galatasaray – m.p. antalyaspor : 1-1 sinirler gerilmeye başladı
iç sahada beraberlik hiç hoş değil. bu karda kışta o stada gitmek de çekilecek iş değil. stadın orada olmasından bağımsız bir durum, bu karda kışta maça gitmek iş değil ama gidiyoruz. kombine aldık kardeşim, paramız yansın mı, görevliyiz. gittik, yenemedik ve döndük.
kar yolları kesti falan gibi artistik bir spot lazımsa : kış galatasaray’ı durdurdu. maç sırasında söyledim ve tamamen olmasa da doğruluk pası var. hani fotomaç değilse de fanatik’e manşet olabilir.
fatih hoca’nın kadro seçiminde sıkıntı yok, takımın oynamak istediği ve oynadığı futbolda sıkıntı yok. futbolcular arasından isterseniz yeterince dayak atılacak adam çıkartabiliriz. ama ben yapmam, modelim böyle değil.
bu yazdıklarıma illa ki itiraz edenler olacaktır. örneğin eve giderken bindiğimiz taksici. takım oynamıyor kardeşim, transfer yapmadan başarılı olan nerede görülmüş” dedi. haklı mı? elbette değil. bu kadar yüzeysel bakanlarla işim olmaz.
es-es, bursa maçlarında söylediklerim bu maçta da aynen geçerli. ikinci paragrafta yazdığım kış faktörünün etkili olduğu maçlar bunlar, dikkat edilirse ki, edilsin lütfen.
kış şartlarının havanın soğukluğu kısmı takımlar için fark yaratacak bir şey değildir, her takımda kısa kollu formayla oynayanlar varsa soğuk kolay kolay bozamaz.
neyse efendim, futbol öğretmeyi bırakalım da ki yalanın büyüklerinden biridir. sigarayı bırakırım, futbol öğretmeyi bırakamam sanırım.
ağır saha şartları savunma öncelikli, kontra düşünen takımlar için avantajdır elbette. sezon başından beri cillop gibi sahalarda oynanan maçlarda rakipler galatasaray’a karşı hep savunma yapıp kontra düşündüler ama başarılı olamadılar, genel olarak. fenerbahçe dahil. ama ne zaman sahalar ağırlaştı dişli takımlar galatasaray’dan puan alır oldular. burada dikkat edilmesi gereken rakiplerin dişli olmalardır. eskişehir ve bursa deplasmanları ve antalya ligin dişli takımlardandır, değil midir?
bu yüzden galatasaray’a kış freni falan diyebiliriz. gerekçelerimiz doğru nitekim.
sezon başında belli olmuştu, rakip kim olursa olsun galatasaray’a karşı kapanacaktı. sanırım tek istisna beşiktaş oldu.
amma velakin, eğer takım galatasaraysa taş yağsa maçı almalı. kesinlikle doğru. o zaman bu gece neleri eksik yaptık bakalım. gerçi bunları es-es ve bursa maçlarında da söylemiştim ama yine söylemem lazım. çünkü yazmazsam yazı çok kısa olacak:)
bu tip maçlarda gol atmak için bazı büyük takım değerlerini devreye sokmak gerek. mesela duran topların etkin kullanılması, mesela uzaktan şut. başka türlü pozisyon bulma ihtimaliniz düşüktür çünkü. bu gece galatasaray duran topları etkili kullanamadı. o kadar çok böyle pozisyon bulduk ki halbuki. inan ve çolak bu topları iyi kullanamadılar. yandan ceza sahasına yapılan ortalar neredeyse hiç tehlike yaratmadı. bu tip toplar, altıpas içine düşürülecek ve kaleyi de hedefleyen toplar çok çok çok tehlikeli olur. evet, yine bu tip sahalarda diyeceğim. yerden seken top iyice hız kazanır, rakibin ve kalecinin hiç hoşlanmadığı toplardır bunlar. kendi oyuncunun kafasına topu atmaya çalışmaktansa, oyuncunun topun atıldığı yere hareketlenmesi sağlanmalıdır. ah be abi, bunu ben bile bilirken yılların profesyonellerinin bilmemesi mümkün, uygulamamaları çok tuhaf değil mi? bunun tek açıklaması var, takım bunları çalışmamış. fatih hoca eğer bunları söylemişse bir şey diyemem, söylememişse de bir şey diyemem, yemez nitekim.
bu tip sahalarda gol bulmanın etkili yollarından biri de uzaktan kaleye şut atmaktır. ama yere çarparak gittiği ve uzaklardan vurulan şutlardan bahsediyor. melo, inan, çolak gibi oyuncularımız kaleye vuruyorlar ama 20 metre civarlarından ve kaleyi net şekilde gördüklerinde. oysa bu tip maçlarda böyle pozisyonlar bulmak çok güç. nitekim iki, üç bu tip pozisyon bulduk ama topa iyi yatamadıkları için top dağlara taşlara gitti. yapılmasını istediğim ise 30 metre ve üzerinden, kale net şekilde görülmese de şut atılması. mümkünse yerle karışık gidecek şutlar. kadromuzda bu şekilde topu kaleye gönderen tek adam ceyhun gülselam. fatih hocanın ceyhun’u bu şekilde kullanmaması şaşırtıcı.
ama, hoca “yok kardeşim ben maç kazanmak için, oyunumdan taviz vermem” diyorsa ki, böyle bir tavrı gösteren rijkaard ben dahil bir çok kişi tarafından destek görmüştü. (rijkaardcıların hakkımda söylediklerini değerlendirmek için eski yazdıklarıma göz atın, iftira olduklarını göreceksiniz).
o zaman tamamdır. olur öyle, top bu der geçeriz.
türk futbolunun dibine konan dinamit her yeri kasıp kavuruyor. bu mevzu galatasaray içinde de gerginliğe yol açıyor. çünkü kasırgadan hepimiz etkileniyoruz. galatasaray da başarılı olma zorunluluğu baskısı yaşıyor. yöneticiler, hoca, futbolcular, taraftar da gerildikçe geriliyor. mesela transfer. o kadar saçma sapan değerlendiriliyor ki, herkes birbirine giriyor.
şöyle bir iddia var: bülent tulun demiş ki “shaqiri transferinin olmaması için elimden geleni yapıyorum”. buyurun ! bire bir hiç tanımam ama birinin yaptıklarını çözmek için şart değildir bu. tulun, yedek kalınca takımının kaybetmesini isteyen futbolcu modellerinden. ve memleketimizde çok var bu tiplerden.
amannnn, bize ne. benim transferle ilgim olmaz biliyorsunuz. ne bugünkü, ne bundan önceki puan kayıplarının transferle ilgisi var. al işte, fatih hoca oyunu etkilemek için baros’u oyuna aldı. kısa süre sonra atıldı baros. hani biz baros’un yedeğini arıyorduk. futbol öyle parayı ver adamı al, şampiyon ol bir oyun değil. belki kızıyorsunuz bana ama, sahada oynanan gerçek futbol menajerlik oyunu hiç değil.
galatasaray bu gerginlikten en uzak olması gereken tarafta. sakin ol ile başlayan bir sözüm var ya, hah o işte.
son sözüm twitterda tt olan ilker meral için. çok küfür ettim kendisine bu gece. ama küfretmeye gerek yoktu aslında. bilerek böyle kötü maç çıkardığını sanmıyorum. kötü hakem çünkü. biz galatasaray maçlarını yönettiğinde görüyoruz, yoksa mesela kayseri-bursa maçında neler yapıyor tam bilmiyoruz. ilker meral eminim ki; floryada a takım, a2 takım idman maçını yönetsin yine aynı saçmalıkları yapar. küfür eder miyiz o zaman? şöyle deriz “yaaa hoca yaaa” , “üffff, ne saçma sapan faul bu ya”. neden? çünkü iki takım da galatasaray. merak etmeyin, kasımpaşalı ali güneş’in çizgiden uçarak eliyle çıkardığı topa penaltı çalmayan hakem olduğunu biliyorum. herhangi bir hakemi savunma derdinde de değilim. maçlardan önce “….neler bizi çağırıyor, gidelim” diyen bir kaptandım ben. fikrim hiç değişmedi. hala bir insan neden hakem olur anlamış değilim ayrıca. ama siz bir de benim dediklerimi düşünün.
(ya m.p. kısaltması sadece bana mı military police çağrıştıyor)
*