• 1035
    kendisi hakkında sözlüğe verdiği cevap üzerinden bir süredir bir şeyler karalamak istiyordum ve başlığını sol tarafta görünce bugüne kısmetmiş diyerek girişiyorum, sizi şöyle alalım:

    daha jorge jesus üzerinden yaptığı übersonik tanımlamaların tek tek çuvallamasının dumanı tütmeye devam ederken bir de edin dzeko ve arda güler ikilisi için dünya futbol tarihinde nadir görülen bir ikili olacaklar diyerek bunun altını da sadece yaş farkları üzerinden son derece sığ bir argümanla doldurmaya çalışıp kendini aklayabileceğini sanan bir futbol yorumcusudur bu sayın meleke. öyle veya böyle sözlüğü ciddiye alıp cevap yollaması takdire şayan, tamam, ama yolladığı cevapta da bu kadar sığ bir argümana tutunmaya çalışarak üstten bakan bir dille kendini ifadeye çalışması gene sıkıntılı, bilmiyorum bunun ne kadar farkında kendisi. hani derler ya özrü kabahatinden büyük diye, tam olarak öyle bir durum oluşmuş. çünkü metne bakıyorsun, diyor ki söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi cımbızlayıp dalga geçmişsiniz çünkü ya anlayışınız kıt ya da böyle anlamak isteyip bunun üzerinden etkileşim kovalıyorsunuz falan fişman. e tamam diyorsun, hadi biz süzme geri zekalıyız ya da senin cümlelerini like için bilerek çarpıttık diyelim, ne anlatıyorsun peki o zaman sen kral diye soruyorsun metne, okumaya devam edince ona da cevap buluyorsun ve diyor ki buna, e kaliteleri için demedim yaş farkları açısından dedim, biri şu kadar gün geçirmiş dünyada diğeri bu kadar gün, çok ilginç bir bilgi bu vs vs. vay babağan anağan kemüğüne yani analar ne yiğitler doğuruyor, tespit kere tespit şov. şu bilgi düzeyine ulaşmak için kaç yıl tahsil görmek gerekiyor acaba. işte aranan kaliteli türk futbolu yorumu hahaha. e sen kendini böyle açıklarsan bu sefer de demezler mi ne anlatıyorsun sen kral yani, neye derman oluyorsun bu tespitle? birinin yaşı diğerinin 2 katı, hatta azıcık da fazlaymış. ee, yani? ne yapalım bu bilgiyle biz şimdi? siz böyle büyük büyük laflar ortaya atıp altını da incir kabuğunun haznesi kadar bilgilerle doldurmaya çalışırsanız ondan sonra ismail kartal için de bakalım bu sefer kutsal kitaplarda adı sıklıkla geçen ismail metaforları fırlayacak mı minvalinde cümlelerle dalga konusu olmaya devam ettiğinizde ağlamayacaksınız mesela sayın meleke pardon ama. hem yaptığınız bu muhteşemler ötesi sansasyonel tespitin ertem şener'in maç içinde x bir futbolcunun 82 kardeşi var, her birine ev araba almış vs. tarzı saçmalama şovlarından daha fazla katma değeri var mı acaba diye soruyor insan istemsiz hahah. tamam yani, dzeko'nun yaşı arda'nın 2 katı, dünya futbol tarihinde ender görülen bir ikili sırf bu yüzden. hatta o kadar ender ki ender gelişen osasuna atakları bile bunun yanında 2. dünya savaşı alman panzer tankları hücumu gibi kalır.

    metni okumaya devam ediyorsunuz, bu sefer taraf olmadığını kanıtlama derdine düşmüş ve ingiliz bir spiker örneği üzerinden mübalağalı bir anlatım tarzı tutturmaya çalıştığını belirtmiş. konu da bundan ibaretmiş hatta ötesi de hiç değilmiş. çünkü kendi de aynı metinde belirttiği üzere o övgünün oyunla alakası yokmuş, skorlarla alakası yokmuş, tabelayla alakası yokmuş. e o zaman neyle ilgisi var diye soruyorsun? cevap veriyor, mübalağa yaptım kehkehkeh. bu yani cevap, bu kadar. ha bir de ekliyor işte çünkü adam o zamanlar türk futboluna dair doğru kabul ettiği birkaç sorunu tespit etmiş ve bunları dile getirmiş. bakıyorsun üzerinden jesus'a mübalağalı övgüler düzdüğü sorunlara, şöyle yazmış sayın meleke: "adam o gün itibariyle ülke puanından, kulüp puanından, yerde kalan futbolcuların geçirdiği zamandan filan bahsediyordu." vay beee ordinaryus profesör jorge jesus nasıl da şak diye yakalamış ayrıntıda gizlenmiş şeytanı görüyor musun. ben köy kahvesinde maç izlemeyi çok severim, özellikle kış aylarında annemin köyüne her sene düşer yolum, orada köy kahvesinde maç izleyen dayılar bile sinirleniyor mesela yerde yatan topçu gördüğünde ki ister rakip olsun ister kendi takımından olsun. ha bir de yıllardır neredeyse herkesin dile getirdiği hatta bu yıl rıza çalımbay'ın sivasspor'un avrupa yolculuğu zamanlarında bu mevzu üzerinden yaptığı açıklamaların sıkça eleştirildiği, ulusal takım düzeyinde de neredeyse her eleme veya turnuva performanslarında bağır bağır dile getirilen kulüp ve ülke puanları meselesi var. sayın meleke'nin yukarıda tanımladığı sorunlardan bahsedilmemiş bir futbol sezonu daha ben ne gördüm ne de duydum. hatta hiç unutmam, frank rijkaard'ın ülkeye gelir gelmez yaptığı şu tespitin tarihi 2009'dur: “her şeyden biraz var türk futbolunda. yetenek var, ruh var, mücadele var. ama hiçbir şey tam değil. yürekten oynayan oyuncu sayınız çok. ama bu bazen aklı devre dışı bırakıyor. herkes kendi başına maçı çevirmeye kalkıyor.” e şimdi 14 yıl önce türk futbolu için yapılmış bu tespite toplanak allah diyek madem o üstün mübalağa sanatınızı şiar edinerek. ahanda size kaynaktan uzun hâli hatta: https://www.hurriyet.com.tr/...y-tam-degil-12396449

    ki yerli yabancı ister hoca ister yorumcu ister futbolcu fark etmeksizin en az binlerce kez dile getirilmiş ve artık klişe hâline gelmiş söylemler bunlar zaten ama neyse, biz dönelim mübalağa mevzusuna. türk sinemasında çok ünlü bir replik vardır: arap sen içme bokunu çıkarıyorsun diye. ben de bu repliğe referans vererek diyorum ki sayın meleke, mübalağayı biraz azaltın çünkü pek iyi yaptığınız söylenemez. ha ben bu konuda bilirkişi miyim peki? bilmem, belki de olabilirim. eğitimimi güzel sanatlar fakültesinde sinema yazarlığı üzerine aldım, eğer sayın meleke merak ederse diplomamı da yollarım hatta, başkaları gibi gizli saklı değildir benimki hahah. bu belki de beni yazı dili konusunda bir tık uzman yapar ama tam emin değilim yine de. takdiri size bırakıyorum sayın meleke. mübalağanın veya sarkastik dilin de bir adabı vardır çünkü, olmuyorsa çok şaapmamak lazım düşüncesindeyim, siz ne dersiniz? ha bu arada ben de merakla bekliyorum mesela ismail eagle yorumunuzu, yazın ki şöyle bi neşemiz yerine gelsin yeniden, şu transfer sezonunun boşluğundan biraz sıkıldık da hahah.

    edit 1: imla ve minik bir ekleme.

    edit 2: kendisinin bu jesus övgüsüne veya dzeko - arda yakıştırmasına dair bugüne kadar hiçbir şey de yazmamıştım bu arada. mevzubahis yazılarını da sözlükte gündem olunca okumuştum zaten. ancak sözlüğe manifesto gibi cevap metni yollayınca ben de bu mecranın bir paydaşı olarak cevap verme gereği hissettim kendisine. benim adıma da konu bundan ibarettir. zira takip etmeye veya dinlemeye değer biri olarak görmüyorum bu atanamamış mehmet demirkol'u.
  • 715
    http://www.hurriyet.com.tr/...len-adamlar-40510936

    benzer bir muameleye yatılı lisedeki "abiler" tarafından maruz kalmış biri olarak bu hususta kendisini büyük ölçüde haklı bulduğum yorumcudur.

    gelenekmiş de bilmem neymiş de, sokayım sizin geleneğinize lan. görünürde herkes çok mutluydu ama sıkıyorsa karşı gel işte, insanın içine oturuyor o yaşta kendisine gelenek vs. adı altında yapılan bu zulümler. insanoğlunun duygusal yapısı farklıdır, belki herkes mutludur gerçekten de, bilemeyiz fakat ya benim gibi değillerse?

    mesele de bu...
  • 609
    şampiyonlar liginde maça çıkıyorsun kurduğun 11'in bırak bir maç oynamayı antreman bile yaptığından süpheliyim.

    dün* hamza hoca hem macı hem de futbolcuların guvenini kaybetti.

    --- alıntı ---

    tarih 8 ağustos’tu. galatasaray, bursa’yı ideal 11’iyle, çizgilerde podolski-yasin, on numarada sneijder ve santrforda burak’la 1-0 yenip süper kupa’yı müzesine götürdü. her şey yolundaydı. düzen oturmuş, yeni sezona 3 kupayla başlanıyordu... sadece 1 hafta sonra, şampiyon takım sivas’a gitti, hamzaoğlu anlaşılmaz bir şekilde burak’ı yedek bıraktı. sonradan giren tecrübeli golcü beraberliği kurtarabildi ancak.

    bir hafta daha geçti, bu kez çengeli yasin’e taktı, 60’ta onu sokarken burak’ı çıkararak takımını kendi eliyle karıştırmaya devam etti. konya deplasmanında sağ açıkta hiçbir şey yapmayan umut’la devam etti. 4’üncü haftada içeride mersin maçına gelindiğinde özgüvenini yitirmiş yasin’i 11’e geri döndürdü.

    yani özetle şu oldu aslında: galatasaray’ın ileri dörtlüsü bursa’yı yenip kupayı aldıktan sonra 3 hafta anlamsızca kurcalandı, 4’üncü hafta tekrar başa dönüldü! arada da olan yasin’in özgüvenine ve burak’ın sinirlerine oldu.

    sonra o kritik salı geldi, sezonun ilk avrupa kupası maçında hamzaoğlu arayışları maalesef bitmedi. yasin, her iyi sonucun da-her kötü sonucun da bedelini ödemeye devam etti, bu kez de formasını emre’ye kaptırdı. 4 aydır ilk 11 oynamamış emre sudan çıkmış balığa döndü, basit hatalar yaptı. olabilir, oyuncunun iyi günü gibi kötü günü de olacaktır şüphesiz. ama hocası ona da 45 dakika dayanamadı, 32’de çıkartıp ıslıklattırmaktan da geri kalmadı.

    mesele, atletico’yu yenmek-yenilmek değil kesinlikle. zaten galatasaray’ın geçen yıl daha güçlü olan kadrosu devler ligi’nde 1 puan alabilmiş; bu yıl da kupa 1 için yetersiz olduğu aşikardı.

    zaten melo gitmiş, telles gitmiş, sabri alternatifsiz, ön liberoda hakan var. her şey eksik, her yer eksik. esas mesele şu: zaten yetersiz olan bir takımda, az sayıdaki işleyen yeri de kurcalamanın manası ne? 3 kupanın mimarları burak’la yasin’i yok etme girişimi kime ne fayda sağladı? takımın oturmuş tek yeri semih-hakan’ı bozmak akılcı mı? 20’lik rodriguez yeni bir ülkede, ilk 11’deki ilk maçında neyi eksik yaptı ki formasını bir stopere devretti? ya da eğer salı günü tercihleriniz böyle olacaksa, bunu test etmek için en uygun zaman, içerideki mersin maçı değil miydi?

    bu atletico madrid, her halükarda bu maçı kazanırdı, doğru. ama dün atletico kazanmadı. hamzaoğlu kaybetti.

    --- alıntı ---
  • 1004
    "sayın jesus... iki bin yıl önce yeryüzüne adaşınız inmişti, bu sene de türk futboluna siz indiniz adeta!"

    yukarıdaki cümleleri kuran spor yazarı arkadaşımız. galatasaray için bu tarz cümleler kuramamıştır. jesus iyi bir hoca olabilir ama bana göre jesus, egosu yüksek karşısındaki rakipleri küçümseyen ve saygı duymayan bir hocadır. 3lü savunmadan vazgeçemeyen. vazgeçtiği zamanlarda da top oynatamayan biridir. umarım jesus kalır ve sen de bu süslü kelimeliri kurmaya devam edersin. ve biz yine şampiyon oluruz.
  • 888
    19 ekim cumartesi 18 ekim 2019 galatasaray sivasspor maçı sonrası yazısı.

    --- alıntı ---

    öncelikle her iki takımın hocalarına ve oyuncularına bu tempolu ve keyifli müsabaka için teşekkür etmek gerek. milli araya alanya-beşiktaş ve fenerbahçeantalya gibi iki harika maçla girmiştik.
    dün de seyrantepe’de bir başka canlı, eğlenceli, kora kor 90 dakika izledik hep birlikte. tabii ki bu güzel maçın doksan dakikası 11’e 11 oynansaydı, başka bir hikâye olabilirdi. sivasspor, 2-0 geride olmasına rağmen cofie’nin kırmızı kartına kadar kesinlikle oyunun içindeydi. zaten o dakikada iki takımın şut sayısı da eşitti (9-9)...

    son 42 dakika 10’a 11 oynamalarına rağmen mükemmel mücadelelerini de sürdürdüler. hafta içinde rıza çalımbay, geçmişte kendisine sahip çıkmayan beşiktaş yönetimine sitem etmiş ve “eğer benim arkamda durulsaydı, beşiktaş’ın fatih terim’i ben olabilirdim” demiş. beşiktaş belki çalımbay’ın bu hayalini gerçekleştiremedi; ancak rıza hoca, sivas’la yeni hayaller kurmalı bence. çok yakında süper lig’den bir altıncı şampiyon çıkabilir ve bu apolet için alanya ve malatya ile birlikte bu sivasspor da güçlü aday.

    general-asker dengesi

    galatasaray için de birçok pozitifin bir arada olduğu bir akşamdı dün. öncelikle hareketsiz durağan gençlerbirliği maçıyla bu sivas karşılaşması arasında oluşan gece gündüz derinliğindeki farkı açıklamaya çalışalım: paris st. germain ve gençlerbirliği maçlarına galatasaray 31 yaş ortalamalı ekiplerle çıkmıştı. dünkü 11’in yaş ortalaması ise 27’nin biraz üstündeydi. psg ve g.birliği maçlarında +33 oyuncu sayısı 6 iken, dün ikiye inmişti. tabii ki mesele sadece rakamlar değil.

    ne 35’likler var, 20’liklerden daha genç! ancak galatasaray’daki sıkıntı, general sayısının fazlalığı. dün sahada general asker dengesi sağlanınca oyuna dinamizm geldi. tek santrforlu bir oyunda, ileri uç adamının hareketliliği, takım ritmini doğrudan etkiliyor. dün andone olağanüstü hareketliydi, bir sola, bir sağa koştu, aldı-verdi, baskı yaptı, didindi durdu kısacası.

    rumen oyuncu, brighton’da murray’nin muhteşem sezonunun gölgesinde pek şans bulamamıştı, belli ki futbolu çok özlemiş. aslında onun bu gezgin oyununu görünce falcao ile de pekala iyi bir ikili oluşturabileceklerini düşündüm. falcao, monaco’da onlarca maçta mbappe, jovetic, germain gibi partnerlerle 4-4-2’de oynamış, hem atmış, hem de attırmıştı. çalışkan ve arzulu andone ile de ritim bulabilirler pekala.

    --- alıntı ---
  • 975
    "dün kayseri’de süper lig’in en iyi futbol oynayan takımlarından ikisini izledik"
    dayanamamış yine zehirli oku atıvermiş romantik.
    "sayın jesus... iki bin yıl önce yeryüzüne adaşınız inmişti, bu sene de türk futboluna siz indiniz adeta!"
    lakırdısından sonra olanlar malum; tarihi galibiyet serisi ve 8 ocak 2023 fenerbahçe galatasaray maçı dominasyonu.
    hele ki dün oynanan maç* gerçekten futbol olarak ne sundu, taktiksel anlamda ne gibi işleyen planlar vardı merak ediyorum.
    ligin en iyi futbol oynayan iki takımı değil, iyi oynayan herhangi iki takım bile yoktu.
    gerçi hata biraz da futbol kamuoyunda, kendisi bile kendisini çok fazla cidiye almıyordur, eski günlerin hatrına işte.
  • 769
    hürriyet'te şu satırları kaleme (ya da klavyeye) almış:

    --- alıntı ---

    herhalde buna da terim etkisi demek gerek: ilk 45 dakikada göztepe 4 faul yaparken, galatasaray'ın faul sayısı tam 12 idi! sarı-kırmızılılar kaybettikleri toplarda önde baskı tavrını biraz abarttılar. başka bir hakemle ilk yarıyı birkaç fazla kartla bitirebilirlerdi.

    --- alıntı ---

    penaltının penaltı olmadığı (penaltının penaltı olmadığını gören muslera'nın esasen görmemesi gereken sarı kart mevzubahis bu noktada), maicon'un sarı kartının sarı kart falan olmadığı durumda şunları yazmak... ne bileyim, enteresan. aynen kardeşim, fernando da kırmızı kart görmeliydi mesela, evet.

    (bkz: 24 aralık 2017 galatasaray göztepe maçı)
  • 619
    adamcıkların manevi babalarını yerden göğe kadar haklı bir şekilde eleştirdi diye para peşinde koşmakla itham edilen güzel adam.

    sen sabah akşam ne troll'lük yapsam, milleti birbirine kırdırsam diye sabah akşam düşünürken bu adam yandaş medyada en tepedeki adamından en diptekine kadar çakı çakıveriyordu ibibik.

    isterse aziz yıldırım, yıldırım demirören, uzun üçlüsüyle program yapsın yine doğru bildiğini söyler ki öyle de yapması lazım.

    ee insan nickinin hakkını veremeyip çatır çatır ofsaytlanan girdilerini götüm götüm silince herkesten aynısını bekliyor haliyle, sussun otursun istiyor.

    adamdır, ite çakala yedirmeyiz, galatasaraylı geçinen çoğu insancığı cebinden çıkartır.
  • 709
    ülkedeki belki de en aklı başında, en tutarlı spor yazarı. bu sıralar biraz aşık fazlaca da romantik olabilir. baktığı her şey, düşündüğü her konuda sevdiği insandan bir parça görüyor ya da onu bunlara ortak etmek istiyor olabilir. yazının sonundaki bağlama olsa olsa bunun bir göstergesidir. ama bu kısmı bizi ilgilendirmiyor.

    yazının genelinde savunduğu; genç sporcuların daha erken süre almaya başlamaları ve onlara daha çok saygı duyulması gerektiği, abi-küçük kardeş klişesini besleyecek ritüelleri sevmediği gibi önermeleri en nihayetinde kendi fikridir ve galatasaray'a dokundurmak için yazılmış izlenimi vermediği aşikardır. en azından kendisinin yazılarını bugüne kadar takip etmiş bir insanın bu yazıdan böyle bir anlam çıkarması garip olur. bu yazı için bu adama bile sallanabiliyorsa, sözlüğün geldiği nokta gerçekten kaygı verici.
  • 898
    https://twitter.com/...887609824911362?s=19

    bu abimiz muhteşem yere kapağı attı. 2 3 güçlü figürü - misal terimi- saçma sapan sebeplerle eleştirdikten sonra kendini herkese rağmen konuşup doğruları söyleyen cesur gazeteci olarak falan konumlandırdı, yazılarına iki tane de bağlamdan bağımsız sosyolojik tespit koyuyor, gerçeği vermeyen alakasız istatistikle de süsledin mi, oldu sana popülizmi mis gibi saklayan uğur meleke yazısı. aslında spor ortamını koklar, çoğunluk neyi duymak istiyorsa hemen gider gerçeği de büker ona uygun bir şey yazar. serdar ali'nin kahvehane ağzı ile konuşmayan hali.

    şu tweeti mesela safsatanın dibi. bu ikili iki şampiyonluğumuzda da full beraber oynadı ve kazandırdı zaten? hele geçen senenin ikinci yarısı deplasmanları tamamen ikisi çözdü. bu sene sanki gslibiyet mi alabildik de doğru dürüst aklınca çıkarım yapıyorsun? bir de achraf hakimi örneğı veriyor ki hani levent tuzemen değilim bak ben karıştırmayın virgülünü de çaksın oraya.

    vallahi çukur bu futbol medyası ya.
  • 858
    itiraf ediyorum, futbol ile ilgili bir kişide ilk defa yanıldım. o da bu beş para etmez adamda oldu. bu adamı öven bir entry girdiğim için bütün galatasaraylılardan özür dilerim.

    dünkü maçta cüneyt'in doğradığı takım sarı lacivert renkli olsaydı paragraf paragraf ağlardın uğur efendi. ama bizi doğradıkları için keyfin yerine gelmiş, başka başka mevzulardan bahsediyorsun. kaç senelik gazetecisin, sırf terim ahmet çakar'ın referandum videosuna evet demedi diye dilim dilim doğradıklarını eşek gibi bildiğin halde görmezden geliyorsun.

    git fenerbahçe tv'de çalış rezil adam.
  • 943
    jesus överken kullandığı dile bakınca hürriyet binasında abdulkadir selvi ve ahmet hakan'la epey vakit geçirdiği anlaşılan yorumcu.

    fenerbahçe bu kadar şişirilmişken de şampiyon olamazsa canlı yayında jesus fotoğrafını çarmıha gerebilecek, üç-beş uluslararası eski maç ve topçu söyleyerek klasik fener yorumcularının %95'inden ayrılabilen prezentabl göktuğhan argın.
  • 668
    --- alıntı ---

    sneijder’in 2 gol-11 asist, yani 13 gol katkısı var; 4’ü alanya, 3’ü akhisar, 2’si rize’ye! büyük oyuncu, büyük maçlarda sahneye çıkmış gerçekten!

    --- alıntı ---

    sonuna ünlem işareti koymuş, ne demek istedi? küçük maçların büyük oyuncusu mu demek istedi? volkan'ı bir sağa bir sola yatırırken, beşiktaş'a içerde dışarda sallarken, trabzonspor'a 35 metreden çakarken neydi peki? bu sezon performansı geriye gitmiş olabilir, bunda önünde yanında oynayan oyuncuların da performansı önemli. bak podolski'yle oynarken performansı nasıl da arttı bilmem görebildin mi?

    edit: bu arada bence açıklamadığı bir sakatlığı var, levent tüzemen'de çıtlatmıştı bir keresinde. 'ameliyat olursa sezonu kapatabilir' demişti. eskisi gibi şut çekmiyor, çekiniyor. bunun sebebi o gizli sakatlığı bence. he bu kimseyi bağlamaz. sahada ne görürlerse onu yorumluyorlar, yapacak birşey yok.
  • 670
    sneijder'in asist/gol konusunda bu sezon geriye gitmesini istatistiki olarak elestirmesi biraz haksizlik. yani bakmak lazim sneijder kac pas vermis pas verdikleri adamlarin gole donusturme oranlari nedir? sonuc olarak adam asistlik pas verirken ne yapsin? totem mi yapsin? dua mi etsin? force mu kullansin? bruma bencilikle kacirdigi golleri gol yapsa ya da asiste donusturse adamin asisti/kilit pasi artacak. bunu sneijder da dusunuyordur ancak bruma'ya olan olaganustu ilimli yaklasimi hicbir pozisyonda kizmamasi hem bruma'ya duydugu sevgiyi hem de galatasaray'in gelecegine duydugu saygiyi verdigi onemi gosteriyor. adam ozetle bize birini yetistiriyor bizim icin sol kanatta.
App Store'dan indirin Google Play'den alın