• 326
    maç sonunda galatasarayda ne eksik ise tek tek gözle görülür şekilde ortaya çıkmıştır. zaten eksikler malum ama bu eksiklikler artık bu maçta ete kemiğe bürünüp gözümüze gözümüze sokulmuştur.
    sahada futbolcusu kenarda hocası masada başkanı olmayan bir takım haline geldi galatasaray.
    rakip çok iyi oynamadı. ama bizim hocamız ortalama bir anadolu takımı hocasının bile taktiğine karşı koyacak kabiliyeti sergileyemedi. gereken risk ve değişiklik tercihlerini kullanmadı.
    lan kadıköy’de hiçbir şey yapamasak bile bir aksiyon yaratıp hakan balta ceza sahasında topla buluşup gol atıyordu be. yani o bölgede ölümcül bir aksiyon yakalayamadık.
    orta sahamız yoktu. defansımız koskoca ilk yarıyı geride top çevirerek heba etti. kalecimiz efsanemiz yine tipik goller yedi. ceza sahasında kör göze parmak misali boş bırakılan iki adam yağlı ballı iki gol attı.
    fener defansındaki kim mi jae arenadaki maçtan sonra kadıköy’deki maçtaki performansıyla ilahi bir kudretle oynadığını kanıtladı. her tehlikemiz herifte patladı.
    kısaca galatasaray her anlamda başsız kaldığı bir ortamda motivasyonsuz bir derbi oynadı.
    gelecek ne getirecek göreceğiz.
  • 327
    bu maçta beni en çok üzen konu, yediğimiz goller veya mağlubiyet olmadı.

    maçın 84.dakikasında; fenerbahçe'de 17 yaşındaki arda güler bizde de aynı dakikada, aynı isimde 35 yaşındaki arda turan girince cidden üzüldüm.

    gençleşme ve 3 yıllık plan, proje diye çıkılan yolun sonunda; sözleşmesi bitecek, jübile yapacak, futbolu kafada bitiren arda turan oyuna girmemeliydi. ne oynadığı veya nasıl bir katkı verdiğinden bağımsız benim bu görüşüm. bazıları iyi oynadığını da iddia edebilir neticede. ama bizim takım olarak, arda'nın da bireysel olarak bir hedefi kalmamışken başka denemeler yapılabilirdi. inşallah sezonun kalan kısmında diyelim ümitsizce.*
  • 328
    iki büyük takımın 2021-2022 sezonunda birbirlerine karşı oynadıkları son resmi maçları. bu maç sezonun özeti gibiydi. kadro mühendisliğinden saha içi mücadelesine kadar. bir taraf baskılı bir hücum oynadı, geçmiş hatalarından ders çıkardı. diğeri ise geçmişten ders çıkaramadı. birisi fizik olarak çok güçlü diğeri çok kırılgandı. bir tarafın orta sahası diğerine göre çok daha teknik ve organizeydi. lig biri için kendi evinde diğeri içinse deplasmanda oynanan bir maç gibiydi. sonuç olarak ikisi de sahaya son hamle olarak ardalarını sürdü. biri 2022 model diğeri ise 2006. belki de herşeyi özetleyen bu andı.
  • 329
    izlemediğim özetini dahi izlemeyeceğim maç. 35 yaşında bir taraftar olarak yıllardır edindiğim tecrübeye göre; hedefsiz kalmış galatasaray’ın başında, segunda division b seviyesinde bir hoca varken fb’den galibiyeti geçtim puan alması dahi pek olası değildi.

    bunun yerine dune’un çocukları kitabını okuyup sahura saat kaçta kalmak lazım(malum imsak geriye gidiyor) gibi şeylerle ilgilendim. benzer bir durumda kalırsanız, özellikle psikolojik sağlığınızı korumanız açısından size de bu tarz etkinlikleri tavsiye ederim.
  • 330
    spor toto süper lig 2021-2022 sezonu 32. hafta maçı. uzun zaman sonra, hiçbir umudum olmamasına rağmen milletle iddiaya girip üstüne bir de izlemek için arap sermayesine para verdim, neden böyle bir şey yaptım emin değilim.

    maçla ilgili başka yorum yapmak istemiyorum, hislerimi anlayabiliyorsunuzdur. bu hale gelmemizde payı olan herkesin bakıp utanması gereken bir başka maç. galatasaray taraftarının da artık sorumlu aramayı bırakması lazım. 1 değil 2 değil çünkü bunun sorumluları. ve şu ana kadar sorunlarımız günah keçileri ilan ederek çözülmedi, çözülmeyecek. çok övdüğümüz kulüp dinamiklerimizin galatasaray'ın uzun vadede faydasına çalışması gerekiyor, yoksa tünelin sonu hep aynı. hiç böyle yapacaklarmış gibi de durmuyor bu arada, yine popülist söylemler, facia vaatler, dinozorları veya daha yukarıları memnun etmek için listelere koyulan isimler vb.

    özetle, hem sahada, hem kodamanlarda; aynı tas aynı hamam...
  • 331
    nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça bir maç oynadık adeta.

    sırasıyla maçta oynayan bir çok oyuncumuza "neden oyundasın oğlum x işi yapmayacaksan?" diye sitem ede ede izledim maçı adeta. "x iş" tanımından kastım işte pası atamayacaksan, şutu çekemeyeceksen, pres yapamayacaksan, top kapamayacaksan, müdahale edemeyeceksen vb. futbolun içerisinde olmak zorunda olan aksiyonlar.

    ben bizim takımın sahada yapmak zorunda olduklarını yapmadığı bir maç izledim. ya da yapamadığı, hangisini isterseniz.

    domenec torrent konusuna yazının sonunda değineceğim ama çıkardığı 11 ile alakalı da 3-5 kelam etmem lazım.

    belli ki maç planın rakibi geride kabul edip alan bırakmadıktan sonra kazandığın toplarla hızlı hücum. bunun yolu ileri uçta kullandığın 3 oyuncudan 2'sinin rakibin öne sürebileceği herkese karşı yavaş olan bafetimbi gomis ve ryan babel olması mıdır? gomis sahada top indirsin diye, babel neden orada? babel top indirmesi için sahadaysa gomis neden orada? ve bu işten başka bir durum için bu adamların sahada olması mantıklı gelmiyor bana, çünkü yaptıkları başka bir şey yok. babel'in sıyrılıp bir kere götürdüğü topla pozisyon bulmamızı çık, babel'in etkisi sadece uzun topu almak yönünde.

    bir diğer nokta da bu bak, madem uzun top oynayacaktın neden muslera? pena nerede? bu çocuğun ayağı nando'ya göre daha düzgün değil mi? nando topu kenarlara göndermek istediğinde top ya doğrudan taça ya da rakibe indi çoğunlukla.

    bence 11'i şu olmalıydı bu maçın:

    https://i.galatasaray11.com/3vkg93py.jpg

    kenarlarda iki hızlı oyuncuyu kullanırsın, babel'in uzun topu alıp kanada açmasına izin verirsin ve bu oyuncuların iş yapmasını beklersin, kenardaki babel'e uzun oynadığında ve alamadığında top anında bize geri dönüyor ama merkezde bu süre berkan'ın pres gücü ile azalabilirdi. ya da morutan yerine emre kılınç yapar taylan yerine erick çekerdin, bu da olası. önceliğimiz ve hazır oyuncumuz, 6 numaramız erick pulgar neden oynamıyor, bende yok cevabı. yetersizse neden geldi, yeterliyse neden yedek?

    burada yediğimiz gole geleceğim. daha doğrusu o golden 2 dakika kadar öncesine. rakip bire bir aynı olayı denedi, patrick'i üzerine çeken bir kanat, arkaya kaçan bek ve penaltıya doğru çıkarılan top.

    burada 10 kere 100 kere 1000 kere anlattım cicaldau'nun kullanılış biçiminin nasıl olmasını gerektiğini, ismail kartal'ın fenerbahçesi bize miha zajc'ı bu şekilde kullanarak "alın bakın böyle kullanılır o adam" dedi. üstelik bir kere değil, iki kere peş peşe. ilkinde zajc biraz erken koşu attığından orada savunmaya takıldı, 2.sinde top çevrilene kadar atmadı top çevrildiği anda bomboş kaldı.

    golü açın bir izleyin pilot kameradan. taylan, napıyorsun olum? kadıköy ruhunu mu marke ediyorsun? yusuf fahir baba mı senin adamın? yahu senin görevin, pozisyonun o anda alan savunmasında da zajc'ın şut attığı yeri kapatmak, bire birde de adamın yine zajc olmalı sen marcao'nun peşine takılmış ön direğe koşuyorsun, amacın ne evladım senin? ne gördün orada da oraya gidiyorsun marcao'nun peşine? hadi gittin, aksiyon orada oldu ne yapacaksın? marcao orada zaten, hayır kaçan adama doğru hareket etsen yine bir mantığı var, topu içeri kesmesini engellemeye gidiyor kademe yapacak diyeceğim. durduğun yerin futbol olarak bende bir izahı yok aslanım.

    dün ne yapacağını kestiremeyen, bilmeyen bir takım vardı sahada. geride dururken öne prese ayrılan oyuncular arkada boşluklar bıraktı, özellikle patrick van aanholt ve marcao. ki sadece bu ikisinin pozisyon alması problem olsa, yine sorun yok birisi hata yaptığında diğeri telafi edebilir ve problem ortadan kalkar. bunlarla birlikte yine taylan'ın da pozisyon anlamında ciddi sıkıntıları vardı maç boyu. galiba 4 savunma + 1 ön libero ile birlikte sayabileceğimiz 5 oyuncudan pozisyon alma problemi olmayan tek oyuncu victor nelsson'du dersem de yanılmış olmam. 2. sıraya da omar'ı yazarım.

    ama savunmanın sağ tarafının dengesi nispeten sol tarafına göre daha iyi olsa da yeterli değil elbette, merkezden gelen rakibe göstermelik bile pres yapmayan, hareketlenmeyen bir orta saha ile buraya kadar.

    savunmadan çıkamadım ki hücuma döneyim değil mi? hah işte, bu tam takımın durumu. savunmadan çıkamıyoruz ki hücum edelim değil mi?

    bizim gibi "possesion" futbolu oynamaya çalıştığını iddia eden takımların temel özelliğidir, savunmada kısa bulid-up pasları ile oyunu yönlendirir, karar verdiği anda topu daha dikine doğru oynar, dik ve yatay paslarla rakip savunmada boşluk arar. bu pasların hızı ne kadar yüksekse, o kadar rahat pozisyon bulur. biz savunmadaki kısa bulid-up paslarını doğru yapamıyoruz, doğru yapsak bile 2. adım olan karar verilip dikine top oynamayı bir türlü beceremiyoruz. nadiren bunu doğru yaptığımız anlar zaten galibiyetin geldiği anlar oluyor.

    benim en başından "fatih terim ile yollar artık ayrılmalı" söylemimin başında da bu durum geliyordu. çünkü terim "possesion" futbolunu bu yetersiz kadroya bu oyun için yetersiz bir antrenör ekibi ile oynatmaya çalışıyordu. "bu takımın possesion'dan vazgeçmesi lazım, başka bir oyun bulunmalı" derken bize possesion'u düzeltecek diye domenec torrent'i getirdiler. oysa ki bu oyunun düzelmesi değil, değişmesi lazımdı. bu takımın buna göre kurgulandığı iddia edilen possesion bu takımla olmazdı. büyük takımlara karşı, avrupa için alternatif olan geçiş oyunu da bu ligde galatasaray adı ile olmazdı. bu yüzden bunların değişmesi gerektiğini her fırsatta söyledim ama maalesef, geldiğimiz noktada elinde yarım yamalak 2 oyun planı olan, ikisi de bu ligde işine yaramayacak bir takım var elimizde.

    neticede bir maç kaybettik. maçın adı derbi ama oyun 5 kuruş etmezdi iki taraf adına da. fenerbahçe dağınık bir pres, galatasaray beceremediği bir possesion ile oynadı sadece.

    dün bizim maçtan hemen önce manchester city - liverpool maçı vardı. onu izledikten sonra buna dönmek eziyet.

    bu ülkede futbolun bir 100 yıl ileri gitmesi lazım. biz kuruluş aşamasında, sahada top tepiyoruz sadece, bu ülkedeki futbol değil.
  • 335
    son 10 yıl içerisinde kadıköyde izlediğim maçlar içerisinde en çok üzüldüklerimden biri olmuştur.

    zira bu son 10 yılda 2 galibiyet aldık. 8 defa kazanamadık lakin; hiç bu maçtaki kadar kötü, vasıfsız, hazırlıksız oynamadık. dün akşamki maçta fb müthiş futbol oynasa, bizi eze eze yense içim gam yemeyecekti ama bu kadar kötü bir rakip karşısında bir deplasmanda futbol adına hiç bir şey göstermeyen bir galatasaray takımı ve kulübede teknik heyet sıfatı ile oturan korkuluk gibi adamları görmek beni çok üzdü. o malum 6-0 kaybettiğimiz maçta dahi gatalatasaray bu kadar kötü değildi.

    maça başlayan yanlış 11'i, maçtaki kötü oyuna müdahale edilmeyişini, geç gelen değişiklikleri, taraftar ile alay eder gibi arda'nın oyuna alınmasını falan geçiyorum. kulübede ne bir hırs, ne bir heyecan, ne coşku, ne motivasyon hiç bir şey yoktu ya. adamlar tiyatro seyreder gibi oturup seyrettiler maçı. maçtan sonra ki açıklamalar ise evlere şenlik. fb'nin golüne gülüyormuş çalıştırıcı efendi. herkes sana güldü dün akşam.
  • 336
    10 nisan 2022 sopron fenerbahçe kadın basketbol maçı sonrası çok da önemsemediğim maç. daha doğrusu umutsuzluk öylesine had safhadaydı ki, oradan gelen avuntuyu bahane ettim diyelim kendi kendime. nitekim marcao'nun birkaç müdahalesi, kerem'in ceza sahasına girip şut çektiği pozisyon, berkan'ın ceza sahasına yollayıp kim min-jae'nin kestiği top hariç en ufak bir iz bile bırakamadık. elle attığımız ve sayılmayan gol bile yani öylesine şuursuz bir karambolde gelen bir pozisyonun devamındaki köşe vuruşuydu.

    gecenin bizim adımıza tek gülümseten anektodu ise fenerbahçe tribünlerinin ısınmadan kulübeye çağrılan arda güler için yaptığı tezahüratı yanlış anlayan domenec torrent hocamın arda turan'ı oyuna almasıydı. "ülker spor ve etkinlik sarayı"nı bir hevesle doldurup muazzam şekilde göt olan 9500 kişi kadar olmasa da iyi kötü bir keyif vermiştir bünyeye bu garip yanlış anlaşılma.

    onun dışında konfeti yağmuru ve arka direkte boş kaleye dokunup maçın yıldızı olan alex hariç 2010 öncesi yılların derbilerini anımsatmıştır. ne olduğunu anlayamadan, bir varlık da gösteremeden saçma sapan bir şekilde yenilip döndük. 23 şubat 2020 ve 6 şubat 2021 olmasaydı muhtemelen o yıllardaki etkiyi yapardı yine. pandemi, ekonomik kriz ve ukrayna-rusya savaşına mal olsa da bu iki galibiyet en azından birkaç yıl biz taraftarı bu saçma sapan kadıköy yorgunluğundan kurtaracaktır..
  • 338
    bizim orta sahasız, fb’nin sol ve sağ beksiz çıktığı, beksiz takımın kazandığı maç oldu. zira orijini bek olmayan oyuncu, o mevkiyi etrafındakilerin de yardımıyla kıvırıyor bir şekilde. ama merkez orta saha o kadar geniş bir plato ki, nerede batırsan oraya yetişilemiyor. hadi yetişildi bir şekilde diyelim, kademedeki oyuncunun orijinal noktası boşta kalıyor bu defa da. fb’de crespo, zajc, mhy ve irfan kim ne derse desin birbirlerine zincirlenmiş gibi oynadılar. crespo kafayı kaldırdı yakınında zajc, irfan sola döndü hop mhy. mhy iki metre geri döneyim dedi cart crespo. bizdeki duruma bakalım:
    taylan topu aldı, pas atacak arkadaşını aradı, geri döndü marcao. marcao’dan taylan. taylan uzun top. taç. eh neredesin cica? ne alemlerdesin be kardeşim berkan? yaklaşsanıza arkadaşlar. zincir oluştursanıza. zaten 4 orta sahaya 3 kişiyiz. üçlü kombinlerle hareket edip babel ve kerem’e ulaştırmalıyız topu ama ne berkan ne cica evde yoklar. berkan koşuyor dedik adam alakasız yerlere koşuyor. taylan’ın yüz ifadesinden belliydi zaten içinde bulunduğu acz durumu.
    kısacası top oynamayı bilmeyen orta sahamız bizi yaktı cayır cayır. yoksa puanla dönülür, fb’nin havası alınırdı rahatça.
  • 339
    https://twitter.com/.../1513455175738011649

    --- alıntı ---

    0.38 - fenerbahçe, bu sezon kalesinde en az gol beklentisi gördüğü süper lig maçını galatasaray karşısında oynadı (0.38 xga). konfor.

    --- alıntı ---

    mağlubiyetten daha çok şu istatistiğe üzüldüğüm karşılaşma. bu maça kadar süper lig 2021-2022 sezonu'nun fenerbahçe ile birlikte en üretken takımı olduğumuz gerçeği durumu daha da dramatik kılıyor, üzüntümü ve şaşkınlığımı daha da arttırıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın