• 104
    fatih hoca'nın baroş'a içten içe bir gıcığı mı vardır ne arkadaş; kendi sahanda 50 puanın ve +28 gol averajınla lidersin 28 puanlı -3 averajlı ve görece açık futbol oynayan antalyaspor'a karşı çift forvet oynamayacaksan kime karşı oynayacaksın?

    riera konusuna gelirsek, kendisi öyle bir oyuncu ki ancak saat gibi işleyen bir sistemde, sadece sol kanatta kendi görevini mükemmel yerine getirir; ama siz ondan karda kışta mücadele etsin çalım atsın yani kısaca ekstra iş yapsın diye beklerseniz daha çok beklersiniz. bugün sırf tek forvet oynamak için gökhan'ı savunmaya çekip ujfalusi'yi sağ beke alarak semih-ujfalusi uyumunu bozmaya hiç gerek yoktu. hem ne olmuş sabri'ye, koyarsın sağ beke çıkma ileri dersin yine berabere kalırsın en kötü; ama baros-elmander çift forveti ne demek, ey antalya hücuma falan yeltenme çapraz koşularla ceza sahanı dağıtacağız demek; oysa sen ne yapıyorsun, olmayan kanatlarınla tek forvet oynuyorsun!

    tek forvet(striker belki) oynaman için her iki kanadında overmars gibi, ribery, keita, hey gidinin kewell'ı gibi adamların olması gerekir. peki fatih hoca bunu bilmiyor mu? biliyor; ama baroş'a gıcığı yoksa neden ilk fırsatta ona kesik atıyor arkadaş biri izah etsin ya! necati'yi de sırf baroş'u kesmek için almadıysa ben de bir şey bilmiyorum! ha tabi baroş'un yaptığı da rezillik, amatörlük en saf tanımla; fakat daha yarım saat varken bir deniz barış ayakkabı bağladı, kaleci zaman geçirdi diye taraftar çıldırabilir, oyuncu kızabilir; ama sen koskoca fatih terim sükunetini bozamazsın!... ben sahadaki oyuncu olarak bu zemin-troll hakem-çirkeflik üçgeninde zaten strese girmişim; bir de kenarda hocamı öyle panik halde görürsem pas hatası da yaparım, kırmızıyı da yerim! kalan süre 5 dakika değil 10 dakika değil! sen 15 dakikada milan'ların, manchester'ların yıkılışını görmüş euro 2008'de son 5 dakikada 2-3 sakin pasla nelerin değiştiğini öğretmiş adamsın! antalya maçında yapma hocam!... özetle çok sinirlendiğim maç.
  • 106
    maçkoskop
    kadro:
    muslera _top gelmedi oynamasa da olurdu _
    ufo; defansın mustafa sarpı 1
    semih kaya; kahraman 8
    gökhan zan ( zavallı futbol fakiri) 1
    hakan balta(üşüdü acıdım) -2
    melo( hırlamaya her zaman kemik yok) 5
    selçuk(teşekkürler oynadığın futboldan iğrendim. dua et mustafa sarp kovuldu) -5
    engin baytar( galatasaray’da oynadığına kendisi bile inanamıyor) -2
    emre çolak( aşının tesiri geçti galiba) -2
    riera( sen futbolu biliyorsan, seni oynatan adam da biliyorsa ortada kesin bir kazık var) -4
    elmander( çabuk uyum sağladı, türk olmuş, sahtekarlığa başlamış) -2

    zurnanin zirt dediği an:
    galatasaray’ın kazandığı penaltı; net penaltı değil, adamın eline çarpıyor ama elle oynama yok. daha sonra sabri’nin pozisyonunda elle topu kurtarma var ama penaltı yok. dandik penaltı verilirken bir şey yoksa, verilmeyince de ağlamak yok. elmander de çaktırmadan pislik yapmaya kalktı, gerek yoktu.
    -
    varil:
    selçuk inan; mide bulandırıcı bir futbol oynadı. ne yalan söyleyeyim, onca attığı gole, onca asistine rağmen futbolunu beğendiğimi söylemedim, tek bir isabetli pas yapamadan maçı tamamladı. ilk oynadığı maçlar böyle olsaydı, ikinci yarıyı göremezdi. bir iki maç sonra farkına varılırsa kulübeye oturur.
    -
    gladyatör:
    semih kaya; maçın demiyorum, galatasaray’ın kahramanıdır. bağıra bağıra servet’le değiştirmeseydik şu an 6. sıradaydık. takımın en büyük futbolcusu olmasında fatih terim’in hiç payı yok. söke söke formayı aldı, ufo’nun bile kötü oyunu sayesinde görünmüyor.
    -
    borozanci:
    ilker meral; verdiği ve vermediği penaltı tam tersti. kötü bir hakem izledik. maçın kötü olması için elinden geleni yaptı. oyuncular da yardım etmeyince yönetimi bu.
    -
    bir soru – bir cevap:
    önümüzdeki maçlara bakalım mı?
    bakalım; futbolun içinde bunlar var, saha kötü, 3 günde bir maç oynuyoruz, hakem bizi sevmiyor, şansımız yok, ayakkabı sıktı, kılım döndü. gerçek bu, langırt liginin langırt maçlarını oynuyoruz. galatasaray şu ana kadar oynadığı bütün maçları kaybedebilirdi veya kazanabilirdi. bundan sonra bütün maçlarını kazanabilir veya kaybedebilir. ne var ki bu futbolcular ilk çıktığı avrupa maçında hezimet yerler.
    -
    imparator:
    futbol tanrılarının sevgili peygamberi, kendiliğinden oluşan şartlarla takımı tıkır tıkır işleyen duruma getirmişti. ligin en çok gol atan takımıyız, istim üstündeyiz. tamamı kötü takımlardan oluşan ligimizde eh işte diyebileceğimiz durumdayız. sen kalk forvete yiğit’i, necati’yi al, kazım’ı gönder. takım kötü oynayıp kazanınca dokunma, iyi oynayıp kazanamadığı zaman al eline tırpanı. acı, gökhan’ı oynat hocam yazıktır. kimse sana dokunamıyor nasılsa, bu takım senin.
    -
    ordakiler:
    büyük galatasaray taraftarı, her maç kendini aşıyor. sayıları ne olursa olsun, ister az ister fazla bir takımın yanında nasıl olunur en iyi örneklerini veriyorlar.
    -
    analiz:
    şimdi berabere kaldı, vak vakları ürkütmek istemiyor. kazayla yenilseydi de, mehmet özdilek deseydi ki- galatasaray maçından önce en iyi futbolcumu transfer ettiler, dengemi bozdular, golcüsüz sahaya çıktım, motivasyonum kayboldu bu yüzden yenildim- % 100 haklıydı. geçen yıl emenike’nin fener’e karşı oynamamasıyla necati’nin oynamaması bana gör aynı şeydir. tff delikanlı olsa, 58. maddenin spor müsabakalarının sonucunu direk etkilemeye teşebbüs suçunu işledi kanaatine varıp küme düşürse ben sesimi çıkarmazdım.

    bu işin idari boyutu, necati’nin transferi, yiğit’le beraber galatasaray’ın dengesini bozmuştur. devre arasında gelip de kalıcı olmuş, iyi oynamış, tarihe olumlu yönde geçmiş tek bir futbolcu yoktur. üstelik takımın en etkili bölgesi forvet iken, forvette değişiklik yapmak tokken lokantaya gitmek gibi bir şeydir.

    bugün ilginç bir futbol oynama stili seyrettik hakan balta sayesinde. soğuk bir futbolcu olduğunu biliyorduk ama bu bir deyim sanıyorduk. meğerse keşime manasında soğukmuş. donarak oynama nasıl olur bize gösterdi. pozisyonlarda bildiğin donuyordu işte. en son yaptığı isabetli ortayı hatırlamıyorum. ben bu konuda nankör bir taraftar olduğumdan, bu sene hiç olmadı diyorum.

    hoca kötü oynadığını bizlere söylemiyor. maçtan sonra da 1-1 başarı dedi. bize söyleyecek söz bırakmadı. koskoca galatasaray, ligin en kötü futbolunu oynayan bir takıma karşı 7 kişi bile oynasak ne yazar. sanki 11 kişiyle tek bir şut atmış, tek bir pozisyona girmiş gibi. futbolcuların hocası gibi değil de babası gibi sanki. oynatmadığı futbolcuya içi parçalanıyor. göreceksiniz birkaç maç sonra servet’i tekrar oynatacak. gökhan’a acımış, sahaya sürmüş. madem gökhan’a acıdın oynatacaksın, kaleye geçir, stopere muslera’yı koy. daha verimli olmazlarsa şerefsizim. hatta maçın sonlarında sercan’ı sokarken muslera’yı çıkarsa çok daha fazla pozisyona girerdi.

    sercan hayatının en büyük futbolunu 3 gün önce bursa’ya oynamıştı. daha iyi oynaması için 5 sene bekleyecektik hocam 3 gün değil. aleyhimize döşenmiş mayın gibi. patlasa bile bizim elimizi ayağımızı parçalayacak.

    bana rahat yok, 2000 senesinde doyamadığım takımı bir daha ne zaman seyrederim bilmiyorum. futbol tanrısı beni cezalandırıyor, mutlaka nefret ettiğim biri formamızı giyiyor. orhan ak’lar, cihan’lar, bülent akın’lar la uğraşarak geçti koskoca 2000 li yıllarım. sonrasında mustafa sarp beni verem etmişti, servet kısmi felç geçirtti beynime. tam kurtuldum derken necati takıma dahil edildi. gömdüğüm baltamı yeniden çıkarttım, artık onu kovana kadar uğraşacağım. istesem maça giderdim, gitmedim. son yıllarda tiksindiğim futbola melo azıcık da olsa döndürmüştü. semih kaya ile coşmaya da başlamıştım ki, necati’nin transferiyle geçen yıl ki muduma geri döndüm.

    içimde en ufak bir kuşku yok ki bu sene takım şampiyon olacak. avrupa’nın en kötü takımlarının oluşturduğu ligimizde şampiyonluk sırası bizde. istediği kadar yenilseler bile yine şampiyon olacaklar. beni ötesi düşündürüyor, keşke türk futboluna sıkı bir ceza verseler de 5 sene edirne’yi göstermeseler. bütün yabancı futbolcuları kovsak, eldekilere de asgari ücretten ödeme yapsak. sakatlandıklarında sigorta hastanesine göndersek. mevcut bütün idarecilere de ömür boyu stadyumlara sokmasak. yeni bir gaz, yeni bir kanla yeniden başlasak her şeye. eminim her takımın bir messi’si olur. aksi, yani bu galatasaray’ın, şampiyonlar liginde kafa takımlardan biriyle deplasmanda oynayacağı bir maçı düşünün. düşünün de bu gece uykularınız kaçsın, korkulu rüya görün.
  • 107
    bugünkü maçla birlikte ligde 2 maç sonucunda galibiyet alamadığımız tek takım oldu antalyaspor.oldum olası sevmem şu takımı ve kel ibne kalecisini yine geldi bizi buldu. kupadan elendi mi acaba bunlar bize çıksalar keşke içimde kaldı bildiğiniz!!

    edit akbayram: evet elenmemişler gaziosmanpaşa yı eleyerek üst tura çıkmışlar,içimden bi ses bize çıkacaklar diyor yani inşallah.. kaçışınız yok coming soon beyler!!
  • 108
    maçtan yeni geldim, sıcaklığım, terim, boğaz ağrımın tatlı acısıyla yazıyorum yazımı.

    ligin 24. haftası, rakip antalyaspor.
    ilk 11'imiz; muslera, ujfalusi, semih, gökhan, hakan, melo, selçuk, emre, riera, engin, elmander

    baros yedekler arasında duruyor, o'nun yokluğunda 4-4-2 oynamaya alışmış olan takım da eski güvenini kaybetmiş gibi görünüyor.

    bin bir zorlukla maça gelen taraftarın buz gibi havadaki sıcaklığıyla ısınıyor parçalı giymiş futbolcular ve maça başlıyorlar. ilk dakikalarda selçuk'un kafası dışında pek bir pozisyonumuz olmasa da yine de oyunu rakip sahaya yıkmış durumdaydık. bundandır ki rakip takım kontra atakla golü buldu. golde hatası olan kişi sayısı birden fazlaydı... golden 13 dakika sonra galatasaray bir penaltı kazandı, penaltıyı gole çeviren melo'ydu. ilk yarı böylelikle 1-1 sona erdi.

    ikinci yarı başlarken oyuncu değişikliği bekledik ama gerçekleşmedi. riera başta olmak üzere 2 değişiklik yapılabilirdi ancak terim ilk yarıdaki 11'le başladı ikinci yarıya. buna da 10 dakika dayanabildi, riera ve gökhan çıktı, sabri ve baros oyuna dahil oldu.

    oynadığı iki maçın birinde hakeme itirazdan kart gören baros, yine attırmayı başardı kendini. 10 kişi kalan galatasaray çok güç kaybetmemiş göründü zira o dakikadan sonra daha da baskılı oynamaya başladı. direkten dönen top, kaçan pozisyonlar, açılamayan ortalar... galatasaray rakip sahaya iyi giden ancak son topu yapamayan bir görüntü içindeydi. maç bu şekilde sona erdi. maçtan gözümüze takılanlara bakacak olursak...

    semih kaya, mersin maçından sonra en iyi maçını oynadı. mersin maçında bir de kritik hata yapmıştı ancak genel olarak çok belli etmişti yerini bu maçta da sıfır hatayla oynadı.

    bir ujfalusi gerçeği var ki bu takımı ayakta tutuyor. adam 33 yaşında da olsa şu anda eboue'yi saymazsak üzerine sağ bek tanımıyorum türkiye'de. stoper olarak da faydasını her maçta görüyoruz... henüz skora etki edecek net bir hatasını görmedim geldiğinden beri, umarım da görmem.

    maçın kötüleri hakan, riera ve ne yazık ki selçuk'tu. orta açmaktan aciz iki sol kanat oyuncumuz var ki her paslaşmalarında giden pozisyonlar sayesinde avucumuzdaki başımızı patlatır olduk. selçuk geldiğinden beri en formsuz maçını oynadı bunu da havaya bağlıyorum ancak selçuk'ta son 2-3 maçtır bir düşüş var, umarım hemen toparlanır.

    baros oyuna girecekken tribünden bir ses duydum, unutmayayım diye telefonuma not ettim. aynen şöyleydi; " yemeyin lan! gol yemeyin, baros giriyor oyuna yemeyin ! " taraftar bu kadar güveniyor, inanıyor baros'a. o kadar çok seviyor ki... baros bu sevgiyi çoğu zaman hak etmiyor ne yazık ki. ben de çok seviyorum kendisini, bugün çok kızsam da. o kaybetmiyor sadece, takımı da kaybediyor... bunun farkına varır umarım.

    kardan 'adam'ları bitirdik sıra geldi kar topunun hikayesine...

    sen türk futbolunun en önemli dönüm noktasında milli takım kaleciliği yapmış insan. sen türk futbolunun en önemli 3-4 kulübünde oynamış tecrübeli file bekçisi. sen yüzlerce maç oynamış, kalesini kapatmış, çoluğunun çocuğunun rızkını ekmek parasını kazanmaya çalışan profesyonel. hiç mi utanmıyorsun şu hareketleri yaparak? hani galatasaray taraftarı eve gittiklerinde annesine bakıp seni hatırlayacaktı? nerede kaldı o delikanlı hareketler? şimdi der ki yanlı medya " o kadar küfür edersen adam çileden çıkar " ulan sen değil miydin sami yen'de oranı buranı tutan, dönüp taraftara artist artist bakıp surat yapan, dalga geçen? şimdi hala utanmadan maç sonunda ellerini açıp döne döne gitmekte neyin nesi? niye gaza getiriyorsun bu maça elinden dişinden arttırıp parayı buluşturup maça gelen insanları ? niye günahını alıyorsun insanların? neden? sen bunu yapınca daha mı büyük oluyorsun yoksa biz sana küfür edince daha mı küçülüyoruz? bunun cevabını ben biliyorum. hepimiz bir şerefsizin günahını alıyoruz ama sen milyonlarca masumun günahını alıyorsun. aramızdaki fark da bu ömer çatkıç. bunu böyle sok o parlak kafana...

    http://ask-ifutbol.blogspot.com/...lar-ve-kar-topu.html
  • 109
    galatasaray – m.p. antalyaspor : 1-1 sinirler gerilmeye başladı

    iç sahada beraberlik hiç hoş değil. bu karda kışta o stada gitmek de çekilecek iş değil. stadın orada olmasından bağımsız bir durum, bu karda kışta maça gitmek iş değil ama gidiyoruz. kombine aldık kardeşim, paramız yansın mı, görevliyiz. gittik, yenemedik ve döndük.

    kar yolları kesti falan gibi artistik bir spot lazımsa : kış galatasaray’ı durdurdu. maç sırasında söyledim ve tamamen olmasa da doğruluk pası var. hani fotomaç değilse de fanatik’e manşet olabilir.

    fatih hoca’nın kadro seçiminde sıkıntı yok, takımın oynamak istediği ve oynadığı futbolda sıkıntı yok. futbolcular arasından isterseniz yeterince dayak atılacak adam çıkartabiliriz. ama ben yapmam, modelim böyle değil.
    bu yazdıklarıma illa ki itiraz edenler olacaktır. örneğin eve giderken bindiğimiz taksici. takım oynamıyor kardeşim, transfer yapmadan başarılı olan nerede görülmüş” dedi. haklı mı? elbette değil. bu kadar yüzeysel bakanlarla işim olmaz.

    es-es, bursa maçlarında söylediklerim bu maçta da aynen geçerli. ikinci paragrafta yazdığım kış faktörünün etkili olduğu maçlar bunlar, dikkat edilirse ki, edilsin lütfen.
    kış şartlarının havanın soğukluğu kısmı takımlar için fark yaratacak bir şey değildir, her takımda kısa kollu formayla oynayanlar varsa soğuk kolay kolay bozamaz.
    neyse efendim, futbol öğretmeyi bırakalım da ki yalanın büyüklerinden biridir. sigarayı bırakırım, futbol öğretmeyi bırakamam sanırım.
    ağır saha şartları savunma öncelikli, kontra düşünen takımlar için avantajdır elbette. sezon başından beri cillop gibi sahalarda oynanan maçlarda rakipler galatasaray’a karşı hep savunma yapıp kontra düşündüler ama başarılı olamadılar, genel olarak. fenerbahçe dahil. ama ne zaman sahalar ağırlaştı dişli takımlar galatasaray’dan puan alır oldular. burada dikkat edilmesi gereken rakiplerin dişli olmalardır. eskişehir ve bursa deplasmanları ve antalya ligin dişli takımlardandır, değil midir?
    bu yüzden galatasaray’a kış freni falan diyebiliriz. gerekçelerimiz doğru nitekim.
    sezon başında belli olmuştu, rakip kim olursa olsun galatasaray’a karşı kapanacaktı. sanırım tek istisna beşiktaş oldu.

    amma velakin, eğer takım galatasaraysa taş yağsa maçı almalı. kesinlikle doğru. o zaman bu gece neleri eksik yaptık bakalım. gerçi bunları es-es ve bursa maçlarında da söylemiştim ama yine söylemem lazım. çünkü yazmazsam yazı çok kısa olacak:)

    bu tip maçlarda gol atmak için bazı büyük takım değerlerini devreye sokmak gerek. mesela duran topların etkin kullanılması, mesela uzaktan şut. başka türlü pozisyon bulma ihtimaliniz düşüktür çünkü. bu gece galatasaray duran topları etkili kullanamadı. o kadar çok böyle pozisyon bulduk ki halbuki. inan ve çolak bu topları iyi kullanamadılar. yandan ceza sahasına yapılan ortalar neredeyse hiç tehlike yaratmadı. bu tip toplar, altıpas içine düşürülecek ve kaleyi de hedefleyen toplar çok çok çok tehlikeli olur. evet, yine bu tip sahalarda diyeceğim. yerden seken top iyice hız kazanır, rakibin ve kalecinin hiç hoşlanmadığı toplardır bunlar. kendi oyuncunun kafasına topu atmaya çalışmaktansa, oyuncunun topun atıldığı yere hareketlenmesi sağlanmalıdır. ah be abi, bunu ben bile bilirken yılların profesyonellerinin bilmemesi mümkün, uygulamamaları çok tuhaf değil mi? bunun tek açıklaması var, takım bunları çalışmamış. fatih hoca eğer bunları söylemişse bir şey diyemem, söylememişse de bir şey diyemem, yemez nitekim.

