son 10 dakikasında balkona en az 20 kere gidip geldiğim maç. yerimde duramıyordum artık çıkıp şampiyonuz ulan!! diye bağırmak istiyordum. annem balkondaydı sürekli ona sarılıp anne dua et diyordum. son saniyede muslera'ya yapılan faulde girdik içeri annemle. sonra babam kalktı ayağa kardeşim de geldi, son düdüğü duyduğumuz anda omuz omuza bağırıp zıplamaya başladık "oleeey oley oley oley şampiyonnn cimbomboomm"
755
tekrardan hatırlanması gereken maç. bu akşam bu soğukkanlılığa ihtiyacımız var.
hayatımın en stresli gününü yaşatan maçtır. harika bir sezon geçirip bir golle bile şampiyonluğu verebileceğimiz bir maçtı. çok şükür en mutlu olduğum günlerden birisi olarak bitti.
757
gün boyu nefes almanın zorlaştığı, saatler ilerledikçe karın bölgesine inceden ağrıların saplandığı, şampiyon olarak bitirilmesine rağmen uzatılan sezonun son maçı. maç boyu galatasaray kalesinin olduğu kalenin tarafındaki elimin işaret ve orta parmağını birleştirerek galatasaray'ın gol yemesine engel olmaya çalışarak kendimce totem yaptığım maç. sonunda ise hiç bitmesin dediğim bir gece...
758
ilk saniyesinden son saniyesine kadar tek bir cumleyle ozetlenebilecek sampiyonluk maci.
bu maçta muslera degajı kullanırken topun içine giren semih şentürk'ü hatırladıkça ağız dolusu küfür ediyorum. yıllar oldu ama öyle yani. yemin ederim fenerbahçeli çirkefliği nedir deseler, karakteri budur ya. daha iyi özetlenemez.
babamla izmir'de bir kahvede izlediğimiz maçtı. maçın sonlarına doğru muslera yerde bir topa öyle bir sarıldı ki peder bey ''vay amk'' dercesine kitlendi ve her zaman buz adam olan babamın gözlerinden yaşlar süzüldü. tabi maçın ardından liseliliğin verdiği gazla kordon'a gitme istediğim hunharca reddedildi amk. evde rıdvan'ı aç modunda şampiyonluk kutlamıştım :(
761
maç sonu aslanlarımızın tünelden girip soyunma odasına gidişi.
bir daha oynanmamasini istedigim turden bir mac. galatasaraylisi fenerlisi farketmez. insanlarin ciddi sagligiyla oynayan bir macti. hepimizin omrunden bir bolum gitti bu macta yasadigimiz stres yuzunden.
763
fakirliğin gözü kör olsun uydunun radyosundan takip edebilmiştim. pozisyonları gözünde canlandırmaya çalışıyorsun, adam anlattıkça hep en kötüsünü aklına getiriyorsun. ekranda mavi bi kemana maç izlermiş ciddiyetiyle bakıyorsun. izleseydim eminim o gün ki kadar kötü olmazdım diye düşünüyorum. sonuçta muslera'yı görünce insan bi sakinliyor.
764
çoğumuzun bu maçla ilgili anıları vardır. büyük, küçük fark etmez, anılarımız var bu maçla ilgili.
dayım fanatik olmasa da fenerbahçelidir. yeniliriz dalga geçer, biz yeneriz ben onunla dalga geçerim. yalnız adam büyülü. stoch'un golüyle kaybettiğimiz fenerbahçe maçında dayım bizimleydi. en kaybedilmeyecek maçı büyük ihtimalle sırf dayım bizde diye kaybetmiş olabiliriz. neyse, bu maçta da soruyorum annemlere gelen giden var mı diye. var dese, dayın dese ben o evde o maçı izlemem zaten. dayım gelmedi, şampiyonluk geldi!
bir dayımın olduğu ev, bir de ankara'da hep takıldığım bar. buralarda maç izlememem lazım.
bu sene içeride oynadığımız osmanlı maçında bardaydım. olanlar ortada. bu sene içerideki mersin maçında ben bardayken ilk yarı 1-0 geriye düştük. ben dedim dur bi deneyelim. 2. yarı bir gittim, beraberlik golü geldi daha ben yoldayken.
işin özü, bu maç bana dayımla galatasaray maçı izlenmemesi gerektiğini öğretti. şampiyonlar ligi finaline çıkarsak ve dayım benle izlemek isterse, dayıma siz kimsiniz ben sizi tanımıyorum falan der, polise evimde hırsız var derim. o derece. (u: dayı bunu okuyorsan şaka yapıyorum severim seni bilirsin :()
765
gürcan bilgiç gibi binlerce fenerbahçeli'nin içinden atamadigi maçtir. anlamadiklari su: fenerbahçe bizim stadimiza sampiyon gelebilir. bizim stadimizda son macini oynayip sampiyon da olabilir. hatta kupa da kaldirabilir. bunlarin hepsi birer fikstur oyunu son tahlilde. ama fenerbahçe bizim stadimiza son maçta, bizimle sampiyonluk final maçina çikip sampiyon olamadigi surece durum esitlenmeyecektir.
ha, bu da olabilir mi? futbol bu. neden olmasin? sonucta yunanistan'in avrupa sampiyonu oldugunu gorduk biz. fakat bu gerceklesirse bir seyden eminim: galatasaray yonetimi stadin isiklarini kapatip, sahayi sulamaya baslamayacaktir.
766
acısı hala çıkmayan maç. her dönem belirli fenerbahçeli futbolcular, fenerbahçeli yöneticiler, fenerbahçeli yorumcular falan hep bu olaya takılırlar.
767
sonucunda alınan kupanın yarısı fenerlilerin neticesinde saklıdır.
anlasılan 3 nesil fenerli ölmeden unutamayacaklar bu macı :)
hayatımın en mutlu günlerinde ilk 10'da olabilir. maç esnasında maltepe'de olmamız ve fenerlilerin taşkınlıkları yüzünden hemen kadıköy'e giremeyip ordan ümraniye'ye geçerek bir tanıdıkta takılmamız unutulmazdı. * hayatımın en güzel esaretini yaşadım lan. allah razı olsun emeği geçen herkesten, her ne kadar gözümden düşmüş olsa da fatih terim'den, futbolculardan, teknik ekipten, o zamanki yönetimden. unutulmaz bir maç, unutulmaz bir gündü.
772
son yıllarda strese girdiğim tir tir titrediğim maçlar içerisinde bir numaradadır. evde 2 fenerliyle beraber izlemiş, yakınlarım olmasından dolayı orada pek fazla sevinmemiştim. bildiğin yıkılmışlardı. tabi kendileri de biliyordu süper final zırvalığının kendileri için çıkarıldığını, sezonun iyisinin galatasaray olduğunu ama beklenti içindeydiler. ama sonunda hak eden taraf olarak biz kazandık ve etkisi bugünlere kadar süren bir süreç başladı bizim için. bu arada strese girdiğim diğer maç 6 nisan 2016 gran canaria ile oynadığımız basketbol maçıdır ve halının üstünde kaç kere yuvarlandığımı bilmiyorum ama ikisine de değdi :)
773
bu maçın başlığını görünce hala heyecanlanıyorum, ve bir de sezonu özetleyen ünlü bir şairin sözü akıllara gelir "we fucking played great the whole season and we deserved it." yani diyor ki muhteşem bir sezondu, bu sezonu hakettik, muhteşem duygular yaşıyorum...**
774
adliyenin önünden geçse ateistlikten 2 yıl ceza yiyecek olan arkadaşıma evin içinde zikir çektiren maçtır. beni hiç sormayın, mumya götü gibiydim maç boyunca.
neyse ki kucağa aldık feneri.
775
hayatımın en zor günlerinde biriydi. maçı izlemekle izlememek arasında kaldım. totem yapan galatasaraylılar'dan habersiz totem yapmayı düşündüm. gidip ücra bir köşeye bir paket sigarayla kafa dinleyeyim dedim. zaman, akşama kadar maçı mı izlesem dünyayla bağımı mı koparsam diye düşünmekle geçti. benim küçük biraderle izlerdik maçları kahvehanede. "bizi kimse götürmedi, ben kardeşimi götüreceğim" diyerek irili ufaklı tüm maçlara onu da götürürdüm.
ama bu maç farklıydı. kendime bile mukayyet olamama durumum vardı. bir final maçıydı bu ve ortamda fenerliler'de olacaktı. neyse onu maça götüremeyeceğime "ben de gitmeyeceğim" diyerek ikna ettim. sözde maçı izlemeyecektim. annem ve kardeşime de bunu söyledim. giydim parçalıyı, maça 1 saat kala evden çıktım. ulan dolaşıyorum falan ama kalp atışlarım her geçen dakika hızlanıyor. "ne olursa olsun lan" dedim. "tek galatasaraylı ben değilim ya. benim gibi kaç milyon adam var. onlar nasıl dayanıyor. hem terim var başımızda o bırakır mı?" diye düşünerek kendimi maça gitmeye ikna ettim. yarım saatten az kala kararımı değiştirdim. herkesten habersiz vardım kahveye. yer bulmak zordu. yürüme alanlarına konan sandalyelerden birini kaptım. başladım beklemeye. dualar falan ediyorum. fenerliler'le karışık oturuyoruz. onlar tabi "çıkış yok" modundalar. maç başladı ve bitti. aradaki süreyi inanın hatırlamıyorum. sonra oturup izlediğimde gördüm pozisyonları. yani öyle bi transa girmişim.
çalan o son düdükle beraber melo'nun ceylan gibi sekişini, terim'in sahaya girdiğinde sarılacak adam arayışını gördüm. orda koptum zaten. "ulan şampiyon biz olduk be, vermedik kupayı bu eziklere" diye diye sevinçten adeta höykürerek çıktım kahveden. koşuyorum, "şampiyonuz" diye bağırıyorum. ama nereye gidiyorum kime bağırıyorum belli değil. formayı çıkarıp, jardel'in real'e süper kupa finalinde attığı golden sonra formayı salladığı gibi sallaya sallaya mahalleye koşuyorum. neyse bir baktım karşıdan babam geçiyor. babamla da acaip mesafeliyiz. kendinden geçmiş halimden hazır ol vaziyetine geçtim. işten yeni çıkmış adamcağız. beni gördü, anladı tabi meseleyi. "ne oldu" dedi. baba şampiyonuz dedim. "iyi hadi bakalım, hayırlı olsun" dedi. "ver elini öpeyim baba" dedim. ulan ne alaka amk. sevinçten saçma sapan şeyler yapıyorum. o da şaşırdı. uzattı elini. öptüm.
beraber eve vardık. kapıyı çaldık. anam açtı kapıyı. bahsetmiştim başka bir başlıkta; ailecek galatasaraylı'yız. anam, kız kardeşim, erkek kardeşim hepsinin gözlerinin içi gülüyor. sabahtan beri heyecanlı halim ortadaydı. onlarda bunu bildikleri için birazda benim sevinmeme seviniyorlardı. neyse açtık tv'yi kupa törenini bekliyoruz. derken erkek kardeşim o muhteşem soruyu sordu; "bir dakika ya. maça gidecektin madem beni niye götürmedin?"