• 44
    yürüyedur yapısı ve içinde bulundurduğu adamlar itibariyle ultraslan'dan farklıdır. direk hakimiyet ellerine geçse ultraslan'dan farkı olmaz demek doğru değildir ama şöyle anlatmak gerekir ki; yönettiğiniz kitle ne kadar büyürse sorunlar da o kadar büyür. ilk kurulduğunda şu anda ultraslan'ın içinde bulunan abidik adamlar o zamanlar yoktu. ne zaman ki her galatasaray taraftarı ben ultraslanım dedi, ultraslan'ın ekmeğini yedi işte sorunlar orada başladı. aynı şey yürüyedur için de geçerli olacaktır. kapılarını diğer taraftarlara da açtıkları an, yıkılma süreçleri başlar. sayıların az ve öz olması onları farklı kılıyordu. yalan yok, olması gereken tribün grubu kendileridir. ama dönmeleri imkansızla eşdeğer gibi bir şey.
  • 1
    galatasaray tribünlerinin efsanevi dinozorları.tribün maceramızın en güzel yıllarında çekip giden ve ardında bir avuç hüzün bırakan grup.
    ultras felsefesinin türkiye deki öncüleri.
    tribün ve koşulsuz arma sevdası nedir bilenler.

    bir tezahurat geldi aklıma eskilerden

    kol kola girip senin yoluna and içti bu büyük taraftar
    tek yürek olup sonuna kadar yürüyedur galatasaray
    *

    www.yuruyedur.com
    *
  • 134
    meşhur akçaabat sebatspor maçı sonrası internet sitelerindeki yayınları da durdurmalarına rağmen 14 mayıs 2006 ertesi "2005-2006 champion galatasaray, abdullah değil allah" diye bir paylaşım yapan grup. o ergen yaşımda çok etkilemişti beni o garip cümle. ilahi adalet lafını o şampiyonluk sonrası öğrenmiştim ama bu kadar enteresan bir şekilde ifade eden olmamıştı...

    genel olarak tarzları bu şekildeydi. daha önce bando getirilen kapalıya klarnet sokmuşlardı, olimpiyattaki bir maçta picasso'nun boğasını pankart olarak basıp tribüne asmışlardı. millet topçu karşılamaya havaalanına ya da tesislere giderken kadro dışı kalmış bülent korkmaz'a moral vermek için evinin önünde sabahlamışlardı. şimdinin meşhur vlog tarzı videolarını 2003'lerde 2004'lerde çekip yayınlıyorlardı. zaten zamanında o videoları yapan adam* son 2-3 yıldır resmi hesaplarda paylaşılan birbirinden enfes videoları yapan ekibin* başı. fikir babası ve sürükleyicisi oldukları 21 eylül 2003 galatasaray fenerbahçe maçındaki koreografideki yıldızları mesela ayna gibi bir şey ile yapmışlardı mesela. çok sonradan öğrendik ki mesela o ayna gibi şeyler film setlerinde falan ışık için kullanılıyormuş.

    öyle enteresan bir insan grubuydu. sonradan ya da zoraki değil hakikaten gurme zevkleri ve entellektüel birikimleri vardı hepsinin. üstünde polar, elinde megafon stadyumda tepinirken görmenin garipsenebileceği hayatlardı aslında. ancak galatasaray ve özellikle tribüncülük sevgisi bu maceralara atmıştır bu ekibi.

    şeyh uçmaz müridleri uçurur hesabı dönem dönem anılıyor sosyal medyada. bir anda bir pankart yaptırıp gri polarları çekip tribüne çıkarak yön vermiş de indirilmiş gibi bir hikaye oluştu zaman içinde. işin aslı seksenlerin sonu doksanların başından itibaren galatasaray'ı tribünde izleyen, tribün kovalayan, hali vakti yerinde, entellektüel birikim hatta sosyal statü sahibi(!) olabilmiş bir arkadaş grubuydu. fatih terim'in italya'da çalıştığı dönemde oynanan inter-milan derbisinde pankartlarının stadda görülmesi, olimpiyatta fenerbahçe maçında yapılan koreografi ve internette yavaş yavaş isimlerinin anılmasıyla popüleritesi artmıştır bu arkadaş grubunun. olimpiyat stadı'ndan ali sami yen'e dönülen sezonda kapalı'da yaptıklarıyla hem dikkat çekmeye hem de tribünsel canlılık getirmeye başladılar. bu da iyice dikkat çekmelerine sebep oldu.

    fatih akyel olaylarının yaşandığı 31 ekim 2004 galatasaray akçaabat sebatspor maçı ve petre'nin küfür yediği izmit'te oynanan 22 ocak 2005 galatasaray bursaspor maçı o sezon tribünde olay yaşanan iki maçtı. oralarda yaşananlar sonrası tribünden grup olarak ismen çekildiler. ancak hemen hepsi bir şekilde tribün hayatlarına devam ediyorlar.

    bugün hala, en azından pandemi öncesi döneme kadar, kullanılan tribünde megafon işini getiren onlardı. bizim tribünün artık neredeyse kısa film yapabilecek kadar ustalaştığı koreografi konusunu hatırlatan onlardı. bir şampiyonlar ligi maçında havai fişek atmayı bile deneyen yine onlardı. onlar bir grup okumuş, görmüş geçirmiş insandı. avrupa'daki tribünlerden görüp de bizde tutar denebilecek hemen her şeyi entegre etmeye çalıştılar tribüne. bunu da birilerine inat ya da birilerine karşı koz kazanmak için yapmadılar. bu takımı ve tribünü sevdikleri için yaptılar...

    11 mayıs 2021 beşiktaş fatih karagümrük maçı sonu olayları sebebiyle beşiktaş'tan sadece sakat oyuncuların pfdk tarafından sevk edildiği haberi sonrası yazıyorum bu entry'i. 2005-2006 şampiyonluğu sonrası yazdıkları "abdullah değil allah" lafı aklıma geldi de konu işte buralara kadar geldi.

    sezon boyunca sadece bize verilen kırmızılar, sadece bize çalınan penaltılar, sadece bize verilen gol iptalleri falan derken bir maç kala hala daha bir şeyler devam ediyor. kazansak bile yetmeyebileceği bu son maçlarda yine bir şekilde ipi göğüsler de 2020-2021 sezonu şampiyonu galatasaray olursa, o cümle olmasa bile farklı bir versiyonu yine bir yerlere yazılacaktır kesin...

    okurlar mı bilmiyorum ama hepsine selam olsun...
  • 136
    gri polarlarıyla hepbirlikte söyledikleri son beste;

    o forma nasip olmaz herkese
    giydirmeyiz fatih akyel e
    fatih akyel i bizler istemiyoruz
    evlat mevlat dinlemiyoruz x2

    bestenin ardından kapalıda set karıştı ve bir daha o gri polarlarlıları kapalıda göremedik.

    oysaki bestenin kahramanı fatih akyel sadece beste söylenmeden 2 sene önce fenerbahçe formasıyla kadıköyde, canlı yayında bülent korkmaz a saldırmış ve tüm galatasaray taraftarlarından tepki görmüştü.
  • 31
    2004 senesiydi galiba, kapalı kombinem vardı. her maça büyük umutlarla gidiyordum. merdivenlerin üzerinde 8/9 kişilik ellerinde megafon olan bir grup vardı. stadtaki gruplardan her yönü ile farklıydıylar. fuckyel'in takıma dönmesi için dönemin yöneticisi ergün gursoy o haftasonunda ki maçtan birkaç gün önce bir açıklama yapmıştı. "fuckyel bizim evladımız takıma dönebilir" diye, haftasonu maç için yerimizi aldık. kapalı da o hafta birkaç kişi dışında kimsenin anlamadığı bir gerginlik vardı. maç başladı o merdiven üzerinde yer alan yuruyedur grubu

    o forma nasip olmaz herkese,
    giydirmeyiz fatih akyele,
    fatih akyeli bizler istemiyoruz,
    evlat mevlat dinlemiyoruz....... :b

    tezahüratına başladılar. birileri tarafından yönlendirilen setteki tayfa allah allah nidalarıyla yukarıya saldırdılar. o maçtan sonra ne kapalının tadı kaldı ne de o herkesden farklı o grup kaldı.
  • 129
    bu adamlar galatasaray tribünlerinde saldırıya uğrayıp uzaklaşmak zorunda bırakıldığında ufaktım ben. tribün kültüründen pek anlamam. ancak şundan eminim ki tek derdi rant ve sucuk olan malum oluşumun şu kulübe verdiği zararın yüzde birini vermezlerdi. en azından kendi isimlerini bağırmak yerine gururla "galatasaray" diyebilen bir tribünümüz olurdu.
  • 126
    olimpico'da geçen rezil sezonda can sıkıntısından picasso'nun meşhur boğa tablosunu bile beze boyayıp tribünde sallandıran bir acayip insan topluluğu. maddi durumları ortalamanın üzerinde, eğitim ve genel kültür seviyeleri bir hayli yüksek olup yine de bu tribüncülük hastalığına tutulmuş 8-10 kişiden ibaretti aslında. kendilerinin imzası olan gri polarları ve iki başında aslan figürünü andıran flamaları ve yana yatık harflerle yazılmış pankartları olmasa bu kadar bilinmeyecek; gel gelelim aynı icraatleri aynı şekilde yapmış olacaklardı aslında.

    "tribüne çıkmak" diye bir laf vardır, özellikle 80'lerde tribüncülük yapmış insanlar bilir. bu adamların yaptığı aslında tam olarak buydu. muhtemelen iş hayatları sebebiyle o dönem dernek statüsünde olup nispeten daha şeffaf bir yapıya sahip olan ultraslan içinde gözükmektense "yürüyedur" ismiyle kendilerine bir zırh yaratmışlardır. aslında ultraslan'dan tamamen ayrı bir yapı değildi. örneğin yaptırdıkları meşhur gri polarlar ile o dönem ultraslan'ın yaptırdığı "ninja" polarlar neredeyse aynısıdır.

    olimpico'da gerek fikriyat, gerek finansman, gerekse emek olarak ön ayak oldukları koreografiler; isimlerinin galatasaray dergisi'nde dahi zikredilmesi, internet sitesi derken iyice ilgi odağı olmaya başladılar. tribün işleri böyledir, insanların güvenini kazanmadıktan sonra silah bile çeksen insanları gerçekten arkana toplayamazsın. olimpico sonrası ali sami yen'e dönüldüğünde kapalıda sazı iyice eline almaya başladılar ki "tribüne çıkmak" denen hadise de aşağı yukarı böyle birşeydi. kendilerini alaşağı etmek için bekleyen grubun eline geçen ilk fırsat da fatih akyel'in geri döneceği söylentilerinin ortaya çıktığı dönem oldu. bu söylentilere karşısında yürüyedur tepki koymaya çalışırken tayfa "fatih bizimdir bizim kalacak" tarzı sloganlarla olayı savunmaya çalıştı.

    nitekim aklı başında galatasaray taraftarı "sahibinin sesi"ne baskın çıktı. fatih akyel'e hatta yönetime tepki gösteren tezahüratlar baskın çıktı. iki hafta önce yüzüncü yılını kutlamaya başlamış olan galatasaray'ın efsane kapalısı ikiye bölünüp tezahürat yarışına girişti, maç sonu ise birbirine girdi, daha doğrusu "tayfa" yürüyedur'un durduğu bölüme doğru taaruza kalktı. nitekim "sürü" galip geldi ve yürüyedur isim olarak bir daha tribünde yer alamadı. "aklı selim" taraftar ise ultraslan'a sırt dönmeye başladı. tribün performansı ise azalarak sıfıra doğru yolculuğa çıktı. 2007'de "sulu derbi" sonrası "bazı simalar" bir dönem geri durunca bazı alt gruplar sazı ele aldı. kitlesel bir performans artışı olmasa da çekirdekte epey bir iyileşme oldu. sulu derbinin üzerinden de belli bir zaman geçip "bazı simalar" geriye dönünce tüm alt gruplar tribünden kışkışlandı ve bugün içinde bulunduğumuz statükoya girilmiş oldu...
  • 98
    koskoca galatasaray sözlük'ün umut bağladığı 10-15 kişiden oluşan taraftar grubudur. tribünde 30-40 sözlükçü dururken başkalarından medet ummakla "biri gelsin bizi kurtarsın" zihniyeti aynıdır.

    renklilik mi istiyorsunuz?
    farklılık mı istiyorsunuz?
    ultras felsefesi mi istiyorsunuz?
    kafanıza kar maskesi, elinize meşale mi istiyorsunuz?
    100 metrelik pankart mı istiyorsunuz?
    ultraslan'ın saçmalıklarına karşı durulmasını mı istiyorsunuz?

    cevabınız evet ve yürüyedur gelsin diyorsanız size şu soruyu sorarım; eliniz armut mu topluyor aga? ben de güney tribündeyim, birşey yaptınız da katılmadık mı? bir fikir ürettiniz de yok mu dedik? gelin beraber üretelim birşeyler!

    yürüyedur iyidir, kötüdür, reklamcıdır, ultrasdır, falandır filandır. güzellikleri başkalarından beklemeyelim, elimizden geldiğince, zamanımız ve gücümüz yettiğince biz yapalım. en azından fikir üretmek adına bu sözlükte bulunan kendini sıradan taraftardan daha farklı gören, blog sayfaları açan, entryleri ile beyin fırtınaları yaratan şahıslar daha iyisini yapabilir. yumruksa eğer adamı efsane yapan, gelin beraber yiyelim o yumruğu.
  • 92
    hayır bu adamlar bu kadar beklentiyle dönseler neler olacağı çok belli. 2 ay sonra her yerde yürüyedur bitmiş abi, nerde o eski besteler, pankartlar, organizasyonlar...

    herkesin dilinde bunlar olacak. ben yürüyedur'u falan bilmem ama gerizekalı da değilim bu adamlar süperman falan değil herhalde bir anda bok gibi bir tribünü düzeltip adam edicekler. her tribün muhabbetinde aynı geyikler anasını satıyım ah ah yürüyedur harbi diyorum bu yürüyedur olayı iyiden iyiye vicdan mastürbasyonuna dönmeye başladı.

    bu grubun durumu aslında bordo berelilere çok benziyor. bordo bereliler de ne zaman böyle bir savaş, terör muhabbetleri açılsa dillerden düşmez. herkes onların ne kadar muhtelem olduklarından bahseder ama gerçekçi baktığında bordo bereliler çok küçük bir gruptur ve özel görevleri vardır. savaş falan kazandırmazlar. işte yürüyedur'da böyle, gelseler eminim çok renk katarlar ama sen 15-20 kişilik bir gruptan bütün stadı inleticek tezahüratlar yapıp, pankartlar hazırlayıp, besteler yapmasını bekleyemezsin. ne zaman galatasaray tribünlerinden muhabbet açılsa (sanal ortamda veya arkadaş ortamında) hemen başlıyor yürüyedur geyikleri. abartmayın bir şeyi de, bir şeyi de ilahlaştırmayın anasını satıyım ya.

    madem bu kadar tribün sevdalısın git sen pankart hazırla, beste yap, organizasyon düzenle. bak ne güzel sözlükün tribün grubu bile var. çok mu zor lan bir şey üretmek bu kadar mı götünüze zor geliyor. hala birisi gelsin her şeyi hazırlasın, gaza gelirsem ben de iki bağırırım, pankart taşırım mantığındasınız. yürüyedur gelse ah nası olacak ciddi diyorum vicdan mastürbasyonu yapıyorsunuz. hele hele yürüyedur hakkında anlamlı olduğunu düşündüğünüz şiirsel sözler falan yazıyorsunuz. söylendiği kadar kaliteli adamlarsa bu yazılanlara bakarak taşşak geçiyorlardır herhalde. facebook'ta boktan şiirler paylaşan ergenlerden farkınız yok resmen. ah yürüyedur geleydi de tribün bir anda çok güzel olurdu. yürüyedur geleydi ilk önce bi size siktiri çekerdi bence.
  • 125
    "bestekar" lakaplı orhan ölçen’in hazırladığı; galatasaray tribün tarihini anlatan, “aslan yürekliler” kitabından alıntıdır..

    yürüyedur

    inönü stadı’nın eski açık tarafında bulunan, köfteci zeki’nin işlettiği gaziler büfesi’nde, yürüyedur grubunun kurucularından onur eriş’le sohbet ettik.
    onur, uzun zamandır tribünde gördüğüm birisi olmasına karşın, o güne kadar oturup kendisiyle sohbet etme imkanım olmamıştı. onur’a yürüyedur’u anlatmasını istedim.

    “aslında, haydi bir grup kurup adam toplayalım diye bir düşüncemiz hiç olmadı. zaten epey bir süredir maçlara beraber gittiğimiz bir arkadaş grubumuz vardı.
    2001-2002 sezonunda maç kafe’nin yeni açıldığı yıllardı. bilet fiyatlarındaki artışı protesto etmek için suat ateşdağlı ve diğer ultraslan üyeleriyle toplanıp, nasıl bir tepki koyarız, fiyatları nasıl indirtebiliriz diye konuşuyorduk. herkes bu artıştan şikayetçi olmasına karşın somut bir fikir üretilemedi. tam o sıralarda galatasaray’ın, arnavutluk’un vlaznia ekibiyle oynayacağı şampiyonlar ligi ön eleme maçı vardı. biz de, nasılsa tribünden net bir fikir henüz çıkmadı, bari bu maçı bir tepki olarak bizim ekip eski açıkta seyredelim dedik. o maç için de bir flama yaptırmayı kararlaştırdık. yürüyedur, flamamız için hepimizin hemfikir olduğu bir isimdi.
    böylelikle ‘yürüyedur’ flaması ilk olarak vlaznia maçında eski açıkta görülmüş oldu. sonraki maçlarda tekrar kapalıdaki yerimize geri döndük. fatih terim milan’la anlaşıp italya’ya gitmişti. inter’le oynayıp 4-1 yendikleri derbi maçına san siro’ya, şu sıralar amsterdam’da yaşayan arkadaşım demir’le gittim. flamamızı da o maç san siro’ya astık. bir hafta sonra galatasaray’ın, lazio maçını seyretmek için roma’ya geçtik. sonrasında fatih terim’li fiorentina’nın, orhan erdemir’in yönettiği ve fatih terim’i tribüne gönderdiği olaylı maçta da ordaydık. bu maçlarda flamamızın televizyondan gözükmesi bizim grup olarak tanınmamıza yol açtı.
    bizim gruptan arkadaşımız olan barış timurlenk (zoban) internet ortamında tanınan biriydi. bizim web sitemizi de o yaptı. sitemiz faaliyete geçtikten sonra galatasaray taraftarının da bize olan ilgisi arttı” diyor onur eriş.
  • 76
    lise dönemlerinde arkadaşlarla toplaşıp zar zor arttırdığımız haçlıklarla maça gittiğimizde, bütçemize göre tercihimiz genelde yeni açık olurdu. yanlış anlaşılmasın şahsen tam manası ile bir eski açık çocuğuyum, ama o dönemler eski açık tribünü arkadaşlarca pek tutulmadığından(futbolcuların çıkış tüneline uzak olması göz önüne alınınca) arkadaşların ısrarı üzerine yeni açığa giderdik.

    gişelerden geçer geçmez hep oturduğumuz yer, yeni açığın numaralıya doğru yönelen kısmı olurdu. çünkü her daim suskun yeni açıkta, en çok tezahürat yapan yer orasıydı. maç başlamadan önce tribünler tam dolarken hemen kapalı tribünün üst kısmında kırmızıların içinde gri kapşonları ile görünürlerdi. kendilerinin gözükmesi ile stadda hava bir anda değişirdi. stadın en suskun zamanında yaptıkları tezahüratlarla, bayık seyirciye bir anda kıvılcımı çakarak sami yen cehennemini körüklerlerdi. yeni açıktan bakan biz garibanlar ise bir gün büyüyüp o tribünde gri kapşonlu olarak hayal ettik kendimizi.

    ultraslan kadar medyatik değillerdi belki, hatta gizli oluşum havası vardı. ama bu bile onları galatasary tribünündeki en üst kademe diğer bir deyişle özel seçilmiş kişilerden oluşan bir grup olarak algılamamıza yetiyordu. keza öyleydiler de, imalı pankartları, meşaleleri, kesilmeyen tezahüratları, galatasaray'a duydukları aşk bambaşka bir hava katıyordu tribünlere. kendilerinin tribünlerde yeraldığı dönemlerde hiç bir zaman galatasaray futbolcusunun yuhalandığını ya da rakip takımın naralarının ali sami yen'i sardığını hatırlamıyorum. çünkü onların felsefesine göre ali sami yen'de sadece galatasaray taraftarının sesi çıkar başkasının ki değil. bir parantez; nedense son fenerbahçe maçındaki susan taraftarlar geldi aklıma, parantezi kapat.

    sonra bir gün yok oldular kapalıdan, bir anda. onlarla birlikte gri kapşon giyeceğimiz günlere dair kurduğumuz hayallerde yok oldu. söylentiler yayıldı arkalarından; kimi diğerleri hazmedemedi onları dedi, kimi yönetim ayağını kaydırdı dedi, kimisi ise artık yoruldular dedi. kimisi ise bir gün dönecekler ama doğru zamanı bekliyorlar dedi. ben hep o son ihtimali düşünenlerden, daha doğrusu düşünmek isteyenlerden oldum. her kafadan bir ses çıkaran, günden güne daha da yozlaşan, yaratıcılığını kaybetme noktasına gelen galatasaray taraftarı için bir gün dönmeleri gerektiğini düşünenlerden.

    dönmeliler de artık, çünkü galatasaraylılık felsefesinde ne durumda olursan ol her zaman klübüne, takımına, tribününe sahip çıkma vardır. unutulan ya da unutturalan bu felsefeyi tekrar yaşatmak için, kardeşlerine hatırlatmak için dönmeliler artık.

    bunu kendileri için değil, zarar görmemesi uğruna kendilerini feda ettikleri galatasaray için yapmalılar.
  • 18
    fatih akyel'e tepki gösterdikleri için birilerinden sağlam para almış aslen mafya lideri olan ve bugüne kadar sarı kırmızı forma ile görülmemiş birinin kardeş kavgası çıkarmasını önlemek için kapalıdan ayrılmış grup. kimseye izah edemiyeceğimiz kardeş kavgası çıkarmadan dönmeyi istemektedirler. fakat bu "rant" ortamında o mafya lideri ve avanesi kapalıda oldukça zor görünüyor. zaten bir çoğu da yaşlandı artık.
  • 73
    hakkında arkadaş grubu, ultraslan'dır işte tarzı muhtemelen o vakit tribünde olmayan ama birtakım yazılar ışığında fikir edindiğini açık eden yorumlar görünce nedense sitesindeki şu yazıyı aklıma getiren taraftar grubu.

    -

    son günlerde gelen sorulara cevap: biz tribun grubu değiliz ulus semt pazarı`nda limon tüccarıyız !

    submitted by difficile on sunday, june 6, 2004 - 09:14 yuruyedur!

    galatasaraylı kardeşlerimizin kafalarında bir soru gark olmuş. hatta bazıları üşenmemiş mail de atıp sormuşlar. `abiler, sizin aktif bir tribün grubu olmadığınızı söylüyorlar. doğru mu?` diye.

    evet galatasaraylı kardeşlerimiz ! açıklamanın vakti geldi. biz aktif tribün grubu değiliz. biz ulus semt pazarı`nda limon tüccarıyız. bundan kellidir bu sitedeki sarı ve ona en çok yakışan kırmıyızla donanmıştır burası. yoksa aklınız başka şeye gitmesin. bu yüce bilgi ile zenginleşen dimağlarınızla aman sakata gelip de pasife düşmeyiniz. sizi sarı limonlar kırmızı çarlistonlarla kucaklıyoruz !

    forza semt pazarları !
  • 109
    hani son zamanlarda meşhur bir söz var ya sözlüklerde; "bunu bilen liseli değildir", "şunu gören liseli değildir" vs gibi. bu modaya göre belirtmek gerekirse, yürüyedur'a abartılıyor diyen bariz liselidir. bunu hakaret amaçlı söylemiyorum. çünkü yürüyedur'a abartılıyor diyen adam, onları çıplak gözlerle izlememiştir. onların tribünlere ve sahadakileri yaptığı katkıya tanık olmamıştır.

    kendilerinin ultraslan ile ilişkisini kemal tahir'in kurt kanunu romanındaki, itilafçı-ittihatçı ilişkisine benzetirim. belli bir amaç için* tribünde omuz omuza mücadele ettiler. o amaç gerçekleşincede, tribünlerin tek hakimi olmak isteyen ultraslan tarafından yok edildiler. işte o gün bugündür ultraslan'a, rakip bir tribün grubu kurulamıyor. galatasaray tribünlerindeki totalitarizm bir türlü yok edilemiyor. bu yüzden amigo kılığındaki tüccarlar kara borsadan voleyi vuruyor.
  • 27
    alpaslan abi'nin aramızdan ayrılışı, hepimizi olduğu gibi ultraslan'ı da fazlasıyla sarstı. onun yokluğunda ultraslan'ın eski günlerinden uzaklaşmaya başladığı kanaatindeyim. amacı galatasaray'ı her şartta desteklemek olan grubun, alpaslan abi'nin ölümüyle galatasaray sevgilerinin yerini yavaş yavaş fenerbahçe nefretine bırakmaya başladığını düşünüyorum. bunlar tamamen kişisel düşünceler. bunlara karşı çıkan elbette olacaktır.

    ultraslan büyük bir gruptur. alpaslan abi'nin de grup içindeki yerini ve önemini hepimiz biliyoruz. bu önemli kayıp, ultraslan'ı maalesef amacından saptırdı. şu an için, eski günlere dönüş de pek mümkün görünmüyor. grubun tekrar asıl amacını hatırlamasının yolu, alpaslan abi gibi saf galatasaray sevgisiyle beslenmiş insanların, asıl amacı gruba anlatmasıyla mümkün olabilecek. bu kişiler grup üzerinde yeterli etkiyi bırakabilecek, sözü geçen kişiler olmalı ki bazı şeyler başarılabilsin.

    bu noktada yürüyedur grubuna fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. asıl amacın galatasaray sevgisi olduğunu hatırlatabilecek, bu amaç uğrunda tribünleri eski haline döndürebilecek başka topluluk yok. yürüyedur oluşumu tekrar canlanmaya başlarsa, tribünlerde daha baskın şekilde yer almaya çalışırlarsa olumlu gelişmeler olacağı inancındayım. bu birden yapılamaz belki; ama yavaş yavaş "biz burdayız" mesajı verilirse ve ultraslan'la sıkı bir birliktelik sağlanırsa, tribünlerde fenerbahçe'ye edilen küfürlerin, yerini galatasaray marşlarına bırakacağı inancındayım.
  • 137
    2000li yılların başında dayımla birlikte kapalı tribünde izlediğim maçlardan hayal meyal hatırlıyorum kendilerini.
    spesifik bir anı var kafamda; bir yaz gecesiydi hepsi üstünü çıkarmış, maçı umursamadan sadece tezahürat yapıyorlardı.
    birinin elinde megafon vardı, tribünde megafonu ilk kez onlarla görmüştüm.
    tarzları çok farklıydı, tabi o zaman ultras kültürü nedir nereden bilelim.
    galatasaray tribünü koreografi konusunda dünya çapındaysan kendilerini payı büyüktür.
    çok yaratıcı adamlardı o dönem italya'da patlayan ultras kültürünü de iyi takip ediyorlardı belli ki.
    dışarıdan üye almıyorlardı, sayıları hepi topu 20 kişiydi ama tribüne etkileri epey fazlaydı.
    galatasaray tribünleri prime dönemini 2001-2005 yıları arasında geçirdiyse katkıları azımsanmayacak ölçüdedir.
    birkaçıyla daha sonra tanıştım. en son 6-7 sene evvel görüşmüşümdür grubun kurucularından biriyle halen maçlara ara sıra da olsa gelmeye devam ettiklerini söylemişti.
  • 68
    zamanında fatih akyel'i geri istemiyoruz dedikleri için dayak yemiş tribün grubudur. şimdi renktaşlarım fenerbahçe seyircisi emre belözoğlunu,kaya pekeri nasıl kabullenir arkadaş diye veryansın etmekte.

    sen okansızı nasıl kabul ettiysen, elvir baljiçi nasıl kabul ettiysen, hele hele ki fatih akyel geri dönmesin dedi diye başlarına gelmedik kalmamış yürüyedurun gidişini nasıl sessizce izlemişsen onlarda öyle yapacaklar.

    herkes gider
    herşey unutulur
    ben seni kaç kere sevdiğimi unuttum...

    kol kola girip senin yoluna and içti bu büyük taraftar
    tek yürek olup sonuna kadar yürüyedur galatasaray
App Store'dan indirin Google Play'den alın