2010-11 Türkiye Kupası A Grubu 1.Hafta Maçı
20:00 Ali Sami Yen Stadyumu
3 - 1
  • 68
    galatasaray – denizlispor : 3-1

    galatasaray kötü giderken kasım ayına göre sıcak bir havada oynanan kupa maçı. denizli artık bank asya takımı. ama geçen sezon ligden düşerken ne oynuyorsa aynısını oynuyor. sanki futbol dilencilerini mutlu etmek kurulmuş bir takım, derdi iyi oynamak, pas yapmak, sertlik, çirkeflik yapmamak sanki kulübün anayasası. müthiş güzel bu elbette. unutmamak lazım, türkiye’de staddaki tel örgüleri kaldıran ilk şehirdir denizli. geçen sezon düşmelerini hiç istememiştim bu sebeplerden bir de iklim ve zeminlerinin güzelliğini eklemem gerek.

    galatasaray takımı sezon başından lodos bile değil sert poyraz fırtınasında seyretmeye çalışan hatta, balık avlamaya çalışan bir tekne. kaptanı değiştirdik, biraz canlandık ama henüz durgun sulara ulaşamadık. bunca bunalıma rağmen taraftar beklenenden çok ilgi gösterdi. istanbulda olmayıp da maçı tv’den izleyenlerin duyduğu 10.000 seyirci yanıltır. sadece bendeki 3 kombineyi arkadaşlarıma ulaştıramadım, üzgünüm. ama birader siz de daha erken haber verin yahu. bundan çok daha fazlası olduğuna eminim.

    galatasaray bir türlü rahat, kendinden emin şekilde pas yapamıyor. sürekli bir devinim halinde, bir tane futbolcu yok ki sakin kalsın, topu ayağına alsın, beklesin, futbolcuların şekline göre oyunu belirlesin. herkes sürekli bir hareketlilik içinde mecburen. bunun sebebi, ileride topu tutacak adam olmayışı. eh, her topçu da her seferinde doğru yere koşu yapamıyor ya da her seferinde doğru yere pas atılamıyor.
    örneğin, çok basit kurallardan biridir, yazılı değildir ama topçu, hoca milleti bilir; savunma göbeğinden biri atağa katılıp, boşa depar atarsa top onunla buluşturulur. yoksa o adam bir anda sudan çıkmış balık gibi kalır. bu maçta çok olmadı ama bir ya da iki kez oldu. bu tip tercihler oyunun şeklini değiştirir. (erman toroğlu’nun yazdıkları gibi oldu)

    bu tip rakiplerle oynarken yani kapanmayan ama çok da güçlü olmayan takımlara karşı ileride baskıyı kurmanız gerekir. hagi’nin zorunluluk sebebiyle tercih ettiği kadro bu baskıyı kurabilecek bir kadro değil. bu ancak futbolcuların bütün eforlarını harcadıkları, sertleştikleri (içiniz fesat), geride veya berabere durumda oldukları maçlarda kısa süreli olarak değişebilir. örneğin trabzonspor maçının ilk golden sonraki on dakikalık bölümü. bu bir hoca tercihidir demek isterdim ama değil, futbolun getirdiği zorunluluk sebebiyle galatasaray ileride tek forvet pino ile oynamak zorunda kalıyor. sakatlıklar sonrası başka bir şey de oynanabilirdi belki ama açıkçası intihar olurdu ki oldu da. neyse, eski yaraları deşmenin kimseye bir faydası yok.

    kupa maço olmasına rağmen hagi kritik yerlerde yine aynı adamları oynattı. ufuk, servet, ayhan, sabri, elano, insua, pino gibi. takımın en iyileri de bunlardı yine. kewell, aydın gibi hayal kırıklıklarının yanında stoperde gayet de başarılı oynayan cana ve orta sahanın askeri olmayı kabul ederse barış’ın ilk 11 şansını elde ettiğini düşünüyorum. neill savunmaya geri geldiğinde orta saha cana, barış önlerinde ayhan’dan oluşabilir. o zaman elano ve misimoviç’i ne yapacağız? ya arda ile baros döndüğünde. hımmm, evet galatasaray kadrosu kalitesiz (!)

    bugün can sıkıcı olan şeylerden biri de kornerden gol yememizdi. hagi geldiğinden beri özel çalışma yapıldığını düşünüyordum. fikrim değişti mi? hayır. golde, kewell denizli savunmasından gelen adamla birlikte korneri karşılamaya geldi ama adamını önce bıraktı sonra altında kaldı. bireysel hata. kewell’ın uzun süredir maç oynamaması ve hatta hagi’nin takımında oynamamasıyla ilgisi var. benim tanıdığım kewell bunu bir daha ki maç yapmaz.

    sonradan oyuna giren emre çolak’ın güçlendiğini gördüm. topu taşırken aldığı darbelere dayanıklığı artmış. aklıma kötü şeyler geliyor, ama çocuk çalışmış demek ki gözlerden uzak olduğu zamanlarda. tabii ki, en önemli oyuncularını sahaya çıkarmamış denizli maçında bunları yaparsın da süper lig’de yapabilir misin, zaman gösterecek. haltere devam abicim, bize zamanında hiç çalıştırmadılar. yoksa adamdan kan alırlar süper ligde kamil.

    pino. çok seri,inatçı ve kuvvetli. her iki ayağıyla da aynı kalitede şut atabiliyor. bu tip futbolculardan en yakın takip ettiğim nihat kahveci. pino, yaşı elverdikçe bu işleri iyi yapar. ama böyle devam ederse ve kendini geliştirmezse mental olarak (ulan, bir yabancı topçu için söylenir mi bu, taş olur adam) nihat’tan farkı kalmaz. nihat’la ilgili galatasaray sözlükte yazdıklarım pino için de geçerli. http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=257778 .topa çok iyi vursa da tercihini iyi belirlemek zorunda yoksa kendisi için futbol hayatı tehlikelerle dolu. çok uzağa gitmesine gerek yok, elano’nun golünü dikkatlice incelerse gol vuruşu nedir iyi anlar sanırım. tık diye köşeye bıraktı elano.

    bu dönemde galatasaray’ın sorunlarını çözebilecek bir futbolcu.

    kupa maçı, bir alt lig takımı denizli, ali sami yen gibi etkenler hep galatasaray lehineydi. ama pazar günü bugün kendi sahasında alt lig takımlarından birine yenilmiş, rijkaard gönderildiğinde hiç gereği yokken galatasaray’la arasında gerilim oluşmuş hikmet karaman’ın takımı manisaspor’la maç var. (ulan zaten 2 sezondur gerilim olmayan bir maçımızı hatırlamıyorum, korku-gerilim filmi de hiç sevmem halbuki)
    konuyu iyi anlamak için bir sonraki sahneyi de görmemiz gerek, bu sahne pazar manisa maçı. bekliyoruz, hasretle !
  • 70
    mustafa sarp'ın tek cümleyle özetlediği maç olmuştur aslında: "pinooğğğğğğ...!! leaaağğğnn amuğagoyğğiimm seninn..!"
    şaka maka, alınan bunca kötü neticeden sonra çok da iyi olmuş, çok da güzel olmuştur. taraftarı da ayrı tebrik etmek lazım, her şeye rağmen takımlarını destekledikleri için.

    ah delnan polat ve diğer kafa ortakları.. siz yatıp kalkıp giga'ya şükredin, onun hatrı olmasa hell mevkinize edilecek protestolarla inleyecekti.
  • 72
    tanım: türkiye kupası maçı oldu mu?

    neymiş ligteki konumu nedeniyle işi ciddiye alıyormuş kadro itibariyle..ciddiyetinize ......
    barışla ayhanla aydınla servetle ne ciddiyetiymiş ya bu..karşındaki ikinci lig takımı..ne hallere düşürdünüz ya galatasaray'ı..hagi ve tugay'dan gerçekten umutluydum, takımı temizlerler diye..ne istiyorsunuz gençlerden? nerede mehmet batdal, nerede musa, anıl nerede?

    hala aynı geyik geldi geleli kanat adamı forvet, şimdi de neill yerine cana'yı stoper yapmış..yemin ediyorum mustafa sarp sakat olmazsa o da oynardı..kanser ettiniz yeter ya..bu yönetim gitsin, yanına da çok sevdiği büyük topçularını alsın..

    10 tane atsanız n'olur ya bu akşam, geleceğimizi tükettiniz..farkındaysan dert ettim sözlük, kusura bakma!

    edit: golden sonraki ilk görüntü: hagi cana'yı dinliyor servet'e birşey anlatacak, adamın umurunda değil..kolundan çekip anlatmaya devam etti hagi..benim iki katımsın servet ama seni o kadar görmek isterim ki, kim delikanlıymış adammış görelim..
    hagi ya hala göremedin mi kim adam kim değil, yakışmıyor?

    edit iki: al şimdi hakan şükür servet bey'i övüyor..aferin!hadi övmese de affettiriyor..canım n'olacak türkiye futbolunun hatası..robert'sı kovalarsın ancak, ufuk üstüne gelmezse hatalı olur..bırakın artık şu takımın yakasını: sen servet ve ekürilerin..

    edit üç: nasıl oldu hagi? bu adamlar kimleri yedi? seni mi yemeyecekler? servet ne yaptı bugün, ayhan, sabri, aydın, barış? aferin sana..deve gibi boyu olan o defansındaki adam nasıl gol yedirdi sana..daha dur sen..

    edit dört: mehmet batdal ana avrat küfretmiş anlaşılan? kewell-emre çolak değişikliği..hmm daha akıllanmamışız..en fazla haziran görürsün sen hagi..sana değil tugay'a acımaya başladım bile..
  • 73
    öncesinde, az önce karakoldan aranmam neticesinde tekrar hatırladığım trajikomik bir olayın başıma* geldiği maç.

    bu maça gitmeye hiç niyetim yoktu, hastaydım çünkü. ama öğleden sonra tcoskun'un telefonda hadi panpa kalk gel muhabbet eder, içeriz, maçımızı da izleriz hastalık falan kalmaz demesiyle marş söylemeye başlayıp, giyindim gittim sokağa.

    neyse, sohbet muhabbet alkol derken maç saati yaklaştı, bişeyler yeyip eski açıktaki yerimizi alacaktık klasik. aldık burgerlerimizi ve yiye yiye sokaktan eski açığa doğru yürümeye başladık tcoskun ve cracks ile beraber. arka sokağa döndüğümüzde bitirmiştim yemeğimi ve çöpünü nerden baksanız bi 5 6 adım mesafeden çöp konteynırının içine salladım, sallamaz olaydım. ben çöpü attım önüme döndüm ama böyle kafamda darbe, bi ağırlık, ciyak ciyak bi ses hissettim ama mana da veremiyorum o bi kaç saniyede. cracksle tcoskuna döndüm yüzlerinde bir şaşkınlık ifadesi var. noldu lan amk dememle bunları bir gülme aldı ama ben hala noldu lan bana diyorum. meğerse ben o çöpü(çöp dediğimde hamburgerin kağıdını toparlak yapıp attım amk o yani) attığımda artık o an konteynırın içinde o ibnenin evladı kedi ne bok yiyosa o kadar korkacak sen tut konteynırın içinden fırla, benim kafaya kon, yetmez gibi bi de kafamda patinaj çek fırla. lan nasıl zıpladın o kadar kedi de olsan bi sınırın olmalı ibne. hala anlamadım, amına kodumun patileri hava tabanlıydı zaar. neyse güldük ettik girdik stada, çıktık gittik evimize. asıl olay bu gibi dururken sonrasında yaşananlar olayın önüne geçti.

    ertesi gün sabah duş alırken farkettim ki, baya bıngıldağımdan ense köküme kadar çeşitli boyutlarda çizikler var kafamda. hele bi tanesi var ki resmen hava alıyo içeri amk. lan o kadar zıplayan kediden kuduz da olunur kanser de diye düşünerek sağlık ocağına bi gidim de aşı vurulim dedim. tam apartmandan çıkmıştım ki bir de ne görüm 20 25 tane kedi toplaşmış bir tane de teyze baya kıyma kavurmuş bunlara yediriyo. asabım zaten bozuktu hepten dellendim onları öyle görünce ve besleme teyze şunları tepemize çıkıyolar sonra diye kadına çıkıştım. kadın da şaşırdı onlar da can falan gibi bişeler dedi geçtim gittim. beşiktaş kaymakamlığının içinde var bi tane sağlık ocağı oraya gittim olayı anlattım, ordan veteriner bilmem ne bölümü varmış onlara da bilgi vermemi istediler kedinin kuduz olabileceğine dair. ama meğerse olay mecidiyeköy'de geçtiği için şişli etfal'de aşı olup şişli belediyesi veterinerlerine haber vermem gerekiyomuş. bu arada işin prosedürü de evlere şenlik. belediyeye gidecekmişim, yanıma 2 adam vereceklermiş ve gidip kediyi teşhis edecekmişim. ulan dedim kedi milisaniyede zıpladı uçtu gitti siluetini bile görmedim ki orospu çocuğunun. sikerim belediyesini ben aşımı vurulim yeter dedim, o da 20 gün arayla 3 aşı mıymış neymiş ilkini vuruldum sonra da gitmedim. bugün de polis arıyo, bi kuduz vakasıyla alakalı tebligatınız var gelin alın diye. sanırım kalan aşıları vurulmadım diye başım belada. bakalım daha neler çıkacak bu kedi mevzusundan.

    tüm bu yaşananlardan sonra benden size tavsiye, çöpünüzü çöp konteynırına atmadan önce güvenli bir yere geçip konteynırı taşlayın, içinde bir şey olmadığına emin olduktan sonra önce sola sonra sağa sonra tekrar sola bakıp çöpünüzü atın ve hızla uzaklaşın. ha olur da kedi bi şekilde size saldırırsa, aşıyla falan uğraşmayın kediyi yakalamak için planlar yapın daha mantıklı amına koyim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın