarı sahasını zorluyordu sarı-kırmızılılar ama tehlike çanları da ali turan'ın bölgesinden başlayarak çalınmaya başlıyordu galatasaray adına... kalesinde golü gören yiğidolar, yiğitçe saldırırken, galatasaray topu dinlendireceği yerde nedense oyunu geride kabulleniyor, orada da neill ve servet'in ağır aksak hallerine oynadığı yeri yadırgayan ali turan'ın da sakarlıkları eklenince sivas, belgrad maçının "copy-paste" tarzı bir golle beraberliği yakalıyordu...
ikinci yarı golün galatasaray'dan gelmesini beklerken, yine belgrad maçınında yaşanılan senaryo sahneye konuluyor ve sarı-kırmızılılar fiziksel olarak oyundan düşünce, ev sahibi taraftar desteğini de arkasına alarak aykut'un kalesine yükleniyor ve galibiyeti getiren golü de buluyordu. sivasspor'un attığı gol aslında galatasaray ile sivasspor arasındaki de farkı da açıkça gösteriyordu: ceyhun gibi futbolun son baharını yaşayan bir topçu, meşin yuvarlağı orta sahadan alıp diklemesine galatasaray kalesine sürüyor, kendisini düşürmeye çalışan sarı-kırmızılı futbolcular yerlere yıkılırken, ceyhun ayakta kalmasını biliyor ve yine düşmeden son hamleyi galatasaray'lı futbolculardan önce yapıyordu... daha önceki maç yazılarımızda yazmış olduğumuz gibi, galatasaray hazırlık kampına geç başlamanın acısını çekiyor, futbolcular güçlerini 90 dakikaya yayamıyorlar. hal böyle olunca da geriye düştükten sonra son 10-15 dakikada rakip kalede baskı kurup, defansı bunaltma şansları da pek doğal ki olmuyor...
uzun lig maratonunda mutlu sona yaklaşmak isteniyorsa zorlu deplasmanlardan alınacak puanlar oldukça önemlidir, zira iç sahada şampiyonluk hedefleyen takımlar rahatlıkla galip gelebilirken, deplasmanlarda puanlar saçabilmekteler. galatasaray, dün fikstürün "kıyağı" sayesinde sivas gibi bir deplasmanda yaz aylarında oynayıp, erken bulduğu bir golle 3 puan kazanacakken, bu şansı kullanamadı ve geçen sezon başlatmış olduğu "deplasmandan puansız dönme" serisini devam ettirdi. bu mağlubiyeti "nazar boncuğu" olarak florya'ya asıp, rijkaard, hocalığını konuşturup bu gidişe bir çözüm bulmalı zira haftaya içerde şampiyon bursa ile oynarken, üçüncü hafta ise eskişehir deplasmanı var ki, bu maçlarda kaybedilecek puanlar yönetimden topçusuna kadar herkesi oldukça sarsacaktır, bunu da kimse istemeyecektir...
maçtan "anlar"
*bu sezon maç yazısının altına maç izlerken gözümüze takılan mutlu, hüzünlü, ilginç, trajikomik "anları" burada u/m okurlarıyla paylaşmayı düşündüm, sezon sonunda da bunları derleyip, bir fanzin çıkarma hesabındayım... siz de benim kaçırdıklarım varsa, yorumlar bölümünde "maçtan anlar" köşesine katkıda bulunabilirsiniz...
*lig tv sezonu sivasspor-galatasaray maçıyla açarken, birsu kızımız 23 nisan töreninde şiir okur gibi kağıda baka baka heyecanlı bir açılış yaptı, mesleğe yeni mi başladı bilinmez, ama yakışmadı bu kadar para verip yayın ihalesini alan digitürk'e...
*digitürk sunuculara taktırdığı bu kırmızı kravatları çok mu aramış acaba... bir de takım elbise giydirmiş... bu yaz sıcağında daha rahat bir kıyafet seçebilirlerdi, ne de olsa devlet dairesinde çalışmıyorlar...
*ultraslan karşı grubu sahaya en erken girenler arasındaydı, siteye yazmışlardı yolculuk var diye, selam olsun bütün deplase yapan gruplara...
*arda'nın kramponlarında kk1o yazıyormuş, hatta lakabı da "koca kafa"ymış, ben şahsen bilmiyordum, ilginç...
*emre çolak'ın abilerine saygısını takdir ettim... takım ısınmaya çıkarken çıkış tüneline en yakın emre olmasına rağmen, tünelde bekledi, arda ve ayhan çıktıktan sonra çıktı... ayrıntı lakin, önemli...
*maça ısınırken sakatlanan topçulara hep üzülmüşümdür, koca hafta çalış-didin, ilk onbirde adını gör ve maçta oynayama... geçmiş olsun serdar, bu havada "ateşlenmek", aman klimalara dikkat...
*istiklal marşı okunurken, bize hazırolda durulacağı öğretildi okullarda. askerde de bu hazır olun nasıl olması gerektiği uygulamalı gösterildi: eller kapalı bir şekilde pantolona yapışacak, orta parmak pantolon dikiş yerine denk gelecek, bacaklar bitişik ve ayaklar arasında bir ayak girecek şekilde açı olacak... maç öncesi topçulara bakıyorum, bunu kimse uygulamıyor, dün sadece ceyhun kurallı bir şekilde durdu hazırolda...
*neill'in ceza sahasında elle topa dokunması penaltıydı, ama sivas'ın ilk golünün geldiği pozisyon öncesi faulü neill değil, mehmet yıldız yaptı...
*rijkaard'ın böyle agresif olmasını, sessizce kulübede oturmasından daha çok hoşuma gidiyor... adamı da yavaş yavaş kendimize benzetiyor muyuz ne?
*dünya kupasında 1 maç oynayan kewell formdayken, bütün maçlarda oynayan neill bu sene formsuz...
*rijkaard, sivasspor antrenörü ile tartışırken, onlara müdahale eden ceyhun, kimi hatırlatıyor sizce? çok düşünmeyin, cevabı vereyim: roberto carlos... kayseri maçında tolunay'dan fırça yiyen carlos gibi, ceyhun da rijkaard'ın hışmına uğradı. herkes işine bakacak değil mi, ağır abi olmaya hiç gerek yok...
*bu ceyhun'un galatasaray'a kini bitmemiş, adam her galatasaray maçında ölesiye oynuyor, sonra yatıyor ve takımdan kovuluyor. sivas'ta sezonu bitirir mi, bence zor... ya 17. takımı kim olur, onu ben bilemem?
*cana, hazır gözükmese de iyi transfer, takımın ihtiyacı olan ruhu verecek, taraftarın sevgilisi olacak...
*galatasaray'ın giydiği aslan forma, pembe formaya göre kat ve kat iyi, bir de aslan resminin üstünde reklam olmasa...
*mehmet badtal'ın çektiği o şuttan sonra hakan şükür değil, ibrahimovic benzetmesi yapılsın artık, her uzun boylu oyuncu neden hakan'a benzetiliyor bilmem...
*sivasspor'un zita'sını ve ivanovs'unu beğendim... sedat ve kadir gereksiz işler peşindeler, sonra sami yen'e gelince neden küfür ediliyor diye soruyorlar...
*iki başkanın da giydiği gömlek aynıydı, markası ne acaba? tabii, bize tuzlu gelir, alacağımızdan değil de meraktan...
http://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-1galatasaray.html
o maçları kısaca hatırlarsak, ikisinde de galatasaray baskılı başlamış, rakibi bunaltmış, bir çok tehlikeli pozisyon yaratarak aradığı golü de bulmuş lakin sonrasında oyun hakimiyetini ele alamamış, arda ya da kewell'ın bireysel yetenekleri ve liderliğine bakar olmuş sahadakiler ve anlamsız şekilde rakibi üzerine çekerek, basit hatalarla kalesinde goller görmüştü... takımdaki bu aksaklık nedense gün yüzüne çıkarılmayıp, suçlu kaleci aykut ilan edilmiş ve turun atlanmasıyla, takımın hazır olmadığı gerçeği "hasır altı" edilmişti...
dün sivas'ta da galatasaray, pek farklı gözükmedi bizlere. yine oyuna oldukça istekli başlayan "aslan formalılardı", hatta ilk dakikada arda'nın inatçılığı sayesinde ligin en erken golü de gelecekti, biraz daha becerikli olsalardı. ve daha dakikalar 10'u bulmadan rakip defans arkasına sarkıtılan bir topta kaptan zekasını ve yeteneğini konuşturup, mustafa'ya "al da at" derecesine bir asist yaparak galatasaray, sivas gibi zor bir deplasmanda öne de geçiyordu... yine işler iyi başlamış, golden sonra da kewell ile rakip yarı sahasını zorluyordu sarı-kırmızılılar ama tehlike çanları da ali turan'ın bölgesinden başlayarak çalınmaya başlıyordu galatasaray adına... kalesinde golü gören yiğidolar, yiğitçe saldırırken, galatasaray topu dinlendireceği yerde nedense oyunu geride kabulleniyor, orada da neill ve servet'in ağır aksak hallerine oynadığı yeri yadırgayan ali turan'ın da sakarlıkları eklenince sivas, belgrad maçının "copy-paste" tarzı bir golle beraberliği yakalıyordu...
ikinci yarı golün galatasaray'dan gelmesini beklerken, yine belgrad maçınında yaşanılan senaryo sahneye konuluyor ve sarı-kırmızılılar fiziksel olarak oyundan düşünce, ev sahibi taraftar desteğini de arkasına alarak aykut'un kalesine yükleniyor ve galibiyeti getiren golü de buluyordu. sivasspor'un attığı gol aslında galatasaray ile sivasspor arasındaki de farkı da açıkça gösteriyordu: ceyhun gibi futbolun son baharını yaşayan bir topçu, meşin yuvarlağı orta sahadan alıp diklemesine galatasaray kalesine sürüyor, kendisini düşürmeye çalışan sarı-kırmızılı futbolcular yerlere yıkılırken, ceyhun ayakta kalmasını biliyor ve yine düşmeden son hamleyi galatasaray'lı futbolculardan önce yapıyordu... daha önceki maç yazılarımızda yazmış olduğumuz gibi, galatasaray hazırlık kampına geç başlamanın acısını çekiyor, futbolcular güçlerini 90 dakikaya yayamıyorlar. hal böyle olunca da geriye düştükten sonra son 10-15 dakikada rakip kalede baskı kurup, defansı bunaltma şansları da pek doğal ki olmuyor...
uzun lig maratonunda mutlu sona yaklaşmak isteniyorsa zorlu deplasmanlardan alınacak puanlar oldukça önemlidir, zira iç sahada şampiyonluk hedefleyen takımlar rahatlıkla galip gelebilirken, deplasmanlarda puanlar saçabilmekteler. galatasaray, dün fikstürün "kıyağı" sayesinde sivas gibi bir deplasmanda yaz aylarında oynayıp, erken bulduğu bir golle 3 puan kazanacakken, bu şansı kullanamadı ve geçen sezon başlatmış olduğu "deplasmandan puansız dönme" serisini devam ettirdi. bu mağlubiyeti "nazar boncuğu" olarak florya'ya asıp, rijkaard, hocalığını konuşturup bu gidişe bir çözüm bulmalı zira haftaya içerde şampiyon bursa ile oynarken, üçüncü hafta ise eskişehir deplasmanı var ki, bu maçlarda kaybedilecek puanlar yönetimden topçusuna kadar herkesi oldukça sarsacaktır, bunu da kimse istemeyecektir...
maçtan "anlar"
*bu sezon maç yazısının altına maç izlerken gözümüze takılan mutlu, hüzünlü, ilginç, trajikomik "anları" burada u/m okurlarıyla paylaşmayı düşündüm, sezon sonunda da bunları derleyip, bir fanzin çıkarma hesabındayım... siz de benim kaçırdıklarım varsa, yorumlar bölümünde "maçtan anlar" köşesine katkıda bulunabilirsiniz...
*lig tv sezonu sivasspor-galatasaray maçıyla açarken, birsu kızımız 23 nisan töreninde şiir okur gibi kağıda baka baka heyecanlı bir açılış yaptı, mesleğe yeni mi başladı bilinmez, ama yakışmadı bu kadar para verip yayın ihalesini alan digitürk'e...
*digitürk sunuculara taktırdığı bu kırmızı kravatları çok mu aramış acaba... bir de takım elbise giydirmiş... bu yaz sıcağında daha rahat bir kıyafet seçebilirlerdi, ne de olsa devlet dairesinde çalışmıyorlar...
*ultraslan karşı grubu sahaya en erken girenler arasındaydı, siteye yazmışlardı yolculuk var diye, selam olsun bütün deplase yapan gruplara...
*arda'nın kramponlarında kk1o yazıyormuş, hatta lakabı da "koca kafa"ymış, ben şahsen bilmiyordum, ilginç...
*emre çolak'ın abilerine saygısını takdir ettim... takım ısınmaya çıkarken çıkış tüneline en yakın emre olmasına rağmen, tünelde bekledi, arda ve ayhan çıktıktan sonra çıktı... ayrıntı lakin, önemli...
*maça ısınırken sakatlanan topçulara hep üzülmüşümdür, koca hafta çalış-didin, ilk onbirde adını gör ve maçta oynayama... geçmiş olsun serdar, bu havada "ateşlenmek", aman klimalara dikkat...
*istiklal marşı okunurken, bize hazırolda durulacağı öğretildi okullarda. askerde de bu hazır olun nasıl olması gerektiği uygulamalı gösterildi: eller kapalı bir şekilde pantolona yapışacak, orta parmak pantolon dikiş yerine denk gelecek, bacaklar bitişik ve ayaklar arasında bir ayak girecek şekilde açı olacak... maç öncesi topçulara bakıyorum, bunu kimse uygulamıyor, dün sadece ceyhun kurallı bir şekilde durdu hazırolda...
*neill'in ceza sahasında elle topa dokunması penaltıydı, ama sivas'ın ilk golünün geldiği pozisyon öncesi faulü neill değil, mehmet yıldız yaptı...
*rijkaard'ın böyle agresif olmasını, sessizce kulübede oturmasından daha çok hoşuma gidiyor... adamı da yavaş yavaş kendimize benzetiyor muyuz ne?
*dünya kupasında 1 maç oynayan kewell formdayken, bütün maçlarda oynayan neill bu sene formsuz...
*rijkaard, sivasspor antrenörü ile tartışırken, onlara müdahale eden ceyhun, kimi hatırlatıyor sizce? çok düşünmeyin, cevabı vereyim: roberto carlos... kayseri maçında tolunay'dan fırça yiyen carlos gibi, ceyhun da rijkaard'ın hışmına uğradı. herkes işine bakacak değil mi, ağır abi olmaya hiç gerek yok...
*bu ceyhun'un galatasaray'a kini bitmemiş, adam her galatasaray maçında ölesiye oynuyor, sonra yatıyor ve takımdan kovuluyor. sivas'ta sezonu bitirir mi, bence zor... ya 17. takımı kim olur, onu ben bilemem?
*cana, hazır gözükmese de iyi transfer, takımın ihtiyacı olan ruhu verecek, taraftarın sevgilisi olacak...
*galatasaray'ın giydiği aslan forma, pembe formaya göre kat ve kat iyi, bir de aslan resminin üstünde reklam olmasa...
*mehmet badtal'ın çektiği o şuttan sonra hakan şükür değil, ibrahimovic benzetmesi yapılsın artık, her uzun boylu oyuncu neden hakan'a benzetiliyor bilmem...
*sivasspor'un zita'sını ve ivanovs'unu beğendim... sedat ve kadir gereksiz işler peşindeler, sonra sami yen'e gelince neden küfür ediliyor diye soruyorlar...
*iki başkanın da giydiği gömlek aynıydı, markası ne acaba? tabii, bize tuzlu gelir, alacağımızdan değil de meraktan...
http://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-1galatasaray.html