• 524
    evde maçı izliyoruz.*fenerlisi,beşiktaşlısı herkes var klasik digitürkü olan öğrenci evi.ulan maç devam ediyor.herkes ölümüne bağırıyor.ben sıkıyorum kendimi dişimi. tek bir kelime çıkmıyor ağzımdan arada bir şu çakmağı uzatsana başka da bir şey yok. hayatımda en son dedem vefat ettiğinde ağlamıştım ağlayacağım lan hissediyorum.serde erkeklikte var o kadar kişinin içinde ağlamamak için ısırıyorum atkıyı daha da sıkıyorum kendimi baktım olmayacak. attım kendimi dışarı peşimden ev arkadaşım da geldi. denizli'yi bilenler için söylüyorum kınıklı kalp merkezi karşısında oturuyorum attık kendimizi antalya çevre yoluna.çevre yolunun arasında ki çimenlik yere uzandık kamyonlar falan geçtiği için etrafımızdan maçla ilgili en ufak bir şey duymuyoruz.dakika hesaplıyorum bitmiş olması lazım. olaylar da falan olmuştur.diyerek dakikalara ekliyorum.en sonunda arıyorum.

    -evren ? ( hayatımda hiç bir zaman bu kadar aciz ses tonuyla konuşmadım )

    -bitti abi.abi bitti. (hayatımda hiç bu kadar güzel bir ses tonu duymadım )

    o an öyle bir bağırdım ki şu an düşünüyorum bir daha istesem o kadar yüksek sesle bağıramam herhalde.bir cümle kurmadım bir kelime söylemedim.sadece bağırdım.o bağırış sezon boyunca atamadığımız gollerin içimde kalan bağırmasıydı.o bağırma 4 sene boyunca çektiğimiz çilelerin yeter ulan diyemememizin dışa vurumuydu.o bağırış galatasarayıma yapılan tüm haksızlıklıklara karşı bir isyandı. sonra arkadaşımla sarıldık.o an öyle şeyler yapıyorsun ki mantık araman imkansız çevrenden vızır vızır arabalar,kamyonlar geçerken sen arkadaşınla allahın adaleti bu allahım sana şükürler olsun diye bağırıyorsun.etraftan geçen insanların arabaların sana çevrilmiş bakışlarını umursamayarak.

    sonra koşmaya başladım.niye bilmiyorum.halı sahalarda bile sırf koşmamak için ya defansta ya forvette çakılı duran ben adeta tazı gibi koşmaya başladım.arkadaşım 100 kilodan fazladır.arkamdan bağırıyor dursana lan diye. umrumda değil koşuyorum.beynim dur artık yoruldun diyor bacaklarımı durduramıyorum koşuyorum dedim ya o an mantık aramayacaksın.hızlıca korna çalarak gelen arabanın önüne atıyorum kendimi. abi bu işte bu diye bağırıyorum adama arabanın önünde . adam sevincinden bir şey diyemiyor bana sadece aslanım benim koçum benim diye bağırıyor bana bırakıyorum adamı koşuyorum. kafede topluca maçı izleyen galatasaraylıları görüyorum bağırıyorlar. karışıyorum kalabalığa sarılıyorum birine arkadaş sen kimsin nesin diye sormuyor bana o da bana sarılıyor heeeyt be bekledik bunu çok bekledik diyerek.bağırmak istiyorum bağıramıyorum.nefessizim koşmaktan. hiç bir şey düşünmüyorsun o an. hiç bir şey sadece mutluluk.
  • 933
    https://twitter.com/.../1259951487024795649

    rakip sahada kanırta kanırta şampiyon olduğumuz maç. akıllarınca bu tweet'i atarak rezilliklerini gölgelemeye çalışıyorlar. bunlar kanı bozuk bir camia.

    ulan bu maçtan sonra tribünleri ateşe veren sizin taraftarınız, dışarıda benzinlikte polis arabalarını ters çevirip yakan sizin taraftarınız. bir kulüp düşünün ki kendi taraftarına terörist diyor.

    yalı çocuğunun beyni sulanmış.
  • 934
    hakettiğimiz kupayı almamıza yol açan maç. çok ama çok sevindiğimiz bir olaya sebep oldu, en büyük rakibimizin sahasında karanlıklar arasında kaldırdık kupamızı. her şeyi ile çok özel olan bir sezon için mükemmel bir son. seneler geçtikçe bazı detaylar hafızalardan gidiyor elbet ancak bu maçın ve sonrasında gelen gururun unutulması gibi bir durum söz konusu değil. iyi ki varsın cimbomum. emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.
  • 1005
    ezeli rekabeti bizim lehimize çeviren maç. bu tarihten sonra ve bu sezondan sonra biz hep rakiplerimizle arayı açtık, kupalar ekledik müzemize, başarılar ekledik tarihimize. lig tarihinin kendi adıma en özel iki sezonundan biri bu 2005-06 sezonuyla birlikte. doya doya izlediğim, her anını ezbere bildiğim bir takım bu, en sevdiğim takım bu. derbi zaferleri, pres gücüne dayalı bir 4-4-2, galibiyet serileri, fatih hocam, kadronun kalitesi, altyapı takviyeleri, kaliteli yerliler falan mükemmel bir sezon her anlamıyla.

    maç günü çoğu kişi de kaybettik psikoloji varken 50 bin kişinin önünden o kupayı almak çok özel bir anektot. en mutlu olduğum şampiyonluk kutlaması da kesinlikle bu. 10 sene oldu, 10 sene yaşlandık ki bu maçı izlerken hepimiz 10 sene yaşlanmışızdır.

    galatasaraylılar ölüyor, galatasaraylılık ölmüyor. galatasaray varlığını sürdürdüğü sürece bu maç her zaman bizim göğsümüzü kabartacak bu maç. sezonun en büyüğü olan galatasaray'a selamlar.
  • 1007
    şu maçı nasıl izledim nasıl son düdüğe kadar bekleyebildim aklım almıyor. üstelik 1 saniye bile gözümü televizyondan ayırmadım. son düdük çaldığında maçın önemini anlayabildim. resmen 90 dakika boyunca tutulma yaşamışım sonradan anladım. saat 19.00-21.00 arası hislerim resmen yoktu.

    tanım: galatasaray’ın ezeli rakibinin sahasında lig kupası kaldırdığı müsabaka.
  • 978
    canlı izlemediğim maç.

    galatasaray'lı arkadaşımla totem yapıp izlememeye, maç sonuna kadar haber almamaya karar verdiğimiz, ve fenerbahçeli sevgilimin de bizimle olduğu bir maçtı.

    fenerbahçeli sevgilimle de kim kazanırsa kazansın diğerini sinirlendirmeyecek diye sözleştiğim şampiyonluk maçı.

    bir üniversite konserinde lay lay lay sesleri ve uğultu duyup kimin şampiyon olduğunu anlamadığım için bir araba durdurmuştum adamdan şampiyonun biz olduğunu öğrendiğimde tabiki inanılmaz sevindiğim ; muazzam bir an yaşatan, yol üzerinde diz çöküp hunharca seviniğim şampiyonluk maçı.

    sevgilimle ayrılık sebebim olsa da eşsiz mutluluk veren kadıköy fethi.
  • 1039
    maçtan sonra galatasaraylı futbolcular santra çevresinde toplanıp sevinmişlerdir. olta hamsi vs. hareketi haricinde fener trabzonspor maçına benzer şekilde lay lay hoplamalı zıplamalı bir sevinç gösterimiz bizim de oldu. taraftara hareket çekmedik, el kol yapmadı kimse.

    fenerbahçe taraftarı sahaya girdikten (onlar da gelenek sampiyon olamayınca sahaya giriyorlar) sonra ise bizim futbolcular güvenlik çemberiyle beraber soyunma odasına girdiler. taraftara saldırmadılar. yerde adam tekmelemediler. düşünsenize felipe melo bir taraftara ağız burun dalıyor. orada ne olaylar çıkardı siz hayal edin.

    ama fenerbahçe taraftarına haksızlık etmeyelim. onlar kutlama yapmak için girdiler. kaçan şampiyonluğu sahada geleneksel timsah yürüyüşü yaparak kutlamak istemişlerdi. polis tahrik etti hep *
  • 1038
    11 sene sonra bir sabah sol frame'de görünce ufak bir kalp sektisi yaşatan maç.

    öyle bir maçtı işte...

    yayıncı kuruluş ve federasyon başta olmak üzere herkesin ıslak rüyasıdır şampiyonluğun galatasaray-fenerbahçe arasında gidip gelmesi ve son hafta bu ikisi arasında oynanacak maçla belirlenmesi.

    türkiye ligi gibi tartışmalı bir ligde bile tüm ayarlamalara rağmen bir kere denk getirilebilmiştir.

    talihin biz galatasaraylılara kıyağı olarak kazanan tarafta yer aldığımız için güzel anılarla anıp doya doya konuşabiliyoruz bu maçı.

    yoksa kaybeden tarafında yer alsaydık, türk futbol tarihinin en büyük 4-5 olayından birini yok saymaya çalışmak ya da antitez üretmek eminim çok ama çok zor olurdu.

    alzheimer olsak bile unutamayacağımız kuyruk acısını saymadım bile...
  • 959
    entry tarihi ile 18 yılı bilinçli olan 22 küsur yıllık taraftar ömrümün açık ara en yürek söken maçı.

    üçüncü fatih terim döneminin ilk sezonuydu. 3 temmuz 2011de patlayan şike skandalı sonrası ligin fikstürü ötelenmişti. üstelik federasyonun olası puan silme cezası ihtimaline karşın playoff diye götten sallama bir uygulama konmuştu, sadece tek sezonluk. futbol disiplin talimatı 58. maddeyi değiştirerek suçun cezasını ortadan kaldıran federasyon ne olur ne olmaz diye bu tedbiri de almıştı.

    çoğu hafta çift maç giden garip bir fikstüre fırtına gibi esip normal sezonu(!) 9 puan önde bitirmişti galatasaray. hatta 31. haftaya denk gelen 17 nisan 2012 fenerbahçe galatasaray maçını 2-0'dan 2-2'ye getirip 3 hafta kala ipi göğüslemişti. kalan 3 haftada puan farkı aynı kalınca statü(!) gereği ikiye bölünen puan farkının bir yukarı yuvarlanmasıyla 5 puan önde başlamıştık süper final zımbırtısına.

    süper final aslında başlı başına bir hikaye. ilk maçlarda biz beşiktaş'ı, onlar da trabzonspor'u yendi. 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçında 3161380161 şutta 1 gol bulup 3 atakta 2 golle maçı kaybettiğimizde bir anda fark 2'ye inmişti. kalan 3 maçta şans gelse de kullanamadık. içerdeki trabzon maçı ve beşiktaş maçlarında alınan 2 beraberlik işi son maça bağlamıştı.

    o hafta yanlış hatırlamıyorsam 3 kere il güvenlik kurulu toplandı, kupanın son maça getirilip getirilmemesi konusunda. üçünde de galatasaray tansiyon olmaması için kupanın gelmemesini isterken fenerbahçe tarafı inatla kupanın kazanana sahada verilmesini talep etti. o dönemki ikinci başkan, şimdinin federasyon başkanı nihat özdemir defalarca güvence verdi. aykut kocaman gazetelere "biz kupa sevincinin o an yaşanmasından yanayız, galatasaray kazanırsa da onları bundan mahrum etmek istemeyiz" dedi.

    velhasıl bir şekilde kupanın maç günü stada getirilip orda verilmesi karara bağlandı. iki takım ve il güvenlik de imzaladı bunu.

    iki taraftara baktığın zaman fenerbahçe taraftarı yenilmezlik serisine de güvenerek bir şekilde skoru bulacaklarını, 1 senedir yaşadıklarının intikamının alınacağına inanıyordu. galatasaray taraftarı ise karmakarışıktı. içten içe yürekler bu iş burda bitmezdi tabii ki bitmeyecekti diye bağırsa da bu kadar dominant bir sezonda bir kazaya kurban gitme ihtimali tir tir titretiyordu.

    ben şahsen maçın önemli bir kısmını izleyememiştim hem heyecan hem de totem olur diye... totem yapıp maç izlemeyen galatasaray taraftarı videosu ortaya çıkınca ve herkes kendi maceralarını anlattıkça aslında pek çoklarının aynı durumda olduğunu öğrendim tabi. 3 sene şampiyon olamamıştık, bir önceki sezon modern tarihimizin en kötü sezonuydu, kümede kal galatasaray tezahüratını her deplasmanda duyar olmuştuk. öyle bir sezonun sonunda önce şike olayları, şikenin cezasının federasyon eliyle sıfırlanarak ezeli rakibin kurtarılması, 9 puan farkla eze eze gelinen sezonun ardından sikindirik final şeyinin son doksan dakikası. 12 yıldır kazanamadığımız, 10 sene mağlubiyetten sonra ilk defa bir önceki sezon berabere kaldığımız bir stad...

    o sezon futbol ortamı ve gerilim o kadar yükselmişti ki, patır patır insanlar ölüyordu. sırf arada puan silinirse lig kopmasın diye dizayn edilen süper finalde maç izlerken 5 kişi hayatını kaybetti kayıtlara göre. ahmet gezer, fatih çalışkan, mustafa ertuğrul, hasan yarış, vedat gerekmen...

    o gün o maçı izlemeyen, izleyemeyen kim varsa motivasyonu totem olduğu kadar o heyecanı kaldıramamaktır. aksini diyen de yalan söylüyordur, ben dahil...

    totem olsun diye annemle mezarlığa gitmiştik, malum anneler günüydü ve gündüz gitmek kısmet olmamıştı ölmüş büyüklerimize gitmek. annem gitmek istiyordu, babam maç var falan demişti ben de gidelim demiştim. kendimi iyi hissetmediğimi söyleyip ikna ettim bizimkileri. evden çıktığımızda 5 dakika falan vardı maça. gittik mezarlığa, biraz sonra gool diye bir ses geldi, hemen sonrasında da cimbombom tezahüratları ama çok uzaklardan belli belirsiz...

    meğerse genç semih'in faulle alıp attığı golün ve hemen sonrasında iptal kararının kutlamasıymış...

    oydu buydu neyse 1 saate yakın oyalandık. bitti artık yani yapıp yapabileceğimizi yaptık mezarlıkta. maçı da 1-0 öndeyiz sanıyorum ya, içim içimi yiyor. bir yandan gidip görmek istiyorum, bir yandan da lan ya gidersek ve maç dönerse diyorum. totem yapmanın da birinci kuralıdır, totem yapıyorum diye dışardan birine anlatamazsın. neyse bir şekilde gittik eve. skorun 0-0 olduğunu görünce şaşırmıştım ki hemen sonra kırmızı kart geldi, dia çift sarıdan mı ne atılmıştı...

    mayıs başı akşam vakti ama kıbrıs sıcağı tabi. don paça camın önünden içerdeki televizyona bakıyoruz. ter döküyorum, heyecanlanıyorum. bir yandan da sakin durmaya çaktırmamaya çalışıyorum. bir baktım babam tırnağını kemiriyor stresten, ki ben çocukken tırnağımı kemirdiğimde ağzıma vuran bir adam. ara sıra hasbinallah çekip boş boş duvara bakıyor. kardeşime bakıyorum diğer köşede, hayatı benim taraftar hallerimi dalga geçmekle geçmiştir. açıyor ellerini ara ara "allahım görelim şu şampiyonluğu" diyor...

    tek bir pozisyon hatırlıyorum ama dakikası, ne zaman olduğu hiç yok. belki kırmızı karttan önce bile olabilir. aydın orta sahadan bomboş topu önüne fenerbahçe'nin son adamlarını arkasına katıp yardırıyor. kaleye yaklaşırken ben de camdan içeriye doğru yaklaşıyorum. aydın pozisyonu ziyan edince de gerisin geri dönüyorum. annem de arkadan endişeli gözlerle bakıyor. dışından "merak etme oğlum şampiyon cimbom" diyor da içi allah bilir neler diyordu...

    80. dakikadaydı galiba, büyük şef ujfalusi çok kısa aralıka iki sarı kart görüp atılmıştı. özellikle ikinci pozisyonda staddan çıkan uğultuyu, fenerbahçelilerin am bulmuş mağrubi gibi cüneyt çakır'a koşuşunu ve melih şendil'in böğürmesini hatırlıyorum... top uzatmalar dahil 15 dakika kadar bizim ceza sahasının orda kaldı. net hatırlamıyorum ama belki topa toplamda belki bir dakika falan sahip olmuşuzdur...

    neyse işte bir şekilde maç bitti. ama öyle bir stres ve tabi öyle bir yorgunluk ki kımıldayamıyorum. babam kalktı bir oh çekti, kardeşim abi tura çıkalım mı dedi ama kaldım öyle. tam o anda mikrofon ulu johan'a uzatıldı ve o efsane laf döküldü ağzından:

    (bkz: we fucking played great the whole season and we deserved it)

    o an kendime geldim, alıp alınabilecek sarı kırmızı neyimiz varsa aldık, arabaya atladık, yarım saate yakın turladık. köy yerinde tabi daha farklı olur bu işler, gidilecek evler bellidir, girilecek mahalleler bellidir. taşkınlık da olacağından değil, ev sahibi ölü taklidi yapar, ahali de makara kukara geçer gider. biz de öyle yaptık...

    eve geri döndüğümüzde olayları seyrettik, kadıköy sokaklarında devrilen polis arabalarını, ateşe vermeye çalışanları, panzerlerin üstüne çıkmaya çalışanları... açıkçası özellikle saha içinde olay çıkması süpriz değildi. hele ki o daha bir "hararetli" yaşlarda ben aynı şeye maruz kalsam ben de olay çıkarırım diye düşünürdüm. ezeli rakibin gelecek, senin sahanda şampiyon olacak...

    sonrası klasik fenerbahçe ağlamaları... sanki daha önce 3 kere sorulduğunda garanti verip "şampiyon takım sahada kupasını alacak" diyen onlar değilmiş gibi, teknik direktörleri "galatasaray şampiyon olursa biz onların sevincini yaşamalarına mani olmak istemeyiz" dememiş gibi, daha maç önü yayında nihat özdemir "bugün kim şampiyon olursa diğerini tebrik edecek" dememiş gibi "kupayı burda almayın" diye çamura yatmaya başladılar. ünal aysal'ın dirayetli duruşu ve biraz da abdürrahim albayrak lobisinin devreye girmesiyle gece yarısı da olsa, ışıklar tamamen söndürülmüş olsa da o kupa alındı. aziz yıldırım'ın değişiyle zevk için sahalarında kupa kaldırdık.

    bir emre altuğ şarkısındaki karanlıklar içinden gün doğar ya aniden sözü ise bu zevk için kupa kaldırma işinin sloganı oldu. tshirtleri falan basıldı, ezeli rekabetin tarihinde yerini aldı...

    tabi aradan yıllar geçti. türkiye futbol federasyonu futbol disiplin talimatı 58. madde'yi değiştirip suçun tanımına dokunmayıp cezasını sıfırlayarak kendince fenerbahçe'yi akladı. uefa ali koç'un şirketlerinden gelen sponsorluk paralarıyla sus payını aldı, kendi cezasını verse de federasyonun ettiğine ses çıkarmadı. aziz yıldırım ve şürekası bir yılın sonunda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. çıkar çıkmaz da "bunlar zevk için sahamızda kupa kaldırdı, biriniz de karşı çıkmadınız" diyerek genel kurulu fırçaladı. tüm kararlarda yapılan şike eylemleri sabit olsa da fenerbahçe zeytinyağı devreye girdi. biz aklandık diye gezmeye başladılar...

    sonra türkiye'de cemaat-iktidar kavgası başladı. 15 temmuz 2016 darbesi sonrası kazanan taraf belli olunca fenerbahçe de "herkes hız yapar ama radarı bize tutmuşlar" itirafından "bunların hepsi fetö kumpası" kafasına döndü. şike soruşturmasını yapan hakimlerin savcıların cemaatle ilişkisi ortaya çıkarıldı ve görevden alındılar. mahkeme buna rağmen tüm delillerin ve eylemlerin gerçek olduğunu, sadece yapılan takibin illegal şekilde yapılıp art niyetli yorumlandığınıa kanaat getirdi.

    dünyanın en omurgasız camiası da fetö bize kumpas kurdu da böyle oldu, biz aslında şike yapmadık yalanına iyice sarıldı. fetönün türkçe oyunlarının platin sponsoru olan ali koç başkanlığı dönemiyle birlikte, bu maçın komple bir fetö kumpası olduğu, polislerin fenerbahçe'yi yok etmek için stada saldırdığı gibi ossuruktan tayyare selam söyle o yare bir hikaye yazıp inanmaya başlamışlardır...

    eminim kupa hasreti 4-5 sene daha devam ederse, "takım atağa çıkarken kasklı coplu polisler sahaya giriyordu ondan gol atamadık" şekline dönecektir hikaye.

    --- alıntı ---

    rezil ol-yalan yarat-taraftarını inandır-yalanı daha yüksek bağır-hepberaber inan ve yaşa-daha beter ol-yalan yarat-taraftarını inandır-yalanı daha da yüksek bağır-sonraki rezaleti yaşa-...

    --- alıntı ---

    (bkz: allah kurtarsın orospu çocukları)

    peki o gün aslında olan neydi?

    galatasaray şampiyon olmuştu. sahada bir anda polis kordonu altına alınıp kutlama yapmış sonra soyunma odasına girmişti. fenerbahçe taraftarı da takımını alkışlıyordu. tabi fenerbahçe kendinden çok emin olduğu ve kupa törenini illa ki o akşam istediği için tribünlerin boşaltılması gerekiyordu. fenerbahçe taraftarı da olay çıkarmasa da tabi ki tribünlerden çıkmak istemiyordu. bir kere daha altını çizmek lazım, o durumda hiçbir takım taraftarı istemez.

    17 haziran 2011 galatasaray fenerbahçe basketbol maçı hatırlanmaz mesela şimdilerde. bu maçtan sadece bir yıl önce oynanmıştı. fenebahçe seriyi 4-2'ye getirip galatasaray'ın sahasında şampiyon olmuştu. maç sonu aynen bu maçın sonu gibi olmuştu. taraftar bir süre daha tezahürat yapmış sonra polis zoruyla dışarı atılmıştı. hatta salon önünde de uzunca bir süre beklenmiş, bu ve benzeri sahneler yaşanmıştı.

    https://www.youtube.com/watch?v=jhczdS7yQgM

    bu da polisin tribünlere dalıp boşaltmasının kısa bir görüntüsü.

    https://www.youtube.com/watch?v=3HtP0e3MX9Q

    o gün yaşanan aslında bu olağan müdahalenin orantısız bir uygulamasından ötesi değildi. çok da ciddi bir taşkınlık olmadan, adam akıllı bir süre bile geçmeden yanılmıyorsam sahaya giren bir taraftara yapılan bir müdahale sonrası stadın bir köşesinde haklı bir tepki oldu. orada taraftarın reaksiyonu, etkiye-tepki derken olaylar bir anda çığırından çıktı. taraftarın aşırı reaksiyonuna polisler daha da aşırı şekilde cevap verdi ve olaylar büyüyüp tüm stada yayıldı.

    ne kadar orantısız bir güç uygulansa da iki sene önce 16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçında sahaya inip önce güvenlik döven sonra da polisle çatışıp yangın çıkartan, 21 temmuz 2011 fenerbahçe shakhtar donetsk maçını yarıda kesen fenerbahçe taraftarına karşı polisin önyargılı olması da çok büyük bir süpriz gibi algılanmaması gerekir aslında...

    kaldı ki stad dışında fenerbahçe taraftarının polis otolarını devirip ateşe vermesi, panzerlere saldırması gibi olaylar da yaşandı. bugün

    tüm bu hengamelerden sonra galatasaray sahada kupasını alırken son düdüğün üzerinden 3-4 saat geçmişti...

    bugün üzerinden 8 sene geçti. fenerbahçe resmi hesabı "alçak terör örgütünün, çocuk, genç, yaşlı ayırt etmeksizin canımıza kast ettiği 12 mayıs 2012'yi ve en başından beri bu yapının arkasına sığınarak kendine fayda sağlayan aşağılık zihniyeti unutmayacak hiçbir fenerbahçeli!" notuyla andı.

    galatasaray lisesinin kurtuluş savaşı yıllarında hiç mezun vermemesine muadil olarak aynı savaşın işgal kuvvetleri donanma komutanının gönlünü eğlendirmek için sahaya çıkıp maç kazanmayı savunan bir zihniyetin algısı da, beyni de, vicdanı da bu kadar oluyor malesef...

    o değil de millete sik kadar beyninizle iftira atıp rezilliğinizi saklayamaya çalışana kadar kaptanınıza, müstakbel teknik direktörünüze bakın derler adama...

    --- alıntı ---

    yürütülen soruşturma sonucu 2013 yılı öncesinde olmak üzere dini sohbetlere katılmak ve para vermekten ibaret eylemlerin şüphelinin konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispata yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirlemeyeceği, şüphelinin örgütsel tabirle ‘şakirtlik’ denilen üye konumunda faaliyette bulunmak suretiyle atılı suçu işlediğine dair delil elde edilemediği kanaatine varıldığı”

    --- alıntı ---

    ya da mesela eski futbolcularınıza...

    --- alıntı ---

    eski milli futbolcular bekir irtegün, uğur boral, zafer biryol, ömer çatkıç'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın yargılandığı fetö'nün futbol yapılanmasına ilişkin davada, karar çıktı. eski menajer ersin güreler, antrenör ismail şengül ve futbolcu zafer biryol, "fetö/ pdy silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 6 yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırıldı. futbolcular bekir irtegün, uğur boral ve ömer çatkıç ise aynı suçtan etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmalarına karar verilerek 2 yıl 1'er ay hapis cezasına çarptırıldılar.

    --- alıntı ---

    (bkz: şampiyon galatasaray sezonun en büyüğü oluyor galatasaray)
    (bkz: tarihte bugün)
  • 239
    tahminimi söyleyeyim,
    atmosferi çok zor maç olsa da
    galatasaray winner bir takımdır, fatih terim varken daha da winner'dir
    yenemesek de kaybetmeyiz
    bir önceki maç son dakika baros'un topu direkten dönmese de yensek psikolojik üstünlük de bize geçerdi...
    neyse
    bence maç 0-0 veya 1-1 berabere biter
    fenerbahçe son maç bizi yenip de hayatta şampiyon olamazlar
    biz ne kadar winner isek onlar da o kadar looser çünkü

    şampiyon oluruz florya'ya kupamızla geliriz

    çünkü herkes çok iyi biliyor ki
    fatih terim siker adamı...
  • 931
    sahalarında kupa kaldırıp haysiyetleriyle oynadığımız maç üzerinden 8 yıl geçmiş dile kolay. 8 yıl önce şikeci şerefsizlerin tüm kollanmalarına rağmen, tüm talimatlara rağmen gururlarını ayaklarımız altına alıp top niyetine oynamıştık.

    suyun kirli tarafı en az bizim kadar zevk almış ki hala daha o geceyi unutmayacağız diyor. bizde sizi unutmadık bebeklerim. ışığı kapattırıp, kaydığımız geceyi bizde unutmadık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın