galatasaray – denizlispor : 3-1
galatasaray kötü giderken kasım ayına göre sıcak bir havada oynanan kupa maçı. denizli artık bank asya takımı. ama geçen sezon ligden düşerken ne oynuyorsa aynısını oynuyor. sanki futbol dilencilerini mutlu etmek kurulmuş bir takım, derdi iyi oynamak, pas yapmak, sertlik, çirkeflik yapmamak sanki kulübün anayasası. müthiş güzel bu elbette. unutmamak lazım, türkiye’de staddaki tel örgüleri kaldıran ilk şehirdir denizli. geçen sezon düşmelerini hiç istememiştim bu sebeplerden bir de iklim ve zeminlerinin güzelliğini eklemem gerek.
galatasaray takımı sezon başından lodos bile değil sert poyraz fırtınasında seyretmeye çalışan hatta, balık avlamaya çalışan bir tekne. kaptanı değiştirdik, biraz canlandık ama henüz durgun sulara ulaşamadık. bunca bunalıma rağmen taraftar beklenenden çok ilgi gösterdi. istanbulda olmayıp da maçı tv’den izleyenlerin duyduğu 10.000 seyirci yanıltır. sadece bendeki 3 kombineyi arkadaşlarıma ulaştıramadım, üzgünüm. ama birader siz de daha erken haber verin yahu. bundan çok daha fazlası olduğuna eminim.
galatasaray bir türlü rahat, kendinden emin şekilde pas yapamıyor. sürekli bir devinim halinde, bir tane futbolcu yok ki sakin kalsın, topu ayağına alsın, beklesin, futbolcuların şekline göre oyunu belirlesin. herkes sürekli bir hareketlilik içinde mecburen. bunun sebebi, ileride topu tutacak adam olmayışı. eh, her topçu da her seferinde doğru yere koşu yapamıyor ya da her seferinde doğru yere pas atılamıyor.
örneğin, çok basit kurallardan biridir, yazılı değildir ama topçu, hoca milleti bilir; savunma göbeğinden biri atağa katılıp, boşa depar atarsa top onunla buluşturulur. yoksa o adam bir anda sudan çıkmış balık gibi kalır. bu maçta çok olmadı ama bir ya da iki kez oldu. bu tip tercihler oyunun şeklini değiştirir. (erman toroğlu’nun yazdıkları gibi oldu)
bu tip rakiplerle oynarken yani kapanmayan ama çok da güçlü olmayan takımlara karşı ileride baskıyı kurmanız gerekir. hagi’nin zorunluluk sebebiyle tercih ettiği kadro bu baskıyı kurabilecek bir kadro değil. bu ancak futbolcuların bütün eforlarını harcadıkları, sertleştikleri (içiniz fesat), geride veya berabere durumda oldukları maçlarda kısa süreli olarak değişebilir. örneğin trabzonspor maçının ilk golden sonraki on dakikalık bölümü. bu bir hoca tercihidir demek isterdim ama değil, futbolun getirdiği zorunluluk sebebiyle galatasaray ileride tek forvet pino ile oynamak zorunda kalıyor. sakatlıklar sonrası başka bir şey de oynanabilirdi belki ama açıkçası intihar olurdu ki oldu da. neyse, eski yaraları deşmenin kimseye bir faydası yok.
kupa maço olmasına rağmen hagi kritik yerlerde yine aynı adamları oynattı. ufuk, servet, ayhan, sabri, elano, insua, pino gibi. takımın en iyileri de bunlardı yine. kewell, aydın gibi hayal kırıklıklarının yanında stoperde gayet de başarılı oynayan cana ve orta sahanın askeri olmayı kabul ederse barış’ın ilk 11 şansını elde ettiğini düşünüyorum. neill savunmaya geri geldiğinde orta saha cana, barış önlerinde ayhan’dan oluşabilir. o zaman elano ve misimoviç’i ne yapacağız? ya arda ile baros döndüğünde. hımmm, evet galatasaray kadrosu kalitesiz (!)
bugün can sıkıcı olan şeylerden biri de kornerden gol yememizdi. hagi geldiğinden beri özel çalışma yapıldığını düşünüyordum. fikrim değişti mi? hayır. golde, kewell denizli savunmasından gelen adamla birlikte korneri karşılamaya geldi ama adamını önce bıraktı sonra altında kaldı. bireysel hata. kewell’ın uzun süredir maç oynamaması ve hatta hagi’nin takımında oynamamasıyla ilgisi var. benim tanıdığım kewell bunu bir daha ki maç yapmaz.
sonradan oyuna giren emre çolak’ın güçlendiğini gördüm. topu taşırken aldığı darbelere dayanıklığı artmış. aklıma kötü şeyler geliyor, ama çocuk çalışmış demek ki gözlerden uzak olduğu zamanlarda. tabii ki, en önemli oyuncularını sahaya çıkarmamış denizli maçında bunları yaparsın da süper lig’de yapabilir misin, zaman gösterecek. haltere devam abicim, bize zamanında hiç çalıştırmadılar. yoksa adamdan kan alırlar süper ligde kamil.
pino. çok seri,inatçı ve kuvvetli. her iki ayağıyla da aynı kalitede şut atabiliyor. bu tip futbolculardan en yakın takip ettiğim nihat kahveci. pino, yaşı elverdikçe bu işleri iyi yapar. ama böyle devam ederse ve kendini geliştirmezse mental olarak (ulan, bir yabancı topçu için söylenir mi bu, taş olur adam) nihat’tan farkı kalmaz. nihat’la ilgili galatasaray sözlükte yazdıklarım pino için de geçerli.
http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=257778 .topa çok iyi vursa da tercihini iyi belirlemek zorunda yoksa kendisi için futbol hayatı tehlikelerle dolu. çok uzağa gitmesine gerek yok, elano’nun golünü dikkatlice incelerse gol vuruşu nedir iyi anlar sanırım. tık diye köşeye bıraktı elano.
bu dönemde galatasaray’ın sorunlarını çözebilecek bir futbolcu.
kupa maçı, bir alt lig takımı denizli, ali sami yen gibi etkenler hep galatasaray lehineydi. ama pazar günü bugün kendi sahasında alt lig takımlarından birine yenilmiş, rijkaard gönderildiğinde hiç gereği yokken galatasaray’la arasında gerilim oluşmuş hikmet karaman’ın takımı manisaspor’la maç var. (ulan zaten 2 sezondur gerilim olmayan bir maçımızı hatırlamıyorum, korku-gerilim filmi de hiç sevmem halbuki)
konuyu iyi anlamak için bir sonraki sahneyi de görmemiz gerek, bu sahne pazar manisa maçı. bekliyoruz, hasretle !