    bu tip sahalarda gol bulmanın etkili yollarından biri de uzaktan kaleye şut atmaktır. ama yere çarparak gittiği ve uzaklardan vurulan şutlardan bahsediyor. melo, inan, çolak gibi oyuncularımız kaleye vuruyorlar ama 20 metre civarlarından ve kaleyi net şekilde gördüklerinde. oysa bu tip maçlarda böyle pozisyonlar bulmak çok güç. nitekim iki, üç bu tip pozisyon bulduk ama topa iyi yatamadıkları için top dağlara taşlara gitti. yapılmasını istediğim ise 30 metre ve üzerinden, kale net şekilde görülmese de şut atılması. mümkünse yerle karışık gidecek şutlar. kadromuzda bu şekilde topu kaleye gönderen tek adam ceyhun gülselam. fatih hocanın ceyhun’u bu şekilde kullanmaması şaşırtıcı.
    ama, hoca “yok kardeşim ben maç kazanmak için, oyunumdan taviz vermem” diyorsa ki, böyle bir tavrı gösteren rijkaard ben dahil bir çok kişi tarafından destek görmüştü. (rijkaardcıların hakkımda söylediklerini değerlendirmek için eski yazdıklarıma göz atın, iftira olduklarını göreceksiniz).
    o zaman tamamdır. olur öyle, top bu der geçeriz.

    türk futbolunun dibine konan dinamit her yeri kasıp kavuruyor. bu mevzu galatasaray içinde de gerginliğe yol açıyor. çünkü kasırgadan hepimiz etkileniyoruz. galatasaray da başarılı olma zorunluluğu baskısı yaşıyor. yöneticiler, hoca, futbolcular, taraftar da gerildikçe geriliyor. mesela transfer. o kadar saçma sapan değerlendiriliyor ki, herkes birbirine giriyor.

    şöyle bir iddia var: bülent tulun demiş ki “shaqiri transferinin olmaması için elimden geleni yapıyorum”. buyurun ! bire bir hiç tanımam ama birinin yaptıklarını çözmek için şart değildir bu. tulun, yedek kalınca takımının kaybetmesini isteyen futbolcu modellerinden. ve memleketimizde çok var bu tiplerden.

    amannnn, bize ne. benim transferle ilgim olmaz biliyorsunuz. ne bugünkü, ne bundan önceki puan kayıplarının transferle ilgisi var. al işte, fatih hoca oyunu etkilemek için baros’u oyuna aldı. kısa süre sonra atıldı baros. hani biz baros’un yedeğini arıyorduk. futbol öyle parayı ver adamı al, şampiyon ol bir oyun değil. belki kızıyorsunuz bana ama, sahada oynanan gerçek futbol menajerlik oyunu hiç değil.

    galatasaray bu gerginlikten en uzak olması gereken tarafta. sakin ol ile başlayan bir sözüm var ya, hah o işte.

    son sözüm twitterda tt olan ilker meral için. çok küfür ettim kendisine bu gece. ama küfretmeye gerek yoktu aslında. bilerek böyle kötü maç çıkardığını sanmıyorum. kötü hakem çünkü. biz galatasaray maçlarını yönettiğinde görüyoruz, yoksa mesela kayseri-bursa maçında neler yapıyor tam bilmiyoruz. ilker meral eminim ki; floryada a takım, a2 takım idman maçını yönetsin yine aynı saçmalıkları yapar. küfür eder miyiz o zaman? şöyle deriz “yaaa hoca yaaa” , “üffff, ne saçma sapan faul bu ya”. neden? çünkü iki takım da galatasaray. merak etmeyin, kasımpaşalı ali güneş’in çizgiden uçarak eliyle çıkardığı topa penaltı çalmayan hakem olduğunu biliyorum. herhangi bir hakemi savunma derdinde de değilim. maçlardan önce “….neler bizi çağırıyor, gidelim” diyen bir kaptandım ben. fikrim hiç değişmedi. hala bir insan neden hakem olur anlamış değilim ayrıca. ama siz bir de benim dediklerimi düşünün.

    (ya m.p. kısaltması sadece bana mı military police çağrıştıyor)

    *
  • 111
    bence bu beraberliğin sorumluluğunu ne hava şartlarına ne de hakem kararlarına bağlayabiliriz. trabzonspor arena'ya yağan kardan nerdeyse iki kat daha ağır bir sahada bursaspor'u öyle veya böyle yeniyorsa, şampiyonluk amacını ortaya koyan galatasaray'da bir zahmet kendi evinde antalyaspor'u yenecek arkadaş. kısa bir ara verilmesine rağmen maalesef sezonun ikinci yarısına çok kötü başladık.
  • 113
    10 ki$i kalmasaydik 3 puan alabilecegimiz olan kar$ila$ma olmu$tur.

    yani öyle tahmin ediyorum, 11 ki$i ile o golü atabilirdik. antalya iyice kapanmi$, kontralar ile cikiyodu. gol de kontradan gelmi$ti. geli$en antalya ataklarinda da en gec kendi ceza sahamizda topu kapiyorduk ama 1 kisi eksik oynayinca ileride zaten bozuk olan zeminde, bir türlü cogalamiyorduk. hakkini vermek lazim, deniz bari$ çirkefi de hayatinin maçini oynuyordu. kirmizi karttan sonra mehmet özdilek oyuna sedat ve tita yi aldi. açikçasi tita girdikten sonra biraz tirsmaya ba$ladim ama geride semih ve muslera ya güveniyordum.

    tekrardan söylüyorum, 10 ki$i kalmasa idik o 3 puan i söke söke alacaktik fakat 10 ki$i kaldiktan sonra o bir puani da alabildigimize $ükrediyorum.

    maçin özeti:
    bana yillar önce oynanan cenabet bir werder bremen maçini hatirlatti. sanirim werder bremen olmasi lazim, 90larin ba$i idi. bir türlü topu o çizginin ötesine atamami$ ve elenmi$tik. ki$ bize yaramiyor arkada$, mart gelse de rahatlasak..
  • 115
    galatasaray takımının 1 puan aldığı maç olmuştur.
    notlarım şu şekilde;
    1. büyük galatasaray taraftarısoğuk havada takımını desteklememekte. maç öncesi kombine davetine bir mesaj dahi gelmedi.
    2. kendi sahamızda 3. maçta 5. kırmızı kartı gördük. bunun sebebi taraftarın nazlı olması. cehennem var ama taraftar yok. ne o hava soğuk za zu. bu takım taraftarı hak etmekte. genç semih taraftarı hak etmekte. başarı için destek şart.
    3. gelen taraftar ise çok ilginç resmen oyuncuların öz güvenini çalmakta. isim vermiyorum ancak asgari 5 topçu hakkında ciddi homurandamaktalar. adam vuruyor çıkan ses ahlar vahlar adamı itin götüne sokmak gibi bir şey. ne yani ne yapcaz diyen olacaktır. alkış. adam vurdu top çıktı alkış. topçu çocuk gibidir. çocuklara kızarsak güvenleri bozulur. adam evet para almakta o paralar bizim cebimizden çıkmakta homurdanmak yatırımı çöpe atmanın başka bir versiyonu. en az 5 topçu seyirci tepkisinden top bana gelmesin tadında oynamıyorsa ben bu toptan hiç bir şey anlamıyorum.
    4. baros'a kırgınım. 11 yaşında oğlumla maça gittim sahada 20.000 üzerinde seyirci var sen git adamı taciz et. ne o sana 3 dakka önce faul vermedi. cidden gerzekçe, ahmakça, haince bir iş. bu adamı seviyoruz ancak yaptığı işin bir cezası olmalı. yani mali anlamda ciddi bir para cezası verilmeli. devam ederse gerçekten boku yedik. adamın alternatifi necati ve sercan. tam bir soru işareti.
    5.maçın topları bir garipti. yada bana öyle geldi. sanki havası eksik gibiydi. (değildir ama bana öyle geldi)
    6. takım 7 aralık 2011 fener maçı öncesi modunda. yani vites değiştirmek lazım. yönetim risk aldı. ancak bize düşen gene destek olmak ancak homurdama işini çözmeliyiz. ayrıcalık yaratan taraftar olmak zor değil. akıllı olalım yeter. topçu vurdu rop dışarı gitti alkışla. 2. veya 3. yü çatala çakacak. unutma bunlar çocuk gibi.
    7. maç öncesi güney önünde ali dürüst ile ilgili pankart vardı 2. yarı kaldırdılar ancak görüş açısı sebebiyle okuyamadım.
    8. fatih hoca için elde balta bekleyenler var. içerde, dışarda içimizde. adam eldeki malzemeye göre zirve yaptı. gene zirve yapacak. yeterki sen kıçını kaldır ve homurdanma sadece aklışla.
    9. yönetim risk aldı bari bu yazıdaki homurdanma için bütünleşme için bir aksiyon alsın. (gbkz: yönetim takıma, hocaya ve taraftara destek olsun. pahalı bilet işine de artık son versin. )
    10. melo 2. yarı düşüşte idi bu maçta daha hareketliydi, engin çalıştı ancak kiminle verkaç yapacak bir pozisyon söyleyin ki engin şuna vermedi. genç emre yetenekli ancak kritik 2 yerde hatalı seçim yaptı. elmander tek başına ne yapsın. selçuk form düzeyini arttırmalı, engin ile verkaçlara girmeli ancak ileri gitmeye çekiniyor. sabri + rieara + balta korkudan taraftara yakın bile duramıyor sorumluluktan kaçtı taraftara oynadılar. duran toplar konusunda ise bu maçta ciddi zafiyet yaşadık.
  • 117
    http://www.youtube.com/...&feature=related

    selçuk'a ceza alanı içinde yapılan müdahalenin ardından baroş ve engin itiraz ediyor. gösterdikleri yer, daha önce elmander'in aynı şekilde topa müdahale etmesine rağmen aleyhimize faul çalınan pozisyonun yeri. elmader faul yaptıysa, selçuk'a penaltı yapılmıştır. selçuk'a penaltı yapılmadıysa elmander o pozisyonda faul yapmamıştır.elmander'in pozisyonu gözümün önünde ama videosunu bulamadım. ayrıca videodaki görüntülere dikkat edilirse baroş kırmızı kart görünce hakan balta'nın kariyerindeki en agresif anlarından birilerine tanıklık ediyoruz. bu pozisyonda bişiler oldu ama biz bilmiyoruz. not düşülsün.

    hakan balta reaksiyonu 39. saniye sonrası
  • 118
    kimse farketmemiş, maç öncesi dağıtılan maç günü dergisinde galatasaray sözlük'ün fener maçı sonra çektirdiği bir resim vardı. bi de benim.*

    https://fbcdn-sphotos-a.akamaihd.net/...703_1745101859_n.jpg

    https://fbcdn-sphotos-a.akamaihd.net/...710_1515950775_n.jpg

    ama henüz altında ne yazdığını çözemedim, resmi bir arkadaşım attı bana. elinde fazla olan varsa, bi zahmet bakıversin de söylesin bana.
  • 119
    alternatifsizlik

    öncelikle, sevgili ömer çatkıç. senelerdir küfür yemekten bıkmadın mı be arkadaş? baya baya hoşuna falan gidiyor sanırım, şebelek gibi sırıtıyorsun küfür yiyince, motive de oluyorsun bundan, daha iyi performans sergiliyorsun iyi hoş da, azıcık gurur falan da mı yok? ne bileyim, hiç mi düşünmüyorsun akşamları, "bu taraftar niye bana küfür ediyor?" diye?

    atatürk'ün dediğinden yola çıkarsak, "sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı..", sporculuğa tepki gibisin be ömer çatkıç.

    deniz barış'ı da hep iyi, düzgün biri görürdüm, düne kadar. o da pek farklı çıkmadı ömer'den tribünlere hareket çekerek. şunu çok merak ediyorum, yeşillerin konuşulduğu lig tv bu pozisyonları gösterdi mi?

    hakem şovunu yaptı her zamanki gibi, zaten hakemlere ses çıkaran bir yönetimimiz olmadığından kıyım yapmakta zorlanmıyorlar, hava şartları da o kadar elverişli değildi dün kabul, fakat ne olursa olsun, ömer çatkıç'a bir ali sami yen'deki maçtan sonra daha şov yaptıran takıma yazıklar olsun. hepsine. öyle veya böyle alınmak zorundaydı bu maç. işin ilginci ömer orada tribünlere şov yapıyor, ve tepki sadece muslera'dan geliyor. yine aynı tarz bir olayda da lincoln'ün omuzuyla karşılaşmıştı ömer. sabri falan nerede bu pozisyonlarda arkadaş? nerede diğerleri?

    sabri'yi sevdiğimi herkes bilir de dün, çok fenaydı çok. korkuyordu resmen.

    riera desen..

    veya hiç demesek mi?

    ben şuna inanıyorum, gerçekten, riera o etkili olduğu yıllarda futbolun şifresini falan kırmıştır. yoksa bu adamın geçmişinde etkili bir futbol oynayabilmesini aklım almıyor. he şu var, tam olarak geçtiğimiz sezonki galatasaray'ın futbolcusu riera. hiç sırıtmaz. yanlış sezonda giymiş parçalıyı.

    arka arkaya galibiyetlerden sonra bir anda "ben oldum yea" mod'una girmek neden bu kadar kolay? gerçi şöyle bir olay da var ki, takımı buraya kadar getiren etken takımdaki kilit adamlar. bu kilit adamların yanındakiler, bu kilit adamlar etkili oynadıklarında hiç sırıtmıyor, açıkları kapatılıyor çünkü diğerleri tarafından. ama tam aksi olunca, hakan balta'nın foyası ortaya çıkıyor mesela hemen. keza riera'nın da. son zamanlarda sabri'nin öyle. takımın bocalaması da bundan kaynaklı. kadrodan kaliteli bir 11 rahat çıkıyor sıkıntı yok ama derinlik yok. bir kaç eksik oldu mu alternatifsizlik sıkıntısı gün yüzüne çıkıyor iyice. he bizim yönetim "necati, gelecek, dertler, bitecek." sanıyorsa, bir şey diyemiyorum.

    geçen sene en sorunlu bölge göbekti, bu sene göbek sağlam kanatlar nanay. 4/4'lük takım olmak zor iş.

    afrika kupası'ndan da her defasında daha çok nefret ediyorum. geçen tesadüfen bir maça denk geldim, tribündekileri toplasan ibb'nin olimpiyat'taki tribünü kadar kişi çıkmaz. harbiden çıkmaz yani. israf bir turnuva.

    son olarak da, arena'ya çarşı beresiyle gelen arkadaş. n'oldu arkadaşım geldin de? madem geliyorsun, çıkartma o bereyi, diren. veya hiç takma. abidik gubidik işler.

    bu arada maç sırasında stada giren sığırcık hakkında bilgisi olan var mı acaba, merak ettim. kaç kere ağlara falan çarptı, kalktı, tekrar düştü, tekrar kalktı, stadı turladı, sahaya yakın uçtu. en son tribünden birisi yakalamıştı ama akıbetini bilmiyorum. bir de tam ağlara çarpacağı sırada ve çarpıp yere düştükten sonra insafsızca gülenler vardı ki, kanım dondu. bunların yanında kuş tekrar uçmaya başlayınca alkış tutanlar da vardı tabi.

    http://jaimelesport.blogspot.com/...gili-omer-catkc.html
  • 122
    http://ultrasmovement.blogspot.com/...y1-1antalyaspor.html

    federasyon başkanı bir gün önce "görevimin başındayım" açıklaması yapıp, ertesi gün iki yardımcısı ile birlikte istifa etmiş, kulüp başkanları birbirlerine karşı sözlü münakaşayı bırakıp, fiziki saldırıya geçmiş, memleket futbolu dümeni kırılmış gemi misali rüzgar nereden eserse o yöne giderken, yarının ne olacağı bilinmeyen süper lig denen kümede oynanan maçlardan biriydi galatasaray-antalyaspor. aylar ve günlerin geçmesine rağmen bir türlü temizlenemeyen futbolun üzerindeki pisliği örtercesine yağan bembeyaz karın üzerinde, bu gece üzerindeki ekipmanla bir karartı gibi beliriverdi maçın hakemi ilker meral...
    trajikomiktir ya "hakemler hakkında konuşmak istemem ama..." diye başlayan ve dakikalarca hakem konuşan teknik direktör ve futbolcu görüntüleri izlemek, blog olarak yazılarımızda "faciya" olacak kadar ön plana çıkmadıkları sürece hiç denecek kadar yer kaplar hakemler. bu gece de zorlu doğa şartları içinde mücadele eden 22 topçuyu izlerken, aklımızda kırmızı yanaklı tonton adam yoktu, taa ki galatasaray'a çaldığı penaltıya kadar. oyunun başlarında ceza sahası içindeki selçuk'a atılan hava topunda, galatasaray'lı oyuncu göğüsüyle topu kontrol ettiğinde, rakibinin kontrolsüz hareketi tartışmasız penaltıyken, hakem düdüğü çalmıyordu. "olabilir, onun takdiri" deyip, pozisyonu tam unutmuşken, engin'in ortasında antalyaspor'lu oyuncu elle topu durdurunca, hakem yine "devam" kararı verdiğinde biz de "tamam" dedik o anda. bereket ki yardımcı hakem elde bayrağı sallaya sallaya saha içine dalınca, mecburiyetten düdüğü çalmak zorunda kaldı... 2009 senesinde oynanan kasımpaşaspor-galatasaray maçında ali güneş'in kaleci edasıyla "plonjon" yapıp iki eliyle çıkardığı topu görmeyen kişi yine ilker meral olunca, bu gece için gözüne kar kaçtı düşüncesiyle hareket etseydim, kendime ayıp ederdim...
    maçın ikinci yarısı gösterdiği performansla, hakem de beni yanıltmadı doğrusu. burada baros'un kırmızı kartına değil lafımız, zira çek topçunun o hareketi kartı gerektiriyordu şüphesiz ki ama fatih terim'in de dediği gibi "baros'u oraya getiren şartları iyi gözlemlemek lazım"dı... oyuna gireli 15 dakika olmuş bir topçunun o şekilde itiraz etmesinin sebebi iyi araştırılmalıdır. sahaya adımını atana kadar kenarda galatasaray'a çalınan-çalınmayan, antalyaspor'a verilen-verilmeyen pozisyonları gören baros, itirazında tamamen haksız olabilir mi?

    peki ömer çatkıç'a ne demeli? futbolcular gençliğinde ne kadar hırslı olsalar da, halk deyimiyle "pislik" olsalar da yaşlarının ilerleyip, olgunluğa ermeleriyle birlikte üzerlerine bir ağırlık çöker, davranışlarına çeki düzen verip, etrafındakilerin sevgisini, genç topçuların da saygısını kazanırlar. oysa ömer, emekliliğe yaklaştığı her geçen gün daha da garipleşiyor, tuhaflaşıyor. maç içinde gereksiz, belki kendisince profesyonelce zaman çalması ile zaten taraftardan tepki toplamışken, maç sonu yaptığı hareketlere ne demeli? kafasına atılan kar topuna takılmamak lazım, ceyhun yılmaz twitterda iyi demiş, "kafasına kartopu atana niye bi'şey demiyosun' diyen de var. sporcunun kafasına herhangi bi'şey atana ben ne diyim daha. okusa anlar mı?" tribünde bir çok fikirde adam var ama ömer herkesin gözü önünde olan profesyonel bir kaleci. bu hareketleri kendisine nasıl yakıştırabiliyor? hiç mi kendisini uyaran bir büyüğü, babası, abisi, dayısı, eniştesi yok... peki, mevlana misali hakemin önünde dönerken, muslera'dan sağlam bir osmanlı tokadı yeseydi? bizim sabri de boşuna yırtınıyor, "her galatasaray maçında bunu yapıyor. kırmızı kart görmediğim fenerbahçe maçından sonra ceza almıştım. ömer'in ceza aldığını uyarıldığını görmedim. koskoca adam, neyi düşünerek yapıyor anlamıyorum. terbiyesizce ortalığı kızıştırmak kendisine yakışmıyor." diye. kim görecek, kim rapor yazacak, kim ceza verecek be sabri...

    havanın karmasıyla televizyon başına oturmuş maç izlemişiz, sonrasında bir de izlediğimizi yazmak adına gecenin bu saatine kadar emek harcamışız, kendimi geçtim, bir de bu havada o stada kadar gidip yeni yeni evine ulaşanların olduğu ortamda, hakem tartışıyoruz, transfer konuşuyoruz, gole sevinip, mağlubiyete üzülüyoruz. oysa ki, ortaya çıkan ses kayıtlarından okuduğumuz kadarıyla, malı hamuduyla götürenler varken, bir de yaptıkları da yanlarına kalmaya doğru giderken, biz de ilker meral maçı iyi yönetmedi diyoruz. ne kadar da sıkıcıyız değil mi? özür dileriz...
  • 123
    iç sahada sezonun en az doluluk oranına sahip maçıydı.deli sikmişçesine, o karda kışta ta ankara'lardan gittiğim maçtır.kaleci ömer ve saz arkadaşlarının maçı piç etmesi, kaçan goller, bir de tribünde* fatih hocaya, elmander'e* sallayan tipler yüzünden maç iyice boka sarmıştı.velhasıl kelam hayatımda en çok küfür ettiğim gündür o gün.bu maçtan akılda kalan tek güzel şey ise kedi canını sevdiğim muslera'nın, kelini siktiğime yaptığı atar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın