• 1
    kötü örnekler üzerinden gitmek olayı anlamayı daha da zorlaştırıyor. trabzon a bakıp para harcamak kötü anlamı çıkmaz ya da sarbiye bakıp yerli futbolcudan bir şey olmaz. bir kere de selçuk un 3m € dan bahsedin. yerli futbolcu menajerlik çetelerinden bahsedin. o tarafta da çok konu var yani. cardozo ya takılı kalmamak lazım.

    her şeyi geçtim avrupa'da kulüpleri 100.000 kişi yonetirken biz de ufak grupların egemenliğinden bahsedin.
  • 2
    yerli oyuncular---parasının hakkını vermeyen, 80-90' ların futbolcuları, hakemleri tarafından ( bunlar yorumcu ) kral, maestro gibi sıfatlar gibi aslında hiç alakası olmayan sıfatlar takılan, no- profesyonel, duygusal, tripli oyuncular.

    yabancı oyuncular-----------aldığı para yine de çok olan, ama bu paranın hakkını genellikle veren profesyonel, tripsiz, no-kezban, futbol oynamaya çalışan, kesin yetenekli ve dede yorumcular tarafından '' hata yapsa da yerin dibine gömsek '' diye pusuda beklediği , medyadan hiçbir zaman destek görmeyen, efendi oyuncular.

    şimdi biz olcan' ın , sabri' nin göbeğini konuşuruz. selçuk' un belinin dönmediğini konuşuruz. semih' in çelimsiz hep geriye giden, burak' ın ve umut' un berbat ötesi olduğunu konuşuruz. ama hakan balta' nın , yasin' in hakkını veririz. çünkü iyi oynayan oyuncuyu kimse gömmez.

    dedeler ne yapar?

    sabri bu takımın efsanesi sahip çıkalım, olcan çok yetenekli, selçuk maestro, burak dünya yıldızı, semih geleceğin en iyi stoperi, umut takıma her şeyini veren tam bir profesyonel falan zırvaları.

    ama sene başından beri sneijder' in göbeği var diye haber yapmayı bilirler. volkan gibi bir yaratıkla muslera gibi bir adamı karşılaştırırlar.

    suç bizde değil. türk taraftarı uykudan uyandı. herşeyi biliyor. hala uyuyan, hayal aleminde yaşayan, zihnen ölmüş dedeler hatta hamza gibi teknik direktörler ve içi geçmiş başkanlar kendi dünyalarında nesillerinin tükenmesini bekliyorlar.

    sol bekte ergün' ümüz, stoper' de bülent korkmaz' ımız, sağ bekte ümit davala' mız, forvette hakan şükür' ümüz hatta onu geç ümit karan' ımız ve necati ateş' imiz oldu da biz mi sevmedik.

    bu taraftar engin baytar' ı da bağrına bastı. gökhan zan' ı da bağrına bastı. iyiyse selçuk' u da bağrına bastı. selçuk 4 sene önce belki de hepimizin en sevdiği oyuncuydu. efendi olsunlar, iyi oynasınlar kim sevmez.

    şimdi de jose' yi, carole' yi, bruma' yı beklediğimiz gibi sinan gümüş' ü de bekliyoruz.

    biz o kadar aptal teknik direktör varken kendini geliştirmeyi seven, çalışkan, ayrım yapmayan şenol güneş' in de ersun yanalın da hakkını veriyoruz.

    önce onlar işini yapsın biz onları efsane yaparız.
  • 3
    yabancı futbolcuların sembol olmuş isimlerine bakarsanız boşboğaz olmadıklarını, profesyonel olduklarını ve yeri geldiğinde susmasını bildiklerini göreceksiniz.

    10 yaşında olsan arda'ya hayran olabilirsin belki insan olarak ama 35 yaşında bir mühendis olarak arda benim için boş bir adamdır, bilmediği konularda boş boş konuşup antipatik olmaktan öteye geçememektedir. ha sen acun kültüründen geliyorsan hoşuna gidiyorsa bunları hissetmeyebilirsin birşey diyemem. ardanın futbolcuğu da efsane seviyede olmadığına göre ardayı napayım birader. türk diye daha hakedeni varken ona niye haketmediği değeri vereyim?

    hakan şükürün efsanelikten torinolu şabanlığa evrilmesinin nedeni de yine kendidir. gider gitmez televolelerde zırlayıp duruyordu her hafta. sanki dünyada ilk kendi ülkesinin dışında oynuyormuş gibi. 15 yaşında veletler ülkesini terkedip kendini futbola verirken, bizimkine zor gelmişti. ha yinede benim için şaban değildir. türk futbolunun en başarılılarındandır ama saygıyı orda kaybetmeye başlamıştı hakan şükür.

    kendi nacizane fikrimdir ve bu tip yerli yabancı ayrımı türk futbolunun kanseridir.
  • 5
    maalesef yabancıları olumlu anlamda ön plana çıkaran ayrımdır. mesele yerli-yabancı veya onlar-biz meselesi de değil, en temel anlamda güven meselesi. bu sadece futbolda değil, teknolojide, kıyafette, yemekte. sırf yerli üretici kazansın diye herhangi bir üründe yerliyi tercih edipte sonra pişman olmayan kaç kişi var aranızda? yerli sanayiciler firmalarının adını yabancı isimlerden koyuyorlar marka üzerinde ki yerli algısını kırmak için çünkü "yerli" algısının içinde sahtekarlık var, kötü malzeme kullanmak var, kötü işçilik var... futbolda da bilgisayar oyununda yaratır gibi aynı güçte iki futbolcu yaratabilsek, birine mehmet birine hans ismini koysak, çoğunluğun geçmiş mehmet tecrübeleri o kadar kötü ki takımına hans'ı transfer etmek ister. günün her anında kazıklanır mıyım diye düşünerek yaşamaktan paranoyak olan insanlarız, eve çağırdığın yerli ustaya güvenemezsin, yerli esnafa güvenemezsin, yerli polise güvenemezsin, yerli hukuka güvenemezsin, yerli politikacına güvenemezsin, haliyle "yerli" futbolcuya da güvenemiyorsun.
  • 6
    galatasarayımızda bir dönem iyi oynamış yerli oyuncuların performanslarının düşmesi ve-veya yaşlarının ilerlemesine rağmen, statta yuhalanma noktasına gelene kadar kulüpten gönderilememesi ile özdeşleşen durumdur. (malesef oyuncularımız da tadında bırakmayı bilmiyor, ayhan, sabri vs)

    başlıca nedeni ise;
    profesyonel bir kulüp yönetiminin olmamasıdır.
    futbol takımının hoca ve kadro yönetimini profesyonel bir ceo’ya devretmiş bir kulüpte kadro istikrarı, menajer lobisi, yeniçerileşme vs gibi durumlar daha kolay yönetilir. amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. fakat ülke genelinde hiçbir alanda kurumsallaşma ve profesyonel düşünceyi oturtamadığımız için çözümü en zor olan kısımdır. 500 yıllık bir camia ve 100 küsür senelik kulüpte bile kısır iç çekişmeler, sürekli seçim atmosferi ve buna bağlı olarak başkanların popülist yaklaşımı sorunu dikkat çekicidir.

    yan nedenlerden 2000 ruhu ve oyuncuya dayalı düzen;
    kazanılan tarihi başarı sonrası bu başarının çarkları iyi kurulmuş bir sisteme dayandırılmak yerine ruh ve gaz gibi soyut temellere dayandırılması, bu ruhun ancak ona sahip oyuncularla aktarılabileceği sanrısına yol açmıştır. elbette takım ruhu oyuncularla ilişkilidir fakat bireyler değil sistemler kalıcıdır.

    altyapı sorunu, kolaycı yönetim ve yabancı düşmanlığı;
    ülkede oyuncu yetişmemesi, yöneticileri büyük paralara yabancı oyunculara sevk etmiş, yabancı oyuncuların gelir düzeyi yerlilerde kompleks oluşturmuştur. kulüp başkanlarının bizzat yıldız transfer şovları da durumu kötüleştirmiştir.

    ülkemizde sporun değil çekişmenin sevilmesi de kök nedenlerden biridir.

    ancak bugün galatasarayda taraftar cephesi değişiyor. eskiden geçerli olan ölümüne destek yerini rasyonel bakışa bırakıyor. en azından taraftarın bir bölümü sahadaki iyi ile kötüyü ayırt edebiliyor. 10 yıldır denenen aydın tekrar sahaya sürüldüğünde yuhalıyor, kaval kemiği ile top kontrol edenlere “ama koşuyor” diye sabretmiyor, 15 yıldır gelişim kaydetmeyen sabri, denayerin yerine sahada olduğunda görmezden gelmiyor.
  • 8
    doğru bir tespit. ve bir alt kolu olan "transfer yapmazsa ölecek, doktor bey" ile yakından alakalı. kabaca üç sebebi var diyebiliriz.

    1) yöneticiler. kendi reklamlarını yapmak için orta uzun vade hedefleri ve kulüp dinamiklerini ve ekonomik yapısını hiçe sayıyorlar. bütün kulüplerin gelecekdeki gelirleri çoktan harcanmış durumda. neden? taraftar gutiyi, drogbayı, naniyi istedi biz de getirdik popülizmi içinde kendi reklamlarını yapabilmek için. çözüm: kulüp içi sıkı finansal kontrol, başarısız sikindirik yöneticilerden gerektiğinde hesap sorabilme mekanizmaları.

    2) medya. "ronaldo galatasaraya doğru" gibi haberlerini satabilmek için "başarısız isen transfer yapmalısın - transfer yapmazsan başarısız olursun" gibi bir algı uyandırdılar. belli bir yaşın altındaki taraftar kitlesi bununla büyüdüğü için artık medyadaki transfer çığlıkları büyük karşılık bulur oldu taraftarlar arasında. yabancı sınırı da kalktığı için medya oyuncak dükkanındaki çocuk gibi "o da gelsin, bunu da alsınlar" diye hedef gösterir oldu.

    3) taraftar. malesef denklemin zayıf halkası. günümüzün tüketici müşteri taraftarı başarılı bir uzun vadeli hakan şükür seyretmektense iki seneliğine gelen, canı istediği maçta oynayıp istemediğinde oynamayan drogbayı görmeyi tercih ediyor. çünkü "benim takımımda drogba var" diyebilmek onun için hayatta kazandığı ender başarılardan biri ve egosunun ezikliğini unutuyor böylece. rakip taraftar hakan ile dalga geçebilir, ama kimse drogba, van persie vb ile dalga geçemez. yani olayı kesinlikle taraftarlık ve takım başarısından çıkmış, kısa vadeli ego tatminine gelmiş.
    (bkz: haklı çıktım diyebilmek için galatasarayın yenilmesini isteyen galatasaray taraftarı)

    genel tabloya bakınca ümitsizlik verici bir kısır döngü gözüküyor. taraftarın ve kulüp yetkililerinin yapması gereken 2000'de başarıyı getiren ve yukarda da bahsedilmiş formülü tekrarlamak. türkiye futbolunn içinde olduğu cinnet hali düşünüldüğünde tek çözüm yine uefadan gelecek yaptırımlar ile kulüplerin hizaya sokulması olarak gözüküyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın