• 1
    tam ismi yaşar günaçgün olan 90'lı yıllarda acayip severek dinlediğim hatta şarkılarında ilk platonik aşkımı bulduğum şarkıcıydı neyse buraya kadar ilgi alanımız dışı.

    ilgi alanımız içine gelirsek de milli takımı çalıştıran teknik direktör için "adana'ya gel de sana bir darp raporu hazırlatayım" yazdığı twit çirkin ve bayağı üslup.

    https://x.com/Listenary/status/1804990820761649408

    ülkenin saygın olduğunu düşündüğüm sanatçılarının bile dili şiddet dili olmuş öfke olmuş.

    "arda'yı çok seviyorum bir baba olarak düşündüm ondan böyle yazdım" gibi bir özür dilemiş. ben de babayım yaşar ve ben de empati yapabiliyorum fakat olmayan bir olaydan suçsuz, kabahatsiz insanlara şiddet uygulamaya yeltenecek kadar da benliğimi yitirmedim.
  • 7
    sevgili "günde bir şişe viski" yaşar montella'ya darp raporu aldırmakla tehdit etmiş.

    bundan yıllar önce konserlerinde özellikle kızların biz adanalılara pek hoş bakmadığı o karanlık dönem: ) "ben çukurovalıyım" bik bik söyleminden "ben adanalıyım" ya da "adanalı" özelliklerine vurgu yaptığı dönüşü mesut özil'in alman milli takımını seçip yaşlanınca türk olduğunu hatırlamasına benziyor.

    diğer taraftan sanırsın paşamız anadolu, dağlıoğlu, hürriyet hadi onu da geçtim sümer mahallesinde doğmuş büyümüş oradan merkez endüstri meslek lisesi bitirmiş gibi yapmasına da ayrıca hasta oldum. kuzey (şu apartmanların çok olduğu yerler) adana'da doğup özel yeni lise'de okuyup yaşlanınca adanalı tripleri yapmak oturmuyor be paşam.

    özetle çok ciddiye almayın, günlük bir şişe viski döngüsü sonrası atılmış şeydir o.
  • 13
    "tweeti siliyorum. çok küfür ettiniz. beni tanımadan hakkımda çok yanlış şeyler söylediniz. insanız biz de, sinirlendik işte. arda çok iyi ve temiz bir çocuk. onun yüzünün asılmasını görünce bir baba olarak o kadar üzüldüm ki, dayanamayıp yazdım öyle. iyi niyetli ve iyi yürekli insanlardan özür dilerim. kalbi kara ve nefret kusanları da engellediğimi belirtmek isterim. sevgiler"

    görüldüğü üzere montella'yı darpla tehdit ettiği kriminal tivitini silme nedeni sadece çok küfür yemesiymiş. üzgün olmasının nedeni arda'nın asık suratıymış. hatta bunu haklı sebep olarak savunuyor hala zerre pişmanlık yok. üstten bakma, hatasını kabul etmeme, hatası yüzüne vurulduğu için daha da agresifleşme, bahaneler uydurma, anne-babalık vatan millet gibi unsurları içeren hamasi laflar ve muhatabından asla düzgün bir özür dilememe. tipik.

    tıpkı ismail yüksek, tıpkı mehmet demirkol, tıpkı serdar ali çelikler ... vs gibi.

    şiddetle övünme magandalığı yapana kadar yaşar'ı severdim. kendisi tek bir hareketle tamamen sildiğim insanlardan oldu. ve hiç yalnız olmadığımı da biliyorum.
  • 9
    90'lı yıllar tüm dünyada da türkiye'de de çok değişik bir dönemdi. bir yandan politik krizler, ekonomik çıkmazlar, global savaş tehditleri devam ederken bir yandan da insanlıkta çok güzel bir umut vardı. hele türkiye'de. 80 darbesinin etkileri geçmiş, çok partili sistem yeniden oturmuş, gençler biraz daha özgür ve yaratıcı olabileceğine inanmış, teknolojinin ve olanakların gelişmeye başlaması nihayet türkiye'ye de yansımış. sinemalarda eşkıya, ağır roman gibi ticari ancak kalitesi yüksek filmler arka arkaya vizyona giriyor, müzik dünyasında arka arkaya bir sürü efsane besteler çıkıyor, sporda galatasaray gözünü avrupa şampiyonluğuna dikmiş, eurovision'da bile yıllar yıllar sonra nihayet şebnem paker'le derece gelmiş. insanlar yarın güzel bir şey olabileceğine inanıyordu.

    tarkan gözünü dünya devligine dikmişti. biz 80'lerden gelen "artık hedef avrupa" mottosu için deli gibi çabalıyorduk. nuri bilge ceylanlar, zeki demirkubuzlar sanatsal sinemanın yepyeni bir yüzünü ortaya koyuyordu. yaşar kemal'in nobel alacağı söylentileri her sene parlıyordu. cem yılmaz diye marjinal bir komedyen içimizde kalanları anlatıp olay yaratıyordu. aynı dönemde bu başarılara koşanlar medyada, mahkemlerde ve halk arasında dünya kadar baskı da görüyordu ama dedim ya o umut her şeyin rengini değiştiriyordu. her şeyin olduğundan daha iyi olabileceğine inanan çok kişi vardı.

    işte o "daha iyi olma" umudu, pek çok kişiyi yukarı taşıdı o dönemde. umudun tükenmesi ise bazılarının vasatlığa mahkum olmasına, bazılarının yok olmasına, bazılarının da tam tersi yöne gitmesine sebep oldu.

    yaşar da onlardan biri. 90'larda çok keyifli şarkılar yapan, attila ilhan şiirlerini besteleyen adam 30 yıl sonra darp raporu aldırmaktan bahsediyorsa o renk kendisinden değil, dönemin verdiği umuttan demektir. mesele sadece yaşar değil yani onu anlatmaya çalışıyorum.

    koca bir dünya umudunu kaybetti 30 yılda. koca bir ülke, umuda bağlı tüm renklerini kaybetti. bakın o dönemde umuttan başka hiçbir şeyimiz yoktu ülke olarak. haliyle o umut gidince geriye şu anki cinnet ve delilik ülkesi kaldı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın