• 961
    entry tarihi ile 18 yılı bilinçli olan 22 küsur yıllık taraftar ömrümün açık ara en yürek söken maçı.

    üçüncü fatih terim döneminin ilk sezonuydu. 3 temmuz 2011de patlayan şike skandalı sonrası ligin fikstürü ötelenmişti. üstelik federasyonun olası puan silme cezası ihtimaline karşın playoff diye götten sallama bir uygulama konmuştu, sadece tek sezonluk. futbol disiplin talimatı 58. maddeyi değiştirerek suçun cezasını ortadan kaldıran federasyon ne olur ne olmaz diye bu tedbiri de almıştı.

    çoğu hafta çift maç giden garip bir fikstüre fırtına gibi esip normal sezonu(!) 9 puan önde bitirmişti galatasaray. hatta 31. haftaya denk gelen 17 nisan 2012 fenerbahçe galatasaray maçını 2-0'dan 2-2'ye getirip 3 hafta kala ipi göğüslemişti. kalan 3 haftada puan farkı aynı kalınca statü(!) gereği ikiye bölünen puan farkının bir yukarı yuvarlanmasıyla 5 puan önde başlamıştık süper final zımbırtısına.

    süper final aslında başlı başına bir hikaye. ilk maçlarda biz beşiktaş'ı, onlar da trabzonspor'u yendi. 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçında 3161380161 şutta 1 gol bulup 3 atakta 2 golle maçı kaybettiğimizde bir anda fark 2'ye inmişti. kalan 3 maçta şans gelse de kullanamadık. içerdeki trabzon maçı ve beşiktaş maçlarında alınan 2 beraberlik işi son maça bağlamıştı.

    o hafta yanlış hatırlamıyorsam 3 kere il güvenlik kurulu toplandı, kupanın son maça getirilip getirilmemesi konusunda. üçünde de galatasaray tansiyon olmaması için kupanın gelmemesini isterken fenerbahçe tarafı inatla kupanın kazanana sahada verilmesini talep etti. o dönemki ikinci başkan, şimdinin federasyon başkanı nihat özdemir defalarca güvence verdi. aykut kocaman gazetelere "biz kupa sevincinin o an yaşanmasından yanayız, galatasaray kazanırsa da onları bundan mahrum etmek istemeyiz" dedi.

    velhasıl bir şekilde kupanın maç günü stada getirilip orda verilmesi karara bağlandı. iki takım ve il güvenlik de imzaladı bunu.

    iki taraftara baktığın zaman fenerbahçe taraftarı yenilmezlik serisine de güvenerek bir şekilde skoru bulacaklarını, 1 senedir yaşadıklarının intikamının alınacağına inanıyordu. galatasaray taraftarı ise karmakarışıktı. içten içe yürekler bu iş burda bitmezdi tabii ki bitmeyecekti diye bağırsa da bu kadar dominant bir sezonda bir kazaya kurban gitme ihtimali tir tir titretiyordu.

    ben şahsen maçın önemli bir kısmını izleyememiştim hem heyecan hem de totem olur diye... totem yapıp maç izlemeyen galatasaray taraftarı videosu ortaya çıkınca ve herkes kendi maceralarını anlattıkça aslında pek çoklarının aynı durumda olduğunu öğrendim tabi. 3 sene şampiyon olamamıştık, bir önceki sezon modern tarihimizin en kötü sezonuydu, kümede kal galatasaray tezahüratını her deplasmanda duyar olmuştuk. öyle bir sezonun sonunda önce şike olayları, şikenin cezasının federasyon eliyle sıfırlanarak ezeli rakibin kurtarılması, 9 puan farkla eze eze gelinen sezonun ardından sikindirik final şeyinin son doksan dakikası. 12 yıldır kazanamadığımız, 10 sene mağlubiyetten sonra ilk defa bir önceki sezon berabere kaldığımız bir stad...

    o sezon futbol ortamı ve gerilim o kadar yükselmişti ki, patır patır insanlar ölüyordu. sırf arada puan silinirse lig kopmasın diye dizayn edilen süper finalde maç izlerken 5 kişi hayatını kaybetti kayıtlara göre. ahmet gezer, fatih çalışkan, mustafa ertuğrul, hasan yarış, vedat gerekmen...

    o gün o maçı izlemeyen, izleyemeyen kim varsa motivasyonu totem olduğu kadar o heyecanı kaldıramamaktır. aksini diyen de yalan söylüyordur, ben dahil...

    totem olsun diye annemle mezarlığa gitmiştik, malum anneler günüydü ve gündüz gitmek kısmet olmamıştı ölmüş büyüklerimize gitmek. annem gitmek istiyordu, babam maç var falan demişti ben de gidelim demiştim. kendimi iyi hissetmediğimi söyleyip ikna ettim bizimkileri. evden çıktığımızda 5 dakika falan vardı maça. gittik mezarlığa, biraz sonra gool diye bir ses geldi, hemen sonrasında da cimbombom tezahüratları ama çok uzaklardan belli belirsiz...

    meğerse genç semih'in faulle alıp attığı golün ve hemen sonrasında iptal kararının kutlamasıymış...

    oydu buydu neyse 1 saate yakın oyalandık. bitti artık yani yapıp yapabileceğimizi yaptık mezarlıkta. maçı da 1-0 öndeyiz sanıyorum ya, içim içimi yiyor. bir yandan gidip görmek istiyorum, bir yandan da lan ya gidersek ve maç dönerse diyorum. totem yapmanın da birinci kuralıdır, totem yapıyorum diye dışardan birine anlatamazsın. neyse bir şekilde gittik eve. skorun 0-0 olduğunu görünce şaşırmıştım ki hemen sonra kırmızı kart geldi, dia çift sarıdan mı ne atılmıştı...

    mayıs başı akşam vakti ama kıbrıs sıcağı tabi. don paça camın önünden içerdeki televizyona bakıyoruz. ter döküyorum, heyecanlanıyorum. bir yandan da sakin durmaya çaktırmamaya çalışıyorum. bir baktım babam tırnağını kemiriyor stresten, ki ben çocukken tırnağımı kemirdiğimde ağzıma vuran bir adam. ara sıra hasbinallah çekip boş boş duvara bakıyor. kardeşime bakıyorum diğer köşede, hayatı benim taraftar hallerimi dalga geçmekle geçmiştir. açıyor ellerini ara ara "allahım görelim şu şampiyonluğu" diyor...

    tek bir pozisyon hatırlıyorum ama dakikası, ne zaman olduğu hiç yok. belki kırmızı karttan önce bile olabilir. aydın orta sahadan bomboş topu önüne fenerbahçe'nin son adamlarını arkasına katıp yardırıyor. kaleye yaklaşırken ben de camdan içeriye doğru yaklaşıyorum. aydın pozisyonu ziyan edince de gerisin geri dönüyorum. annem de arkadan endişeli gözlerle bakıyor. dışından "merak etme oğlum şampiyon cimbom" diyor da içi allah bilir neler diyordu...

    80. dakikadaydı galiba, büyük şef ujfalusi çok kısa aralıka iki sarı kart görüp atılmıştı. özellikle ikinci pozisyonda staddan çıkan uğultuyu, fenerbahçelilerin am bulmuş mağrubi gibi cüneyt çakır'a koşuşunu ve melih şendil'in böğürmesini hatırlıyorum... top uzatmalar dahil 15 dakika kadar bizim ceza sahasının orda kaldı. net hatırlamıyorum ama belki topa toplamda belki bir dakika falan sahip olmuşuzdur...

    neyse işte bir şekilde maç bitti. ama öyle bir stres ve tabi öyle bir yorgunluk ki kımıldayamıyorum. babam kalktı bir oh çekti, kardeşim abi tura çıkalım mı dedi ama kaldım öyle. tam o anda mikrofon ulu johan'a uzatıldı ve o efsane laf döküldü ağzından:

    (bkz: we fucking played great the whole season and we deserved it)

    o an kendime geldim, alıp alınabilecek sarı kırmızı neyimiz varsa aldık, arabaya atladık, yarım saate yakın turladık. köy yerinde tabi daha farklı olur bu işler, gidilecek evler bellidir, girilecek mahalleler bellidir. taşkınlık da olacağından değil, ev sahibi ölü taklidi yapar, ahali de makara kukara geçer gider. biz de öyle yaptık...

    eve geri döndüğümüzde olayları seyrettik, kadıköy sokaklarında devrilen polis arabalarını, ateşe vermeye çalışanları, panzerlerin üstüne çıkmaya çalışanları... açıkçası özellikle saha içinde olay çıkması süpriz değildi. hele ki o daha bir "hararetli" yaşlarda ben aynı şeye maruz kalsam ben de olay çıkarırım diye düşünürdüm. ezeli rakibin gelecek, senin sahanda şampiyon olacak...

    sonrası klasik fenerbahçe ağlamaları... sanki daha önce 3 kere sorulduğunda garanti verip "şampiyon takım sahada kupasını alacak" diyen onlar değilmiş gibi, teknik direktörleri "galatasaray şampiyon olursa biz onların sevincini yaşamalarına mani olmak istemeyiz" dememiş gibi, daha maç önü yayında nihat özdemir "bugün kim şampiyon olursa diğerini tebrik edecek" dememiş gibi "kupayı burda almayın" diye çamura yatmaya başladılar. ünal aysal'ın dirayetli duruşu ve biraz da abdürrahim albayrak lobisinin devreye girmesiyle gece yarısı da olsa, ışıklar tamamen söndürülmüş olsa da o kupa alındı. aziz yıldırım'ın değişiyle zevk için sahalarında kupa kaldırdık.

    bir emre altuğ şarkısındaki karanlıklar içinden gün doğar ya aniden sözü ise bu zevk için kupa kaldırma işinin sloganı oldu. tshirtleri falan basıldı, ezeli rekabetin tarihinde yerini aldı...

    tabi aradan yıllar geçti. türkiye futbol federasyonu futbol disiplin talimatı 58. madde'yi değiştirip suçun tanımına dokunmayıp cezasını sıfırlayarak kendince fenerbahçe'yi akladı. uefa ali koç'un şirketlerinden gelen sponsorluk paralarıyla sus payını aldı, kendi cezasını verse de federasyonun ettiğine ses çıkarmadı. aziz yıldırım ve şürekası bir yılın sonunda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. çıkar çıkmaz da "bunlar zevk için sahamızda kupa kaldırdı, biriniz de karşı çıkmadınız" diyerek genel kurulu fırçaladı. tüm kararlarda yapılan şike eylemleri sabit olsa da fenerbahçe zeytinyağı devreye girdi. biz aklandık diye gezmeye başladılar...

    sonra türkiye'de cemaat-iktidar kavgası başladı. 15 temmuz 2016 darbesi sonrası kazanan taraf belli olunca fenerbahçe de "herkes hız yapar ama radarı bize tutmuşlar" itirafından "bunların hepsi fetö kumpası" kafasına döndü. şike soruşturmasını yapan hakimlerin savcıların cemaatle ilişkisi ortaya çıkarıldı ve görevden alındılar. mahkeme buna rağmen tüm delillerin ve eylemlerin gerçek olduğunu, sadece yapılan takibin illegal şekilde yapılıp art niyetli yorumlandığınıa kanaat getirdi.

    dünyanın en omurgasız camiası da fetö bize kumpas kurdu da böyle oldu, biz aslında şike yapmadık yalanına iyice sarıldı. fetönün türkçe oyunlarının platin sponsoru olan ali koç başkanlığı dönemiyle birlikte, bu maçın komple bir fetö kumpası olduğu, polislerin fenerbahçe'yi yok etmek için stada saldırdığı gibi ossuruktan tayyare selam söyle o yare bir hikaye yazıp inanmaya başlamışlardır...

    eminim kupa hasreti 4-5 sene daha devam ederse, "takım atağa çıkarken kasklı coplu polisler sahaya giriyordu ondan gol atamadık" şekline dönecektir hikaye.

    --- alıntı ---

    rezil ol-yalan yarat-taraftarını inandır-yalanı daha yüksek bağır-hepberaber inan ve yaşa-daha beter ol-yalan yarat-taraftarını inandır-yalanı daha da yüksek bağır-sonraki rezaleti yaşa-...

    --- alıntı ---

    (bkz: allah kurtarsın orospu çocukları)

    peki o gün aslında olan neydi?

    galatasaray şampiyon olmuştu. sahada bir anda polis kordonu altına alınıp kutlama yapmış sonra soyunma odasına girmişti. fenerbahçe taraftarı da takımını alkışlıyordu. tabi fenerbahçe kendinden çok emin olduğu ve kupa törenini illa ki o akşam istediği için tribünlerin boşaltılması gerekiyordu. fenerbahçe taraftarı da olay çıkarmasa da tabi ki tribünlerden çıkmak istemiyordu. bir kere daha altını çizmek lazım, o durumda hiçbir takım taraftarı istemez.

    17 haziran 2011 galatasaray fenerbahçe basketbol maçı hatırlanmaz mesela şimdilerde. bu maçtan sadece bir yıl önce oynanmıştı. fenebahçe seriyi 4-2'ye getirip galatasaray'ın sahasında şampiyon olmuştu. maç sonu aynen bu maçın sonu gibi olmuştu. taraftar bir süre daha tezahürat yapmış sonra polis zoruyla dışarı atılmıştı. hatta salon önünde de uzunca bir süre beklenmiş, bu ve benzeri sahneler yaşanmıştı.

    https://www.youtube.com/watch?v=jhczdS7yQgM

    bu da polisin tribünlere dalıp boşaltmasının kısa bir görüntüsü.

    https://www.youtube.com/watch?v=3HtP0e3MX9Q

    o gün yaşanan aslında bu olağan müdahalenin orantısız bir uygulamasından ötesi değildi. çok da ciddi bir taşkınlık olmadan, adam akıllı bir süre bile geçmeden yanılmıyorsam sahaya giren bir taraftara yapılan bir müdahale sonrası stadın bir köşesinde haklı bir tepki oldu. orada taraftarın reaksiyonu, etkiye-tepki derken olaylar bir anda çığırından çıktı. taraftarın aşırı reaksiyonuna polisler daha da aşırı şekilde cevap verdi ve olaylar büyüyüp tüm stada yayıldı.

    ne kadar orantısız bir güç uygulansa da iki sene önce 16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçında sahaya inip önce güvenlik döven sonra da polisle çatışıp yangın çıkartan, 21 temmuz 2011 fenerbahçe shakhtar donetsk maçını yarıda kesen fenerbahçe taraftarına karşı polisin önyargılı olması da çok büyük bir süpriz gibi algılanmaması gerekir aslında...

    kaldı ki stad dışında fenerbahçe taraftarının polis otolarını devirip ateşe vermesi, panzerlere saldırması gibi olaylar da yaşandı. bugün

    tüm bu hengamelerden sonra galatasaray sahada kupasını alırken son düdüğün üzerinden 3-4 saat geçmişti...

    bugün üzerinden 8 sene geçti. fenerbahçe resmi hesabı "alçak terör örgütünün, çocuk, genç, yaşlı ayırt etmeksizin canımıza kast ettiği 12 mayıs 2012'yi ve en başından beri bu yapının arkasına sığınarak kendine fayda sağlayan aşağılık zihniyeti unutmayacak hiçbir fenerbahçeli!" notuyla andı.

    galatasaray lisesinin kurtuluş savaşı yıllarında hiç mezun vermemesine muadil olarak aynı savaşın işgal kuvvetleri donanma komutanının gönlünü eğlendirmek için sahaya çıkıp maç kazanmayı savunan bir zihniyetin algısı da, beyni de, vicdanı da bu kadar oluyor malesef...

    o değil de millete sik kadar beyninizle iftira atıp rezilliğinizi saklayamaya çalışana kadar kaptanınıza, müstakbel teknik direktörünüze bakın derler adama...

    --- alıntı ---

    yürütülen soruşturma sonucu 2013 yılı öncesinde olmak üzere dini sohbetlere katılmak ve para vermekten ibaret eylemlerin şüphelinin konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispata yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirlemeyeceği, şüphelinin örgütsel tabirle ‘şakirtlik’ denilen üye konumunda faaliyette bulunmak suretiyle atılı suçu işlediğine dair delil elde edilemediği kanaatine varıldığı”

    --- alıntı ---

    ya da mesela eski futbolcularınıza...

    --- alıntı ---

    eski milli futbolcular bekir irtegün, uğur boral, zafer biryol, ömer çatkıç'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın yargılandığı fetö'nün futbol yapılanmasına ilişkin davada, karar çıktı. eski menajer ersin güreler, antrenör ismail şengül ve futbolcu zafer biryol, "fetö/ pdy silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 6 yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırıldı. futbolcular bekir irtegün, uğur boral ve ömer çatkıç ise aynı suçtan etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmalarına karar verilerek 2 yıl 1'er ay hapis cezasına çarptırıldılar.

    --- alıntı ---

    (bkz: şampiyon galatasaray sezonun en büyüğü oluyor galatasaray)
    (bkz: tarihte bugün)
App Store'dan indirin Google Play'den alın